Gizli Oturum -Son

26 Ocak 2012 18:55 / 1943 kez okundu!

 


Cumhuriyet (henüz kurulmamış olsa da) tarihimizin, belki de ilk, değilse de en önemli gizli oturumu bu bölümle bitiyor. Türkiye Komünist Partisi kurucularının, Cumhuriyet (kurulmamış da olsa) tarihinin ilk “faili meçhul” katliamının “faili meşhur” olup olmadığı, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 28-29 Ocak 1921 gecesi “karanlık bir cinayet”e kurban gidip gitmedikleri, sizce aydınlanıyor mu!?


DÖRDÜNCÜ OTURUM

REİS - Celseyi açıyorum. Komünizm hakkındaki tartışmalara devam ediyoruz. Söz Yahya Galip Bey’indir. Buyurun.

YAHYA GALİP BEY (Kırşehir) - Efendiler, bendeniz bakış noktalarımı arz ve tespit ederken bütün sözlerimden dolayı mazur görmenizi rica ederim. Sizden ne vakit valilik istedi? Bu meseleyi komünistlik ile muhakeme etmezden evvel biraz tarihe lütfen bakmanızı rica ederim. Bize Avrupa zorba hükümetlerinin bu kadar tecavüzünün, bu kadar zulüm ve saldırısının sebebi nedir? Bendeniz vardığım yargıda böyle buluyorum; ki bizim Müslümanlığımız, onların Hıristiyanlığıdır. Hatta buna örnek olarak şu Dünya Savaşı’nı göstereceğim. Dünya Savaşı’na biz bağımsızlığımızı, mülk ve milletimizi korumak için girdik. Hiç kimseye saldırmak için girmedik. Bize saldırıyorlardı. Bizimle beraber savaşa giren Almanya, Bulgaristan, bunlar istediği gibi saldırıyorlardı, memleketlerimizi çiğniyorlardı. Zafer kazanmak için her lâzım olan şeyi yapıyorlardı. Bu itibarla onlara yaptıkları ve bize yaptıkları meydandadır. Şu halde Almanya'ya hiçbir şey yapamamışlardır. Fakat bizim hayatımızı elden almak cüretine kadar ilerlemişlerdir. Ne için? Müslüman olduğumuz için. Başka bir şey için değildir. Doğuda Rus İmparatorluğu üzerine konan kimseler Bolşeviklik adıyla bir teori çıkarmışlar. Bunlar bizimle hoş geçinmek istiyorlar. Tabiî ki Müslümanlar, kendileriyle hoş geçinmek isteyen halk ile daima hoş geçinirler. Bu muhakkaktır ki Ehli Salibin (Hıristiyanlar-TU) yaptığı her şey bizim için zararlıdır. İslâmiyetin imhasını beklerler. Allah korusun bizi . Bolşeviklik, Komünistlik gibi Ehli Salipten doğmuş düşüncelere uymamız da doğru değildir. Hamden lillâhi taalâ (adı büyük Allah yoluna hamdolsun-TU) bizim dinimiz İslâm, kitabımız Kur'an olmakla onun ardından gideceğiz. Bununla birlikte iyice düşünmeliyiz. Biz ne için toplandık, maksadımız ne idi? Biz milleti kurtarmak için, vatanımıza saldıran düşmanları defetmek, bağımsızlığımızı, siyasetimizi korumak için toplandık. Yoksa doğuda çıkan bir düşünceye uymak, batıda çıkan bir düşünceyi hareketimize rehber etmek için toplanmadık. Bununla birlikte bütün Müslümanlar kendi gelenekleri dairesinde hareket etmek ister. Bolşeviklik takibetmek gayesi, milleti bilinmeyen bir yola sevketmek ve millete ihanet etmektir. Bolşeviklik ile Komünistliği ayırmayacağım. Benim noktai nazarım, bunlar bizim milletimize zararlardan başka hiçbir yarar sağlamaz. Bu düşünceye alan açmaya çalışmak, bizim esaslarımızı bozar.

Sonra içimizde din bilgini kıyafetine girerek, yalan yanlış düşünceleri; bu, düşünceleri hoş şeylerdendir diye göstermek, bir ihanettir. En önce yapılacak iş, bunu o kıyafetinden soymaktır. (Doğru sesleri) Affınıza sığınarak ufak bir şey söyleyeceğim. Gerçi hurafedir, amma çok hoştur. Süleyman, zamanında hocaya ceza vermek istemiş, değnek şikâyet etmiş. Buna verilecek ceza bilgin cübbesini sırtından almaktır. Bolşevikliği Islâmiyet ile karıştırmak akılsızlıktır. Eğer Bolşeviklik İslâmlık ise, onlar İslâmlığı kabul etsinler. Mecburiyet göremem. Komünistlik ve Bolşeviklik bizim vatanımızdan çıkmalıdır. Biz onlara yol vermeliyiz. Binaenaleyh Bolşeviklik bir akın yapacaksa, nereye karşı? Kendi mesleklerine karşı, kendi ... ortaya çıkanlara karşı bir akın yapabilir. Ben arkadaşlarımın her birini saygıdeğer konumda görürüm. Bundan ötürü dilerim ki; içimizden Bolşevikliğe ve Komünizme çalışanlarlar bu işten arınsınlar ve desinler ki : Büyük Millet Meclisi’nin izleyeceği gaye; İslamiyet gayesidir. Sizin aleyhinizde bulunan Hıristiyanlar da sizinle beraber olacaktır. Herkesin hukukunu temin de Bolşeviklikten yüksektir, işte size sunacaklarım bundan ibarettir.

