Þeyhmus Diken: Ýþ baþa düþtü!

15 Mart 2015 19:13  

 

Þeyhmus Diken: Ýþ baþa düþtü!

HDP'den milletvekili aday adayý olan yazarýmýz Þeyhmus Diken'in Bianet'te yayýmlanan röportajý: "Haddimizi bilerek örgütsel kurumsal yapý içinde üzerimize düþeni yapacaðýz".

Haluk Kalafat

Yazar ve gazeteci, bianet'e kuruluþundan itibaren yazýlarý ve haberleriyle katkýda bulunan Þeyhmus Diken, Halklarýn Demokratik Partisi'nden (HDP) aday adayý oldu. Aday adayý olduðu "muktedirlere çaðlar boyu 'meydan okumuþ' bir þehir" olarak tanýmladýðý tarih boyunca Amid, Amida, Omid, Dikranagerd, Diyarbekir ve Amed olarak adlandýrýlan kenti için düþündüklerini, insanlarýný anlattý.

Seçim süresince yazýlarýndan mahrum kalacaðýmýz, belki de daha sonra kendisini Meclis'te göreceðimiz Diken'le aday adayý olmaya karar verme nedenlerini, gelecek dönemdeki planlarýný, gazetecilik ve yazarlýk çalýþmalarý süresince oluþturduðu birikimi nasýl kullanacaðýný konuþtuk.

Yýllardýr Diyarbakýr üzerine çalýþýyorsunuz; tarihini, kültürünü, insanlarýný araþtýrýp bizlere aktarýyorsunuz. Þeyhmus Diken'in Diyarbakýr'ý nasýl bir yer?

Ýsterseniz cumhuriyetle birlikte “yakýþtýrýlmýþ” adýyla, adýný Diyarbakýr olarak dillendirin. Ya da tarihteki bütün adlarýyla Amid, Amida, Omid, Dikranagerd, Diyarbekir ve Amed olarak yüksek sesle telaffuz edin. Bütün imlemeler sizi kadim geçmiþi olan ve kesintisiz olarak en az beþbin yýldýr hayatýn kendini var ettiði bir þehir yerleþkesine taþýr. Otuzun üzerinde kavim geçmiþ kentin sicilinden ve her biri bir þekilde taþa ve hayata iz býrakmýþ. Öyle izler býrakmýþlar ki; yazýtlarla, figürlerle “benim sýrlarým býraktýklarýmda gizli çalýþýn ve çözün, çözüm üretin” der gibi.

Muktedirlere çaðlar boyu “meydan okumuþ” bir þehirden söz ediyoruz. Hep direnmiþ. Asla taviz vermemiþ, boyun eðmemiþ. Ve iþin “ilginç” tarafý, Kürdü, Türkmeni, Ermenisi, Süryanisi, Rumu, Yahudisi, Alevisi, Ezidisi, Müslümaný, Hýristiyaný. Birçok etnik, dini kimliði birlikte var olmuþ, birlikte direnmiþ bir þehir.

Yani ez cümle önümüzde kent adýna öyle bir tablo ve profil var ki; sonrasýnda kurgulayacaðýnýz bütün gelecek tasarýmlarýnda aslýnda hazýr bir altyapý ve materyal var. Doksan yýllýk cumhuriyet rejimi istediði kadar tek kimliðe, tek dine, tek etnisiteye hapsetmeye çalýþsýn! Bir yerlerinden muktedirin inkârcýlýðýna bizzat kentin kendisi direnmiþ/direniyor.

Tabii burada aslolan iki öðe var. Buna dikkat etmeli. Ýlki, bazalt taþlarý, taþ, granit sertliðinde ve çok zor iþleniyor. Ama bir kez, nakýþlarla, figürlerle iþlenince ve kentin mimari dokusuna nüfuz edince, artýk yapý malzemesi olarak geleceðe kalýyor. Ýþte binler yýllýk kadim Amida Surlarý bunun göstergesi. Bu sebeple hangi kavim gelmiþse o surlarý korumak, geleceðe kendinden de izler býrakmak için bir þeyler katmýþ.

