Baþka türlü ya da baþka türle aþk...

16 Haziran 2009 10:16 / 1990 kez okundu!

 


Aþk üzerine dünya dillerinde çok þey yazýldý, söylendi. Tabii, Türkçe’de de... Hatýrlýyorum da, “ilk aþk unutulmaz!” diye, “aþk” sloganlaþtýrýlýp siyasi parti faaliyetinin yapýþtýrýcýsý, çekim merkezi daveti olarak bile kullanýlmýþtý. Önceleri belli bir kesimi toplayabilen o partide þimdi “aþk” mý bitti, yoksa “ilk aþk” tutkusu mu; henüz belli deðil. Bilinen, aþkýn ayaklarý yerden kesen, vücut kimyasýný deðiþtiren, dünyaya baþka türlü baktýran, insan türünün kendi türleriyle iliþkilerinde de sürdürdüðü “kibirli” duruþunu kýran bir þey olduðu...

Baþka “tür”den bir canlý ile iletiþim kuranlar, hele de onlarla yaþamý paylaþanlar bilirler elbette. Onlarla kurulan iletiþim de zamanla, tarif edilemez bir baþka türden aþka dönüþüverir. Hem de, bu aþk insana –çok fazla bilmediði- kendi türüyle daha derin, daha sahici aþklar yaþamanýn sihirli, gizemli anahtarýný verir. Üstelik çaktýrmadan...”

* * *

Epey bir zamandýr yayýnlanmayý bekleyen ‘Yaþam savunusu’ adlý kitabým, 32 yýldýr hak savunuculuðu çizgisini ödünsüz sürdüren Belge Yayýnlarý’nýn “Doða ve hayvan haklarý” dizisinin ilk kitabý olarak sonunda yayýnlandý ve okurla buluþtu. Kitaba yazdýðým notta belirtmiþim; “uzayýn derinliðine ve sonsuzluða býrakýlmýþ haykýrýþlardý. Yanký buldu, þimdi de kitap oldu...” diye. Haykýrýþlarýmý kitaba dönüþtürmeyi tasarlarken yazdýðým bir baþka notta ise þöyle demiþim: “yemeðini vermeden ve akþamki gezintisine çýkarmadan, eve gelir gelmez doðrudan bilgisayarýn baþýna geçtiðimde, bana sinirlenen ve baþýmda homurdanýp, havlayýp, pantolonumun paçasýndan çekiþtirerek ‘görev baþý’ yaptýran, ama hiç darýlmayýp, hep baðýþlayýp daima seven Cindy...” Kitap bu notla çýktý ama... O artýk yok! 

Annesinin doðumunda baþýnda idim. Elime doðmuþtu. O müthiþ ana tanýklýk etmek istemiþtim. Doðduðu günden beri de hiç ayrýlmaksýzýn yaþamý paylaþýyorduk. 19 Mayýs akþamý aramýzdan ayrýldý gitti. Evet, o artýk yok...

* * *
14-15 yaþlarýnda süt bezlerinde bir ur oluþtu. Zaman içinde büyüdü. Yaþlýydý, hiç týbbi müdahale yaptýrmak istemiyor, yaþamýný doðal þekilde tamamlasýn istiyordum. Ama oluþan 'ur' artýk patlama noktasýna gelince, ameliyata dayanabileceði seklinde týbbi verileri de aldýktan sonra ameliyat ettirdim. Çok iyi idi. Göðsündeki urlar alýnmýþ rahatlamýþtý. Ýyileþti, çabuk toparlandý. Ama gel gör ki, 20- 25 gün önce ön sað bacaðýnýn içinden göðsüne doðru çok hýzla geliþen ve büyüyen "kanser" yaþamýný sonlandýrdý. (12 Nisan 1994- 19 Mayýs 2009) Yaþlýlýktan ötürü 8 aydýr arka bacaklarý tutmamaya baþlamýþtý. Her zamanki yaþam seklinde deðiþiklik olmasýn diye ben yaþam þeklimi deðiþtirdim. Her gün sabah/akþam beline taktýðým 'bel tasmasý' ile çalýþmayan arka bacaklarýnýn yerine, belinden kaldýrarak, ön ayaklarý ile olaðan gezintilerimizi yapa geldik son 20 güne dek... 

