Tanpınar'ın kayıp sayfaları bulundu

17 Ocak 2017 13:37  

 

Tanpınar'ın kayıp sayfaları bulundu

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz eseri ‘Huzur’un finalinde intihar eden Suat’ın kayıp mektupları 68 yıl sonra ortaya çıktı. Romanda bahsedilen ama yer almayan, yıllarca köşe bucak aranan ancak bulunamayan, kimine göre ise hiç yazılmamış kabul edilen sayfalar romandaki karakterlerin akıbeti ve Tanpınar’ın edebiyatına ilişkin önemli ayrıntılar içeriyor.

ERKUT TEZERDİ

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz eseri ‘Huzur’un finalinde intihar eden Suat’ın kayıp mektupları 68 yıl sonra ortaya çıktı. Romanda bahsedilen ama yer almayan, yıllarca köşe bucak aranan ancak bulunamayan, kimine göre ise hiç yazılmamış kabul edilen sayfalar romandaki karakterlerin akıbeti ve Tanpınar’ın edebiyatına ilişkin önemli ayrıntılar içeriyor.

Türk edebiyatına eserleriyle damgasını vuran Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanı ‘Huzur’, yayımlandığı dönemin Doğu ile Batı arasında sıkışmış toplumsal ve siyasal yapısına ışık tutan bir eser. Romanda eğitimli, kültürel seviyesi yüksek Mümtaz ile kocası tarafından terk edilen tek çocuklu Nuran arasındaki gönül ilişkisi ve değişim karşında varoluş sorunlarının pençesindeki kişiler anlatılıyor. 1939’da, II. Dünya Savaşı’nın topun ağzında olduğu bir dönemde yaşanan aşk hikayesine İhsan’ın karısı Macide ve Nuran’a ‘aşık’ Suat karakteri dahil oluyor. Romanın sonunda Suat her şeyden vazgeçerek intihar ediyor. Ancak edebiyat profesörü İbrahim Şahin’in, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde ortaya çıkardığı ‘kayıp mektuplar’ romanın seyrini değiştirebilir. Çünkü notlarda romanda bahsedilen, Tanpınar’ın da yayımlayacağını söylediği ama geçen zaman içinde yayımlanmayan Suat’ın mektupları var. Mektuplarda bahsedilenlere göre Suat aslında Nuran’a aşık değil! Ölüm anında yanında bir silah var ve dinlediği senfonik eser belli... Dahası, mektup eğer yayımlanmış olsaydı 130 sayfayı bulacaktı. İbrahim Şahin, daha birçok ayrıntıyı içeren mektubu KARAR’a anlattı.

MEKTUP NEYİN İPUCU?

Suat’ın yayımlanmayan mektubuna nasıl ulaştınız?

Tanpınar’a ait özel evraklar bugün İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde. Mektubun metnini, Tanpınar evrakları arasında bulduk. Onlar arasında Tanpınar’ın romanlarına ait müsveddeler, yarım kalmış bazı hikâyeler ve makaleler yanında bazı mektupların orijinal metinleri, şiirlerinin kendisi tarafından daktilo edilmiş nüshaları ve yine Tanpınar biyografisine ait malzeme yer alıyor. Bulduğumuz metin Huzur romanının intihar eden kahramanı Suat’ın geride bıraktığı mektup. Bir kısmı eski yazıyla yazılan bu mektubun büyük bir kısmı daktilo edilmiş. Anlaşılan o ki Tanpınar Suat’ın mektubunu uzun bir hikâye veya kısa bir roman olarak tasarlamış. Tanpınar’ın daktilo edilmiş sayfalara verdiği numaradan anlaşıldığı kadarıyla, mektup metni yayımlansaydı yaklaşık 130 sayfa olacaktı. Fakat Tanpınar sık sık yazdığı metni değiştirdiği için müsveddelerdeki üzeri çizilmiş kelime ya da cümlelerin veya bazen paragrafların çıkarılması gerekir. Eski yazıyla kaleme alınmış müsveddeler dâhil 50 sayfaya yakın olan bu metin, bu haliyle bile Tanpınar sanatının, mizacının, ‘Huzur’ romanının ve romandaki Mümtaz’ın ve Suat’ın anlaşılması bakımlarından mühim.

