Van sessiz sessiz ölüyor

11 Şubat 2014 13:22 / 1421 kez okundu!

 

 

23 Ekim 2011'de büyük bir depremle sarsılan Van, hala depremin, yoksulluğun, devletin ilgisizliğinin adresi olmaya devam ediyor. Kürdistan'nın her santimetresinde acı ile örülmüş hayatlar hala var olma mücadelesiyle pençeleşiyor.

Bir zamanlar Ermeni şehri olan Van'da ışığın çocuklarının yaşam hakları elinden alınmıştı. Tarih 1915'i gösteriyordu... Dile kolay! tam 99 yıldır mezarsız/kefensiz ölüler yatıyor bu topraklarda. 1915'in üzerinden çok mevsimler geldi- geçti, yıllar, aylar geçti. Ama bu topraklarda geçmeyen ve değişmeyen tek şey hep acı, hep gözyaşıyla yaşamak. Kan ile kurulan cumhuriyetten günümüze değin, güneşin ve ateşin çocuklarına da yasaktır bu coğrafyada doğmak. Yasaktır sevdaları, yasaktır dilleri. Kaçak, göçek hayatların yoldaşı olmaktır hep kaderleri.

İki gündür sosyal medyadan öğrendiğim bir haberle, egenin masmavi soğuk suları, Van'nın kar'ına teslim oldu. Üşüdü yüreğim. Üşüdü ve düştü... Tıpkı Van kalesinin düşüsü gibidir acılarım şimdi. Oysa Van'da üşüyen, bizim insanlığımızdı. Van'dan yaşadığım şehir İzmir'e kadar üşüyor yürekler. Gezi direnişinde olduğu gibi medya yine üç maymunu oynuyor. Sadece medya mı oynuyor? insanlığımızla oynanıyor bu lanetli ülkede.

Böyle bir acı hangi kitaba sığar bilmiyorum. Bildiğim tek şey insana ; renginden, ırkından, dilinden, dininden ötürü bu acıları reva gören o kitaplardan insana dair tüm sayfaları birer birer yırtmak istediğimdir. Van'da doktor bulunamadığından çaresiz bir baba köyüne dönerken minik Muharrem'in kalbi 16 kilometrelik yolu kaldıramadı ve öldü.

Van'da bir babanın, kar'da-kışta sırtındaki bir torbada ölü evladını tam 16 saat boyunca taşıması ne menem duygudur bilirmisiniz siz hiç?

Yine, vicdanlar susuyor...insanlık susuyor...adalet susuyor. Yüzyıllık bir suskunlukla susuyor bu ülke.

Bu ülkede güneşin doğduğu yerde doğanların kaderimidir/ kederimidir bilinmez?. Hep ölü doğar çocuklar. Kanın ve gözyaşının ülkesinde 34 çocuk Roboski'de katır sırtında , Diyarbakır'da Ceylan, annesinin eteklerinde, 3 yaşındaki Muharrem bebek Van'da babasının sırtında taşınır nedense. Hep ama hep ölü bedenler taşınır.

Bazıları bu ülkede sırtında ölü bebekleri taşırken, bazıları milletin sırtından götürdükleri milyon dolarları ayakkabı kutularına taşır. Böylesine adaletsiz ve acımasız bir ülkede yaşıyoruz.

Kar'da- kışta üstelik Van depremin enkazı altında yaşayan soğuktan donmuş bir kürt çocuğu şimdi bizlere bakıyor. Diyor ki; ''Ey vicdanlı insanlar, ey büyük insanlık neredesiniz?''. Cevabını hiçbir zaman veremeyeceğim sorular yaralıyor ruhumu.

Bu yüzdendir yüzyıldır utançlı yaşıyoruz bu ülkede utançlı. O çuvalda taşınan bizim insanlığımızdır, gömülecek olan da bizim vicdanımız. Muharrem bebeğin babasının sessiz çığlıklarına, ses katmadığımız sürece, çocuklarımızı ölüme yollayan bir ülkede bizler direnmedikçe, daha çok çocuk ölecektir.

Bu, sadece Van'da, Diyarbakır'da, Hakkari'de, Roboski'de, Dersim'de, Sivas'ta yaşanan bir trajedi değildir.

Bu, kürt halkının kaderini tayin etmesinin, hükümetin manevralarıyla olmayacağının geçte olsa anlaşılmış olmasıdır. Bir Türk anası olarak utanıyorum ötekine yaşatılanlardan. Utanıyorum insanlığımdan. Ben bu devlete ve onun barış konusundaki samimiyetine bir kürt özgürlükçüsünün inandığı kadar inanmıyorum. Yüzyıllar boyu yakma, yıkma, yoketme, inkar etme yöntemleriyle kendini vareden kirli, kokuşmuş,rüşvetçi, katliamcı bir sisteme güvenmedim/ güvenmiyorum.   

İnancım o'dur ki, ancak sömürgeleştirilenler ve soykırım yaşayan halkların birlikteliği/dayanışması ile barış bu ülkede tesis edilir. Bu ülkede, soykırım yaşayan ve sömürgeleştirilen kürt halkı, özgür ve eşit yurttaş olmadığı sürece sünni Türk dışında kalan tüm halklara ve inançlara bir tek hak reva görülür o'da ölme hakkıdır. Muharrem'in minik bedeninde yaşam sevincini susturan sisteme karşı, gelin hep birlikte ölüme meydan okuyalım ey vicdanlı insanlar!. Yüzyıllık suskunluğumuzu Muharrem bebekle bozalım.

Beyaz adamı sadece lanetlemek yetmez. Şehrini de, kendini de sen yönetmedikçe bu acılar bitmez. Gelin! Hep birlikte esmer yürekli coğrafyada ateşin ve ışığın çocuklarıyla beyaz adam yok olana dek elele olalım, aynı halaya duralım.

 

Zeynep TOZDUMAN

07.02.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 11 Şubat 2014 13:47

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.