SADAKAT YOLCULARI - ARCA ATAY

23 Nisan 2008 06:40  

 

SADAKAT YOLCULARI - ARCA ATAY

Konuşmalar yapıldı, talepler dile getirildi, Allianoi için yazılmış bir tiyatro oyunu sergilendi. Oyunun sonunda Allianoi'yi koruma kararlığından vazgeçmediğimizi göstermek amacıyla, Türkiye'nin çeşitli illerinden toplanan kumaş parçaları ile hazırlanan dev bir yorgan, katılımcılarla birlikte kazı alanının bir bölümünün üzerine örtüldü. Tiyatro gösterisinin ardından bir yandan müzik dinletileri sunulurken diğer yandan ekipler halinde Allianoi sağlık yurdu kazı alanı gezildi.



Niye suya gömecekler?



18 bin hektarlık Bakırçay-Kınık projesi sulama alanının yüzde 43'lük kısmını karşılayacak olan Yortanlı barajı, yaklaşık 8 bin hektar tarım arazisine yılda ortalama 37 milyon m3 sulama suyu verecek. Bakırçay-Kınık projesinin gerçekleşmesiyle sulama alanı içinde kalan tarımsal arazilerde pamuk üretiminin 26 bin tona, domates üretiminin 450 bin tona, hububatın 8 bin tona, sebze üretiminin 107 bin tona ve patates üretiminin 29 bin tona ulaşması bekleniyor. Bu ürün artışları bölgede yeni tarıma dayalı sanayi tesislerinin kurulmasına neden olacak, doğrudan dış satıma yönelik bu sanayi ile ülkemize önemli döviz girişleri sağlanacak. DSİ'nin sihirli bir değnek ile yüzde 119 oranında ekim alanı artışı ve birim alandan 5,600 çiftçi ailesinin yüzde 30'luk verim artışı ile 8,600 YTL'lik gelir yükselmesi vaat ettiği bu proje alanında, bütün bunların kaç yılda gerçekleşeceği belirtilmiyor.


"Tarıma dayalı sanayi tesislerinin kurulması" müjdesinin arkasındaki gerçeklerden ise haliyle söz edilmiyor. Gıda ve tarım endüstrisinin küçük çiftçiyi nasıl yok ettiği, çalıştığı toprağında nasıl ortakçı ya da köle durumuna düşürdüğünün örnekleri ortadayken, endüstriyel tarımın yapıldığı yerlerdeki çevre ve ekolojinin, toprağın ve suyun karşılaşacağı sorunları sağır sultanlar duymuşken, barajları endüstriyel gıda ve tarımı geliştirmek adına desteklemek neye hizmet etmek anlamına geliyor? Endüstriyel tarımın girdiği yerde küçük çiftçi diye bir şey kalmaz, monokültür tarımın desteklendiği yerde biyolojik çeşitlilik, yerel bitki zenginliği, yerel tohumlar kalmaz.
Sulama barajları kısa ömürlüdür ve sürdürülebilirlikleri yoktur. 40-50 yıl içinde işlevlerini yitirirler. Geniş su satıhları nedeniyle yoğun buharlaşmanın yaşandığı, dolayısıyla tuzluluğun arttığı bu sistemler ile yapılan sulamalarda, toprak için sonunda "ölüm" demek olan tuz birikimi de yaşanır. Ayrıca sulama amaçlı barajlar, tarım alanlarında vahşi (salma) sulamayı hedefleyen sistemlerdir. Damla sulama tekniği kullanılarak tarımda kullanılan suyun yüzde 70 oranında azaltılması, dolayısıyla yılda 20 milyar m3 su tasarrufu sağlamak mümkündür.


Anayasaya aykırı


2001'de SİT alanı ilan edilen Allianoi'de, DSİ'nin açtığı karşı davalarla onlarca kez bilim kurulları oluşturuldu, bilim kurulları Allianoi'yi koruyan kararlar verdikçe kurul üyeleri değiştirildi ve nihayetinde inşaat mühendislerinden oluşan bir kurulun Allianoi'nin üzerini kille kapatılması önerisinin kabulüyle yeni bir sürece gelindi.


10 Ekim 2007 tarihli Koruma Kurulu Kararı ile alanın kil malzemesi ile kapatılıp 218 metre duvar çekerek Allianoi'u suya gömme kararına karşı Allianoi gönüllüleri, İzmir 2. İdare ve 4. İdare Mahkemelerinde dava açtı. Ayrıca Türkiye'deki yargılama sürecinin Allianoi'yi kurtarmaya yetişmeyeceği düşüncesinden hareketle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruldu. Zira, bu barajın devreye sokulması yasalara karşı gelmek anlamındadır. Anayasa'nın 63. Maddesi "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar" der. Burada yapılan baraj sayesinde 1800 yıllık tarih ve kültürün suya gömülmesi Anayasa'ya karşıdır.


Allianoi'yi suya ve çamura gömecek olan baraj kararı, aynı zamanda imzalanan 1972 Paris Birleşmiş Milletler Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmesi, 1985 Granada Avrupa Konseyi Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi ve 1992 Valetta/Malta Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmelerine de aykırıdır.


5 Nisan'da, Fransa'da düzenlenen Arkeoloji Film Festivali'nde 9. Jules Vernes ödülü, Halil Gülbeyaz yapımı olan Allianoi filmine verildi. Avrupa'nın en saygın arkeolojik miras kuruluşu Europa Nostra web ana sayfası, Allianoi'nin korunması gerektiği ve antik kaplıcanın yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğu haberleri ile açılıyor.


Binlerce seramik, cam, taş, metal, kemik eser, sekiz bini aşkın sikkenin çıkarıldığı, ana yapı olan üç katlı ılıca dışında, çeşmeler, tuvalet yapıları, biri halen kullanılan iki köprüsü, cadde ve sokakları, sütunlu avlulu yapıları, hastane, kült, geçiş yapıları, mezarlıkları, kilise, şapel, cam, seramik ve demir işlikleri, konutlar, dükkanlar ve mezarlıkları içeren bu sağlık yurdunun tekrar suya ve çamura gömülmesine izin vermek, Allianoi'ye, tarihe ve geleceğimize ihanet etmek olacaktır.


1998'den bu yana emek, alınteri, özveri, sevgi ve enerjiyle sadece yüzde 20'si gün yüzüne çıkartılan bu sağlık yurdunun, yeniden suya ve çamura terk edilmesine, diri diri gömülmesine göz yumacak mıyız? 13 Nisan'da burada Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen 500 Allianoi Gönüllüsü hep birlikte haykırdık ve haykıracağız: "Allianoi sulara gömülmeyecek"...



ARCA ATAY: Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0