Dolap Anahtarımın Kilidi

23 Nisan 2009 01:34 / 3586 kez okundu!

 


Okul koridorlarına hapsolduğumdan bu yana, sanırım okul eteğimle bir on sene geçirmişimdir. Benimle birlikte okula gitti, benimle birlikte derslerde sıkıldı ve benimle birlikte yaşadı o sınıflarda.

Ama kimsenin bilmediği bir şey vardı o okul koridorlarında saklanan…

Ne zaman okul dolaplarının yanına çekilmiş fısır fısır konuşmakta olan iki kız görürseniz, bilin ki vermeye çalıştıkları çok açık bir mesaj vardır: ‘’Hey! Özel bir şey konuşuyoruz. Öğrenmek isteyen var mı?’’ Tabii ki bu mesajları hiçbir zaman karşılıksız kalmaz.
 
Peki onlara karşılık veren kimdir?

Bu kişinin okulun her şeye burnunu sokan inek tipi olduğunu söylesem pek şaşırmazsınız herhalde. En sinir bozucu sesiyle: ‘’Ne yapıyorsunuz kızlar?’’ dediğinde, iki kız da birbirine karanlık bakışlar fırlatır. Kızlardan aptal olanı konuşmaya başlar: ‘’Dolap anahtarımın kilidini unutmuşum da, bu günlük arkadaşımın kilidini kullanıyorum, yani dolabını…’’

İnek tipin uzaklaşmasının ardından, kızlardan biri, diğerini dirseğiyle dürter: ‘’Seninki geliyor…’’

Genelde bu ‘’seninki’’ meselesi, okul dolaplarının önünde konuşulmaya en müsait konudur. İnsanlar kendilerine de bir ‘’seninki’’ bulmak için o kadar uğraşırlar ki, bazen gerçekte varolmayan ‘’seninki’’ler yaratmaları kaçınılmaz olur.

Aslını söylemek gerekirse işin komik yanı bu değildir. Komik olan şey, kendilerine bulmak için o kadar uğraştıkları ve sonunda diledikleri kadar hava atabilecekleri o özel sevgiliyi bulduklarında, dolaplarının önünde kendilerini dürten arkadaşlarına: ‘’Sakın kimseye söyleme!’’ diye tembih etmeleridir.

Merak etme, o kimseye söylemeyecektir.

Bu lise dolaplarıyla kısıtlı değildir tabii. Üniversite, iş hayatı, ve de geriye ne kalıyorsa artık. İnsanlar, gördüklerinde ‘’midemde kelebekler uçuşuyor!’’ diyebilecekleri o özel insanı aramakla o kadar meşguldürler ki, çoğu zaman aşkın gerçek anlamını bir daha hatırlamamak üzere unuturlar.

Faulkner şöyle demiş: ‘’Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa belki başka bir yerde yaşayamayacaktı.’’

Kendini aşk romanları yazmaya adamış İngiliz yazar Jane Austin, romanlarının çoğunu erken yaşta yazmasına rağmen, yayıncıların ilgisizliği bu romanların yayınlanışını geciktirmiştir. Aşkı kağıtlarla tanıştırmaya çok ama çok kararlı olduğu kısa yaşamında, yazarın en başarılı eseri hiç kuşkusuz, defalarca sinemaya uyarlanan ‘’Aşk ve Gurur’’dur.

Bazıları kitabı, orta sınıfın üst sınıfla ilişki tarzı diye tanımlasa da, Jane Austin, kitabı yazarken hiç böyle düşünmediğini söylüyordu. Kitapta, güzel ama bir o kadar da gururlu bir genç kız olan Elizabeth ve de soylu olduğu kadar da kibirli bir genç olan Darcy arasında gelişecek olan zıtlıklar ve çatışmalarla dolu aşk konu alınmış. Davranış ve karakter açısından olduğu kadar, ait oldukları sınıf açısından da birbirlerinden farklı olan bu iki insanın ilişkilerinin yolunda gitmesinin tek bir şartı vardı: İkisinin de birbirlerini oldukları gibi kabul etmesi.

‘’Aşk ve Gurur’’dan yaklaşık iki yüz yıl öncesine döndüğümüzde, bir başka başarılı yazar tarafından kaleme alınmış bir umutsuz aşkı daha buluruz karşımızda.