Mektup romandaki kimleri ilgilendiriyor?

‘Huzur’ 1948’de tefrika edildi, bir yıl sonra kitap halinde yayımlandı. Romanın sonunda bilindiği gibi Suat intihar eder; üstelik romanın başkahramanı Mümtaz’ın evinde... İntihar etmeden evvel yazdığı mektuptan romanda söz edilmesine rağmen, mektubun metni romanda yoktur. Ancak Mümtaz ‘Huzur’da, birkaç satırla mektuptan bizi haberdar eder. Tanpınar, 1950’de Cumhuriyet gazetesinde kendisiyle yapılan bir röportajda, Suat’ın bıraktığını söylediği mektubu ayrıca yayımlayacağını söyler. Fakat mektup Tanpınar’ın sağlığında yayımlanmadığı gibi, mektubun tam metni hakkında da bugüne kadar herhangi bir bilgi bulunamamıştır. ‘Suat’ın Mektubu’ başlıklı ve Aziz Mümtaz hitabıyla başlayan, bir kısmı üstü çizilmiş cümlelerden oluşan kısa metin, asıl mektubun girişi. Tanpınar mektubu sayfanın yarısında bıraktığı için de -muhtemelen- devamının olmadığı düşünülmüş. Mektup şüphesiz romanın asli karakterlerini örneğin Nuran’ı, Mümtaz’ı ve İhsan’ı ilgilendiriyor. Her şeyden evvel bizatihi Suat’ı ilgilendiriyor. Çünkü Suat, biz Tanpınar okuyucularının zihninde Mümtaz’la inşa edilen kahraman tipine uymaz. O daha çok Mefistovari bir anarşisttir. Bu mektup, öte yandan Tanpınar’ın duygu ve düşünce dünyasının, onda 1948’den sonra gerçekleşen büyük zihni değişimden de ipuçları taşır.

‘HUZUR’ ONU DEĞİŞTİRDİ

Mektubun ‘Huzur’a eklenmemesiyle ilgili neler söylersiniz?

‘Huzur’ 1948’de yayınlandığında, Türkiye’nin sosyal ve siyasi şartları, 1950’den sonraki siyasi ve sosyal şartlardan çok farklı. İlk bakışta, mektubun yayınlanmamış -hatta yazılmamış; çünkü öyle biliniyordu- olması Tanpınar’ın bilinen titizliğiyle açıklanabilirmiş gibi geliyor. Öyle ki mektubun hiç yazılmadığını iddia edenler bile olmuştur. Bense bu konuda şunları düşünüyorum: Tanpınar’ın köklü zihni değişiminin yönü, bir entelektüelin cemiyete, hayata ve insana küskünlüğüyle ilgili. Tanpınar’ın sosyal davalara olan ilgisi önce bir aşk hikâyesinin arkasından üç yıl sürdürdüğü mebusluğun neticesinde peyderpey yok olmuş. Onun mektuplarında yahut ‘Huzur’dan sonraki romanlarında memleket davalarından söz etmesi, geleceğe ilişkin bir umudunun olduğu anlamına gelmez; ilgili yerlerdeki üslubuna dikkat edilirse Tanpınar’ın umudu yoktur. En azından ‘Huzur’da gördüğümüz İhsan ve Mümtaz iyimserliği sonraki roman kahramanlarında görülmez. ‘Huzur’, umutla umutsuzluk arasındaki kavganın umutsuzluk lehine sonuçlandığı ilk metin. Söz konusu müsveddeler okunduğunda görülecektir ki Suat; Mümtaz, İhsan ve Nuran üzerinden, onların temsil ettiği sosyolojik temsillere çok sert eleştiriler yöneltiyor. İyimserliğin ve idealizmin bütün biçimleri, Suat’ın iğneleyici sözlerinin hedefi olur. Onun ifadesiyle ‘sevgili dünyamız’ sadece ve koskoca bir palavradır; acı, çirkinlik, samimiyetsizlik, kir ve çamurdan başka bir şey yoktur bu dünyada... Tanpınar bir yandan kendi bıkkınlığı, diğer yandan da cemiyetin söz konusu durumu yüzünden bu mektupla uzun süre meşgul olmuş, hatta tamamlamış ancak yayınlamamış. Tanpınar, ‘Huzur’ bittikten sonra, artık önceki Tanpınar değildi; Suat da, taşıdığı düşünceler itibarıyla, devrin ruhuna uygun değildi. Bu sebeple mektubu yayınlamanın siyasi, edebi ve sosyal bir zemini yoktu.

