AVRUPA İÇİN PÜRÜZLÜ SESLER

13 Mayıs 2010 23:15 / 1976 kez okundu!

 


Yaklaşık on yıl kadar önce Datça’nın sahil barında bir Yunan akademisyeninin sözleri hala kulağımda. Simi adasında öğlenleri neredeyse akşama kadar siesta-öğle uykusu nedeniyle her yerin kapalı oluşu tartışılırken bu akademisyen “Kocaeli bölgesini dolaştım. Yunanistan’da Yalova kadar bile gelişmiş sanayi kalmadı.

AB bizi garson yaptı. O bunun cezasını çekecek, biz siesta yapacağız o parasını verecek.” sözleri bugünkü felaketin öncüsüydü. Zavallı akademisyen verilenin, AB Merkez Bankası teşvikiyle AB bankalarından verilen borç-kredi olduğunu dikkate almıyordu. Bir başka deyimle bu şahıs AB’yi de tam olarak tanımıyordu. Bugünlerde yapılan eleştirilerde göstermiştir ki bugün gelinen sonucu AB’yi tanıyanlar bekliyordu.

AB VE ONU BUGÜNE GETİREN OLUŞUMLAR

1 Aralık 2009 tarihinde 27 üyesinin katılımı ile “Lizbon Anlaşması”na kavuşan AB- Avrupa Birliği bu girişimi ile 1957 yılında 6 üyesi ve “Roma Anlaşması” ile başlattığı beraberlik anlaşmasını beşinci defa değiştirmiş oldu. O zamanki adı ile bu AET-Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (EEC-European Economic Community), 1986 yılında “Tek Pazar Anlaşması” (Single European Act ) izledi. Kanımca bu beraberlik bu anlaşma ile günün gereklerine uyan en önemli kararı almış oldu. Malların, sermayenin, halkın, hizmetlerin üye ülkeler arasında serbest akışının sağlanması, SB-Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra hız kazanan “Küresellik” girişiminin de öncülüğünü yaptı.

Kurum, adındaki ekonomik sözcüğünü terk ederek Avrupa Topluluğu (EC-European Community) adını alarak kapsamı genişletti. Buna ek olarak kurumlarının yapısı ve karar alma yönteminde de; 1992 Maastricht,1997 Amsterdam ve 2001 Nice Anlaşmaları ile önemli sayılabilecek değişiklikler yapabildi. Üyelerinin işlemlere katılımını artırmak ve SB’in dağılımı sonrası Avrupa, dünyada yer alan çatışmalarda söz sahibi olabilmek ve kıtayı küresel alanda bir uluslararası aktör düzeyine getirme çabaları ön plana çıktı. Almanya başta olmak üzere diğer iyimserler (Euro-optimists) para birliğinin sağlanmasının birlik içinde ekonomi ve sosyal kalkınmanın hız kazanacağına inandılar. Ancak, Avrupa Merkez Bankasının özellikle birliğin güney bölgesinde düşük faizli destekleri teşvik etmesi olağandışı tüketimi de ön plana çıkardı. Bütün bu gelişmeler yapılırken AB, finansal konuların kontrolü için bir yöntem geliştiremedi. Bugünkü olayların temeli atılmış oldu. Kısacası Para Birliği gereken düzeyde bekleneni verememiş oldu.

Bugünlere gelene kadar bu beraberlik; 1991-92 Yugoslavya’nın dağılımı, 1992-95 Bosna Savaşı ve 2003 ABD Irak İşgali gibi konularda dış politikada ve ona dayanan askeri girişimlerde, kurumsal yapıdan kaynaklanan sorunlarla dış politikada etkin karar alma yeteneğini gösteremedi. Bu durum bütün dünyada, AB’nin etkinliğinin olamayacağı kanısını yarattı. Genişleme politikasının kontrolsüz bir yayılma görünümü vermesine, Türkiye’nin üyeliğine gösterilen tepkiler de eklenince AB dünya kamu oyunda Hıristiyan dayanışması amaçlı ve bir “Birlik”ten çok, bir ekonomik bütünleşme olarak nitelendirildi. Bilinen Ekonomik Bütünleşmeler (Economic Integrations): Gümrük Birliği, Ekonomik Birlik, Serbest Ticaret Bölgesi ve Tercihli Ticaret Anlaşmaları gibi girişimler, küresellik gereği yaygınlaştı. Avrupa ise yapısına tam uyan Avrupa Ekonomik Topluluğu (EEC) girişimini, bir küresel etkinlik özlemi ile AB-Avrupa Birliği’ne (European Union) çevirdi. Bir birlik oluşturabilmek için elzem olan ekonomik, askeri, sosyal, kültürel, teknolojik, bilimsel v.b. unsurlarda bir “Birlik” sağlayamayan bu beraberlik esasında, “Birlik-Union” sözcüğünün gereğini tam anlamıyla uygulayamadı.

