Çatýþmalý haller için 'Akillik'!

31 Mart 2013 23:49 / 1032 kez okundu!

 


Akillik, objektif, misyon sahibi ve toplumda güvenilir olmakla, taraflara eþit mesafede durabilmekle ilintili. Ancak böyle bir kurul çatýþmalý hali, zor olan barýþ sürecinde “tarih içinde ortak yolculuða” çýkarabilir.


Dünyanýn deðiþik coðrafyalarýnda çatýþmalý süreçleri yaþayan toplumlarýn günün birinde “masaya oturup” meselelerinin çözümüne dair akýl yürütmeleri gündeme geldiðinde vazgeçilmez olandýr akýl fikir sahibi olan ve gün, devran görmüþ mutedil insanlardan yararlanmak. Bu Güney Afrika’da, Ýrlanda’da, Filistin-Ýsrail çatýþmasýnda, Ýspanya’da ve diðer birçok yerde böyle olmuþtur.

Ýkibinli yýllarla birlikte ana baþlýðýnýn “Çatýþma Çözümü” olarak ifade edileceði; “Çatýþmalý Toplumlarda Anlaþmazlýðýn Çözümünde Arabuluculuk” meselesi diyebileceðimiz mevzu, konu ile ilgili Uluslararasý Sivil Toplum Kuruluþlarýnýn ilgi odaðý olmuþtur. Bunlarýn baþýnda gelen de elbette Oslo Barýþ Araþtýrmalarý Enstitüsü’dür.

Ocak 2013 itibariyle bir yýldan fazla bir zamandý kesintiye uðrayan Abdullah Öcalan ile yürütülmesi gereken görüþmelerin yeniden, hem de gerek devlet, gerekse Barýþ ve Demokrasi Partisi ile Demokratik Toplum Kongresi temsilcilerinin icabetiyle yeniden baþlamasý çözüme dair umutlarý yeniden yeþertti, canlandýrdý.

Newroz günü yolladýðý mesaja adeta mutabakatla kilitlendiði ve Kürt halkýnýn desteklerini dillendirdiði Öcalan, “Akil Þahsiyetler” meselesini de yeniden gündeme getirdi.

Þubat 2013 içinde Diyarbakýr’da Diyarbakýr Barýþ Meclisinin barýþ sürecine dair yürüttüðü bir günlük çalýþtaydaki kýsa konuþmamda “Akillik Meselesi”ne de deðinmiþ ve o ana kadar birçok kesimin “Akil Adamlar” vurgusunun iki açýdan sorunlu olduðunu dile getirmiþtim. Biri cinsiyet ötelemesi nedeniyle “Adam” kavramýndan vazgeçilerek “Akil Þahsiyetler” kavramýnýn kullanýlmasýnýn uygun olacaðýna vurgu yapmýþtým. Ýkincisi de akil olarak öne çýkarýlacak þahsiyetlerin gerçekten ve her yönüyle akilliði hak eden hem temiz hem de sivil toplum kimliði ya da kiþilik anlamýnda üzerinde tartýþma yaratacak ve soru iþareti taþýyacak þahsiyetlerden oluþmamasý gerektiðine parmak basmýþtým.

Barýþ Meclisi çalýþtayýnýn katýlýmcýlarý kimi akademisyenler “Böyle bir akillik meselesi bir ihtiyaç mý, tartýþmalýdýr” diye yüksek sesle muhalefetlerini dile getirmiþlerdi. Þimdi görülüyor ki; ihtiyaç(mýþ)…

Ýster istemez 1997 yýlýna gitmek durumunda kaldým. Kýsa adý “TOSAV” olan “Toplum Sorunlarýný Araþtýrma Vakfý” adlý bir vakýf kurmuþtuk 1995 yýlýnda. Ülkede o günlerde de adý “Kürt Sorunu” olan ve en can yakýcý günlerini köy boþaltmalarýyla, faili meçhullerle, kayýplarla yaþayan / yaþatan günlerdi.

