DESA direniþinin düþündürdükleri... Yalçýn Ergündoðan

10 Kasým 2008 04:03 / 1635 kez okundu!

 

Türkiye’deki azýnlýklarý tasfiye giriþiminin Rumlara ve diðer gayrimüslimlere karþý büyük bir “linç” ve “yaðma” hareketinin gerçekleþtiði günün, 6-7 Eylül 1955’in yýldönümüydü... Kara Kedi Kültür Merkezi’ndeki

Ellerinde dalgalandýrdýklarý, üzerinde kocaman sarý harflerle ‘DERÝ-ÝÞ’ yazýlý, kýzýl bayraklarý ile Ýstiklal Caddesi üzerindeki DESA maðazasýnýn önünde toplanmýþlardý. “DESA iþçilerinin haklý mücadelesine destek ver!” çaðrýsýnda bulunuyorlardý etraflarýnda biriken kalabalýða.



Elime tutuþturulan bildiriye göz attým. “DESA’da ücretler ‘asgari ücret’ düzeyinde. Çok sýk fazla mesai yapýlmakta. Öyle bildiðiniz gibi 3-4 saat deðil, sabahlara kadar iþçiler çalýþtýrýlmakta. Hiçbir sosyal hak yok, yemekler kötü... Beðenerek satýn aldýðýnýz ‘deri’ çanta, cüzdan ve montlarý üretenlerin çalýþma koþullarýný belki bugüne dek hiç merak etmediniz. Nasýl bir emek verilerek, hangi koþullarda, o çok beðenerek satýn aldýðýnýz ürünler ortaya çýkmaktadýr? DESA, artýk derisinin kalitesi, yüksek fiyatlarý, giydirdiði ünlüleri, reklama harcadýðý paralarýn yanýnda, çalýþanlarýn sendika üyesi olmak istemesine raðmen, sendikalaþmalarýný engellemek için yaptýklarýyla da çok konuþulacak...”



* * *



Evet yirmi birinci yüzyýlda, iþverenlerin hâlâ iþçilerin en doðal, temel haklarýndan olan örgütlenme ve sendikalaþma haklarýna karþý yürüttükleri zalimce tutum açýkça kýnanmayý da, ürünlerini ‘boykot’ etmeyi de çoktan hak ediyor elbette. Büyük çoðunluðu emekçi olan seçmenlerin oylarýyla iktidara gelen hükümetlerin, altýna imza attýklarý çeþitli uluslararasý sözleþmeleri de (mesela ÝLO) çiðneyerek bu tür zalimce uygulamalara seyirci kalmalarý ise her türlü tepkiyi hak ediyor. Týpký YÖRSAN’da ve diðerlerinde olduðu gibi, iþçilerin sendikalaþma giriþimlerine engel olunmasý mutlaka hak ettiði cevabý almalý...



* * *



Ama, bu kez benim üzerinde durmak ve dikkatinizi çekmek istediðim ise; olayýn bir baþka boyutu. DESA iþçilerinin mücadelesinden hareketle; baský, sömürü ve zalimce davranýþa ‘bir baþka açýdan’ bakmaya çalýþmak... Çünkü, gerek “sendikacýlar” cephesinden, gerekse de ‘hak, özgürlük, eþitlik, cinsiyet ayrýmcýlýðý ve ýrkçýlýk karþýtý’ mücadele yürüten “sol” kesimden bu konuya deðinen olmadý/olmuyor hiç. Bu da, aslýnda olana ses çýkmamasýnýn yanýnda, içimin bir kat daha acýmasýna neden oluyor. Çünkü yazýlarýmda sýkça dile getirmeye çalýþtýðým gibi; aslýnda “türcülük” de aynen “ýrkçýlýk” ve “cinsiyet ayrýmcýlýðý” gibi bir þey.



“DESA direniþi ile ne ilgisi var?” diyeniniz olacak belki de. Ama, birilerinin önce DESA iþçilerine ve dünyada ayný iþi yapanlara þunu açýkça söylemesi gerekir: Ýmalatýnda çalýþtýðýnýz ürünlerin ham maddesini oluþturan “deri”, kendi türümüzün sürdürülebilirliðini de saðlamak için, yaþamý eþit ve hakça paylaþmamýz gereken bir baþka canlýya, bir baþka türe aitti!..



Haklarýný elde etmek, zalim sömürü ve baskýya karþý direnmek için yola çýkarken, farkýna varmadan da olsa, bir baþka türün yaþam hakkýnýn gasp edilmesine aracý olunmasýna nasýl olur da kimse ses çýkarmaz?..


