Ben bütün İzmirlileri sevmem!

07 Ocak 2012 17:30 / 3119 kez okundu!

 


“Ben bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri severim.” İmza: Mustafa Kemal Atatürk. Ben bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri sevmem! Altındaki benim imzam. Severim dersem yalan olur. İzmirlinin hırlısı vardır hırsızı vardır, İzmir’in güzel köşeleri olduğu kadar, berbat kuytuları vardır. Ben bunların topunu birden ne diye seveyim?

Atatürk bu “vecize”yi bu millete armağan ederken benim itiraz noktalarım acaba hiç mi geçmedi aklından?! Bir tek İzmirlilere dair vecizeyle kalsa neyse; buna benzer, memleketimin duvarlarını, heykel kaidelerini, resmi daire girişlerini, stadyum kapılarını süsleyen, anı kitaplarında baş köşeye oturan daha pek çok “özlü söz”leri var Atatürk’ün. Ben sizin için koyu harflerle bir küçük güldeste yaptım. Buyurun, birlikte bakalım:

Dünya bir sınav alanıdır. Sınavda başarılı olmadan iyiliksever davranışlar beklemek boşunadır. Sınav salonlarının girişine mi, çıkışına mı yakışır karar veremedim. Bir hayır kurumu duvarı bile düşünülebilir.

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. “Biz eleştiriye karşı değiliz, ama eleştiri yapıcı olmalıdır, yıkıcı değil”, vecizesinin Atatürk’ten çalınmış olabileceği hiç aklıma gelmemişti doğrusu!

Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Diyanet bu özdeyişi neden bütün mihrapların üstüne kufi karakterle yazdırmaz ki?

Alın size bir cümle daha: ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim. Şükürler olsun ki şikelere mekan olan tüm top sahalarının bir yerlerine bu sözler yerleştirildi.

Dünyada her şey kadının eseridir. Kadına uygulanan şiddet hariç!

Ağaç çınardır, çınar ise devlet. Çınaraltı’na da, devlet katına da yakışır belagatte bir ifade bence.

Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar edemez. Kızılay Kan Bankası’nı öneriyorum.

İlim ve fen çalışmalarının merkezi okuldur. Bundan dolayı okul lazımdır. Okul adını hep beraber hürmetle, saygıyla analım. Okullarda “En hakiki mürşit ilimdir”in yanına bu da konulmalıdır.

Müziksiz hayat mevcut olamaz. Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. Klasik Batı müziği eğitimi veren kurumların dışında olmamalı derim, yoksa yanlış anlaşılabilir.

Cumhuriyet döneminin kendi zihniyet ve ahlakıyla donanmış basınını yine ancak Cumhuriyet’in kendisi yetiştirir. Cumhuriyet ve Hürriyet basını 35 Kürt’ün bombalanmasında bunun doğruluğunu bir kez daha ispatladı .

Eğer cumhurbaşkanı olmasam, Eğitim Bakanlığı’nı almak isterdim. Milli Eğitim Bakanlığı kapısına asılsa cumhurbaşkanı alınacak, Köşk’ün bahçe duvarına yazılsa ayıp olacak. Çık çıkabilirsen işin içinden!

Birileri merhum Atatürk’ü kullanarak birilerine yaranacağım diye, merhumun gelip geçerken ayaküstü ettiği laflara bile kerametli söz muamelesi yapmaya başlarsa iş işte böyle çığırından çıkar. Birilerinin bu hal ve gidişe bir dur demesinin zamanı gelmiştir ve geçmektedir. Kanımca bu kabil olur olmaz sözleri olur olmaz yerlere yazan ve asanlar hakkında Atatürk’ü Koruma Kanunu’na dayanarak dava açılsa, Atatürk’e hakaretten mahkum edilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Eğer bir sonuç alınamazsa, o takdirde Atatürk’ü Koruma Kanunu yürürlükten kaldırılmalıdır. Kaldırılmalıdır ki, güldestedeki gibi sözlerin değişik bilim disiplinleri açısından boşluğunu sergileme, kıyasıya eleştirebilme hakkının önü açılsın. Kaldırılmalıdır ki, bu kanunla bir büyüğe yakışmayan sözler de koruma altında olmasın.

Hiçbir insan geçmişteki sözleri istismar edilerek bu ölçüde “boş konuşan” biri durumuna düşürülmemeli. Hele Atatürk, o kadar mıncıklanmış, o kadar boncuklanmıştır ki, öldüğü tarihten başka hakkında çarpıtılmadan yazılmış tek satır göstermek zordur.

Öldüğü saat çarpıtıldı diyenlere: Eh, olsun o kadar!


Talat ULUSOY

07.01.2012

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.