Pervin Mısırlıoğlu İle Çay Tadında Bir Sohbet

11 Ocak 2007 14:51  

 

Pervin Mısırlıoğlu İle Çay Tadında Bir Sohbet

Turizmden tekstile farklı sektörlerde başarısını kanıtlamış bir iş kadını, tv programcısı, yayıncı, gezgin… Pervin Mısırlıoğlu hayatı boyunca ilklere imza atmış, kendine sunulanla yetinmeyerek, düşünülmüş ama iletilmemişleri, yaratılmış ama hak ettiği değeri görmemişleri ön plana çıkarmayı tercih etmiş. O’nun telaşlı, kıpır kıpır, sevecen hallerinin altında yatan da bu zaten. “Seyahatname”, “Pervane” ve “Astroname” ile bu yolda biriktirdiklerini çevresindekilere paylaştıran Mısırlıoğlu, şimdilerde, yıllardır izini sürdüğü başka bir “güzellik”i anlatıyor hevesle; “Çayname”yi…



Bir çoğumuz Pervin Mısırlıoğlu’nu çeşitli gazete ve dergilerdeki gezi yazılarıyla, TRT’deki “İzlenimler”, “Seyyah”, “Ülkeler, İnsanlar ve Müzikleri” ve son olarak da “Gezi-Yorum” programlarıyla tanıdık, sevdik. “Sisler Kraliçesi Karadeniz”den, “Okyanus Cennetleri”ne Türkiye ve dünyanın tanımadığımız, bilmediğimiz yerlerini gezdik onunla. Anlattıkları bir rehber gibi kaldı hep aklımızın bir köşesinde. Ama Mısırlıoğlu sadece bir gezgin değil. O İzmir Ticaret Odası ve Ege Genç İşadamları Derneği’nin aktif üyelerinden biri olmasının yanı sıra uzun yıllar turizm sektörüne emek vermiş, kurduğu PM Clup ile dünyanın dört bir yanından farklı kültürlere özgü el sanatları ve tekstil ürünlerini Türkiye’ye getirmiş, İtalyan ve Fransız mutfağının eşsiz lezzetlerini bir dönem açtığı nezih Cafe Garden ile İzmirlilere sunmuş, girişimci ve başarılı bir işkadını.



Ütopik yakıştırmalarını çok da önemsemeden insana ve yaşama dair ne varsa hepsinden beslenen ve zamanı geldiğinde biriktirdiklerini çevresindekilerle paylaşarak daha da anlamlı kılmaya çalışan Mısırlıoğlu, son olarak çayın öyküsünü ve iyi bir çay demlemenin sırlarını anlatıyor. Her perşembe saatler 11.00’ı gösterdiğinde Alsancak Sir Winston Tea’deki, Çayname toplantılarında buluşan çay dostları O’nu dinlerken, yüzyıllardır tüm dünyanın müdavimi olduğu mucizevi bitkiye dair bir yolculuğa çıkıyor sanki.

Çayın bir dostluk aracı olduğunu söylüyor Mısırlıoğlu, “Herkese karşı sevgiyle ve hoşgörüyle davranma, benim en çok yöneldiğim şeylerden birisi. Çayname de böyle çıktı ortaya. Düşünün, insanlara “ne içersin?” yerine “çay içer misiniz?” deriz ve en değerli konuğa çay ikram ederiz. İyi çay demleyemeyen iyi sohbet edemez. Sohbet de barış ister, sabır ister, kültür ister. “Savaşma çay demle” diye pankart açmış İngilizler 2003’te Irak’a asker gönderen Blair’e. Yani toplumsal barışın da simgesi çay. Çayname de bu anlamda bir protesto. Biz toplumsal barışa katkıda bulunmak, insanların birbirini öldürmeleri değil sevmeleri ve birbirlerine çay ikram etmeleri için yapıyoruz bu toplantıları. Bu yönüyle Çayname kendi halinde yine bir güzellik arayışıdır.”




