Onuncu Köy'den haber var!

29 Mart 2008 04:07  

 

Onuncu Köy'den haber var!

Beni baştan çıkaracak laf: Üşüteceksin sırtına bir şey al!




Samimiyet, dürüstlük, alçakgönüllülük ve üzerine bir tutam utangaçlık. İşte ideal erkek bileşimi.



Bir de gülünce gözleri koyboluyorsa, Bekir Coşkun gibi... Gündem o kadar yoğun, o kadar sıkışık ve ağırdı ki, "Gelin aşk üzerine konuşalım" diye teklifte bulundum. Kabul etti. Hiç kasmadan. O öyle biri. Komplekssiz, rahat, sakin, insanın hayatını kolaylaştıran biri. Özellikle de kadınların. Bekir Coşkun sadece muhteşem yazmıyor, muhteşem de konuşuyor. İnanmıyorsanız okuyun...



İlk aşkınızı nasıl hatırlıyorsunuz?



- Ben ona kaval çalıyordum. Sınıf arkadaşımdı, o da şarkı söylüyordu. Şarkımız "Dere geliyor dere, kumunu sere sere..." idi. O yaşlarda iki şey olmaz: Aşk sözcükleri ve aşk eylemleri. İkisi de yoktu. Tek eylem olarak, onu görünce, kavalımı iç cebimden çıkartırdım sadece eylem olarak ve başlardık: "Dere geliyor dere, kumunu sere sere..."



Oldum olası iyi miydi kadınlarla aranız?



- Ben kadınları severim. Ama benim onlara ilgim, herhangi bir erkeğinkinden farklıdır. Bunun sebebini belki de ilk defa şimdi anlatıyorum: Ben annemi hiç hatırlamam. Bizi başka kadınlar büyüttü; teyzeler, halalar, ablalar, ya da komşu kadınları. Onlar benim için ceplerinde şeker taşırlardı, nasıl unuturum. Her çocuğun bir kadını vardı ve o, onun annesiydi. Başıma uzanan her kadın elini anlamaya, test etmeye, samimiyetini ölçmeye çalıştım ve bu bende kadınları tanıma yanında onlara güvenme duygusu da verdi. Daha sonraki yıllarda evimize gelin gelen Saadet Hanım ise belki bizi annemizden bile daha çok sevdi, korudu. Onu o kadar çok sevdik ki, onunla ağlayıp onunla güldük. O bir melektir. Tüm bunlar yıllar sonra benim "Bir dostum olacaksa kadınlardan olsun" diye yazılar yazmama neden oldu.



Nasıl oluyor da erkekler kendilerini ifade etmekte acayip zorlanırken, sizin gibi bazı erkekler kadınlarla kolay iletişim kurabiliyorlar?



- Türk erkeklerinin kadınlarla iyi iletişim kuramadıkları doğru. Elleri ayaklarına dolanıyor, belki de kendilerini olduklarından önemli, büyük ve hemen el konulması gereken bir bulunmaz gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa, kadının üstün sezisi ve zekası bunu yemez. O zaman işte iletişimin içinde iletişimsizlik başlar. Bana gelince bir kadın gördüğümde aklıma "Acaba cebinde şeker var mı?" gelir, çok eski bir izdir bu...



Hayatınıza giren kadınlardan neler öğrendiniz?



- Aslında kadınlar olmadık yerde olmadık şeyler öğrettiler. Askerlikte savaşı ve silahı öğrendik zannederiz. Oysa askerde en iyi öğrendiğimiz şey aşk mektubu yazmaktır...



"Hiç seks peşinde olmadım, hep sevgi insanıydım" diyenlerden miydiniz?



- Hatırlamıyorum ama demiş olabilirim. İnsan kimi zaman salaklaşır ve böyle laflar edebilir. Oysa hiçbir kadın bu laflara inanmaz. O, sezisiyle erkeğin neyin peşinde olduğunu anlar ve bıyık altından güler. Erkek ise amacına doğru sağlam bir adım attığını sanıp umutlanır.



Hangi konularda kadınları çözemediniz?



- Kadınları kimse çözemez. Çünkü bilgisayarla satranç oynamak gibi bir şeydir bu. Tam çözdüm dediğiniz anda, o başka bir zeka oyununa geçmiştir bile. Ben zamanla kadınları çözmekten vazgeçmeyi de öğrendim. Burada önemli olan kadının bir anda birçok şeyi yapabilme yeteneğine karşın, erkeklerin bir tek işle boğuşmalarıdır. Bir kadın, aynı anda televizyona bakabilir, fasulyeleri kırabilir, bebeğini avutabilir, yanındakine laf yetiştirebilir ve kafasının içinde birçok sorunu dolandırabilir. Oysa erkekler, işte futbol yorumlarında görürüz, dördü toplanıp saatlerce topun iki direğin arasından geçip geçmediğini konuşurlar ve asla bir sonuca varamazlar...



Kadınların hangi özellikleri sizi büyülüyor, hangi özellikleri hasta ediyor?



- Ben kadınların en çok suçunuzu yakaladıklarında onu özenle saklayıp, bir tür işkence uygulamalarına bayılırım. En "hasta" olduğum ise, düğünde oynayan dört erkeğe kadınların hayran hayran bakmasıdır ki, kadın kadar zarif bir varlık bu tahammül edilemez gösteriye nasıl hayran hayran bakar?



Sizde olmayan, ama bir kadında olan bir özellik...



- Dizi filmlerin sonunu bilmeleri...