Öyle bir bakýyordu ki... "Ne yemek isterim, ne su. Yeter ki yanýmda ol. Kokunu hissedeyim yeter bana" diyordu... Sýcak, sýmcaktý...

Bambaþka bir iliþkiydi, bambaþka bir sevgi tattým, çok þey öðrendim onlardan. Kendini 'en akýllý', 'en zeki' türün mensubu olma böbürlenmesini (palavrasýný), onun verdiði ben merkezci bakýþý ve tabii kibirliliði terk ettirdi bana. Öðrendiðim en somut þeylerden biri de; insan türüne mensup bireyler olarak, diðer türlerden canlýlarla kurulan iliþkinin yerinin hiçbir þeyle doldurulamayacaðý...

Bu iliþkiyi ve onlarla yaþamý paylaþmayý herkese tavsiye etmek isterdim aslýnda. Þimdiki duygularým ve ruh halimle bir tek nedenden ötürü önermiyorum. Yaþam süreleri bizim türden çok daha kýsa. Ýliþkinin sonu mutlaka çok acý bitiyor... 

Ama bu iliþkiyi illa yaþamak ve bu ölçülemez sevgi baðýný mutlaka kurmak isteyenlere hayvan bakýmevlerinden (barýnak), bir ya da iki hayvanin sorumluluðunu üstlenerek, onlarýn gýdalarýný ve sevgi ihtiyaçlarýný karþýlamalarýný öneriyorum þimdi. Haftada bir iki gün ya da her gün yanlarýna giderler, beraber olurlar bir süre, alýp dolaþtýrýrlar ve yeniden ortamlarýna geri býrakýrlar. [ Bildiðim kadarýyla Adana DOHAYKO'da ve Ýstanbul Yedikule Hayvan Bakýmevi'nde böyle bir uygulama var... (0212) 633 58 57, Meral Olcay-(0535) 712 63 90 )] 

* * *

Yazý boyunca vurguladýðým gibi, ben çok þey öðrendim O'ndan, onlardan. “Çaktýrmadan” öðretti, öðretmek için deðil, kibirsizce, yaþamý paylaþýrken farkýnda olmadan. 

Baþka türle iliþkinin öðrettikleri, ne "Milli Eðitim"inki gibi kafaya vura vura, ne de ezberci. Varlýklarý gibi, dostluklarý da çok sahici. Çýkarsýz, karþýlýksýz, temiz, çok temiz...

Yalçýn Ergündoðan
16.06.2009

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
16 Haziran 2009 17:53

hurkus

Yazarýmýz Ali Rýza Üleç'in mesajý:

Sevgili Yalçýn Ergündoðan‘ a 

Leydi

Ben biliyordum baþýma gelecekleri. Onun için istemiyordum. Oysa köpekleri ne kadar çok severdim. Çocukluðum ve gençlik yýllarýmýn anýlarý arasýnda sakladýðým ne kadar çok hikayem var kedi ve köpeklerle. Sadece kedi köpek de deðil kuþlar, tavþanlar, kümes hayvanlarý, tilki besi hayvanlarý, atlar, eþekler hepsi ile birebir anýlar biriktirmiþim. 

Ama bu defa durum baþka. Ýlk defa ev içinde köpekle birlikte yaþayacaktýk. Ege Ve Deniz arkadaþlarýnýn köpeði Tapsi doðurunca, yavrulardan birini almak için günlerce ýsrarlý oldular. Sonunda annelerini ikna etmiþler ve ben en son ikna edilecek kiþi olmuþum evde. 