“Dünyanın en kötü üç şeyi şunlardır;



- Güzel bir gençliğin yanlış bir terbiye ile bozulması

- Güzel tabloların bayağı adamların beğenisi ile kirlenmesi

- Ve çok güzel bir çayın kötü hazırlanarak heba edilmesi”


Japon song şairi Li-Şih-Layi



“Gülümseyemeyen dükkan açmasın. Sabredemeyen çay demlemesin” sözleri Mısırlıoğlu’nun
bu konudaki titizliğini açıkça ortaya koyuyor: “Çayın alternatifi çaydır. Bu bilinen bir şey. Ancak ne yazık ki “fast” kavramı yaşantımızın her zerresine işledi. “Fast tea” çıktığından beri gerçek çay demlemeyi de unuttuk. Güzel bir çayı ya özenli bir evde ya da çay butiklerinde içebilirsiniz ki artık bu da oldukça zor. Zaman hızlı. Bu nedenle çayın ruhuna yaraşır bir hikaye yaratamıyoruz. Herkes bir yerlere yetişme telaşında. Japonlar gibi çay töreni hazırlayacak durumumuz yok ama bu konuda biraz daha özenli davranmalıyız. Ben milletimizin tipinden memnunum. Çekmeye çalışmıyorum gözlerini iki tarafa. Japonlar gibi davranalım da demiyorum ama hayat kalitemizi yükseltmemiz gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.”

İnsanların yüzde 90’ının günde en az bir çay içtiği, birçoğunun ise kişi başına 7 bardak çay tükettiği bir ülke olarak çaya hak ettiği değeri vermediğimizden; onu iyileştirici, ilaç ve neredeyse kutsal içecek konumundan berbat bir sunuma dönüştürdüğümüzden yakınıyor Mısırlıoğlu, “Çok kötü ve zehirli çaylar ikram ettiğimizi bilmeyiz. Dünyada kahve ucuz, çay pahalı iken bizde kahve pahalı, çay ucuz kalmış ama çay aynı zamanda her açıdan ucuzlatılmış. Ben bir aktarıcı, bir misyoner olarak bu konudaki birikimlerimi Çayname sayesinde insanlara anlatarak bu durumun düzelmesine bir katkı sağlama telaşındayım.”



İpek mendilden semavere


Mısırlıoğlu’nu dinledikçe günlük yaşantımızın vazgeçilmez parçalarından biri olan çayı ne kadar az tanıdığımızı fark ediyoruz. 4. ve 5. yüzyıllarda Çin’de önce ilaç sonra zevk saatlerine dahil edilen, 10. yüzyılda milli içecek sayılmış çay. Japonya’da 8. yüzyıldan itibaren boy gösteren bu bitki zamanla baş tacı edilerek dini ve ruhsal arınmanın en kutsal içeceği haline gelmiş. Öyle ki üstatlarınca yani bir gözetmenle hazırlanması uygun görülen çay belirli kurallar ve ritüellerle, özel çay evleri ve çay odalarında sunulmuş. Bu yüzyıllardır değişmez bir soylulukla günümüze kadar ulaşmış. Japonların çaya verdiği değer günlük yaşantılarında kullandıkları deyimlerde bile kendini göstermiş. Japonlar gamsız insanlara “eksik çaylı”, vesveseli, heyecanlı kimselere de “çayı fazla” derlermiş ya “bir fincan çayda fırtına koparmak” da yine onların deyimi.

Avrupa çayla 17. yüzyılda tanışmış. Hollandalıların yönettiği Doğu Hindistan Şirketi kanalıyla Çin’den getirilen çay, Avrupa’da soylularca kapışılmış. Hatta şu anda çayın sahiplenicisi ve baş tüccarı sayılan İngiltere’de o zamanlarda Kral II. Charles ile evlenen Portekizli Prenses Catherine’nin (1662) yanında en önemli çeyiz olarak ipek mendiller içerisinde çay getirmesi büyük olay olmuş. İngiltere Kraliçesi olan Catherine’nin yere göğe koyamadığı çay böylece 1657’de İngiliz Thomas Garraway’ın açtığı bir kafede kiloyla satılmaya başlamasıyla ise çay salgını bütün Avrupa’yı etkisi altına almış.

Anadolu’da ise çayın tarihi çok yeni. 19. yüzyılda ülkemize gelen çay çok benimsenmiş ve yaygınlaşmış. İpek Yolu ile Osmanlı İmparatorluğu’na Çin’den gelen çay 1923’e kadar ciddi bir gelişme kaydedememiş.

Fakat Ruslar Batum ve civarında çay dikmeye başlayınca kokusu bize kadar gelmiş semaverlerin. Kafkaslar’da, Azerbaycan ve İran’da yayıldıkça Anadolu da nasiplenmiş bu çay tiryakiliğinden zamanla.