Ýkincisi de tabii ki insan unsuru. Eðer böylesine kadim izleri binlerce yýldan bu yana koca bir kültürel miras, tarihi bir kültür birikimi olarak bugüne taþýyan bir kentin direngen insan birikimi olmasaydý. Fiziki anlamýyla tarihi bir kent olmaktan öteye gitmez / gidemezdi Diyarbakýr.

Bu sebeple ben bu kente dair yazdýðým bütün metinlerimde; “Alternatif Muhalif Direngen Metropol” kavramýný yakýþtýrýyorum. Sahiden de bu vurgu kadim Amed’e ziyadesiyle yakýþýyor. Çünkü aidiyet anlamýnda bu þehirle bir þekilde hayatý buluþan artýk buradan kopamýyor. Ve deðil mi ki; dünyanýn herhangi bir coðrafyasýnda yaþayan bir Kürdün, yüzünü Amed’e döndürüp kendine politik hat çizmesi, hatta bu þehrin tavýr alýþýna göre mevzilenmesi ve Kürtlerin “Siyasal Kâbe’si” olarak dillendirilmesi boþuna olmamalý…  

Özcesi, Amed; kendini böylesine asi ve direngen bir þehre yakýþtýran herkesin þehri, ya da hiç kimsenin þehri. Ýþte böyle bir þehir, benim þehrim.

Diyarbakýr milletvekili olduðunuzda neler hayal ediyorsunuz?

Diyarbakýr ya da Amed Milletvekili olmak büyük bir sorumluluk. Ýnsana aðýr yük yükler. Bir yanýyla Kürdistani bir ruhun temsiliyetine soyunmuþ olursunuz. Bir baþka yanýyla da üzerine bunca titrenen ve “aman adýna, ününe halel gelmesin” dediðiniz bir þehrin vekilliðine. Ýki varlýk için de üretilecek politikalarda var olmak ve projeler üretmek bir sorumluluk tabii ki.

Kürdistani manada binlerce yýldan bu yana taþýnýp gelen bir kimliðin varoluþunun somut tezahürü bir þehirle buluþuyor. Þehri sadece o þehirde geçmiþte yaþamýþ, bugün yaþayan ve gelecekte yaþayacak olanlar kurgusu üzerinden sýnýrlandýrmama gibi bir durumla karþý karþýyasýnýz. Kürdistan coðrafyasýnda yaþamýþ ve halkýnýn, ülkesinin dertleri için kafa yormuþ þahsiyetler, kurumlar üzerinden bir algý, bir bilinç yaratýlmasýna katký sunmak derdiniz olmak durumunda.

Öbür yanýyla halký, kimliði, kültürü; yani binler yýlýn varoluþunu bir anda yoksayan, tekçi bir kimliðe mahkûm etmeye yeltenen muktedire fatura kesmek, hatta had bildirmek çabasýnda olan bir Kürdistani Siyasal karþý duruþun örgütlü politik aktörlerinden biri olmak çabasý.

Doksan yýllýk cumhuriyet reelpolitiði öyle bir tablo ortaya çýkardý ki; felaket. Geçen yüzyýlýn baþlarýna kadar istihdam politikalarý ile üretim kapasitesiyle dünyayla baðý ve pazar olanaklarýyla bir baþkent olan ve kavþak noktasý olan bir þehrin, tekçi cumhuriyetin verdiði “lanetli” kararla yokluða mahkûmiyetinin serencamý.

Geçtiðimiz yüzyýlýn son çeyreðinde cumhuriyetle hesaplaþmaya kalkýþan Kürt Özgürlük Mücadelesinin direniþine karþý, zalimlikte sýnýr tanýmayan bir sistemle vuruþma. Sonunda öyle bir tablo ortaya çýkýyor ki; eski Türkiye’nin gelenekçi politikasýnýn iflasý ve yenilgisi.

Karþýlýðýnda ise yeni yapýsallaþmaya karþý henüz hiçbir þey yok. Ýþte Kürt Özgürlük Mücadelesinin Demokratik Özerklik Modeli etrafýnda þekillendirdiði yeni dönemin politik yapýlanmasý çerçevesinde kazanýmlarý, gelinen noktayý daha ileriye taþýyabilmenin politikasý söz konusu.

