Huzursuz Ruh Sendromu

21 Ağustos 2018 14:29 / 1451 kez okundu!

 

 

Hepimiz, neden üzerinde olduğumuzu bilmediğimiz bir gezegende yaşıyoruz. Bu mavi gezegende mutlu bir şekilde yaşamamız da varlığımızı anlamlandırabilme yeteneğimizden geçiyor. Varlığımızı anlamlandırabilmek için öncelikle kendimizi tanımamız gerekiyor. Kendini tanımak emek isteyen bir olay. Oysa herkes gittiği tek bir seminer, okuduğu tek bir kitap, ya da tek bir yazı sayesinde kendini tanısın, hayatı değişsin istiyor. Bunları hemen elde etmediğinde de sinirleniyor. Bu, tek bir gün diyet yaparak on kilo fazlamızı vermedik diye sinirlenmemize benziyor. Halbuki her şeyin bir bedeli var. Kendini tanımanın bedeli de bu işe zaman ayırmak.

 

****

 

Huzursuz Ruh Sendromu

anais nin ile ilgili görsel sonucu

“Herhalde ben bir deniz kızıyım. Derinliklerden değil de sığ yaşamaktan korkuyorum.” Anaïs Nin


Zihnimizin yerinde duramayan, huzursuz yapısının farkındasınızdır. Durmadan ya geçmişi ya da geleceği düşünen zihnimiz, nadir zamanlar dışında asla anda değildir. Doğu felsefelerinde zihnin bu yapısına “maymun zihin” deniyor. Maymun zihin denmesinin nedeni zihnimizin tıpkı bir maymun gibi daldan dala, konudan konuya atlayan yapısı. Yine Doğu felsefelerinin ortaya çıkardığı meditasyonun amaçlarından biri de bu maymun zihne anda yaşamayı öğretebilmektir. Biliyorsunuz anda olmak, “farkındalık” artık çok sık duyduğumuz, çok moda kavramlar. Herkes farkındalık eğitimleri veriyor, anda kalmanın öneminden bahsediyor. Ama siz gerçekten de anda olmak istediğinize emin misiniz? Anda olmak demek bütün duygularınızı hissetmek demektir. Sizin bütün duygularınızı hissetmeye cesaretiniz var mı?

Peki tıpkı zihniniz gibi ruhunuzun da hep huzursuz olduğunun farkında mısınız? Siz de kış mevsiminde yazı, yaz mevsiminde kışı mı arıyorsunuz? Mutluluğunuz hep, ne zaman geleceği belli olmayan bir geleceğe mi endeksli? Evdeyken dışarıda olmayı, dışarıdayken evde olmayı mı istiyorsunuz? Bulaşık yıkarken faturaları, işteyken tatili, tatildeyken de işinizi mi düşünüyorsunuz? 

Huzursuzsunuz çünkü içinizde bir boşluk var. Huzursuzsunuz çünkü tam olarak neden bu dünyada olduğunuzu bilmiyorsunuz. Burada bahsettiğim huzursuzluğun kaygı bozukluklarında görülen türden değil de varoluşsal bir huzursuzluk olduğunu belirtmekte fayda var. Bu varoluşsal huzursuzluğunuzun nedenlerini bulmak yerine de kendinizi kimi zaman seyrettiğiniz dizilerle, kimi zaman işkolik olarak, kimi zaman da sosyal medya aracılığıyla “uyutuyorsunuz.” Evet siz aslında anda kalmak istemiyorsunuz. Çünkü anda kalmak demek kendinizle baş başa kalmak demek. Anda kalmak duygularınızı tüm çıplaklığıyla görmek demek. Ve çoğu insan gibi belki siz de kendi kendinizle baş başa kalmaktan ve duygularınızı hissetmekten korkuyorsunuz.

Hepimiz, neden üzerinde olduğumuzu bilmediğimiz bir gezegende yaşıyoruz. Bu mavi gezegende mutlu bir şekilde yaşamamız da varlığımızı anlamlandırabilme yeteneğimizden geçiyor. Varlığımızı anlamlandırabilmek için öncelikle kendimizi tanımamız gerekiyor. Kendini tanımak emek isteyen bir olay. Oysa herkes gittiği tek bir seminer, okuduğu tek bir kitap, ya da tek bir yazı sayesinde kendini tanısın, hayatı değişsin istiyor. Bunları hemen elde etmediğinde de sinirleniyor. Bu, tek bir gün diyet yaparak on kilo fazlamızı vermedik diye sinirlenmemize benziyor. Halbuki her şeyin bir bedeli var. Kendini tanımanın bedeli de bu işe zaman ayırmak. Kendinizi tanımak istiyor, ancak bu yolculuğa tek başınıza çıkmaktan korkuyorsanız işin eğitimini almış ruh sağlığı uzmanlarını yani psikolog ve/veya psikiyatristleri görebilirsiniz. Her ne kadar, hayatın anlamı ana akım psikolojide o kadar çok yer alan bir konu olmasa da Victor Frankl , Abraham Maslow, Erich Fromm ve Irvin Yalom bu konuya çalışmalarında yer vermiş psikiyatrist ve psikologlar arasındadırlar. Erich Fromm’un da dediği gibi “İnsanoğlunun en temel görevi, potansiyel olarak kendisine doğmaktır. Bu çabasının en önemli ürünü ise kendi kişiliğidir.” Kendini tanıma ve hayatı anlamlandırma yolculuğunuzda kimi zaman gözyaşı dökeceksiniz, kimi zaman rahatsız olacaksınız, kimi zaman da kendinizi bir bulut gibi hafif hissedeceksiniz. Ama tüm bunlara değecek çünkü tüm bu zorlu sürecin sonunda kendinizi keşfedeceksiniz. Kendi özünüzle tanışacaksınız. Dünya kendi özüne uygun olmadan yaşayan ve bu yüzden de mutsuz ve huzursuz olan insanlarla dolu. Siz de onlardan biri mi olmak mı istiyorsunuz?

Ay’a gitmeye, okyanusların derinliklerine dalmaya cesareti olan biz insan ırkının belki de en büyük korkusu kendi içimize bakmak, kendi kendimizle baş başa kalmak. Peki ya sizin, ruhunuzun derinliklerine dalıp o eşsiz inci tanesini yani kendinizi bulmaya cesaretiniz var mı? Sahi Anaïs Nin sever miydiniz siz?

Sorularınız için bana rsolaker@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. Stres Yönetimiyle ilgili egzersizleri @ranakutvan Instagram hesabımdan paylaşıyorum.

 

Rana KUTVAN

21.08.2018

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.