Suat’ın mektubunun Tanpınar romanlarının yorumlanmasına nasıl bir katkısı olabilir?

Bu mektup mevcut yorumların bir kısmını destekler fakat bir kısmını da nakzeder. Edebiyatta metin yorumlarının bazen, romancının elinden çıkmış başka vesikalarla desteklenmesi gerekir. Huzur’un ve genel olarak Tanpınar metinlerinin, yazarın zihniyle ilişkisi, Suat’ın da belirttiği gibi, Tanpınar’ın dil anlayışından, dünyayı ifade etmek için kullandığı dilin yüceltici kabiliyetinden kaynaklanmaktadır. Suat bizim dikkatimizi bunlar üzerinde toplarken, Tanpınar metinlerinin bilhassa felsefi düşünüşle bağlantısını da göstermektedir.

ANLATTIKLARINDA BAZI SÜRPRİZLER DE VAR

Mektup romanın seyrini değiştirir veya yeniden basımını gerektirir mi?

Mektup romanın yorumlanmasına katkıda bulunabilir. Suat’ın mektubunda bazı sürprizler de var. Örneğin ‘Huzur’da, onun yanında silah olduğundan söz edilmez; fakat mektupta yanında silah olduğu bilgisi verilir. Yine bilindiği gibi intihar anında hangi bestecinin hangi senfonisi dinlediği romanda belirsiz bırakılmışken mektupta bu konuya da açıklık getirir Suat. Öte yandan biz ‘Huzur’ okuyucuları Suat’ın Nuran’ı sevdiğini zannetmekteyiz çünkü romanda sevmediğine dair bir ifade yok. Oysa Suat mektubunda, Nuran’ı sevmediğini, ona âşık olmadığını ısrarla beyan eder. Bunlar ve bunlara benzer bir takım ayrıntılar şüphesiz ‘Huzur’un anlam coğrafyasını genişletir.

BİR KISMI ESKİ YAZIYLA YAZILMIŞ

Dil kullanımı nasıl, romanın ruhuna sadık mı?

Mektubun bir kısmı eski yazıyla kaleme alınmış, büyük bir kısmı da yine Tanpınar tarafından daktilo edilmiş. ‘Huzur’un, ‘Sahnenin Dışındakiler’in, ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün ve ‘Aydaki Kadın’ın da müsveddeleri eski yazıdır. Daha sonra bu notları daktiloya çeker; fakat daktilo edilirken metin gittikçe genişler. Tanpınar bununla da yetinmez, daktilo edilmiş metin üzerinde de sürekli eklemeler ve çıkarmalar yapar. Öyle ki evraklar arasında bulunan ‘Sahnenin Dışındakiler’in ve ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün prova baskıları üzerinde bile değişiklikler yapmıştır. İnsana ve eşyaya, insana ve değerlerine ilişkin asıl Tanpınar arzusu, ondaki anlam tutkusunda görülür.

Karar.com

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0