Sadece Diyarbakýr için deðil, bütünüyle Kürdistan ve Türkiye için “gelecek kaygýsý” gözeterek bir yeni dönem tasarýmýna ihtiyaç var. Yeni dönemde birlikte yaþamanýn psikolojik, sosyolojik, ideolojik ve entelektüel altyapýsýnýn örülmesine ciddi ihtiyaç var. Doksan yýllýk ret ve inkâr dönemi Kürt ve Türk Halklarý arasýnda derin yarýlmalar, kýrýlmalar yarattý. Bunun kültürel restorasyonuna sahici müdahalelere ihtiyaç var. Bir miktar buna kafa yormakta yarar var.

Bunlara ek olarak kent içinde elbette Unesco’nun kültürel miras listesine adaylýk için baþvuruda bulunan Diyarbakýr’ýn yeni profili. Ortadoðu ve Balkanlar arasýnda yer alan bir geçiþ güzergâhý üzerinde duran kadim Amed’in bütün kimlikleriyle tarih ve kültür ekseninde bir varoluþun þehri olarak adýný yeniden tescillemesi. Ve benzeri…

Dünyadaki çözüm süreçlerindeki geliþmeleri yakýndan izlediðinizi, bu konular üzerinde çalýþtýðýnýzý biliyoruz. Þu anda yaþanan çözüm sürecini nasýl deðerlendiriyorsunuz? Meclis'e, Diyarbakýr ya da baþka bir kentin vekili olarak girdiðinizde bu konuda ne gibi çalýþmalar yapacaksýnýz?

Doksanlý yýllarda hayatýn sahiden zor olduðu “zor yýllar”da Avrupa’da “Çatýþmalý Toplumlarda Anlaþmazlýklarýn Çözümünde Arabuluculuk Eðitimi” aldým. Devlet zalimce iþler yapýyordu. Þýrnak’ý, Cizre’yi, Lice’yi; Kürdistan þehirlerini topyekûn yakýyor, yýkýyordu. Hak, hukuk, adalet kavramlarý devletin pek de umurunda deðildi. Faili meçhuller, kayýplar, sürgünler devletin günlük rutinleriydi.

Ýþte o yýllarda bu yasadýþýlýklara, adaletsizliklere karþý mücadele eden Kürt Özgürlük savaþçýlarýnýn gün gelecek mutlaka “resmi kabul”le masa baþýna oturacaðý inancýný taþýyanlardandým.

Çalýþtýðým sivil toplum kuruluþlarýnda ve yazdýðým gazete ve kitaplarda bu inancýmý dile getiren söylemlerim ve yazýlarým, metinlerim oldu. Onlarý defalarca paylaþtým kamuoyu ile.

Ama çatýþma kültüründen uzlaþma kültürüne geçiþ sürecinde yapabileceklerimin birikimini paylaþma fýrsatým pek olmadý. Çünkü devlet bu iþlerin yani uzlaþma politikasýnýn henüz çok uzaðýndaydý. Devlet hala “terör, terörist, teröristbaþý, bebek katili” gibi kavramlar kullanýyordu. Ve “bir tek çakýl taþýný vermeyiz” diye baðýrýp çaðýrýyordu. “Terörün kökünü kazýyacaðýz. Teröristle asla pazarlýk yapmayýz” demekten de imtina etmiyordu. Dað baþlarýnda halkýn özbeöz evlatlarýný çok büyük paralar harcayýp üçyüzbin kiþilik ordu ve yüzbin kiþilik paramiliter korucu gücüyle katletmeyi sürdürüyordu.

Defalarca Kürt siyasetçileri tarafýndan barýþ için tek taraflý olarak adýmlar atýldý. Ýyi niyet gösterilerinden bulunuldu. Ama her defasýnda basit provokatif ayak oyunlarýyla süreç tahrip edildi. Ve tekrar baþa dönüldü. Olan onbinlerce cana oldu.

Gün geldi. Eþitler arasýndaki müzakere ve görüþme süreci baþladý. Kürt Halký siyasal temsiliyetiyle ilk kez bir fýrsat yakaladý. Dünya bu varoluþa tanýk oldu. Ýþte bu noktada artýk masada kazanýmlarý pekiþtirmenin günü geldiði ve bunun hazýrlýklarýnýn Kürt Özgürlük Mücadelesinin gündemini oluþturduðunu Kürt Siyasal Aktörleri dünyaya anlattý. Tabii en baþýnda da Sayýn Abdullah Öcalan bunun baþaktörü olarak.