Seyahatname, pervane ve çayname



Türkçe aşk, Türkçe şarap, Türkçe çay

Kimi Alaçatı’yı korur, kimi Çeşme’yi, kimi Urla’yı

Kimi Gökova’yı, kimi Allianoi’yi,

Kimi kendi kendini kurtarır, kimi toplumu

Kimi içini gösterir kimi dışını

Kimi alkışlar seni

Kimi lanetler aklını

Kimi hayatını dolaba kilitler

Kimi destan yazar sokağa döker

Yaşadıklarını

Arsızca tezgaha dizer

Gelen okur methiye

Giden sözleri döker çöplüğe

Kiminin alkıştan eli nasır

Kimi merhamet etmez

Tek bir repliğe

Eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeh

Biz toplarız çay yapraklarını tek tek

En üstekileri önce, sonra ikincileri

Üçüncüleri ve dördüncüleri ve hatta

Kaba olan beşincileri

Toplarız birkaç dost bildiğimizi

Porselen çaydanlık elimizde

Tatlı suyumuz, tatlı sohbetimizle

Çay içeriz, çay konuşuruz

Kendi halimizde

Bir de çay gibi günler dileriz birbirimize.



Pervin Mısırlıoğlu


10 Mayıs 2006



Pervin Mısırlıoğlu’ndan Mükemmel Çayın Sırları



İyi bir çay demlemek için



- Çay sadece içinde çayların durduğu çekmecelerde ya da dolaplarda ve nemsiz ortamlarda durmalı.

- Çay sadece iyi suyla hazırlanmalı, mümkünse tatlı ve taze oksijeni yok olmamış bir su ile.

- Porselen demlik zorunludur. Cam da olabilir ama alüminyum ya da madeni kap çayın kalitesini bozar.

- Porselen demlik kaynar sudan geçirilirken, çay ise ılık suda yıkanarak konmalı.

- Çay yapmada her bardak için bir çay kaşığı çay konulur ve dem için de bir kaşık çay daha eklenir.

- Kaynar su 1-2 dakika dinlendirilerek çayın üstüne dökülmelidir. Hem suyun içindeki varsa kireç dibe inmiş olur hem de çay yakılmamış olur.

- Demlenen çayı kesinlikle direk olarak ateşin üstünde tutmamalıyız.

- Çayın demlenme süreleri değişkendir. Çayın türüne ve hasat edilme biçimine göre demleme süreleri belirlenir.

- Türkiye’deki siyah çayların 20-25 dakika demlenmesi uygun olurken, yabancı çaylar 5-7 dakika ile kimi çay tipleri için ise 10-15 dakika tercih edilir.

- Fakat en önemlisi demlenmiş çayın posası hemen çıkarılmalıdır ve demlenen çay toplam yarım saat içinde tüketilmelidir.

- Çay çok demlenirse acı bir tat oluşur. Çiğ çiğ kokma ise az demlenmiş olmasından ileri gelir. Ot tadı alırsınız çaydan.

- İnce porselen veya geleneksel ince belli cam bardaklarla servise sunulmalıdır.

- Çay içerken şeker kullanılacaksa küp, beyaz ve kristalize olanı tercih edilmelidir. Kara şeker çayın rengini bulandırır.

- Çay içerken süt konulacaksa önce süt sonra çay dökülmeli bardağa ve hatta çay ve su içinde aynı şey geçerli.

- İyi bir harman yaratma arayışındaysanız; çayın tadını keskinleştirmek için Assam; hoş aroma kazandırmak için Ceylon; renk vermek için Afrika çayı idealdir.



Hangi çayı seçmeli?


Kahvaltı için tazeleyici, canlandırıcı, sütlü bir çay için; Ceylon, English Breakfast

Öğle yemeği sonrasında iyi bir sindirim için; Mango ve peach

Öğleden sonra yeniden tazelenmek için; Earl Grey, Orange Pekoe, Darjeeling

Meyveli keklerin yanında; Strong Assam, Mild Vanilla

Kızartma olan bir kahvaltıda; Kenya, Assam

Yatmaya yakın; Darjeeling, Light China, Summer Puding




Soğuk çay nasıl yapılır?


6 fincanlık bir çaydanlığa 4 çay kaşığı çay koyulur ve su ilave edilir. Alışıldık çay demleme yöntemlerinden sakınınız! Bu yöntem fazla miktarda tein maddesinin açığa çıkmasına sebep olduğu gibi çay, soğuduğunda bulanık bir hal alır. 4-6 saat kadar demlendikten sonra çay süzülür, tatlandırılır; buz, limon dilimleri ve taze nane yaprağıyla uzun bardakta servis edilir.
Çayın yetiştirilmesinden sunumuna kadar kültürlere göre farklılık gösterdiğini söyleyen Pervin Mısırlıoğlu -Japonların dediği gibi- bir fincan çayda fırtınalar koparmaya devam ediyor.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0