Yeni dünya, yeni insan ve iltica hakkı

30 Haziran 2010 22:56 / 1977 kez okundu!

 


Türkiye “iltica hakkı”nı kabul ediyor, ama ancak Batı’dan gelenler için! Yani her türlü zulmün envai çeşidini yaşayan Filistin, Irak, İran ve Afganistan’dan gelenler ülkemize iltica edemezler!

Ekosistemimizde birlikte varoluşu temel almayan bir türlerin evriminden artık söz edilemez. Her bakımdan “birlikte varoluş”: Tabiatı ile, din ve kültürleri ile, renkleri ve cinsleri ile birlikte yaşamayı hayatın amentüsü kılabilmiş bir dünya ve bu dünyanın insanı: “Yeni İnsan”. Kusurlarımızın eseri olan doğal ve toplumsal koşullar canlıları göçe zorluyor; kurtları, kuşları, ağaçları, balıkları ve insanları. Göç sadece dört coğrafi yönde olmuyor. Örneğin yeşil örtü her geçen gün daha yükseklere sığınıyor. Balıklar daha derinlere kaçıyor. Kuşlar göç yollarını ve kışlaklarını değiştiriyor. İnsanlar rüzgara kapılmış kuru yaprak misali savruluyor. Ağaçlar, balıklar ve kuşlar hiçbir şeyden anlamıyorlar insanın anladığı kadar, ama onlar hissediyorlar, insanın asla hissedemediği kadar. Hissettikleri şu: Bu gidiş, gidiş değil! Küresel dünya, bu gidişe dur diyecek “Yeni İnsan”ı arıyor. Yeni İnsan: Aklın ve hislerin dengesini gözeten insan.

Geçen yüzyılda büyük insan göçlerine sadece savaşlar neden oluyordu. Bu gün bu göçlere göçlere, özellikle Afrika ülkelerinde, ekolojik nedenlere dayalı kitlesel göçler (“Yerinden Edilen İnsanlar” ) eklendi. Sel felaketlerinin yersiz bıraktığı, kuraklığın önüne katıp yerinden sürdüğü bu insanlar, komşu ülke sınırlarında duvara çarpıp duruyor. Oysa tabiat felakette de, berekette de ulusal sınır tanımıyor 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. “İltica” (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi madde 14) temel bir hak. Irkı, dini, milliyeti, cinsiyeti ve cinsel seçimi, siyasi görüşü veya bir toplumsal gruba mensup olmasından ötürü zulüm tehdidi altında olduğu için ülkesini terk etmek zorunda kalan insanın, uluslararası korumadan yararlanmak üzere bir başka ülkeye iltica etme hakkı vardır. 1951 Cenevre Konvansiyonu’yla hayat bulan bu hakkı, Türkiye “coğrafi çekince” koyarak imzalamış ve maalesef bu çekince altmış yıldır hâlâ yürürlükte! Nedir bu “coğrafi çekince”? Türkiye “iltica hakkı”nı kabul ediyor, ama ancak Batı’dan gelenler için! Yani her türlü zulmün envai çeşidini yaşayan Filistin, Irak, İran ve Afganistan’dan gelenler ülkemize iltica edemezler! Yani biz onları korumamız altına alamayız! Ancak, bir başka ülkenin kendilerini mülteci olarak kabul etmesi için BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne yapacakları başvurularına yanıt alasıya kadar “sığınmacı” olarak kalmalarına izin veri(lebi)lir. Çalışma hakkı olmadan, sağlık güvencesi olmadan, olumsuz barınma koşularında en az üç yıl geçirirler. Diyelim ki sığınma başvurularını yerinde bulan bir ülke çıktı, ama onlar Türkiye’den çıkamazlar. Bir gelir temin etmelerine izin verilmeyen bu insanların önlerine, uygulamada biraz yumuşatılmış görünse de, “ikamet harcı” adı altında öyle yüklü bir fatura çıkarılır ki..!

İHH’yla birlikte otuz iki milletten kuruluş ve bireyin sergiledikleri küresel sivil hareket Gazze’deki Filistin halkına uygulanan ablukayı dünyanın gözüne soktu. “O gemide ah ben de olsaydım” dediğim Mavi Marmara’da, “Filistin halkının yaşadığı esaret ve İsrail askerlerinin uyguladığı zulüm” üstüne nutuk çekerken, mesela İsveçli sendikacı kalkıp da bana, “bir dakika sevgili kardeşim, senin ülken İsrail zulmünden kaçan Filistinli’nin iltica hakkını tanıyor mu” diye sorsa, ne hale düşerdim? Sığındığı ülke kendine iltica hakkı tanımadığı için karşı kıyıya doğru çıktığı tehlikeli yolculukta Ege’nin sularına gömülen mazlumları hatırlatsa ne cevap verebilirdim? Utanmadan, “Benim işçim, benim memurum, benim köylüm açken...” diye başlayan bir nutuk mu çekseydim? Çok ayıp olmaz mıydı?

Türkiye, küresel ve bölgesel sorunların çözümüne soyundu. Yeni Dünya “sorun yaratıcı”ların “sorun çözücü” rolüne soyunmalarına artık bir son vermek istiyor. Ama Türkiye temel hak ve özgürlüklerde eksikli kaldığı sürece “sorun çözücü” olamaz. İçte başka, dışta başka oynayanlara güvenilmez. Bu kapsamdaki ayıplı durumlardan acilen kurtulmak gerekiyor. Yeni İnsan’ın Yeni Dünya’sında milli ayıplara yer yok.

Umarım bu Dünya Mülteciler Günü, sütten çıkmış ak kaşık olmadığımızı hatırlama ve ayıplarımızdan kurtulmak için bir vicdan muhasebesi yapma fırsatı verir.


Talat Ulusoy


Mülteci-Der Üyesi
ulusoytalat@yahoo.com

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.