BİR MEBUS - Arkadaşlar, yalnız Komünistliği iddia eden bu adama verdiğim cevapta anadan doğma Komünistim dedim. Fakat buna emin olunuz ki benim dinim ve imanım, kişisel düşüncem büsbütün başkadır. Burası şimdi bir ilim kürsüsü olmadığı için doğal olarak Komünistliğin leh ve aleyhinde bulunacak değilim ve bunu konu eden arkadaşımız da Yahya Galip Bey’di. Yalnız Komünistlik iddia eden bu adam, iki ay evvel bizden bir iki vilâyeti Ermenistan adı ve hesabına istedikleri zaman, birdenbire şaşırdım. Ondan sonra şaşırmadım. Haç düştü, kırılmayayım, yuvarlanmayayım derken bir hal geldi, Islâmiyeti sarmaya başladı. İslâmiyet kelimesi başladığı dakikadan kıyamete kadar devam edecek. Çünkü efendiler, bir noktai nazardan, bir tarife göre; Komünizm demek de, bölgesel yönetim demektir. (Gürültüler) (Seyirci locasında beş yaşında bir çocuk var sesleri)

REİS - İndirin. (Gülmeler)

Hakikî olsun, ilmî olsun, dinî olsun, gayri dinî olsun. Herhalde bu terimlere dikkat buyurulsun. Elimizi dışardaki bir ele uzatırsak bunun ihanetin en büyüğünü oluşturacağı muhakkaktır ve bu kesindir. (Ne demek sesleri) Parti olarak arzetmek istiyorum.

İkincisi; bu memleketteki akımları durdurmak veya durultmak göreviyle mükellefiz. Bu görev ile mükellef de, bu Meclis de en evvel Doğruyu Gösterme Meclisidir. Esefle diyeyim geçen gün bir önerge verdim. Arkadaşlar, istirham ederim, boş olan üyeliklere seçiminizi bir an evvel yapınız da Doğruyu Gösterme Meclisi dolsun. İstirhamım bundan ibarettir.

MUSA KÂZIM EFENDİ (Konya) - Efendiler, bu millet dünya savaşının sonucunda baskı ve ve istilâcı emellere mani olmak için, bütün milletin yekvücut ve aynı emelde olarak, yalnız ırz ve namus savunması, mukaddesat savunması için birleşmiş ve yekvücut olduğunu ve şu Yüce Meclis’in ancak bu emelle toplanmış bulunduğunu millet bilmiş olduğu ve bu Yüce Meclis’in ancak ve ancak mukaddesatının korunmasını içerdiği içindir ki meşru ... İslâmiyet, ortaya çıkışından bugüne kadar, bütün Hıristiyan alemine karşı yapmış olduğu bütün savaşlarda aynı emelle çarpışmış ve Yüce Meclisi’niz de bu kutsal emelle milleti ve memleketi savunmaya azmetmiştir. Her zaman Müslümanlar kendilerine yapılan hücumları defetmiş, bağımsız olarak bugüne kadar gelmiş, bugün de bağımsızlığını korumak için Yüce Meclis’in azim ve gayretine rnazhar olmuştur. (Fakat yakın zamanda kurulan gerek Komünist Fırka ve gerek Halk İştirakiyun Fırkası bu gayemize)(1) ters, memleket dahilinde tek dayanmak istediğimiz ... bir ayrılık, bir kötü anlayış oluşturabilmek için Komünist partilerinin yayınlamış oldukları bazı makalelerde öyle durumlar görülür ki bu, safdil halk için düşmanlarımızın bizim hakkımızda kendi kuvvetleriyle, toplariyle yapamadıkları tahribi kendi elimizle yapmış olacağımızdan korkuyorum. Bütün korkum bundan ibarettir. Bu durum oluştuğu içindir ki bu emellerimiz düşer ve korktuğumuz tehlikeler baş gösterir. Genellikle doğal hukuk ve hukuk esaslarına (dayanan hakları değiştirmek ve birtakım)(2) garip haklar icad ederek (İslam aleminin, milletimizin ve memleketimizin yok edilmesine tevessül etmişlerdir.)(3) Bundan ötürü halkın doğal hukukuna zorla el konulmuştur. Efendiler, iddia edebilirim ki; dini, toplumun yüksek menfaatleri için gerekli, yararlı işleri hukuk kuralları bir araya getirir . Mülk edinme hakkı da bu hukukun birisidir. Mülk edinme hakkı demek, toplumsal çalışmayı, genel imar ye refahı gerekli ve kabul edilmiş olmakla beraber, din de bunu kabul etmiştir. Yoksa mülk edinme hakkı olmaksızın hiç bir şey kurulamaz. Miras hakkı ise, o da, doğal hukuka dayanır. Çünkü bıraktıklarının evlâdına isabet edeceğini bilen baba, bir aile kurar, evlat yetiştirir. Onun öğrenimi, ilim ve irfanını temin eder. O suretle, millete hizmet eden, hayırlı evlat yetiştirmek, halis bir nesil yetiştirmek için çalışır. Keza yine bir evlât, babasının mirası, vefatında, kendisine intikal edeceğinden dolayı, pederine hizmet eder. Onun emrine tabi olur ve bu yolda çaba harcar. Halk Iştirakiyyun Fırkası’nın zannettiği gibi değildir. (Ve inne leyse-lil-insane" illâ maseâ- insan için çalışmaktan başka bir şey yoktur, TU) âyeti kerimesinde miras hakkına aykırılık yoktur. Hepsi kulaktan dolmadır. Külfet zahmet, zahmet nimet karşılığıdır. Bu nedenle benim korktuğum taraf, bunun dini zararlarından çok, bugün üstlenmiş olduğumuz şu savunmayı sonuca erdirememekten ve ordu bireyleri arasında da bir münasebetsizlik çıkmasıdır ve ondan söylüyorum. Yoksa başka hiçbir emelim yoktur. Memleket bağımsızlığına erişirse, herkes Kuran’ın kesin kurallarına aykırı olmayan, toplumsal inkılâplar yapabilir. Her şeyden evvel Türkiye Devleti, bir Müslüman Devletidir ve müslümanın koruyucusudur. Türkler, Islâmiyeti ve şeriye hükümlerini korumak ile görevlidir ve onunla öğünür. Onun içindir ki bütün İslam aleminin ilgi ve sevgisine erişmiş ve her zaman İslam aleminin desteğini almıştır. Allah korusun ... desteklerini alması ve her İslam milletinden ... bu müslüman olması ve her milleti ... şeriatın hükümlerini koruma ve savunma ve yüce hükümleri yaymaya mazhar olduğundan dolayıdır ki Türk Devleti, bütün İslam milletlerin üstünde bir destek olmuştur. Bu hukümlere uyduğu takdirde sonsuza dek saadete kavuşacak ve daima teşebbüslerinde, iyiliğe yönelmiş uygulamalarında başarılı olacağında şüphe yoktur ve yine Anayasa doğrulamış ve belgelemiştir ki, Devlet’in dini, İslâm dinidir ve yine bu esasa dayalıdır ki; Bakanlar Kurulu üyeleri arasında bir de Din İşleri Makamı vardır. Fakat esefle diyeceğim, Din İşleri Makamı bazı böyle yayınlara karşı, arkadaşlarına müracaat ederek, bu yayınları aşırıya kaçmama seviyesine döndürmek vazifesiyle mükelleftir, halbuki bugüne kadar bunu ihmal ettiğinden dolayı teessüf ile...