Bir grup Türk ve Kürt þahsiyeti her biri deðiþik siyasal eðilimlerden insanlar toplaþmýþ fikir yürütmüþ, bu meseleye çözüm üretmek anlamýnda “Ne yapýlabilir?” sorusunu sormuþ çözümler aramýþtýk. Yaptýðýmýz çeþitli çalýþmalarýn yanýnda 1997 yýlý içinde Oslo Barýþ Araþtýrmalarý Enstitüsü ve Avrupa Ortak Zemin Merkezi temsilcilerinin de katýlýmýyla “Deneyim Paylaþýmlarý”nýn da gündeme alýndýðý; Paris, Brüksel ve Lugano’da dörder aylýk zaman dilimleri içinde her biri birkaç günümüzü alan beyin jimnastikleri yapmýþtýk.

1997 yýlý sonunda ortaya çýkan ve þimdi elimde maalesef hiçbir verisi olmayan “Ortak Mutabakat Metni” dönemin Baþbakaný Mesut Yýlmaz’a kadar ulaþmýþtý. “Dönemin hassasiyeti” ve henüz böyle bir “Çatýþma Çözümü”ne ülkenin hazýr olmadýðý gerekçesiyle gündeme taþýnamamýþtý. Ortak Mutabakat Metni, Türkçe, Kürtçe ve Ýngilizce olarak basýlmýþtý. Kürtçelere matbaada el konulmuþ, dönemin Ankara Cumhuriyet Savcýsýna vakýf kurucularý olarak ifade vermiþtik.

Aradan onbeþ yýllýk bir zaman dilimi geçtikten sonra “Akillik” meselesi yeniden gündeme geldiðinde o günleri düþünmeden edemedim. Adý bu denli akil þahsiyetlik için geçen ve bir cümle etti, ya da birkaç makale yazdý diye sanki sinema filmi çevrilecekmiþ gibi rol biçilenleri düþündükçe yine dilim durmadý ve birkaç kelam etme ihtiyacý duydum.

Akillik öncelikle misyon sahibi olmakla ilintilidir. Ayrýca akillik, objektif olmakla ve taraflara eþit mesafede durabilmekle, her þeyden önemlisi de kamu, toplum nezdinde itibarlý, güvenilir, geçmiþ siciliyle çapaçul iþlere bulaþmamýþ þahsiyetlerden oluþmalýdýr. Ancak böylesine akil þahsiyetler kurulu çatýþmalý hali, zor olan barýþ sürecinde “tarih içinde ortak yolculuða” çýkarabilir.

Çok kültürlülük, siyasal çoðulculuk, siyasal katýlýmcýlýk, cumhuriyet boyunca zorla dayatýlan tekçiliðe dayalý ulus / ulusçuluk kavramý ve otoriteye dayalý hegemonik merkeziyetçilikten kaynaklanan gerilim ve çatýþmalý hali; barýþ ve yasal eþit vatandaþlýk içinde bir sürece evriltmek mümkün mü? Ýþte ortada olan soruna cevap olabilecek ipuçlarý ve baþlýklar.

Türklerin, Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Lazlarýn ve coðrafyanýn sakini bütün halklarýn ve etnisitelerin, Türklük dýþýnda yok addedilerek farklý noktalardan baþladýklarý tarihi yolculuklarýnýn yeni zamanlarýn çokçu diliyle ve ortaklaþa bir anlayýþla kesiþmesi mümkün mü?

Elbette mümkün!

Çünkü tekçi devletin ret, inkâr ve asimilasyon ýsrarýyla doksan yýllýk cumhuriyet rejimiyle birlikte bu yöntem denendi ve baþarýsýzlýðý dünyaya faþ oldu.

O halde bu süreci ortak bir yol arkadaþlýðýyla yürütebilecek anlayýþlar neden olmasýn…


Þeyhmus DÝKEN

30.03.2013

Son Güncelleme Tarihi: 31 Mart 2013 23:56

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.