Özet: Aliyev istedi, Erdoğan yıktırdı

01 Mayıs 2011 18:18  

 

Özet: Aliyev istedi, Erdoğan yıktırdı

Aslında Başbakan Erdoğan’ın çılgın projesi Kanal İstanbul değil, Kars’taki İnsanlık Anıtı’nın yıkılması kararıydı. “Çılgın” sıfatını bundan daha hak eden bir “proje” olabilir mi? İnsanlık Anıtı tartışmaları, işin asıl nedeni olan “Ermeni nefreti” boyutuna hiç girilmeden, saçma sapan bir estetik tartışması yüzeyselliğinde bu yokedişe ulaştı. Yıkıma karşı çıkanlar da “Müslümanlığın” heykele, sanata karşı müsamahasız olduğu gibi haksız bir tezden heykeli savunmaya devam ettiler. Herhalde onlar da “Ermeni nefreti” konusunda çok farklı düşünmüyor olmalıydılar.

Dolayısıyla, çok anlamlı bir jest, toplumsal ve bilinçli bir muhalefet eksikliği ile kurban edildi. Şimdi farkında değiliz ama, bizim tarihimize hatırladıkça utanacağımız bir ayıp olarak geçti bu yıkım.

Oysa gerçek sebep ne heykelin estetiği, ne SİT alanı aldatmacası ne de 850 metre ötede bulunan Hasan Harakani Türbesi ile yaşanan doku uyumsuzluğuydu. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Türk-Ermeni barışı ve acı anılarla yüklü özel bir bölgenin yumuşamasını ima eden bu heykelden çok rahatsızdı. “Tek petrol, iki millet” ilkesi ve Erdoğan’ın da içinde yer aldığı Müslümanların bir bölümünün hâlâ, kendi inançlarının temel değerleriyle, Veda Hutbesi’yle çelişen, İttihatçı ve Kemalist milliyetçilikle yüzleşememişliğiyle Türk-Ermeni barışına bu manevi darbeyi indirmekte sakınca görmediler.

Heykel, işçilerin “Allahû Ekber” nidalarıyla kesiliyor şimdi. Bir arkadaşım buna “Ergenekon değil ama, bu da Estergon zihniyeti” diyor.”

Öne sürülen gerekçelerin hepsi de temelsiz. Bir barış adamı olan Kars eski Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu aylardır konuyu anlatmak için didindi durdu. Ama nafile... Referandum öncesi Ahtamar’ın haçını yerine takmayı göğüsleyemeyen bir hükümet, milliyetçi oyları bir “insanlık” için gözden çıkaracak değil. Erdoğan’dan çok fazla şey beklediğimizi ve ona “haksızlık” ettiğimizi düşünüyorum bazen. Erdoğan, hele verdiği son görüntülerle, “yeni Türkiye”nin değil, “geçiş Türkiyesi”nin bir lideri olarak değerlendirmek gerekiyor galiba.

Alibeyoğlu şöyle diyor: “Hasan Harakani’yle ya da SİT alanıyla alakası yok ama bunu kamuoyuna açıklayamıyorum. Bir rica üzerine yıkılmak isteniyor. Azerbaycan cumhurbaşkanının ricasıdır bu. Bizim petrol, doğalgaz bağımlılığımız var ya. İstenen o, altında yatan sebep bu. Bu önyargı. Anlatamadık. O anıtın daha kabası bile bitmemiş. Artık tanrılar kurban istiyor. Ölüm fermanını vermişler anıtın. İşte Hasan Harakani’nin yanında diye bahane bulunuyor. Hâlbuki oradaki bütün camileri ben yaptım. Daha önce de söyledik orası SİT alanı değildi. Gecekondular vardı. Ona hiç ses çıkarılmıyordu. Zaten heykeller, anıtlar SİT alanına yapılır. SİT alanına ne yapılır? Park yapılır, bahçe yapılır. Kentsel projeler yapılır.”

YSK’nın 48 saatte birbirinin tam zıddı kararlar aldığı bir ülke burası. 2007 yılında Koruma Kurulu bu bölgenin SİT alanı olmadığını tescillemiş. Sonra siyasi müdahaleler başlamış. “Oradan çanak çömlek çıkmış” denerek bölgeye bile uğramadan SİT kararı çıkartılmış. Çok enteresan değil mi? Kanal İstanbul sunumunda Marmaray’ın dört yıl gecikmesini “Çanak çömleğe” bağlayarak sanata, tarihe bakışını ifade eden Erdoğan, Kars’ta, olmayan çanak çömlek için heykel yıkıyor. Müthiş.

Bir yandan Ermeni açılımını yapan, sonra işi kafayı Ermenistanlı göçmenlere, İnsanlık Anıtı’na takan bu milliyetçi damar Türkiye’nin geleceğinde olmayan bir unsur. Dolayısıyla AK Parti de bu gelecekte gittikçe flulaşabilir. Başbakan’ın “ustalık” döneminden anladığı bu ise, durum gerçekten çok vahim. Ama zaten ne beklenebilir ki bu süreçten? Siz bir lider partisi olma durumundan vazgeçemedikçe, yüzde 10 barajını savunup, dün kan kustuğunuz YÖK’e sahip çıktıkça tabii statüko sizi ele geçirecek. O zaman tarihe ancak Kanal İstanbul gibi Petrovari, demode projelerle geçmeyi denemek durumundasınız.

Bu millet referandumda yüzde 58’lik bir destekle demokratikleşme konusunda “Yürü ya kulum” demişken Meclis’e bir başörtülü vekil sokmayı bile göze alamıyorsanız, hadi onu da geçtim, “Bu pazarlık haline getirilmemeli bu yakışıksız bir kampanya. Başörtüsü yoksa oy yok kampanyasını kınıyorum” noktasına kolayca savruluyorsanız, bu milletin “şimdilik” “alternatifsizlik” dışında AK Parti ile gönül ve inanç bağını koparıyorsunuz demektir.

Ama dedim ya “tek adam” zihniyetinden bu kadar... Üzerinde bulunduğunuz zemin, gideceğiniz yönü belirler. Başbakan, vesayet ve kemalist zeminin uçlarında dolaşıp, bazen sınırdan tek ayağını kaldırıp özgürlükler zeminine basıp basmama konusunda tereddüt halindeyken önemli işler başardı. Ama eskiyle tamamen hesaplaşıp yeni zemine geçmeyi göze alamıyor. Dolayısıyla yeni Türkiye’nin bir figürü olarak değil, bir “geçiş döneminin” unsuru olarak anılacak. Bizler de onu, Özal gibi, önemli reformlar yapmış, ama son fırça darbelerini vuramamış değerli bir lider olarak hatırlayacağız. Hakkını teslim edeceğiz ama, bunu, onun çıraklık dönemine göndermelerle yapacağız.

Değişim kolay olmuyor. Eski zihniyetin içinden sıyrılmak öyle kolay değil. Onun içinde doğmuş ve ondan beslenmişiz. Bu zehir çoğumuzda var. Ama yeni nesillerimiz öyle olmayacak. Evrimsel değişimimiz devam edecek. Bizim gençlerimiz o anıtın en görkemlilerini, en güzellerini yeniden yapacaklar.

Barışın önünde hiçbir hesap duramayacak.


markaresayan@hotmail.com

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0