Parlamentoda nitelikli Kürt temsiliyeti için

16 Mart 2011 22:32 / 1577 kez okundu!

 


Aracýn müzik kutusunda kentin özgün yerel radyolarýndan birinde, sabah Ahmet Kaya ses veriyordu: “Artýk, namuslu olmak yetmiyor. Namusun mihenk taþýnda vuruþmak gerek…”
Evet, bir yanýmýz kar ile boran, öbür yanýmýz kavurucu temmuz güneþi ise bir kez daha seçime giderken namusun mihenk taþýndan geçmenin erdemine inanmak gerektiðini samimi olarak düþünüyorum. Ne iktidarýn, ne de kendine benzettiði “muhalefetinin” tezgâhlarýna gelmeden ama…

Yakýn günlerde Demokratik Toplum Kongresinin iki eþ baþkanýný kongrenin açýlýþ konuþmalarýnda dinledim.
Ahmet Türk diyordu ki; “Seçimlerde seferberlik ruhuna ihtiyaç var. Seçimlerde kimin aday olacaðý ve kimin parlamentoya gireceði pek de önemli deðil.”
Diðer eþ baþkan Aysel Tuðluk ise, konuyu biraz daha açarak tamamlýyordu; “Adaylarýn daha özenle seçilmesi gerek. Tarih bilinci kadar, siyasal ve entelektüel birikim de önemli. Farklý inanç, kültür ve siyasal kimliklerden katýlým, þart.”
Doðrusu iktidarýn kendi “Makbul Kürt”ünü yaratýp ve yaratmakla yetinmeyip allayýp pullayarak “Ýþte ben böyle Kürtler istiyorum, onlarla varým” demeye getirerek genel seçimlere huruç eylediði bir dönemsel politik süreçte, “halk muhalefetini” hedefleyerek açýk alan siyaseti yapanlarýn çok esnek ve dikkatli davranmak, ayný zamanda da meseleyi sadece “Referandum” gibi görmemek düþüncesini aklýda tutmalarý gerektiðine inanarak bu satýrlarý yazýyorum…
Umarým geç kalmamýþýmdýr!
Bütün dönemlerde siyasal tercih hakkýmý Barýþ ve Demokrasi Partisinden (Ya da ayný geleneðin kapatýlan diðer partileri Hadep- Dehap ve diðerleri) yana kullanmýþ bir aydýn olarak bu hakkýmýn olduðunu ve bunu da vurgulamam gerektiðini söylemeliyim. Söylemekle kalmayýp yazmalýyým da…
Yeni dönemde beklenti büyük çünkü siyasal çýta hayli yüksek! Ve doðal olarak BDP’nin önünde çok tarihi fýrsatlar var. Bu fýrsatlarý kullanýp “tarih yazmak” çok mümkün! AKP iktidarý ve siyasal muadili milliyetçi muhalefeti, yalnýz Kürt Sorununda deðil, Türkiye’nin demokrasi sýnavýnda da sýnýfta kaldýlar. 1950’li yýllarýn sonundaki Demokrat Parti’nin yaptýklarýndan daha da fazlasýný yaparak “muhalif” olaný sadece susturmakla kalmayýp, olmadýk savlarla “rehin tutma” kararlýlýðýnda ýsrar ediyorlar. “Kürt’süz” ve “demokrat’sýz” bir 2011 seçim öncesi “baharý” düþlüyorlar.
Böylesine anti-demokrat, hükümran ve buyurgan bir muktedirlik despotluðu, ister istemez “demokrasi güçleri”nin elini güçlendiriyor.
Kanýmca sözün tam da bu noktasýnda çok haklý bir noktadan baktýðýný düþündüðüm Öcalan’a referans vermek gerek. Diyor ki Öcalan 2 Mart tarihli ve 4 Mart’ta basýna yansýyan avukat görüþmelerinde; “Koþullar uygunsa çeþitli kesimlerle ittifak söz konusu olabilir. Diðer sol partilerle, demokrasi güçleriyle, azýnlýklarla, sendikalarla, çevreci gruplarla, Yeþillerle ortak bir demokratik blok oluþturulabilir. Yani bütün ezilenler, sistemden þikâyetçi olan muhalif güçler ve Kürtler bu blokta yer almalýdýr… Batý’daki adaylar tanýnmýþ ve demokrat adaylar olmalý. Öyle adaylar olmalý ki aldýklarý Kürt oyu kadar da Türk oyu alabilmeliler…”
Kürt Siyasal Hareketi tarihi bir dönemeçte bulunuyor. Kürtlerin olmazsa olmazlarý var; Anadilde Eðitim, Demokratik Özerklik ve Kürtlerin kendi içlerinde birlikleri için yeni güçbirlikleri… Türkiye kamuoyunun ise demokrasi talebi…
Bütün bu iliþkilendirmeyi doðru bir zemin, seçim politikasý ve adaylar üzerinden gerçekleþebilir ortaklaþacýklarla baþarmak ve tarihe geçirip kayýt altýna almak mümkün.
Ortak paydasýnýn; yüzü sola dönük olan, demokrasiyi temel alan, emek perspektifinden bakan ve (Kürt) yoksulluðunu bertaraf etmeyi hedefleyen bir eksene þiddetle ihtiyacý var.
