‘1 Milyon İzmirli’ Aliağa’da Termik Santral İstemiyor ! *

02 Mayıs 2012 14:02 / 1730 kez okundu!

 


Aliağa, bir cennetin kalkınma hırsıyla cehenneme dönüştürülmesinin adıdır. Aliağa ve yöresi, denizi, doğası, verimli toprakları, havasıyla yaşanılası bir yerken, demir çelik fabrikaları, haddehaneleri, petro-kimya ve gemi söküm gibi tesisleriyle ağır kirlilik altında boğulan bir bölge halini aldı.

Aliağa’da var olan kirletici faaliyetlerin önüne geçilmesi gerekirken, yeni yeni kirleticilere izin veriliyor. Aliağa ve yöresinin gözden çıkartıldığı duygusunu uyandıran son hamle, yedi adet kömür yakıtlı termik santral yapımının planlanmış olması. Bunlardan iki tanesi ÇED iznini aldı, bir tanesinin inşaatı başladı, bacası yükseldi bile. Bu termik santraller, öncelikle yöredeki kirleten tesislere enerji üretecek, yani Aliağa’da kirlilik çoğalarak sürekli hale gelecek.

Aliağa’da termik santral macerası 22 yıl önce de yaşanmıştı, İzmirliler Konak’tan Aliağa’ya kadar elele oluşturdukları insan zinciriyle bu belayı defetmişlerdi. Bu hareket, yargı kararları ile tamamlanan süreç sonunda, bir yandan termik santrali önlemiş diğer yandan Türkiye çevre hareketi için en güzel örneği oluşturmuştu. O dönemde, Danıştay kararının dayanağını oluşturan 13.12.1991 tarihli raporda özetle şöyle deniyordu: “… kirli hava içerisindeki kükürt dioksit, azot oksitleri, foto oksidanlar, flor, klor, hidrokarbonlar ve toz halindeki ağır metallerin bir kısımlarının ağaçlar ve öteki bitkiler üzerinde birikerek yağışlarla asitlere dönüştüğü, bir kısmının da havada yağış ve sis etkisiyle asitli yağmurlar halinde bitkiler üzerine ulaştığı, Aliağa Körfezinden 10 km. uzaklıktaki yerlerin de kirliliğin etkisi altında kaldığı, özellikle kimya endüstrisinin atık sular yanında havayı kirleteceğinin kesin olduğu, mevcut kirlilik durumunun doğal bitki örtüsü ve tarımsal ürünler üzerinde olumsuz etkiler yarattığı …” Daha sonraki süreçte Stuttgart Üniversitesi Araştırma-İnceleme Tekniği ve Buhar Tekniği Enstitüsü, Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü ile Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nün işbirliği ile yapılan çalışma, İzmir’in hava kirliliğinin nedenleri konusunda çarpıcı tespitler içeriyordu. Çalışma sonunda düzenlenen 1999 tarihli İzmir’de Hava Kalitesi Raporu’nda “İzmir kentinin hava kalitesine bölgesel ve yerel rüzgarların da büyük etkisi vardır. Özellikle yaz aylarında kuzeybatıdan esen hakim rüzgar vasıtasıyla, kente Aliağa’dan taşınan emisyonlar hava kalitesini daha da kötüleştirmektedir. Aliağa’da emisyonların azaltılması doğrultusunda önlemler alınmalıdır” vurgusu yapılıyor.

Bu raporlara göre 20 yıl öncesinde çevre kirlenmesi tehlikeli boyuta ulaşmış olan Aliağa ve yöresinde, geçen sürede iyileşme olmadığı gibi, kirletici tesislerin sayısı her geçen gün arttı. Bugün itibarıyla mevcut kirlilik, Aliağa ile birlikte tüm bölgenin doğal bitki örtüsünü, tarım alanlarını olumsuz etkiliyor, çevre sağlığı ve canlı yaşamı için büyük risk oluşturuyor. Kurulması düşünülen termik santraller ile bu tehlike daha da büyüyecek, deniz ekosistemi mahvolacak, Foça’nın denizi ölecek. Aliağa, Menemen, Foça, İzmir kül, duman, asit yağmuru altında kalacak. Hava, su, toprak kirlenecek, tarım yapılamaz hale gelecek.