SALİH EFENDİ (Erzurum) - Şeyh Servet Efendi’nin kitapçığı baştan sona çarpıtma ile doludur. Temel amacını anlamadan, ayetler ve hadislere kendi keyfince, hiçbir tasarruf hakkı olmadığı halde, şer’i hükümleri çarpıtmıştır.

MUHİTTİN BAHA BEY (Bursa) - Söz istiyorum bunun hakkında.

VEHBİ EFENDİ (Konya) - Efendim, değerli arkadaşlar her yönünü söyledi. Yalnız arkadaşlara ben bir iki soru soracağım. Biz malûm ya olduk beri modaya çok heves ederiz. Modacı bir milletiz. ,Bir vakit Fransa’yı taklit ile meşgul olduk. Şimdi diğerlerini taklit ile meşgulüz. Halbuki efendiler taklidci olan milletler daima kendini zayıf görüp, taklit ettiği milleti büyük gördüğünden dolayı taklitçi olan, taklit ettiği milletin ayağı altında her zaman ezilmiştir. Tarihler buna şahittir. Bir millet kendinde varlık, kudret görmezse o millet yaşayamaz. Efendiler bununla beraber maddiyatın maneviyata mutlak bağı vardır. Efendiler maneviyatı olmayan bir millet âlemde yaşayamaz. Çünkü maddiyatını düzenleyemez. Maneviyattır milletleri bir diğerine bağlayan. Maneviyatına sahip olmayan her millet, her zaman, maddiyatına sahip olamayıp, maddiyatını düzene koyamadığından dolayı perişan olmuştur. Ondan dolayı bizim bir maneviyatımız var ki; İslâm dinidir. Şimdi ben soruyorum; bizi seçenler Müslüman mıdır, değil midir? Müvekkillerimiz Müslüman olduğu halde o Müslümanların dini ve duygularının tersine ben, Komünistim diye meydana çıkmanın manasını bilemem ve seçmenlerime karşı bu suretle meydana çıkan değerli arkadaşlar buna karşı ne cevap verebilir? Bununla beraber beyefendiler, Şeyh Servet Efendi hakkında yalnız Musa Kâzım Efendi söyledi. Bir kitapçık yapmış ve Allah’ın Yüce ayetini şöyle yorumluyor; Allahu azim-üş şan (Adı büyük Allah-TU) eşyayı insanlar için yaratmıştır. Bundan ötürü insanlar eşyadan eşit olarak yararlanacaktır. Şu halde insanlardan birinin diğerinden daha çok eşya varlığından yararlanması meşru değildir, demiştir. Bakın efendiler, bu, Kuranı azimüşşanın anlamını çarpıtmaktır. Eğer Müslüman ise İslâm şeriatı onu kafir ilan eder. Efendileri biz ya müslümanız veya hıristiyanız. Şüphe yok ki müslümanız. Şu halde, müslüman olduğumuz5 halde, böyle bir dinsizlik yayını uygun bulacak ve dinsizlik namı altında bir fırka teşkiliyle meşgul olacak isek Yunan ile meşgul olmakta ne mana var? Beraber olurum, geçsin gitsin. Yunan ile muharebede ne mana var? Biz Yunan ile ne için muharebe ediyoruz? Efendiler, emin olunuz vatan diye bağırmışsak, hepsinden önde gelen dindir. Her ne nam altında bağırsak hep bunları temin eden dindir. Yunan ile bizim muharebemiz dinimiz içindir. Şu halde Komünizm diye bir dinsizliği kabul edeceksek millet arasında uğraşmanın manası nedir? Bununla beraber bakın efendiler, şimdi yine Hükümetten soracağım; Emek Gazetesi diye bir gazete çıkmış. Bu da Halk Iştirakiyyun Fırkası’nın düşüncelerini yayarmış. O gazete de, Musa Kâzım Efendi’nin söylediği bakımdan diyor ki; dini esaslarda böyle bir mülk edinme hakkı , tasarruf gibi bir şeyler olmadığı halde sonradan saltanat hakkı, miras hakkı, kiralamak hakkı ve kiraya vermek gibi birtakım garip haklar meydana gelerek halkı, memleketi berbat etmiş ve bir avuç azınlığın çoğunluğa egemen olmasına sebep olmuştur. Bir makalesinde de diyor ki; Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da her ne yapsa, ne kadar başarı elde etmiş olsa yine bir şey yapamayacaktır. Sonunda yine halk olacaktır. Ne yapacaksak gelin arkadaşlar yoldasınız. Budur efendiler. Şimdi ben Hükümet önde gelenlerinden soruyorum: Hükümet bu gazeteyi gördü mü, görmedi mi?..

MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) -
Gördü, gördü. Hükümet bu gazeteyi istiklâl mahkemesine vermiştir, yarın muhakemesi olacaktır. Hükümet üzerine düşen görevi yapmıştır. (Teşekkür ederiz sodaları)

VEHBİ EFENDİ (Devamla) - Şimdi Musa Kâzım Efendi’nin söylediği sözü yalnız tekrar edeceğim. Şu fıkra : Dinişleri Bakanı Efendi’nin üzerine düşen bir vazife, bir borç vardır. Hoca Efendi’nin de o vazife borcunu yerine getirmesini rica ederiz.

Gelelim Şeyh Servet Efendi’ye: (Gülüşmeler) Efendiler, bu adam Bolşevikliği, Komünistliği altı aydan beri kabul ettirmeye çalışıyor ve bu adam büyük bir kitap yazdı ve bu kitabı baştanbaşa, Musa Kâzım Efendi’nin buyurduğu gibi, ters yüz etme ve çarpıtmadan ibarettir. Din kurallarına uygun olarak içinde bir kelime yoktu diyebilirim. Çünkü okudum. Fakat ben şunu aradım ki bu risaleyi bastıracak kadar bunun gücü yoktur, bu desteği nereden aldı?