Mevcut parlamento, emek ve yoksulluk üzerinden konuþulmasýný ve çözüm üretmeyi neredeyse unuttu. Arada bir deðinip geçen BDP’li vekilleri ise “taþlamadýklarý” kalmýþ. Sadece Kürt vekilleri deðil, Kürtler adýna hak talep eden kimi þahsiyetleri de, demokrasi isteyenleri de susturuyorlar. Susturmakla kalmayýp “kodese” týkýyorlar.
Bu parlamento Ermeni, Süryani, Alevi ve diðer halklar ve mezheplerden olanlarýn sesini Sünni ve Türk olmadýklarý ve yüzde 99’luklar diye tabir ettiklerinin içinde “yer almadýklarý” gerekçesiyle susturuyorlar.
O halde seslere ses katmak ve sesleri “sýnýf intiharýndan” geçirerek, emeðin ve yoksullarýn ortak Kürt ve demokrat sesi olarak seçim meydanlarýnda dillendirmek için hep birlikte güçlü bir varoluþa evriltmek gerek.
Batýda, Osman KAVALA gibi, Sýrrý Süreyya ÖNDER gibi, Ertuðrul KÜRKÇÜ gibi, Ayþegül DEVECÝOÐLU gibi, Murathan MUNGAN gibi meclisin ezberini bozacak ve referanslarýný soldan alan ilkeli tutarlý þahsiyetlerin adaylýðýna ihtiyaç var. Mesela soyu kýt’ale uðramýþ olanlarýn sesi olsun diye Mýgýrdiç Margosyan’ý Diyarbakýr’dan bir Ermeni vekil olarak Ankara’ya göndermeye ihtiyaç var.
Doðuda Kürt cenahýnda ise; Kürt mücadelesinin sadece Milli mücadele deðil Kürt yoksullarýnýn sýnýf mücadelesi de olduðu gerçeðini içselleþtiren ve Kürt siyasal mücadelesinin yoksul Kürt çocuklarý üzerinden þekillenen bir hareket olduðu gerçeðini özümseyen “sýnýf” tercihini doðru kavrayan adaylara ihtiyaç var.
Ayrýca önümüzdeki dönem itibariyle gerek Avrupa, gerekse dünyanýn diðer bölgelerinde Kürt siyasal mücadelesinin “diplomatik” ayaklarýnýn da doðru zemin üzerinde þekilleneceði noktasýndan hareketle; entelektüel birikimi hayli yüksek ve dil bilen “diplomat adaylara” ihtiyaç var.
Kürtlerin kendi içlerindeki birlikteliði daha da güçlü kýlabilmek için bir þekilde bugüne kadar tercihlerini Kürt siyasal hareketi dýþýnda kalmak þeklinde kullananlara da “birliktelik” manasýnda bir fýrsat vermeye ihtiyaç var.
Kürtler; kadýn veya erkek, markalý giysileri ile nispet yapan, dört çarpý dört araçlarýyla seyrüsefer eden ve deðerleri saðdan bolsýfýrlý dolarlarla telaffuz edilen korunaklý steril villalarda yaþayan, ‘Kürt temsiliyeti gerekiyorsa bu hak da bize düþer’ demeye getiren potansiyel aday adaylarýna kapýlarýný kapamak zorundalar. Bu seçim bu anlamda bir yol ayrýmý olmalýdýr. Bu ince eleyicilik þu an vekil olan kimilerinin yeniden adaylýðý için de söz konusu olmalýdýr.
Bu bir tarihsel dönemeç noktasý, karar ve tercih sürecidir. Referanduma, seferberliðe evet, ama doðru ve nitelikli adaylarla evet…
Sizi bilmem. Ama ben, kendi adýma konuþuyorum. Elbette bu seçimlerde de BDP derim. Ama yoksul ve emekçi Kürt halkýný temsil edeceðine yürekten inandýðým, Kürt halkýnýn deðerlerine saygýlý, kameralarý ve basýný her gördüðünde adeta “Beni seçin beni! Beni görüntüleyin ki seçilme þansým artsýn” demeye getirmeyen, yoksul halkýn yaþadýklarýný kendi siyasal kariyerine malzeme yapmayan, namusun mihenk taþýnda bilenmiþ þahsiyetlerin seçilmesi için aday olarak belirlenmesine þimdiden evet diyorum…

Not: Ýsviçre’de Lozan ve çevresi Vaud kantonundan yerel seçimlerde aday olan Diyarbakýrlý Ýhsan Kurt arkadaþýma baþarýlar diliyorum.


Þeyhmus Diken

08.03.2011 - Dîyarbekir

Son Güncelleme Tarihi: 24 Mart 2011 17:22

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
17 Mart 2011 21:48

ERTUÐRUL BARKA

Sayýn Þeyhmus DÝKEN,
Deðerli Dost,

Umarým ve dilerim ki, düþündüðünüz, düþündüðümüz
gibi olsun. Geçen yerel seçim sürecini yaþamýþ bir
kardeþiniz olarak, yaþamýn doðrularýný yazdýðýnýzý
gönül ve vicdan rahatlýðýyla söyleyebilirim.
Sizi bu sayfada daha çok görmek, okumak isteðimi de belirtmeliyim.

Barýþ ve kardeþliðin egemen olduðu güzel ülkemizde
birlikte güzel günler yaþayacaðýz; bunun için çalýþmaya devam.

Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.