Karþý çýkýyordum. Çünkü kedilerde olduðu gibi sorumluluklarýný yerine getirmiyorlardý. Sadece kuru kuru bir sevgiden öte ihtiyaçlarý ya da sorunlarý ile ilgilenmiyorlardý. Ne çare ki ok yaydan çýkmýþ hangi yavrunun alýnacaðý kararlaþtýrýlmýþ ve eve getirilmeden önce de ziyaretler baþlamýþtý. Ben hala ayak diriyor karþý çýkýyordum. 

Olmaz bakýn ben hiç bir þeyine karýþmam. Beslenmesi, gezmesi, bakýmý, eðitimi bütün bunlarla biz ilgileniriz diye söz veriyorsanýz? 

Tamam o zaman benim için bir mahsuru yok. 

Sonra bir gün yaklaþýk sekiz haftalýk kadar olunca eve önce misafir olarak geldi ve alýþmasý için bir gün kaldý. Ben hala söylenip duruyorum ve gelmesine karþý çýkýyorum. Bunu itirazlarýmýn hiç bir iþe yaramayacaðýný bile bile yapýyorum… 

Ve bir gün çýkageldi. Geri dönmemecesine geldi yerleþti eve. Geçici olarak adýný Miki koymuþlar. 

Kara bir baþ, hemen burnun iki yanýndan yanaklarýný yalayarak aðýza kadar inen sarýlýk, çene altýnda açýlarak göðsüne kadar iniyor, ön ayaklarýnda dirseklerde yeniden kararýyor tüylerinin rengi, ayak bileklerinde yeniden bal köpüðü bir sarý, sonra parmaklarda kirli beyaz oluzor. Sarýdan gözlerinin üzerine adeta kaþ gibi oturmuþ iki yarým ay. 

Bakýnca insanýn yüreðine kadar inen masum bir derinliði var gözlerinin. Sarkýk kulaklarý masumiyetinin gücü sanki. Ben bu bakýþý tanýyorum ve hemen anlýyorum ki baðlanacaðým ve itirazlarýmýn hiçbir yararý olmayacak, kendim yüreðimdeki köpek sevgisine teslim olacaðým.. Bu küçük kara köpek beni kendine aþýk etmeyi beceriyor. Çocukluðumdan gelen üç defa ýsýrýlmýþ olmama raðmen eksilmeyen köpek sevgisi, sezgilerimin dürtüsüyle Miki'de yaþamaya baþlýyor yeniden.
Bu defa bir ilk yaþýyoruz Miki ile beraber. Evde bizimle yaþayacak ilk köpek Miki. Üstelik Almanya ‘da da birlikte yaþayacaðýmýz ilk köpek. Kapkara bir yavrucuk. Panter (evin yaþayan son kedisi) den biraz daha iri evin yeni bebeði. Panter’i karaoðlaným (Ecevit‘ le bir ilgisi yok) diye çaðýrýrdým þimdi bir de kara kýzýmýz oldu. Bir aylýk deneme süresinin sonunda kalmasý konusunda hep birlikte karar verince adýný deðiþtirmeye de karar veriyoruz. En fazla oy alan isim Leydi oluyor. Evimizde artýk bir Leydi‘miz daha oluyor, Panter‘le ikimiz evin erkek azýnlýðýný temsil ediyoruz. 

Hani ilk defa evde köpekle beraber yaþýyor olmamýzýn acemilikleri de oluyor. Hafta sonlarý Leydi okula baþlýyor. Öðretmeni çok harika ve çok zeki olduðunu söylüyor her derste. Evet gerçekten de bambaþka bir köpek Leydi. Artýk öyle rahat ki onu ev içinde hiç sýnýrlamadýk. Tamamen bizler gibi evin her tarafýný kullanabiliyor. Sadece çiþi ve kakasý için beni dýþarý çýkarýn diyor. Bahçede nereye ne yapacaðýný da öðrendiðinden pek sorunumuz kalmýyor. Sadece evet sadece gelen yabancýlara alýþýlmadýk bir biçimde saldýrýyor. Bu konuda onu eðitmekte zorlanýyorsak da eðitmeni “alýþacak o daha çok genç“ diyor. 