Ýþte böylesine bir süreçte entelektüel birikim ve aktivistlikle mücadelenin gelinen evresinde katacaklarýmýn olduðuna inandýðýmdan aday adayý oldum.

Milletvekilliði bir temsil kurumu, bu topraklarda temsil edilmesinde sorunlar yaþanan dezavantajlý gruplar var. Siz de çalýþmalarýnýzda Diyarbakýr özelinde azýnlýklara yer veriyiorsunuz. Bu çalýþmalarýnýzý siyasi pratiðinize nasýl aktaracaksýnýz?

Çok doðru! Bu kadim ve ebedi topraklar geçtiðimiz yüzyýlýn baþýna kadar büyük kültürlerin birarada yaþadýðý mekânlardý. Hem de öyle az buz deðil, yüzlerce binlerce yýlýn birlikte yaþanmýþlýðý. Öylesine hain ve zalim bir el halký kýrdý / kýrdýrttý ki! Bugün bile kendi yaydýðý yalana kimilerini inandýrabiliyor. Coðrafyanýn Kürtlerle birlikte hemþehrileri olan Ermenileri, Asurî Süryanileri, Keldanileri, Nasturileri, Ezidileri, Müslüman deðil diye kýydýlar, kýrdýlar, soylarýný yok ettiler, mallarýný mülklerini talan ettiler. Irz ve namuslarýný pay-mal ettiler.

Koca bir yirminci yüzyýl bu utancýn ayýbý ile geçti. Yüzyýlýn sonunda vicdan galip geldi. Kürdün onur ve gururla yürüttüðü siyasal varoluþ mücadelesi galip geldi. Eskinin tekçi ilkelliðini alaþaðý etti. Ülkeyi halklar mezarlýðýna dönüþtürenlerin inadýna, Halklarýn Demokratik Cumhuriyeti sloganý þiar edinildi. Dosta düþmana ayan beyan oldu.

Ýþte benim gibi bu uðurda çaba gösterenler yeni bir dünya, yeni bir Türkiye, yeni bir Kürdistan ve yepyeni bir Ortadoðu vücut bulurken nerede duracaðýmýzý, kimlerle birlikte bu yapýyý oluþturacaðýmýzý artýk tartýþýr, hesap eder olduk.

Ve bu yeni yapýlanmanýn artýk yepyeni bir yüzleþme ile mümkün olduðu aþikâr. Özür ve telafi birlikte dikkate alýnacak. Demokrasi sadece bölgenin yani Kürdistan’ýn çoðunluðu Kürt Halký için deðil! Ayný zamanda bölge halklarý içinde gerekli ve zaten ihtiyaç. Halklarýn birbirlerine karþý kýrýmý / kýrdýrtýlmasý yerine, halklarýn birbirleriyle dostluðu ve ortaklaþacýlýðý üzerine bina edilmiþ bir siyasal toplumsal yapý. Arzu edilen tümüyle budur. Bütün politikalarý bu anlayýþ üzerine oturtmak gerekiyor.

Örnekleri son birkaç yýl içinde Amed’de baþarýldý. Mesela Surp Giragos Ermeni Kilisesi restorasyonu Ermeni Patrikhanesi ile birlikte gerçekleþti. Çok dilli belediyecilik kapsamýnda Kürtçe ve Türkçe’nin yanýnda Ermenice, Süryanice, Arapça ve diðer dillerde yayýnlar yapýldý. Kitaplar, broþürler basýldý. Kurslar açýldý. Müzikal, teatral, sinemasal etkinlikler, festivaller yapýldý. Üyeleri arasýnda coðrafyanýn bütün dinlerinin, dillerinin, kimliklerinin yer aldýðý Kýrklar Meclisi gibi deneysel ama örnek-model gönüllü meclisler oluþturuldu.

Þimdi yeni dönemde barýþýn ete kemiðe bürüneceði aþamada artýk Barýþ ve Özerk Demokratik Cumhuriyetin Kurumsallaþma dönemidir. Dolayýsýyla iþ, baþa düþtü. Haddimizi bilerek örgütsel kurumsal yapý içinde üzerimize düþeni yapacaðýz. Azimle ve kararla…

Bianet

14.03.2015

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0