MUSTAFA BEY (Tokat) - Anladık ya, para, parası,

TUNALI HÎLMÎ BEY (Bolu) - Şimdi haber aldım ki, gazetenin benim olduğu söylenmiş, kesinlikle reddederim.

VEHBİ EFENDİ (Devamla) - Bu adam dini kılıkta ve hoca suretinde böyle milletin gelenekleri ve dini esaslarını çarpıtmaya çalıştığı, kitabıyla ve şu yazılan telgrafla malûmdur. Bu adamı Hükümet’ten ve Meclis’ten rica ederim, derhal geri döndürsün. Hakkında yasal işlem yapılsın ki ki şu Meclis Müslümanlığa koruyucu olduğunu bilsin ve Müslümanların kalbi bize bir kat daha bağlansın diye bu görevi yapmasını teklif ediyorum.

REİS - Görüşmeyi yeterli görüyor musunuz? (Hayır sesleri) (Dışişleri Bakanı söz söylecek dinleyeceğiz sesleri)

Dr. AHMET MUHTAR BEY (Dışişleri Bakanı) (İstanbul) - Muhterem efendiler, içinde yaşadığımız zamanın hayatı tarihiyemizde en nazik ve vahim bir an olduğunu Yüce Heyeti’nize tekrar etmeye gerek görmem. Bunun üzerine Hükümet’in siyasi ilişkileriyle ilgili görüşmeler ve tartışmalarda söylenecek sözlerin çok iyi düşünülerek dile getirilmesini istirham ederim. Bundan evvel bir kaç defa ortaya çıkan ilişkilerle Yüce Heyeti’nize temiz duygularla arzetmiştim, ki Rusya ile anlaşma ve birlik kurma sözleşmesi veya fikir birliği noktasından vukubulan girişimlerimizden amaç, yalnız memleketin milli sınırları dahilinde bağımsızlığını sağlamak için dışarıda bir dayanak noktası aramak düşüncesine dayalıydı. Biz Rusya ile bu suretle, bu amaçla görüşmelere başladığımızda Komünist olan Rusya Hükümeti bize hiçbir vakit kendi toplumsal teorisinin kabulünü, ittifak sözleşmesi için bir karşı şartı olduğu hakkında hiçbir koşul koymamıştır. Bu böyle olduğu gibi, Rusya Hükümeti Şûralar Cumhuriyeti’nin halen Ankara'da bulunan elçilik heyeti geldiği vakit de Hükümet’imizin, Meclis’imizin dış ilişkileri idareye memur olan Dışişleri Bakanı sıfatiyle kendileriyle görüştüğümde hatta ayaklarının tozu ile, ilk defa, ilk dile getirdiğim söz şu olmuştur : Biz, bizi mahvetmek isteyen emperyalist devletlerle olan mücadelede sizinle birlikteyiz, size elimizi veriyoruz. Fakat bu memlekette toplumsal devrim yapmak gerekirse bunun gerek duyulursa bu devrimi ancak bu memleketin evlâdı yapacaktır. Bunun aynen peşin, Rusya Cumhuriyet Hükümeti tarafından ve onun buradaki heyeti tarafından dahi bilinmesi bizim için önemli ve zorunludur. Biz, Rusya Hükümeti’nin dahi burada, Rusya’da olan bir toplumsal devrimi yaptırmak emelinde olmadığını Rusya Şûralar Cumhuriyeti’nin en yetki sahibi adamları ağzından teminat almak suretiyle biliyoruz. Rusya Hükûmeti uyguladığı, kendisi için ve belki de İslâm Alemi için, bir çok deneyden sonra, o da bu düşünceye varmıştır ki; İslâm Alemi için Komünizm uygun değildir. Ondan dolayı herhalde şu Hükümeti ... bütün Batı dünyasına karşı savunmayarak ... Rusya Şûralar Hükümeti’nin başında bulunan önde gelenler bunu anlayamayacak kadar ahmak adamlar değillerdir, bunu anlamışlardır. Bize kesinlikle bu yolda bir öneride bulunmamışlardır.

Bildiğiniz üzere Rusya iki kuvvete karşı mücadele ediyor. Biri emperyalizm, yani masum ve mazlum milletleri esaret altına almak, kendi menfaati için onları hayvan gibi çalıştırıp yararlanmak isteyen, bu mesleki takibeden devletlere karşı onları yıkmak için yaptığı mücadeledir. Diğeri de; görünüşte buna benzeyen, fakat millî bir şekilde oluşan kapitalizme karşı mücadele etmektir. Kapitalizmin ne olduğunu Yüce Heyet’e tekrar arzetmeyeceğim. Yalnız birincisinde Rusya ile düşünce birliğinde bulunuyoruz.

İkinci şıkka, kapitalizm meselesine gelince; bizde halkı böyle zincir altında inletecek surette teşekkül etmiş muazzam kapitalistler yoktur. Bunun içindir ki Rusya Hükümeti şarkta bulunan milletlerin kendi toplumsal devrimini, gerekirse, kendilerinin yapması hususunu kabul etmişler ve görüyorsunuz ki komünize etmek için elinde bulunan bir çok araçları, tersine Avrupa’ya, yani hakiki emperyalist, hakiki kapitalist devletlere yöneltmişlerdir. Biz Rusya ile yalnız bir amaç uğrunda ittifaka sözleştik ve uzlaşma emelini takibettik. Temizlik ve samimiyetle temenni ediyorum ki bu gayemize ulaşalım. Bu nedenle bütün Batı dünyasına karşı bulunduğumuz bir zamanda doğuda dahi elde edebileceğimiz bir dayanağı alın ... bütün Meclis bunu söyler, Heyeti Vekile ne şu veya bu suretle hareket eder. Fakat bendeniz öyle zannediyorum ki Yüce Heyetiniz, bir çok tartışmalar sonucunda Rusya Devleti ile ilişki kurulması gerekliliğini teslim etmiştir. Dönüyorsa bilmiyorum. Bu devlet, en güçlü zamanlarında bile dış ülkelerle ilişki anlaşmalarından kendini uzak tutamamıştır ve dünyada Çin surları içinde kuşatılmış olarak yaşamış, süregelmiş bir millet yoktur. Ondan dolayı biz dahi dışarıda bir çok milletlerle siyasi ilişkilerde bulunmak istiyoruz. Ne için hakikatten korkuyorsunuz? En büyük devlet İngiltere, siyasi ilişkilerde, «ben» diyor. Yani yurtdışında dayanacak bir millet ararım.

