Otokrata hayır, demokrasiye evet demek mümkün - Ahmet İnsel

27 Mart 2014 20:23  

 

Otokrata hayır, demokrasiye evet demek mümkün - Ahmet İnsel

Belediye meclisi üyeleri için HDP'nin listelerine oy vermenin, yerel yönetimlere demokratik katılımın girmesi açısından büyük önemi var.

Pazar günü yapılacak seçimler, yerel seçimin kaldıramayacağı ağırlıkta bir siyasal beklenti yükü altında ezildi. Seçimler yerel olmaktan büyük ölçüde çıktı. Sadece muhalefet değil, ondan daha fazla Tayyip Erdoğan yerel seçim sonuçlarını kendisinin ve partisinin aklanması oylamasına dönüştürdü. 30 Mart, hem Erdoğan ve AKP yönetiminin yolsuzluklara bulaşmış olması iddialarının hem de Erdoğan’ın “Kanun benim, yasaklarım” inancına dayanan otokrat yönetim anlayışının seçmen terazisine vurulduğu an olacak. Bu kaçınılmaz. 

AKP’nin yerel seçimlerden anlamlı bir oy kaybı yaşamadan çıkması, Başbakan ve çevresinin yolsuzluk iddialarından aklandıkları anlamına gelmeyecek. Tayyip Erdoğan seçim yoluyla aklanma talep ederken, yerel seçimleri bir plebisite dönüştürmek istiyor. 
Seçimlerin böyle bir aklanma mekanizmasına dönüştürülmesi, yürütmenin yargıyı yönettiği bir rejimde, plebisiter diktatörlüğün yolunu açar. Bunun tersine, AKP’ye verilen oylarda büyük bir düşüş yaşanması bu yolsuzluk iddialarının kesin doğru olduğu anlamına gelmeyecek. Erdoğan’a olan seçmen güveninin azaldığına ve toplumda demokratik ve etik tepkilerin canlı olduğuna işaret edecek ki bu da önemlidir. 



30 Mart yerel seçimlerine bir genel seçim anlamı yüklenmesi içinde bulunduğumuz ortamda kaçınılmaz bir durum. Sadece Başbakan’ın tavrına, söylemine, uygulamalarına karşı değil, genel olarak AKP’nin çoğunlukçu demokrasi anlayışına, kültürel tahakküm eğilimlerine, yaşamın tüm alanlarını bir rant ve kâr alanı olarak görme reflekslerine, “Devlet ve kanun benim” inancına ve kayırmacı yandaş yönetim uygulamalarına karşı verilen oylar Türkiye’de demokrasinin önünü açacaktır. Tek muhalefet temasının yolsuzluk iddiaları olmasının yaratacağı kısırlığı ve sınırı aşmak için bu bir gerekliliktir. 

Eurobarometre’nin Avrupa ülkelerinde düzenli yaptığı memnuniyet araştırması, Türkiye’de yurttaşların siyasal kurumlara olan güveninin diğer ülkelerden farklı olduğunu gösteriyor. Genellikle her yerde hükümet, parlamento ve siyasal partilere olan güven zayıfken, yerel yönetimlere olan güven daha yüksek çıkıyor. Türkiye’de durum bunun tersi. Türkiyeli deneklerin yerel yönetimlere duyduğu güven, parlamento ve hükümete duydukları güvenden çok daha düşük. İşte 30 Mart seçimlerinde gündeme gelmesi gereken başka bir Türkiye gerçeği bu olmalı. Türkiye’de yerel demokrasi, demokrasinin en zayıf halkasını oluşturuyor. 

30 Mart yerel seçimlerinde belediye meclislerine demokratik katılım ilkelerini taşıyacak, yolsuzlukların denetçisi ve menfaat şebekelerinin teşhircisi olacak, çevre ve insan dostu, çoğulcu yerel yönetim ilkelerini dile getirecek adayların belediye meclisine seçilmeleri son derece önemli. Türkiye’nin batısında bu adaylar kanımca en yoğun biçimde HDP çatısı altında oluşan listelerde yer alıyor. BDP’nin seçime girdiği yerlerde de BDP listesinde yer alıyorlar. Belediye başkanları tek turlu seçimle, birinci gelen kazanır yöntemiyle seçiliyor. Belediye meclisi üyeleri ise %10 barajıyla sınırlanmış bir nispi temsil yöntemiyle. HDP çatısı altında belediye başkanı seçtirmek, birkaç istisna dışında belki imkânsız. Buna karşılık, belediye meclisi üyeleri için HDP’nin sunduğu listelere oy vermenin, yerel yönetimlere demokratik katılım ve denetimin girmesi açısından büyük önemi var. Hatta bu niteliklere sahip HDP’li adayların belediye meclislerinde yer alması, diğer bütün partilerin bu meclislerde tavrını değiştirmeye zorlayacağı için, ortak yarar içerdiği bile iddia edilebilir. Belediye başkanı seçiminde ise tercihler parti bayrağından daha fazla adayın şahsına, söz konusu kentin ulusal planda taşıdığı simgesel ağırlığa bağlı olarak ister istemez değişecek. 

30 Mart yerel seçimleri, Türkiye tarihinde izi kalacak bir seçim olacak. Hem iktidar partisine ve onun şefine “Yeter, kanun ve devlet sen değilsin!” mesajının verilmesi hem de Türkiye’de Gezi protestoları sırasında kendini ifade eden katılımcı demokrasi talebinin somuta dönüşmesi mümkün. Üyesi olduğum Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi adayları da güçlerinin el verdiği oranda her yerde HDP listelerinde belediye meclisi seçimlerine katılıyor. HDP adaylarının belediye meclislerine seçilmesi, yerel demokrasinin daha da önem kazanacağı önümüzdeki dönemde çok kıymetli bir mevzi olacaktır.

Radikal, 25.03.2014

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0