Sokak çocukları, Bedrettin ve istatistikler - İsmet Berkan

14 Ocak 2010 09:34  

 

Sokak çocukları, Bedrettin ve istatistikler - İsmet Berkan

Beş yaşındaki Bedrettin’i yazıyorum iki gündür. Radikal’in birinci sayfası dün 4 bin tane daha Bedrettin’in İstanbul sokaklarında yaşadığını söylüyordu.
4 bin çocuk. Dile kolay.
Ben, ‘çocuk’ dendiğinde akan suların durduğu bir eğitimden geliyorum. O yüzden Bedrettin’in yüzü gözümün önünden gitmiyor. Beş yaşında, öldüresiye dövülmüş Bedrettin’in yüzü.
Dün bir mektup aldım, Bedrettin’le, onun gibi 4 bin çocukla her gün bıkmadan usanmadan, korkmadan yılmadan uğraşan, onları sokaktan kurtarmaya çalışan bir kamu görevlisinden.
Kimliğini korumak için mektubun bazı yerlerini değiştirdim veya metinden kısıntılar yaptım ama mektubun bir bölümünü de yayımlamadan edemedim.
Önce mektubu okuyalım, sonra biraz daha konuşalım:
***
“İstanbul Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde hizmet veren çocuk koruma ekiplerinde uzman sosyolog olarak görev yapıyorum. Bu ekipler 24 saat esası ile bir minibüste İstanbul sokaklarında Bedrettin gibi ya da sizin adını bile bilmediğiniz, sokakta çalışan ve yaşayan ya da ticari-cinsel sömürüye maruz kalan çocukları arar, bulduğu zaman durumlarına uygun kuruluşlara teslimini sağlar.
İstanbul Valiliği Çocuk Koruma Ekipleri’nde Avrupa yakasında hizmet veren toplam
11 sosyolog var. Bedrettin ve kardeşlerini yıllar önce devletle tanıştıran bizlerdik ve daha binlercesini.
Yazılarınızda sorunlardan çözüm yollarından bazılarına değinmişsiniz. Bu konuda belki de en çok konuşması gerekenlerden biriyim. Çalışma koşullarımızdan tutunda, görev yaptığımız sırada o her şeyi bilen vatandaşlarımızın bizlere reva gördükleri her türlü davranışa kadar. Şimdi herkes Bedrettin için ağlıyor. Bizim için bu gözyaşlarının hiçbir inandırıcılığı kalmadı. Aylardır, devletin SHÇEK’e yönelik son 5 yıllık politikalarını (Belki bilmiyorsunuz ama SHÇEK artık özel şirketlere teslim edilmiş durumda) protesto etmek için defalarca basın açıklamaları yaptık. İtfaiyeci ya da Tekel çalışanı arkadaşlarımız gibi polis dayağı yemediğimiz için kimse bize ilgi göstermedi.
Ne olmasını bekliyordunuz? En temel anayasal haklardan biri olan sosyal hizmetlerden faydalanma hakları piyasa koşullarına teslim edilmişken daha çok Bedrettinler olacak, buna hazırlıklı olmalıyız. 5 yıllık çalışma hayatımda İstanbul’da belki de tanımadığım sokakta çalışan ya da yaşayan çocuk kalmadı. Polislerin bile belli saatlerden sonra girmek istemediği bizim mekan diye tanımladığımız bütün yerlere çoğu zaman yalnız girmek zorunda kaldım.
Sadece küçük bir çocuğun belki de o gece büyükler tarafından tecavüze uğramasını engelleyip evime döndüğümde vicdanım rahat etsin düşüncesiyle yaptım bunu.”
***
Sokaklarda kötülük kol geziyor ve görüyorsunuz bir avuç iyi insan da o kötülükle mücadele için yılmadan usanmadan,
ruhlarında açılan derin yaralara rağmen cesaretle savaş ediyor.
Biz Bedrettin’in hikâyesini kısa zamanda unutacağız; aslına bakarsanız hemen hemen unuttuk bile. Diğer 4 bin çocuk ise bir istatistik sadece.
Oysa bu konuyu adam gibi bir çözüme bağlayabiliriz, bağlayabilirdik. Ama baksanıza Bedrettin meselesi için bile, ne valilikten ne de ilgili devlet bakanlığından tek bir kişi bile konuşmadı, kendini görevli hissetmedi.
Muhalefet gazete okuyup önerge verdi, konuyu sömürmek istedi.
Oysa kolayca çözümler üretebiliriz, kolayca kaynak sağlayabiliriz, eğer sorun yasalardaysa kolayca onları değiştirebilir, sosyal hizmetleri daha yetkili ve etkili hale getirebiliriz.
Yeter ki konuyu gündemimize alalım. Yeter ki Bedrettin bize bir ders versin.


Radikal.com.tr

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0