Bu nedemle bu girişi yaptıktan sonra, Hüseyin Avni Bey’in ifadelerine karşı, memleketimizin dış ilişkilerinin sorumluluğunu taşımak itibariyle, bu Hükümet adına, söyledikleri sözleri reddediyorum. Çünkü kendisiyle siyasi ilişkilerde bulunmak, belki askeri, siyasî bir sözleşme yapmak istediğimiz bir devletin haydut deyimiyle nitelendirilmesine razı olamayız. Bu yüzden bunu reddetmek de Dışişleri Bakanı’nın görevi gereğidir. Ben sorumluluğu olan bir kişi olarak bu sözü bu kürsüden söylemek Yüce Meclisi’nizin ... Rusya’da uygulanmış olan toplumsal çalışmayı (içtimai mesai-TU) Meclis’in içinde tartışmak başka bir şeydir, bunun tartışılmasının, Hükümet’in amacını zarara uğratacak biçimde şekle sokmak başkadır. Buradan giderek, bu kadar güçlükler içinde elde edilmiş olan şu sonuçları belki de zarara uğratması muhtemel olan bu gibi sözlerin, fikirlerin söylenilmemesini Yüce Heyeti’nizden rica ediyorum. Çünkü devlet, çocuk oyuncağı değildir. Devletin çıkarları gayet muazzamdır. Biz bu memleketi her birimiz kendi istediğimiz gibi tasarruf edemeyiz. Onun yüce çıkarları neyi icabederse biz onu yapmaya mecburuz.

Şimdi efendim sözümü bitiriyorum. Bu istirhamımdan sonra elbette Yüce Heyeti’niz bunu büyük önemle nazarı dikkate alacaktır. Şimdi aleyhinde söz söylenen bu hükümet, bize doğal bağlaşığı hitabiyle başvuran ... kesintisiz Moskova toplantı yapacaksa ... konferans esaslarını hazırlamak için konuşmalarda bulunmakla beraber, bugün maruz olduğumuz Batı saldırılarına karşı memleketin her türlü direnme araçları temin için her türlü önlemleri almış olan bu hükümet, bir taraftan görevi ne olursa olsun, ... yönelttiği gibi ... kendine doğal bağlaşık saydığı hükümete başvurmaktır. İşte demin bu kürsüye, Hüseyin Avni Bey’e cevap vermek üzere gelmek için izin istedikten sonra Rusya’dan aldığım şu telgrafı Yüce Heyeti’nize okuyarak sözüme son vereceğim.

(Telgraf okundu) (Bu telgraf nerede?TU)

HÜSREV BEY (Trabzon) - Bizim sahile alınıp bir an evvel cepheye yetiştirmek ... en mühim mesele, cephane ve silahlar meselesidir ve Yüce Meclis ister ki bu ihmal edilmesin. Bu hususta bir dakika ihmale izin verilemez.

REÎS - Görüşmeleri yeterli görenler lütfen el kaldırsın. Görüşmeler yeterli görüldü.

ŞÜKRÜ BEY (Karahisarı Sahip- Afyonkarahisar-TU) - İzninizle görüşmelerin başında burada bulunmadığım için şahsım hakkında cereyan eden ve söylenen sözlere vakıf değilim. Fakat bulunduğum dakikadan itibaren Fırka’yı ilgilendiren bazı sözler hakkında ufak...

MUSTAFA BEY (Tokat) - Hangi fırka? (Gürültüler)

ŞÜKRÜ BEY (Devamla) - Mademki burada fırkalar sözkonusu olmuştur. Siz ne hak ile burada söz söylemiş iseniz ben de o hak ile söylüyorum. Muhterem arkadaşlar; bilirsiniz ki dünyada fikirler hiçbir zaman kendi daireleri içinde çıkılamaz. Burada bizim toplanmamızı emreden şey, vatanı savunma duygusudur ve emperyalist devletlerin üzerimize hücumu karşısında savunmasız kalan millet, meclisini toplamıştır. Bu, bir hakikattir. Hepimiz buraya gelirken hepimizin kalbinde, vicdanında ve yemin ettiğimiz üzere yaşayan bir şey varsa, milli sınırlarımız içinde, bu milletin tam bağımsızlığını temin sağlamaktır. Bütün mebusların görevi budur. Fakat mebusların görevi bu iken, her mebusun toplumsal ve siyasi düşüncelerini sınırlandırmak hakkı da kimseye verilmemiştir. Herkesin bir toplumsal ve siyasi kanaat hakkı vardır. Bu hakkı hiç kimse, hiçbir birey koparıp alamaz. Bu nedenle bu kanaatlerimiz dairesinde hepimiz çalıştık ve çalışıyoruz. Bilirsiniz ki Paşa Hazretleri Komünizm Fırkası’ndan söz etti. Bendeniz de Halk Iştirakiyun Fırkası’nın oluşumundan söz edeceğim. (Gürültüler) İzin verin, onu söyleyeceğim. Efendiler, hepinizin malûmudur ki biz buraya geldiğimiz zaman daha başlangıçta bizim burada nasıl çalıştığımızı biliyorsunuz. O vakit bir Yeşil Ordu kurulduğunu hepimiz biliyorduk ve bütün arkadaşlarımızın oraya giderek yemin ettirildiğini haber alıyorduk. Bu cümleden olmak üzere beni de o partiye (fırkaya-TU) sokmak için aracı oldular, bendeniz bunu uygun bulmadım. Çünkü bu parti o zaman gizli bir surette çalıştığı içindir ki o partinin memleket dahilinde bazı fenalık yapabilmesi olasıydı. Bunun için ben bunu uygun bulmadım. Meclis içinde bir Halk Zümresi (Halk Grubu-TU) oluştu ve bu guruba da bir çok arkadaşlar dahil oldular ve bu Halk Zümresi’nin kuruluşuyla beraber onu takiben Hükümetin bir halkçılık programı, bildiğiniz üzere, komisyonda incelendi. Bendeniz de bulundum. Sonunda Yüce Meclis’inizde uzun tartışmalardan sonra kabul ve ondan sonra bendenize bir başvuru oldu. Matbuat ve İstihbarat Dairesi yayınları ... bana Tokat Mebusu Nazım Bey söyledi. (Başka celseye bırakalım sesleri) Efendim eğer bu Meclis’te partilerin durumunun ne olup olmadığını anlamak istiyorsanız dinlersiniz. Meclis’te değişik kanaat ve fikirler vardır ve bu kanaat ve fikirler hakkında bir malûmat edinilmiş olsaydı şimdiye kadar zannederim ki bu kadar fikir akımları olmazdı. Bendeniz matbaamı sattım. Buraya geldikten sonra itirazlarla karşılaştım. Makine İngiliz makinesi imiş, Fransız makinesi imiş. İşinize gelmeyecek olursa ben kabul ederim. Beş bin liraya sattım. Bir hizmet etmek emeliyle verdik. (2 000) liraya almıştım, yalnız makineyi. Bununla birlikte orası lâzım değil. (Gürültüler)