Aşkların aşkı ‘’Romeo ve Juliet’’, günümüze uyarlanmış sayısız tiyatro oyunu, sinema filmi ve kitaplarıyla günden güne gerçekliğini kaybetmiş ve bir lise oyunundan farksız bir muamele görüyor olsa da, belki de günümüzdeki en büyük hatalarımızın bir aynası olarak görüyorum onu. Bu hikaye ise, Romeo’nun gözünün önünden bir an bile ayırmak istemediği bir kadına çılgınlar gibi tutulmasıyla başlıyor. Romeo, Rosalinde’in aşkıyla yanıp tutuşurken, gittiği bir baloda, Juliet’i ilk kez gördüğünde çarpılır ve ‘’Parıldamayı öğretiyor bütün meşalelere’’ der. Romeo ise Juliet için ‘’Gecenin içinde gün ışığı’’dır. Her iki sevgili de birbirlerini göz kamaştırıcı bir ışık olarak görmektedir.

Romeo, Juliet’ten söz ederken şöyle der:

“Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi,
Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğunda:
Biz dönünceye dek siz parıldayın diye.
Gökleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde;
Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı.
Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı.”

Zaman zaman benim de aklıma gelir ilk aşık olduğum gün.
Ya da aşık olduğumu sandığım.
Bir ilkokul öğrencisinin kuracağı hayaller beyaz atlı prensle sınırlıdır oysa ki.

O, beyaz atına başkalarını bindiriyor şimdi. Bense dolapların önünde hala onu bekliyorum.
Orada beklerken beni gördüğünde ne yaptığımı soruyor bana.

Bense cevap veriyorum: ‘’Dolap anahtarımın kilidini unutmuşum da…’’ 


23.04.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
09 Mayıs 2009 19:21

rana

Zeynep cok beyendim yazini umarim daha cok guzel yazillarin olur ki olacaktir. Hayatta basarilar. =)
06 Mayıs 2009 22:05

berna arıcan

Sevgili Zeynep,
Bu yazıyı, senin el yazınla, özgün haliyle de çok sevmiştim; şimdi de ayrı sevdim. Buraya yakışmışsın.
06 Mayıs 2009 21:54

evim

Sevgili  Zeynep,

Seni ilk tanidigimda ilkokul ucuncu  siniftaydin. Gulen gozlerinle yasama sevincinle yer etmistin icimde. Sonraki yillar ogretmenin olmustum. 6. sinifta yazilarini okumami istemistin. Ben o sayfalari bir solukta okumus bu kiz da is var demistim.Ilerleyen gunlerde oyle seyler yazmaya baslamistin ki bir cumlen bile neler neler anlatmamisti ki...Evet, yazmak cok keyifli ve sen buna kesfedenlerdensin. Yazini iki kez okudum: cunku Romeo ve Juliet diliyle, konusuyla oldukca ozel bir eser. Bu hafta SEV Turkce Tiyatro Kulubu olarak sahneleyecegiz..Ayrica dolabin onunde beklemek  hele dolap anahtarinin kilidini unutmak cok da keyiflidir!!!
Sevgiler
Funda BAHADIR

06 Mayıs 2009 19:10

deepblueeagle

bol bol oku, bol bol yaşa, hisset, çalış ve yaz ki biz de okuyalım. biz buradayız ve okuyoruz. sen neredesin. :)
06 Mayıs 2009 18:09

deepblueeagle

merhaba. okul, edebiyat, aşk, hayat üzerine sevimli, muzip, zeki ve etkileyici diğer yazılarını bekliyoruz. yani sadık okurların var bile. kolaylıklar.
26 Nisan 2009 20:16

zeynep sayar

sevgili zeynep;
bu yazını ikinci kere okumama rağmen ilk okuduğum zamanki heyecan içimi sardı.. benim romantşk arkadasım cok güzel yazmıssın.. okurken gercekten de 'midemde kelebekler dolasıo' gibi hissettim.. basarılarının devamının geleceini biliorm ve hayatının her safasında senin yanında olacağım. güvenebileceğin bir arkadaşın olarak.
seni cook seven;
zeynep sayar
23 Nisan 2009 08:54

sultan

Sevgili Zeynep aramıza hoşgeldin. Gözlerindeki "ışık " bakışlarındaki "pırıltı" hiç sönmesin. Yazılarınla bizi genç kuşaklarla tanıştırdığın ve yakınlaştırdığın için sana çok teşekkür ederiz . Rana her zamanki gibi yine algılamasını doğru yönetti. Seni bizlerle buluşturdu. Biz de ne zamandır "dolap anahtarımızın kilidini unutmuştuk" gidip bir bakmalıyız anlaşılan. :)
Yolun açık, kısmetin yüklü olsun.

Sevgi ve Saygılarımızla,
İzmirizmir.net ailesi
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.