Aðaçtan düþmenin travmatik hali

08 Haziran 2013 01:09 / 1161 kez okundu!

 


Bu sebeple “Eþkýya ve Çapulculuk” mu dediniz? Hay hay efendim! Ser sera ser çava. Yani Baþým gözüm üstüne.


Bilinen hikâyedir Kürtlerin “Melayê Meþhur” adýný yakýþtýrdýklarý Hoca Nasreddin aðaçtan düþer, acil müdahale için yetiþenlerden her biri bir þey söyleyince hoca; “Bana aðaçtan düþen birini bulun, halimi ve ne yapýlmasý gerektiðini en iyi o bilir” demiþ.

Ýþin doðrusu Gezi Parký’nda aðaçlarýn kepçelerle sökülmeye yeltenildiði günlerde iþ makinelerinin önüne dikilen halkýn vekili Sýrrý Süreyya Önder’i izleyip, sonrasýnda halkýn giderek yoðunlaþan ve etki gücü Ýstanbul dýþýna taþan tepkisini gördüðümde aðaçtan nasýl düþülür ve “birkaç aðaç” nasýl siyasal iktidarýn “felaketi” olur, onu gözlemledim.

Halkýn gücünü ve ne yapabileceklerini hesaplamazsanýz, sizi yüzde ellilerle iktidar yapan ve dualarla koltuklarýnýza uðurlayanlar, gün gelir hiç beklemediðiniz bir anda koca meydanlarda hem de kandil günü size dua yerine beddua okuyabilir.

Son on gündür ülke “Gezi Parký” meselesi ile oturup kalkýyor. Bu durum anlaþýlýr bir hâle tekabül ediyor. Halký “güdülecek sürü” zihniyeti ile idare ettiðini sanan muktedirler, günü geldi sürü olmayý kabullenmeyenlerin baþkaldýrýsý ile karþýlaþtý. Bu durum “Býçak kemiðe dayandý” hareketidir.

Kendiliðinden birkaç “Çapulcu” ile baþlayan birkaç aðacýn sökülmesine karþý tepki hareketi bir anda ülke çapýnda eylemselliðe dönüþüverdi.

Eylemin sivil aktörleri iþin baþýndan itibaren siyasal partilerin ve tek bir siyasetin liderliðe soyunmasýna izin vermediler. Sorumluluk ve aidiyet anlamýnda birkaç aðaç ya da baþka türde, muktedirin yönetme ve uygulama gücü içinde uygulayageldiði siyasasýna tepki koyanlar “Gezi Parký” ekseni üzerinden muhalifliklerinin karþýlýðýný; bolca gaz ve cop, elbette plastik mermi yiyerek göðüsledi / göðüslüyorlar.

Kürt siyasetinin örgütlü muhalif gücünü Ýstanbul eylemlilikleri içinde sýkça gören sol demokrat muhalefet, iþin baþýndan beri “Kürtler iþin içinde bütün güçleri ile yer almalýlar. Hatta baþta Diyarbakýr olmak üzere Kürt þehirlerinde benzer tepkiler büyük kitleselliklerle gösterilsin” diye yüksek sesle sanal ortamda isteklerini dillendirdiler.

Evet, Kürtler gerek Gezi Parký eylemlilikleri içinde Ýstanbul’da, gerekse Ýstanbul dýþýnda yer aldýlar. Ama bu yer alýþ her zamankinin aksine farklý bir yer alýþtý. Kürt siyaseti yeni bir siyasal sürece evirilmiþ olmanýn çarpýcý ipuçlarýný verdi. Bunu anlayanlar ve doðru okuyanlar olduðu gibi, anlamayýp tepkisini yüksek sesle dillendirenler de oldu.

Kürt halký ve Kürdistani mücadele açýsýndan ucu açýk bir “Barýþ ve Birlikte Yaþama Süreci” yürüyor. Elbette bu sürecin henüz hayli baþýndayýz. Daha sürece dair ipuçlarý bile yeterince görülmedi. Yaz boyu, hatta sonbahara kadar sürecek gerilla güçlerinin “geri çekilme” süreci bütün olgunluðuyla sürüyor.

Bütün bu süreç içinde olasý bir provokasyonda Kürtler iktidarla; yani ezcümle hükümet ve devletle karþýlýklý olarak yürüyen sürecin provokatörü, tahripkârý olmak istemiyorlar. Bu gayet anlaþýlýr bir durumdur. Çünkü doksan yýllýk cumhuriyet boyunca devlet ve siyasal iktidar bütünlük içinde bürokrasisi ve siyaseti ile kolkola, entegre olarak, Kürt siyasetini muhatap alýyor. Kürt siyaseti bu süreci doðru okumak ve aleyhine çevirmek, hatta amiyane tabiriyle iktidara “koz vermek” istemiyor bu gayet net ve anlaþýlmasý gereken bir olgudur.

Ama ayný zamanda Gezi Parký olayýnda olduðu gibi muktedirin insaný “yok sayan” tavrýnýn da hiç de insani olmadýðýný, insani ve vicdani olmayan zulümkâr, baskýcý tavra direnmenin de hak olduðunu yüksek sesle dillendiriyor. Hatta dilendirmekle kalmayýp vekilleri ve temsiliyeti ile iþi çatýþmaya vardýrmamak kaydýyla kitlesel varlýðýyla da yer alýyor. Bunun da anlaþýlmasý gerekir.

Hep söylendi! Bir kez daha dillendirmek zarar vermez. 1984 yýlýnda PKK Eruh ve Þemdinli Baskýnlarý’ný gerçekleþtirdiðinde “Birkaç eþkýyanýn iþi” denmiþti. Þimdi o “birkaç eþkýya”dan parlamenter temsiliyeti, belediyeleri, medyasý, devasa örgütlü gücü ve en önemlisi koca halk gücüyle Kürtle masa baþýnda hesap kesmeye çalýþýyor devlet.

Peki, “Gezi Parký” tepkisini dillendirenleri “Çapulcu” diye imleyenlerin, o “çapulcularý”n temsili gücünü daha istim üzerindeyken Baþbakan vekilinin makamýna kabul edip görüþmelerini nasýl açýklýyorlar doðrusu merak konusudur.

Unutulmamalýdýr ki; muktedirlere baþkaldýran ve hak talepkârlýðýný dile getirenler her daim resmi söylemle; “Eþkýya, Terörist, Çapulcu, Baldýrçýplaklar v.b.” olarak dillendirilmiþler. Ama tarih de zorba, zalim yöneticilerin deðil, Eþkýya ve Çapulcu Teröristlerin yazdýðý, yarattýðý Karþý Tarih üzerinden bir yeniden muhalif tarih yazýmýný dünyaya faþ etmiþtir.

Bu sebeple “Eþkýya ve Çapulculuk” mu dediniz? Hay hay efendim! Ser sera ser çava. Yani Baþým gözüm üstüne.

Not: 08 Haziran 2013 Cumartesi (Bugün) Saat 14.30’da Antalya’da “Ula Fýlle Hoþ Geldin” kitabýmýn imza ve söyleþisi var. Kitabýn kahramaný Udi Yervant Bostancý ile birlikte olacaðým. Adres: Diyarbakýr Tanýtma Kültür ve Yardýmlaþma Vakfý Binasý. Yenigün mah. 1042. Sk. Muratpaþa /ANTALYA


Þeyhmus DÝKEN

08.06.2013

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.