REİS - Bu meselenin İstiklâl Mahkemesi’nce takip edilmekte olduğu ve Yüce Meclis’inize bilgi sunacağımdan ... Kabul edenler lütfen el kaldırsın...

HULUSİ EFENDİ (Yozgat) - Komünist Fırkası’na para verildi mi? Maliye Bakanı açıklasın.

FERİT BEY (Maliye Bakanı) (İstanbul) - Efendim; Hoca Efendi’nin sordukları Komünist Fırkası’na para verilip verilmediği meselesidir. Yüce Heyet’inizin her bir üyesi son derece emindir ki Maliye Bakanlığı açıktan açığa kararlaştırılmış olmayan ve ödeneği olmayan bir yere para veremez. Bunu bile düşünmenizi bendeniz çok üzüntüyle karşılıyorum. Ondan ötürü, bendenizin bilgisi; ne Komünist Fırkası’na ne de diğer fırkalara bu tarzda Maliye Bakanlığı’nca beş para bağlanmamıştır.

MUSTAFA KEMAL PAŞA (Ankara) - Bendeniz de Heyeti Vekile Reisi sıfatiyle arzediyorum :

Maliye Bakanlığı’nca değil, hiçbir bakanlıkça, hatta örtülü ödenekten, hiçbir para verilmemiştir.

REİS - Efendim, mevcut on kıta takrir var.

MUSTAFA FEHMİ EFENDİ (Şeriye Vekili- Dinişleri Bakanı-TU) (Bursa) - Musa Kâzım Efendi’nin sözünü ettiği kötü kitaba karşı eleştiri yazmadığımdan dolayı esef ettikleri söylenmektedir. O kitabı bize verdiler. Efendiler kitabı okuduk. Fakat böyle gördüğümü anlatmadan bu kitabı yorumlama yetkisine sahip bir kaç arkadaşa verdim, bunu baştan sona kadar okuyunuz dedim. Okudular. Bugün bu kitabı dilbilgisi görmüş bir öğrenci derhal reddedebilir. Buna karşı eleştiri yazmaya mahal yoktur. Musa Kâzım Efendi’nin, eseflerini bugüne kadar sakladığına hayret ediyorum. Hemen gelmeli, benimle beraber bir karşı görüş yazmalı idi. Eğer karşı görüş yazmak gerekli idi ise bu vakte kadar niçin sakladılar? Kendileri de ileri gelen din alimlerindendir.

HULUSİ EFENDİ (Yozgat) - Dinbilimi Kurulu tarafından yazılması daha uygundur.

MUSTAFA FEHMİ EFENDİ (Dinişleri Bakanı) (Devamla) - Sonra Vehbi Efendi Hocamız Emek Gazetesi’nin bir fıkrası hakkında beyanatta bulundular. Evet haberdar oldum. Ancak gazete okumaya elim değmiyor. Bunun içindir ki bugün buldurdum. Gereken noktalara işaret ettik. (Teşekkür ederiz sesleri)

REİS - Önerge şunları içeriyor. Her önergede Şeyh Servet Efendi’nin İstiklâl Mahkemesi’ne verilmesi yolunda, bazı önergeler de İstiklâl Mahkemesi üyeliği kaldırıldıktan sonra ve İstiklâl Mahkemesi’ne verilmesi için bir şubece hakkında araştırmalar yapılması... (Gürültüler) İzin veriniz, önergelerin anlamı şu noktaları kapsıyor. (Gürültüler) Rica ederim dinleyiniz. Diğer bir önerge de dinalimi kimliğinin geri alınması, başka önerge de propaganda ile bu kitabı geçersiz kılacak, gazete ve kitaplar yayınlamak üzere diyor.

Önce oylarınıza sunacağım. Şeyh Servet Efendi’nin İstiklâl Mahkemesi üyeliğinden alınmasını uygun bulanlar lütfen el kaldırsınlar... İstiklâl Mahkemesi üyeliğinden alınmıştır.

CELÂLETTİN ARİF BEY (Erzurum) - İzin veriniz efendim, bir mebusun İstiklâl Mahkemesi’ne verilmesi için bir karar verilmesi gerekir. Nitekim Hacı Şükrü Bey hakkında da aynı esas söz konusu olmuştur ve mesele de şubeye havale edilmiştir. Madem bu zat şimdi İstiklâl Mahkemesi ... buradan hakkında gerekli incelemeleri yapar, şubeye havale ediniz. (Gürültüler)

HÜSREV BEY (Trabzon) - Reis Beyin söylediği gibi içtüzük uyarınca belgeler lâzımdır. Bu nedenle belgeler olmayınca mebusluğu söz konusu edilemez.
.
REİS - Şimdi çekilecek kura üzerine evrak şubeye verilir. Hükümet belgeleri gönderir* ondan sonra Genel Kurul’a arzedilir. (Gürültüler) Sükûnete davet ediyorum.

Genel Kurmay’dan gelen ve okunan raporu belgelerden sayıp da şubece inceleme yapılmasını kabul edenler lütfen el kaldırsın. (Gürültüler)

Aksini oylarınıza sunuyorum : ... Şubeye havale edilmiştir.

Diğer bir önerge de mebus kimliğini kaldırmadığınız bir arkadaşınızın gözetim altında gelmesi için yasamız uygun değildir. Birinci şubeye gitmiştir evrak.