Aslýnda, vicdani açýdan bu konuya hem sendikal hem de politik alanda bir karþý çýkanýn olmasý, yüksek sesle dile getirmesi gerekmiyor mu? Haklý olarak, “yeni bir sol inþa etmenin tam zamaný” deðerlendirmelerini yaparken; inþa edilecek olanýn ýrkçýlýk, milliyetçilik, cinsiyet ayrýmcýlýðý karþýtlýðýnýn yaný sýra mutlak ve mutlak “türcülük karþýtý”, yaþam savunucusu bir hareket de olmasý gerekmiyor mu?



SADECE DESA’YI BOYKOTLA YETÝNMEYÝN!



“Deri” de, “kürk” de, ne bir kumaþtýr, ne de bir giysi. Her ikisi de aslýnda öldürülmüþ bir hayvanýn, bir baþka canlý türünün cesedidir. Unutmamalýyýz ki; ucuz iþgücü için insanlýk dýþý koþullarda çalýþtýrýlan insanlar kadar, hayvanlar da ‘vahþi kapitalizmin’ kurbaný olmaktadýr. Her yaný iþlenip, parlatýlarak ayakkabý, çanta, ceket olarak satýþa sunulan aslýnda öldürülmüþ bir hayvanýn parçasýdýr. “Deriler zaten etleri için kesilen hayvanlardan elde edilmiyor mu?” diyenleriniz de olabilir. (En iyisi ‘vejetaryen’ olmak tabii...) Ama iyi bilinmelidir ki; bu, deri hakkýndaki çok yaygýn bir yanlýþ kanýdýr. Hayvanlara Etik Muamele Ýçin Mücadele Edenler Birliði PETA’nýn derlediði verilere göre; deri, hayvan sanayisinden basit bir yan ürün deðildir. Sektörel bilgiler gösteriyor ki, hayvanlarýn derisi “et sektörünün ekonomik açýdan en önemli yan ürünü” konumunda. Örneðin, ineklerin süt üretimi düþtüðünde, hem onlarýn hem de yavrularýnýn derileri kullanýlýr. Dolayýsýyla mezbahanýn (ve sýnai çiftliðin) ekonomik baþarýsý ile derilerin satýþý arasýnda doðrudan bað var. Deri ve et talebinin düþmesi, sýnai çiftliklerde acý çeken ve öldürülen hayvanlarýn sayýsýnýn da azalmasýný saðlayacaktýr. Burada DESA iþçileriyle dayanýþan ve “DESA ürünlerini” boykot etmekle yetinen kadýnlara da bir hatýrlatma yapmak istiyorum: Deriye karþýlýk o kadar çok alternatif varken neden gereksiz bir zulmü destekleyelim? Ne dersiniz? DESA ürünlerini boykot etmekle yetinmeseniz nasýl olur?


Ayrýca, deri üreticileri ürünlerini “çevre dostu” gibi süslü ifadelerle de pazarlamaya çalýþýrlar. Ama deri üretimi çevreye zarar verir ve tabaklama iþlemi derinin biyolojik olarak çözünmesini engeller. Hayvanlarýn derileri mineral tuzlar, formaldehit, kömür katraný türevleri, çeþitli yaðlar, boyalar ve siyanür bazlý cilalar gibi zararlý birtakým maddeler aracýlýðýyla, kullandýðýmýz deriye dönüþtürülür. Bu zehirli maddelerin yaný sýra tabaklama iþleminden kalan atýklarda protein, tüy, tuz, kireç tortusu, sülfür ve asit gibi çok miktarda çevreye zararlý madde bulunur. Bu da diðer boyutu tabii.



* * *



Hak ve özgürlük mücadelelerinin, kendimiz dýþýnda baþkalarýnýn, baþka canlýlarýn, türlerin en temel hak ve özgürlüklerini engelleyerek, çiðneyerek, yok ederek kazanýlmasý hiç mümkün mü?
Hayvan Haklarý Evrensel Bildirgesi’nin ilan ediliþinin (15 Ekim 1978) otuzuncu yýldönümünde, bir baþka açýdan DESA iþçilerinin direniþine, buradan hareketle de genel olarak hak mücadelelerine bakmaya çalýþtým. Ýnþa edilmeye çalýþýlan ‘yeni bir sol hareketin’ demokratlýðýnýn da, demokratikliðinin de ölçütü biraz da buradan geçeceðe benziyor. Kendini “en akýllý”, “en zeki” sanan “kibirli” türün katý eleþtirisini yapabilmek de buna dahil!.. Ne dersiniz, haksýz mýyým?..



10.11.2008

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.