Son finansal bunalımın çıkması sonucu birliğin hiçbir etkinlikte bulunamaması; üyelerin finanssal yönden Almanya, Finlandiya, Avusturya, Hollanda gibi yeterli olanlar (Appreciated Currencies) ve Belçika, Fransa, Yunanistan, İtalya, Portekiz, İspanya gibi diğerleri (Depreciated Currencies) olarak ekonomik bölünmenin eşiğine gelmesine, beraberliğin ekonomik yönden şekil değiştirmesine, büyük bir coşku ve ümitle başlatılan Avrupa Para Birliğinin (The European Monetary Union) bölünmesinin söz konusu olmasına neden oldu. Pürüzlü sesler çoğaldı.

FİNANSAL BUNALIM, PARA BİRLİĞİ VE ÇEŞİTLİ ÖNERİLER

Ekonomistlerin genel kanısının Para Birliği’nin, birliğin temel unsuru olduğu görüşünün esas alındığı hakkında çok yaygın bir kanı varken, bu arada Yunanistan olayı yeni görüşlerin çıkmasına neden oldu. Yunanistan’ın uzun süreden beri borçları ve açıkları konusunda yanıltıcı bilgiler verdiği bilinmesine karşın, olay suskunlukla karşılandı. (1) 1992 Maastricht anlaşması ile ortaya konulan; ülke borcunun ülke varlığının % 60’ını, dış ticaret açığının ise % 6’sını ve enflasyonun da % 3’ü geçmeyeceği esaslarına uyumun beklenildiği kadar uygulanamadığını gören, başta Almanya olmak üzere, Hollanda, Finlandiya ve Avusturya’da son Yunan girişimi ile pürüzlü sesler yükseldi. Bunlardan bazıları Almanya’nın, istikrarlı ülkelerle beraber yeni bir para birliğine yönelmesini önerdi (1)

AB’nin Yunanistan için 140 Milyar Euro’luk destek arayışına IMF’nin de katılımının söz konusu olduğu günümüzde sorun daha da çapraşıklaştı. Bu arada Yunanistan’ın para birimini terk etmesi görüşü ortaya atıldı. (2) Bu yolla bu ülkenin para birimi drahmide istediği develuasyonu yaparak sorununun çözebileceği de belirtildi. IMF’nin genelde ülkelerin yönetimlerini muhatap aldığını ve işe karıştırılması durumunda bu kurumun ne şekilde iştirak edeceği de sorun yaratır göründü.

Birlik tarafında Yunanistan’a verilmesi söz konusu olan miktarın faizinin yüksek tutulması da bu yolla sorunun çözülmemiş olduğu ve ülke iflasının tehlikesinin sürdüğü bildirildi. Devreye her bunalım döneminde ortaya çıkan yatırımcı George Soros da katıldı ve İngiltere’nin de sorunlarının eşit derecede önemsenmesi gereğini ileri sürülür oldu. (3)

Özetle, Avrupa Para Birliği bir çıkmazın içinde. Yunan sorunu halledilse dahi bu birliği diğer ülkelerin; Portekiz, İspanya, İtalya ve hatta İngiltere’nin sorunları izleyebilecek.

Öyle gözüküyor ki bu pürüzlü sesler uzun bir süre devam edebilecek. Bu tesbitler esas olmak üzere Türkiye’yi bekleyen zorluklar ayrı bir incelemeyi gerektiriyor. Bir gerçeği kabul etmeliyiz: Olay yöresel değil maalesef küresel hüviyet kazanma temayülünde. (4)


Sedat İlhan
Emekli General

Nisan 2010

-----------------------------
Kaynaklar

(1) Euro Trashed, By Joachim STARBATTY, March 28 2010, The NYTimes.
(The solution is clear: the only way to avoid further harm to the global economy is for Germany to lead its fellow stable states out of euro and into a new and stronger currency block. In short , the euro is headed toward collapse)
(Greece, It’s long been known, went so far as to falsify its dept and deficit numbers.)
(2) A Euro Exit Is The Only Way Out For Greece, By Wilhelm Hankel, March 25 2010, Financial Times .
(3)
Back To The Future ‘Imperils Britain, By Martin Wolf,25 March 2010, Financial Times.
(4) The Making of a Euromess, By Paul KRUGMAN, The NY Times, Feb 15, 2010


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.