Dinbilgini kimliğinin geri alınması Din İşleri Dairesi’ne aittir,

Başkanlık Katına
İslami esasları bütün berraklığıyla halka anlatan ve bugünkü vatan savunmasını hakkıyla anlatan ve savunan Sebilürreşat İslami gazetenin burada bir an evvel yayımı-dağıtımı için Hükümetimizce gerekli izinlerin verilmesi amacıyla Bakanlar Kurulu’na havale buyurulmasını rica ederim. 22 Kânunusani 1337 (23 Ocak 1921-TU)
Karesi Mebusu Mehmet Vehbi

REİS - Vehbi Bey’in önergesi Bakanlar Kurulu’na havale olundu.

Efendim bir önerge var. Mecliste dört yasa maddesinin düzenlenmesi. Yozgat Mebusu Süleyman Sırrı Bey’in yasa önerisi. Taslak Komisyonu’na havale kılındı.

Önergeleri birer birer okumaya lüzum kalmıyor.

FEVZİ PAŞA (Milli Savunma Bakanı) (Kozan) - Bendeniz efendim sabahki oturumlarda Hıristiyanlardan asker alacağımızı ve bunları beslemek üzere mal-mülk sahiplerinden peşin bedel alınması konusunu önermiştim ve bu konuda Mali Denge Komisyonu’nun da bir önergesi vardı. Halbuki diyor ki; şubatta orduya para yoktur. Lütfen istirham ederim, yarın bu para sağlansın. (Kabul kabul sesleri)

(Adana mebuslarının konu dışı bir önergesine Milli Savunma Bakanlığı’nın yanıtı okunup geçilmiştir-TU)
.
REİS - Bilgilenilmiştir.

Efendim, izin veriniz. 24 Kânunusâni 1337 (24 Ocak 1921-TU) Pazartesi günü toplanmak üzere toplantıya son veriyorum.
Kapanma Saati: (Yok)

Not: Tartışma konularıyla ilgili olup, okundukları yerlerinin saptanmasına olanak bulunamayan önergeler aşağıdadır.


Başkanlık Katına
21.1.1337
Büyük Millet Meclisi üyelerinden Şeyh Servet Efendi’nin tutup getirilmesi ve hakkındaki evrakın içtüzük gereğince kura isabet edecek şubece hızla incelenerek hakkında Meclis Genel Kurulu’nun bir karar almasını öneririm.
Trabzon Mebusu Hüsrev


Başkanlık Katına
22 Kânunusani 1337 (22 Ocak 1921-TU)
Şubelerden birinde inceleme yapılmasından sonra para alarak kötülükler yaptığı sabit olduktan sonra Büyük Millet Meclisi üyeliğinden çıkarılmasını kesin olarak öneririm.
Erzurum Mebusu Salih


Başkanlık Katına
Diyarıbekir İstiklâl Mahkemesi’ne tayin edilen Şeyh Servet Efendi kendisine verilen yetkiler dışında ve gerek Millet Meclisi’nin ve gerek Bakanlar Kurulu’nun izinleri dışında İslam Alemi’nde büyük bir sapkınlığa neden olacağından şüphesiz bulunan (bolşevik) hastalıklı ndüşüncenin yayılmasına söz ile ve eylem ile çalıştığı belli olmakla adı geçenin gözetim altında derhal gönderilmesiyle Ankara İstiklâl Mahkemesi’ne verilmesini kamu yararının korunması için arz ve teklif eyleriz.
22 Kânunusani 1337 Hakkâri Mebusu Ergani Mebusu
Mehmet Tufan M. Emin
Yozgat Mebusu Mehmet Hulusi


Büyük Millet Meclisi Başkanlık Katına
İslam dinbilgini kılığında giyinmiş olduğu halde şerefli din ve İslam ümmetine her bakımdan muhalif ve ayrımcılığa sebep olan propaganda ile Müslümanlar arası bozuşmaya sebep olduğu duyulmuş olan Şeyh Servet Efendi hakkında gerekli tahkikatın yapılmasını talep ederim.
22 Kânunusani 1337
İsparta Mebusu İbrahim


Başkanlık Katına
Meclisimiz azayı kiramı vatan savunması ve bağımsızlığı için ettiği yemin dışında ve dini gelenekler karşısında bulunan her türlü parti düşüncesiyle iştigal etmesi nedeniyle hiçbir surette mümkün bulunmadığından bolşeviklik ve komünistlik namı altında teşekkül etmiş
olan heyetlerde bulunan üyelerin derhal bu gibi heyetlerden çekilmelerini ve bir bildiri ile saygıdeğer halka yayın ve duyurulmalarını ve Şeyh Servet Efendi’ye gelince; dini kılığı çıkarılarak hakkında sert yaptırımlar uygulanmasını teklif eylerim.
22 Kânunusani 1337
Kırşehri Mebusu Yahya Galip


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Katına
Diyarıbekir İstiklâl Mahkemesi üyelerinden Bursa. Mebusu Şeyh Servet Efendi’nin Ankara'daki eski öğütleri ve bilinen kitabı konuşulmuş olduğu üzere takip ve erişmek istediği temel düşünce ve siyasi amaç itibariyle bolşevizm akımının yayılmasına hizmet ettiği bilindiğinden ve öyle olmakla beraber kişisel düşüncesi ve özeli olsa bile şeriat ve dinimiz esaslarını gelişigüzel birbirine uymayan akideler ve teorilerden hakkıyla etkilenen ve heyecanlanan safdil halk üzerinde İslam esaslarını anlatan kimliğini Yüce Meclis’den aldığı zan ve kuşkusu ilmi kesinlikte olacağı ve şu sözüedilen durum çerçevesinde kabul edilmiş ve aşikâr olan nezaket ve önemiyle kabul edilmesi mümkün olmadığı yönünden adı geçenin sözü edilen yerdeki görevine son verilmesi veya başka yere gönderilmesi konusunu saygıdeğer Genel Kurul’a arz ve teklif eyleriz.
21 Kânunusani 1337
Siverek Mebusu Mardin Mebusu
Abdülgani Derviş
Siirt Mebusu Ergani Mebusu
Salih Rüştü
Ergani Mebusu Genç Mebusu
M. Emin Ali Haydar


