Bedenini ölüme yatýrmak
27 Ekim 2012 12:19 / 1196 kez okundu!
"Zindaný taþtan oyarlar
Ýçine bir yiðit koyarlar" (Bedri Rahmi Eyyüboðlu)
Ýnsanlýk tarihiyle birlikte halklarýn haklarý için mücadele yürütenlerin tarihine baktýðýmýzda hayatýn ikisiyle birlikte kesiþtiðini vurgulamak gerek.
Egemenlerin, iktidarlarýný zulümle, zorbalýkla muktedir kýlmaya çalýþanlara karþý mazlumlarýn hak mücadelesinde bütün diðer siyasal çabalarýnýn yanýnda insan evladýnýn en kutsal varlýðý olan bedenini ölüme yatýrmasý çaðlar boyunca en erdemli mücadele yöntemidir. Ölüme yatmaya karar vermenin ve ölüme yatmanýn vardýðý aþama çarenin tükendiði, suyun bittiði noktadýr.
Bu satýrlar okunduðu tarih itibariyle ölüme yatmanýn 45. günü aþýlmýþ oluyor. Yani kritik eþik sayýlan geri dönüþsüz aþamaya gelinmiþ oluyor ölüm oruçlarýnda. Geçmiþte yaþanmýþlýklardan da bilindiði üzere geri dönülse, ölüm oruçlarý býrakýlsa bile, derin izlerin vücutta ve beyinde derin tahribatlarýnýn kaldýðý biliniyor.
Peki, bütün bunlar bilindiði halde yalýn soruya neden yanýt aranmaz. Ýnsanlar sonunun ölümle biteceðini bildikleri bir "açlýða" neden bedenlerini yatýrýrlar. Bu sorunun çýplaklýðý kadar yanýtý da ayný çýplaklýktadýr. Mücadelenin kendi bedeni ile yani varoluþunu adeta yok ederek, ebedi varoluþla kayýt altýna alýnmasýyla ilintili bir insani mücadele biçimidir de ondan...
Ýnsan tekinin bedenini ölüme yatýrmasý kararýndan sonra bütün diðer sosyal, siyasal tespitler ister istemez afakî kalýr.
Mesela "Yazýk deðil mi, insan nasýl sonu ölümle bitecek bir duruma kendi bedeni üzerinden 'evet' der!"
Mesela "Bunlarý açlýk grevi ve ölüm orucundan vazgeçirmek için ikna yöntemleri uygulanmalý!"
Mesela "Zaten teröristler, ölmeye öldürmeye alýþmýþlar. Býrakalým ne halleri varsa görsünler."
Bu ve benzeri tavýr alýþlarý, tepkileri uzatmak mümkün.
Ama bir de meselenin diðer tarafý var.
Bedenini ölüme yatýran ve tutsaklýk üzerinden okuma yapanlarýn bakýþý.
Ýçerde yatan için ne kadar o kapalý ve kuþatýlmýþ alan bir dünya ise, geldiði yer yani dýþarýsý da uðruna mücadele yürütülen bir topraðýn, halkýn ve tarihin mekânýdýr. Adeta varoluþun mekânsal boyutunun varlýk sebebidir. Dolayýsýyla siyasal temsiliyetle parlamento veya parlamento dýþý siyasal mücadelenin týkandýðý, çaresizlikle koþut hale geldiði, zalim ve zorba iktidarlarýn en temel insani ve vicdani talepleri dahi dikkate almadýðý durumlarda "içerdekinin" baþkaca bir mücadele yöntemi kalmamasý nedeniyle baþvurduklarý bir yöntemdir açlýk grevleri.
Dünyada ve ülkede örnekleri çoktur.
Nerede büyük altüst oluþlara sebep olan bir mücadele yürütülmüþse sayýsýz örneklerini paylaþmak mümkün. Mesela Diyarbakýr 5 No'lu cezaevinin 1980'li yýllardaki tarihinin býrakýnýz yaþayanlarýnýn paylaþtýklarýný, canlý tanýklýðýný, belgesellerini bile izlediðinizde tanýk olmanýz mümkün. Tarihe adlarý dörtler olarak geçen ve "Dörtlerin Gecesi" diye bir de kitaba konu olan Kemal Pir, Hayri Durmuþ, Akif Yýlmaz ve Ali Çiçek 14 Temmuz 1982'de baþlattýklarý ölüm oruçlarýyla yaþamlarýný yitirmiþlerdi.
12 Eylül 2012 tarihinden bu yana giderek geniþleyen bir þekilde PKK, PJAK ve KCK davalarýndan tutuklu ve hükümlü siyasal tutsaklardan 483 kiþi 58 cezaevinde ölüm orucu, süresiz açlýk grevindeler...
"Ondört aydýr Ýmralý'da tecrit koþullarýnda yaþayan ve görüþme yapýlamayan Öcalan'ýn saðlýk, güvenlik ve özgürlük koþullarýnýn yaratýlmasý. Anadilde savunma ve eðitim haklarýný tanýnmasý" talebi süresiz açlýk grevlerinin gerekçesi.
Meseleye ister siyaseten isterse insani açýdan bakýlsýn, taleplerin kabul edilebilirliði ortada. 13 yýldýr tek baþýna hücrede tutulan ve 13 yýlýnýn büyük çoðunluðunu tecrit koþularýnda yaþayan PKK Önderi Abdullah Öcalan için; "saðlýk, güvenlik ve özgürlük" talebinde bulunmak elbette olmasý gereken. Topyekün Kürt halký için ise "anadilde savunma ve eðitim hakký"nýn tartýþýlmasý bile abesle iþtigal.
Bütün bu sebeplerle bedenlerini ölüme yatýran yürekli fedakârlarýn daha çok ölümler yaþanmasýn diye "ölümleri öldürmek için" kendi ölümlerini dünyaya duyurmak pahasýna baþlattýklarý süresiz açlýk grevini içim yanarak anlamlý buluyorum. Bu satýrlarý 26 Ekim Cuma günü saat 14.30 itibariyle yazýyorum. Dilerim bir tekinin dahi sonu ölümle bitecek bir sonla sonuçlanmadan bu haklý taleplere yanýt olabilecek bir siyasal irade sürece müdahil olur.
Þeyhmus DÝKEN
27.10.2012