Leydi geldiðinden beri düzenli yürüyüþlere çýkýyoruz ikimiz. Köyün arkasý alabildiðine geniþ bir ova. Çilek, buðday, arpa, kuþkonmaz, mýsýr tarlalarý arasýndan, kiraz aðaçlarýnýn altýndan süzülüp köyün iki-üç kilometre uzaðýndan geçen derenin yanýndan dolanýp tekrar eve dönüyoruz. 

Leydi sayesinde günlük altý kilometreden fazla yol yürüyorum. Bize katýlmalar da oluyor arasýra. 

Bu yürüyüþlerimizde Leydi‘ nin en çok sevdiði oyun çomak bulmaca. Kýsa kýsa kestiðim çomaklarý buðday tarlalarýnýn içine fýrlatýyorum, hemen arkasýndan dalýyor Leydi buðday tarlasýna ve bulup bana geri getiriyor. Yol boyunca defalarca oynuyoruz bu oyunu. Bazan bulmasý zaman alsa da mutlaka buluyor. Her defasýnda ödülünü alýnca öyle mutlu oluyor ki. Havalarýn ýsýnmasýyla da artýk dereye yüzmeye de dalýyor Leydi. En çok sevdiði iki oyun onu oldukça yoruyor. 

Arka ayaklarý üzerinde kalkarak baþýný karýn boþluðumuza dayayarak sevilmek çok hoþuna gidiyor. 

Kaþar peyniri ve ciðer ezmesinden yapýlmýþ sosise deli oluyor. Bizim Leydi bir de araba sevdalýsý. Arabanýn arka koltuðuna oturup camdan dýþarýyý seyretmesine bayýlýyoruz. Öyle sevimli oluyor ki o zaman. 

Çocuklarla ya da hanýmla kucaklaþtýðýmýzý gördümü adeta kucaðýmýza sýçrýyor. 

Leydi bugün dokuz aylýk oldu. Doðum tarihi 16 Eylül.2008. 16 Eylül doðumlu iki can var artýk evimizde. Duygu ve Leydi.
Leydi dokuz ay gibi kýsa bir zamanda o kadar çok bizden oldu ki. Yaklaþýk bir aydýr da yatak odamýzdaki antika koltuðu aldý bizden, orada uyuyor. Hem de öyle tatlý uyuyor ki kafasýný koltuðun kolluðuna dayýyor sonra mýþýl mýþýl. Onu koltuðundan etmeye kýyamadýk. 

Herkesi ismiyle tanýyor. Yelda ve Ferda’yý aralýklarla Funda’yý da iki-üç ay arayla görmesine raðmen herkesi hatýrlýyor ve karþýlaþtýðýnda öyle büyük bir sevgi ve özlemle kucaklýyor ki, her defasýnda yeniden hayran oluyoruz Leydi’ye. 

“Yaþam Savunusu” adlý kitabýnýn yayýnlanmasý üzerine yazdýðý yazýda þöyle diyor sevgili Yalçýn; 

Baþka “tür”den bir canlý ile iletiþim kuranlar, hele de onlarla yaþamý paylaþanlar bilirler elbette. Onlarla kurulan iletiþim de zamanla, tarif edilemez bir baþka türden aþka dönüþüverir. Hem de, bu aþk insana –çok fazla bilmediði- kendi türüyle daha derin, daha sahici aþklar yaþamanýn sihirli, gizemli anahtarýný verir. Üstelik çaktýrmadan...” 

Sevgili Yalçýn,
Biz hepimiz Leydi’ ye aþýk olduk. 

Ali Rza Üleç -16.Haziran.2009
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.