Bunu göre göre, bakanlıklar Aliağa ve yöresinin ölüm fermanını imzalıyor. Henüz yargı süreci tamamlanmadan Aliağa Belediye Başkanı da “termik santrali engelleme” sözleri verip, bir hafta sonra inşaat ruhsatını imzaladı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da buna destek çıktı. Neymiş efendim, “belediye vermeseymiş, Bakanlık verecekmiş”! İnşaat ruhsatının verilmesinden sonra İzmirliler ayakta. Bu arada termik santrali kurmakta kararlı olan şirketler de boş durmuyor, Almanya’ya gezmeye götürdükleri gazetecilerin kaleminden ‘termik güzellemeleri’ yazdırıyorlar. Geçtiğimiz hafta bölgeye TBMM Çevre Komisyonu üyeleri geldi. Şirket yetkilileriyle saatlerce görüşen Komisyon, termik santral istemeyen İzmirlilere 25 dakika ayırdı.

Ama yaşam için umutsuzluğa yer yok, 22 yıl öncesinden esinlenen İzmirliler, termik santralleri engellemek için kolları sıvadı. İzmir’in ve bölgenin yaşamını savunmak için düşüncesi, inancı, tercihine bakılmaksızın, tek dertleri termik santralleri önlemek olan ‘1 Milyon İzmirli’ örgütleniyor. http://www.1milyon.org/

22 yıl öncesinin çocukları, hep genç kalanlar Hıdrellez’de Aliağa’da buluşuyor. Yaşam savunucuları, 6 Mayıs’ta Aliağa Cumhuriyet Alanı’nda termik santrallerin ateşini önlemek için Hıdrellez ateşini yakacaklar. Siz de katılır mısınız?


Arif Ali CANGI

29.04.2012, Radikal

Son Güncelleme Tarihi: 07 Mayıs 2012 12:30

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
04 Mayıs 2012 12:54

İSMAİL HAKKI ATILGAN

Sayın Cangı ne kadar güzel kronolojiyi sıraladınız. Sizin çevreci mücadelenize gerçekten hayranım. Bir zamanlar ilk sanayileşme döneminde İngiltere,Amerika, Hollanda, Almanya'da da bunun gibi çevre sıkıntıları yaşanmıştı hatta hava kirliliği o kadar büyük boyutlara çıkmıştı'ki toplu ölüm ve hastalıkların bile olduğu söylendi. Bunun da incelense bir kronolojisi çıkarılabilinir ve bunlardan ders alabiliriz.Benim aklıma gelen şu sayın cangı. Bu ülkeler şimdi bu termik santrallerini, nükleer santrallerini, hidroelektrik santrallerini kapatıpta enerjilerini nasıl temin ediyorlar merak ediyorum. Yoksa önlem alıp teknolojilerini geliştirip enerji üretimine devammı ediyorlar. Ben Aliağa'nın ilk sanayileşme döneminden beri buradayım ve gayet iyi süreci biliyorum.Bahsettiğiniz insan zincirinin de bir halkası oldum. Şimdilerde bunun öncülüğünü yapan çevrecilerin nedense hep olayları sıraladığını fakat yenilik, teknolojik değişim konusunda bir araştırma bir öneri getirdiklerini göremiyorum. Kuru bir karşı çıkış. Aliağa'da korkunç bir petrol depolama gaz depolama tesisleri var,ve bunlarla ilgili hiçbir çevreci tepki yok. Varsa yoksa termik santral, nükleer santral, hidro elektrik santral tesislerine karşı çıkış var. halbuki lng ve motorinle çalışan küçük küçük yüzbinlerce jeneratör var ve doğayı o kadar kirletiyorlarki kimse bunu incelemiyor. Açıkcası bu çevrecilik mücadelesinin altıda güney Amerika, Meksika, ve üçüncü dünya ülkelerindeki gibi BÜYÜK PETROL ŞİRKETLERİNİN dolaylı desteği var gibi geliyor bana. Sayın Cangı, İzmir'de yetişen nitelikli iş gücü ya Manisa'ya ya Aliağa'ya gidiyor iş için. Çünkü iş imkanı buralarda var buralarda sanayi var. Birçoğu'da İzmir'i terk ediyor. Niteliksiz iş gücü'de kahvelerde şans oyunlarında vakit geçiriyor ve İzmir köylülükten kurtulamıyor. Sayın Cangı lütfen öncülüğünüzde yaptığınız her eylemin her yazının somut incelemesini ve etkilerinini, çözümünü'de beraberinde getirin. Yazınız ve gayretleriniz için teşekkür ederim, en azından bende düşüncelerimi söyliyebildim.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.