Gülistan Cumhuriyeti & Gül Devri

27 Mart 2012 13:52 / 2089 kez okundu!

 


Bismillah her hayrın başıdır derken ne kadar da haklı idi O. Yeni anayasa çalışmalarında belki de eksik olan yön tam da bu idi. Ama neylersiniz ki mevcut anayasamızda ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti İslam devletidir" ifadesi yer almamakta.

Bir Norveç Krallığına gitseniz bunun böyle olmadığını göreceksiniz halbuki. Norveç Kraliyet ailesi ve Başbakan ve bakanlar kabinesi luteryan protestan olmak ve kilisesine de üye olmak zorundadırlar. Hatta o kadar ki Norveç kralı luteryan protestanlıktan dönse elinden krallık makamı da alınır.

Hangi ülkeden bahsediyorum? Norveç’ten. Yani şu an parmakla gösterilen müreffeh bir ülkeden. Peki, biz nerede hata yaptık? Halka ve değerlerine sırtımızı döndüğümüzde.

Şimdi karşımızda bir fırsat var. Eski devirler eskide mazide kaldı. Şimdi yeni şeyler söylemek gerek. Zira ya yeni hal ya da izmihlal. Bugün yeni anayasa bir şans bizim için. Özellikle de bir önemli hususun ele alınması şart. O da şu: Eğitimde tekelciliğin kaldırılması. Farklı dilde eğitim hakkının getirilmesi. Örneğin, Ankara'da yaşayan Kürt kökenli bir aile çocuğu için Kürtçe seçmeli ders alabilmeli. Veya Bingöl, Elazığ Karakoçan ve palu, Diyarbakır, Tunceli ve Urfa'da yaşayan Zaza'lar, Zazaca seçmeli ders alabilmeliler. Dost bir yazar tanıdığım demokratik hak ve hukuk mücadelesinde belki de Kürt’lerin en büyük problemi Zazalar ve Zazaca olacak demişti.

Hiç tartışmalara girmeden şunu söyleyip bu bahsi geçmek istiyorum. Hak ve hukuk dağıtılırken en ufak farklı topluluklar bile bu dönemde ve bu dünya şartlarında sessiz kalmayacaktır. Gidin İskandinavya'daki ülkelere aynı kökten ve dil grubundan gelmelerine rağmen bugün bir Norveçliye İsveççe yazdıramazsınız. Kesinlikle hakaret kabul eder. Halbuki o kadar azdır ki farkları ama kesinlikle kabul etmez.

İkinci olarak Türkiye'de bugün Laz, Çerkez, Gürcü, Arap, Süryani ve Ermeni orijinli insanlarımızın varlığını kabullenmek ve ele almak zorundayız. Bunun dışında mahalli ve akraba topluluklar dediğimiz Kırım Türkçesi, Bulgar Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi vb. mutlaka yaşatılması gerekiyor. Maalesef Azerbaycan Türkçesinde bugün bizim neslimizin unuttuğu birçok kelime halen aktif bir şekilde yaşamaktadır.

Üçüncü olarak alfabemizin yetersizliği problemi var. Alfabe değiştirilirken bir çok harfimizi kaybettik. Gırtlaktan çıkardığımız birçok ses gitti kayboldu. Örneğin “hayır” kelimesi, hem “evet”in karşıtı hem de şerrin karşıtı olarak aynen yazılır bugünkü alfabe ile. Alfabeye ‘X’ harfi kalın ‘Ha’ olarak kabul edilebilseydi belki de daha anlaşılabilir olacaktı. ''Xayırlısı olsun inşaallah'', ''Hayır istemiyorum'' gibi. Günümüz Rusya'sında eğitim sistemi ve alfabe o kadar uyumludur ki Rusça dili daha kreşte iken net olarak konuşturulur. Kelimelerin ağızdan çıkışı alfabelerinde net olarak resmedilmiştir. Hükümetin veya Milli eğitim bakanlığının bu hususta bir çalışması var mı bilmiyorum. Ama net olarak bildiğim bir şey var, o da derin ve köklü dil ve kültürümüzü bugünkü alfabemizin kaldıramadığı ve kırk yamalı olduğu gerçeğidir. Bizler, bugün dedelerinin mezar taşlarını okuyamayan bir milletiz. Benim babamın babasının Osmanlıca mektup yazdığını ama benim neden bilemediğimi sorguluyorum. Bu kopma bize çok şey kaybettirdi.

Dördüncü husus, çok daha esnek bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Çocukların çocuklukları hesaba katılmadan fıtrata ters eğitim sistemlerinin kurbanlarıyız. Belki de bugünkü bazı mebusların çocukça hareketleri tahlil edilebilse çocukluklarını yaşayamamanın verdiği dürtülerin tesiri net görülebilecek.

Beşinci husus, keşke siyasilerimiz bazen sempatik olabilseler. Halkı sürekli diken üstünde tutmasalar. Devlet işi ciddiyetle ele alınmalıdır amenna. Ama bu demek değildir ki sabah akşam evlerimizde ekran karşısında bizleri gerip duracaksınız. Muzip, zeki, nüktedan, sevecen, hoşgörülü ve habire eleştirmeyen ve güzellikleri takdir eden bir muhalefet ihtiyacı bugün had safhadadır. Böyle bir muhalefet olsaydı hükümetin verdiği hizmetin kalitesine daha da yansıyacaktı. Ama heyhat! Filmde dediği gibi ''Vallah TINNE!"

Son olarak bir espiriye binaen acaba diyorum bu ülkenin ismi GÜLİSTAN olsa idi. Unutmayın GÜLİSTAN ismi bugün tüm Orta Asya ve Mezapotamya coğrafyasının BÜLBÜL'lerini çekecek güzellikte bir isim. Keşke Gülistan ülkesinin (veya coğrafyasının) tüm sakinlerine GÜL'ler dense idi ve sadece beyaz, kırmızı, sarı ve pembe GÜL'ler olarak ayrım yapılsa idi. Bir Mevlana felsefesi içinde veya Mevlana felsefesinin kovasını doldurduğu Peygamber ferasetiyle, İkrime'lere kucak açan bir anlayışla YABANİ GÜL'lerimiz olsa idi ve hepsine ''sen de gel!'' deseydik. Tüm bu GÜL'ler içerisinde DİKEN'lere de katlansaydık. Herkes böyle bir ülkede o zaman [GÜL]ümsemez miydi? Böyle bir ülkede LALE devrinden çok ötede bir GÜL devrini gerçekleştirmiş olmaz mıydık? GÜLİSTAN CUMHURİYETİ bu sayede GÜL'leri ve BÜLBÜL'leri ile cennet köşesi haline gelmez miydi? Maalesef bahçıvanlar naehil olunca tüm GÜL'leri soldurmuş. BÜLBÜL'ler de dağılmış. Ama bize ümitvar olmak düşer. Çünkü istikbal inkilabatında en yüksek GÜL sada, bu fecr-i kazibten sonra duyulacak.

Doğruluk ve istikamet şehidi Binbaşı Âsım (R.aleyh) gibi derim bende: ''Bu GÜLİSTAN'dan istifade edemeyen bed-mâyelere, nasibedâr olamayanlara sad-hezâr teessüf!"


Salih SEVGİCAN

27.03.2012, Finlandiya


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.