Büyük Millet Meclisi Başkanlık Katına
Şimdi Lâzistan Mebusu Ziya Hurşit Bey’de görülen ve Akdağmadeni Belediye Reisi Halit imzasını taşıyan telgrafta İştirakiyun veya Komünist partilerinden hangisine gireyim diye başvurular yapılmış olduğu üzülerek görüldü. Bu hastalıklı düşüncenin memleketimize kadar yayılmış olduğundan ve adı geçen belediye azasından olup başkan yardımcısı olduğundan hemen işinden atılıp yerine başkasının tayini emrinin mahalline süratle bildirilmesi, olası kötü yayılmanın önüne geçilmiş olacağı düşüncesine dayanarak Yüce İçişleri Bakanlığı’na emanetine alınmasını arz ve teklif eyleriz. 27 Kânunusâni 1337
Yozgat Mebusu Rıza Bahri


Büyük Millet Meclisi Başkanlık Katına
Doğu cephesinde incelemelerde (1) bulunarak gelmekte olan bolşevik akımının önüne durmak için gereken önlemlerin alınması ve şimdiki durumu ve oradaki kişilerin takip ettiği mesleği Büyük Millet Meclisi’ne ulaştırmak için beş üyeden oluşan bir heyetin toplanarak Doğu (tutanaklarda Batı yazılmış-TU) Cephesine gönderilmesini teklif ederim.
21 Kânunusâni 1337
Erzurum Mebusu Hüseyin Avni

(1) Tahribat veya tedmirat (yıkmak veya yok etmek-TU) mânasında kullanılmış. İmzalı önergede tetkikattır (incelemeler-TU).


Başkanlık Divanı’na
Milletimizin, giriştiği şu mukaddes dava ve cihadında başarılarını sağlamak ve hızlandırmak için tek vücut ve tek gönül birlik ve beraberlik çalışmaları önemli ve zorunludur. Bundan dolayı bir kaç aydan beri taşralarda taraf taraf, zaman zaman çeşitli fikirler ve prensipler yaymaya çalışanlar milletimizin sarsılmaz birliğini bozacağı, bu gizli oturumda özellikle Erzurum'dan gelen telgrafta, Büyük Millet Meclisi’ne etkili bir dille beyan ve bu gibi ayrılık nedenlerinin yasaklanması ve ortadan kaldırılmasına bütün halk tarafından yemin edildiği bildiriliyor. Millet Meclisi tarafından da açık bir bildiri ile milletin birliğinin güçlendirilmesini teklif eylerim.
22 Kânunusâni 1337
Yozgat Mebusu Mehmet Hulusi


Büyük Millet Meclisi Başkanlık Katına
Rusya’daki sosyal devrim ile bütün dünya meşgul ve düşünce akımlarına maddî engellerle karşı koymak kabul edilemez iken, bizim bundan gafil kalmamız doğru olamaz. Bu önemli durumu Bakanlar Kurulu da takdir ve Rusya’ya yetkili olarak gönderilen Bekir Sami ve Yusuf Kemal beylere bazı kimseler katılmıştı. Bu heyetin bundan üç dört ay evvel Bolşevik devrimi hakkında hiçbir bilinmez nokta kalmayacak surette bilgileri içeren raporları geldiği de güvenilir kişilerce aktarıldı. Meclis bu raporlardaki inceleme sonuçlarından haberdar olmalıdır. Tâ ki, yanlış yollara gidilmesin. Raporlarla başka taraflardan gelmiş ve toplanmış bilgilerin acilen Meclis’e gönderilmesi ve bu konuda Hükümet ağzından Meclis’in açık bir surette aydınlatılmasının Bakanlar Kurulu’na bildirilmesini teklif eyleriz.
19 Kânunusâni 1337
Siverek Mebusu Mardin Mebusu Abdülgani Derviş
Siirt Mebusu Ergani Mebusu Salih Rüştü
Ergani Mebusu Genç Mebusu M. Emin Ali Haydar


Büyük Millet Meclisi Başkanlık Katına
Madde 1. — Milli amacın sağlanmasına değin vatan dahilinde milletin birliğini bozacak hiçbir parti kurulmayacaktır.
Madde 2. — Parti kurmaya cesaret edenler Büyük Millet Meclisi üyelerinden oldukları takdirde kendilerinin resmi kimlikleri kaldırılır ve İstiklal Mahkemesi’ne gönderilirler. Ancak Meclis’te tartışma düzeni ve çoğunluğu sağlamak amacıyla oluşan gruplar bunun dışındadır.
Madde 3. — İşbu kanun yayınlandığı tarihten itibaren yürürlüktedir.
Madde 4. — İşbu kanunun yayınlanmasından önce kurulmuş Komünist ve îştirakiyun ve benzeri siyasî partiler kapatılmıştır.
Yukarıdaki kanun tasarısının ivedi tartışılması ve kanunlaşmasını arz ve teklif eyleriz.
22 Kânunusani 1337
Yozgat Mebusu Karesi Mebusu
Süleyman Sırrı Abdülgafur
Konya Mebusu Yozgat Mebusu
Hacı Bekir Bahri
(Tasarı Komisyonu’na gönderildi)


Talat ULUSOY

26.01.2012

---

> Gizli Oturum-3

> Gizli Oturum-2

> Gizli Oturum-1

Son Güncelleme Tarihi: 29 Ocak 2012 15:31

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
29 Ocak 2012 15:47

hurkus

28-29 Ocak... - Nabi Yağcı/Taraf (28.01.2012)

"Cumhuriyet’in siyasi tarihindeki komplolar, cinayetler, faili meçhullerin zinciri çok gerilere gider; Bunlardan biri de yaklaşık yüz yıl önce bu geceyi yarına bağlayan bir zaman aralığında işlenmiş bir siyasi cinayettir. 28-29 Ocak 1921’de. Türkiye Komünist Partisi’nin kurucularından ve ilk Merkez Komitesi Başkanı olan Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının Karadeniz’de hunharca boğulup öldürülmesidir. Bu cinayeti aydınlatmak üzere araştırmalar yapıldı, türlü çeşitli yorumlar da var. Atatürk mü emretmişti, cinayeti biliyor muydu sorularıyla birlikte. Bilmemesi mümkün görünmüyor bana, TBMM’nin davetiyle geliyorlar. Bu cinayetin de devlete uzandığına kuşku yok.

Sevgili dostum Talat Ulusoy karanlık siyasi tarihi aydınlatmak için sürdürülen çabalara önemli bir katkı yaptı."

'Gizli oturum’


Nabi Yağcı'nın yazısının tümünü okumak için tıklayın lütfen...

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.