Normal hayatınızda da esprili ve komik bir adam mısınız, güldürür müsünüz kadınları?



- Öyle bir çabam yok. Yaradılışım neyse o...



Bir kadına verdiğiniz en yaratıcı hediye?



- Üzüm... İzmir’de gece sabaha karşı, henüz kur yaptığım günlerdi, Andree "Canım üzüm istiyor" demişti. Her taraf kapalıydı. Toptancı haline gitmiştim, yüzden fazla kamyon üzüm yüklü. Çeşitli üzümlerden alıp, sepetlerin kenarına paraları iliştirip üzümleri verdim ona. Bu yaratıcılığın hediyesi, nikah masasıdır...



Seks ne kadar önemli sizin için?



- Seks her zaman herkes için önemlidir. Ben kadın için seksin erkeği onurlandırmak anlamına geldiğini bilirim. Bir kadın sevmediği ama güvendiği ve gurur duyduğu erkekle birlikte olabilir.



İlk cinsel deneyiminiz bir renk olsaydı hangi renk olurdu?



- Alacalı-bulacalı...



Ya makamı?



- Uzun hava diyemem, ama oyun havası da değildi...



Seks konusunda kompleksli adamlardan mısınız?



- Değildim, şu an oldum!



Bu konuda rahat konuşabilir misiniz, yoksa utanır mısınız?



- Konuşamam, utanırım.



Seks her belanın başı mıdır, ondan kurtulunca her şeyden kurtuluyor muyuz?



- Seks sadece insanları değil, toplumları, iktidarları, tarihi de çizen şeydir. Tarihi en çok etkileyen üçüncü şeydir. Birincisi beslenme, ikincisi güvenlik, üçüncüsü cinsellik. Osmanlı’nın hep Batı’ya sefer yapmasının gizli nedenidir, çünkü Osmanlı’nın sevdiği sarışın, renkli gözlü tombul kadınlar oradaydı. Bakın tarihe, bir teki hariç hiçbir padişahın annesi Türk değildir. Polonyalı, Rum, Rus, Macar, vesaire... Ben köşemde padişah annelerinin ırklarını ve gerçek isimlerini yayınlamıştım, tarihçiler itiraz etmediler. Bana gelince, elbette seks bela değil, niye kurtulayım?



Yaş ilerledikçe seksi, aşkı, ilişkiyi algılamak hangi yönde değişiyor?



- Manevi boyutları ortaya çıkıyor. Emin değilim ama ileri yaşlarda seks yerine şiir okumaya başlıyordur insan!



Genç kızlar etrafınızdadır: a) Ne kadar gurur veriyor? b) Ne kadar korkutuyor? c) Ne kadar heyecanlandırıyor?



- Benim çok iyi bir evliliğim var. Biz evliliğimizi eskitmedik. Bunun en önemli nedeni ortak hobilerimiz, ortak sevdalarımız var. Bu nedenle genç kızlar benim için ancak birer "dost" olabilirler. Onlarla sohbet ederim, onları tanımaya ve yazılarımı biraz olsun onların gözüyle yazmaya çalışırım.



Ne kadar cesursunuz ilişkilerinizde, ne kadar risk alabilirsiniz, ne kadar maceracısınız?



- Riske girmem.



Sizin, kadınları etkileme konusunda taktikleriniz var mı?



- Hiç yok... Çok emin olarak söylüyorum, insanları genelde etkilemek hoşuma giderdi. Ama peltek dilimle bunu yapamıyorum, zaten o yüzden yazı yazıyorum. Dolayısıyla kadınları etkileyen birisi varsa, o benim köşemdeki vesikalık resim, ki resmin omuz hizasından altı yoktur, bilirsiniz...



Sizi korkutan bir kadın tipi var mı?



- Var... Ben açık sözlü, lafı peşin, bin dereden su getirmeyen kadınlardan korkarım.



Hiç hazzetmediğiniz kadın tipi...



- Politikacı-siyasetçi kadın tipi. Hububat üretimini arttırma konusunda düşündüklerini anlatmaya başladığında...



En bayıldığınız, sizi baştan çıkartacak kadın tipi...



- Bazı şeyler beni çok etkiler. Diyelim ki "üşüteceksin", "sırtına bir şey al", "öksürük şurubunu içtin mi?", "uykunu almalısın", "yine yoruldun" gibi annemsi sözler... O zaman uçup gidebilirim. Andree’de bu sözler fazlasıyla var ve ben ondan çok etkilenirim.



Ne kadar kıskançsınız ve neyi kıskanırsınız?



- Kıskançlığım vardır ama belli etmem. İçim içimi yer, renk vermem. En kıskandığım şey ise, sarhoş bir erkeğin gelip nasıl iyi lobut çevirdiğini anlatmasıdır, küplere binerim.



Küçük sürprizler yapan bir erkek misiniz?



- Hayır, çünkü sürprizleri saklayamam, dayanamam önceden söylerim yapacağım zaman...



Cep telefonu ile aşk mesajı yazdınız mı hiç?



- Ben cep telefonu kullanma özürlüyüm. Mesaj başka bir yere-mere gider sonra... Bu yüzden denemedim bile.



Karınızla son zamanlarda yaşadığınız en romantik an?



- Son zamanlarda daha çok oturup birlikte ağlıyoruz. Pako’yu özlüyoruz, Rok’u özlüyoruz, hele hele daha birkaç ay önce ölen benim eski arkadaşım Gorbi’yi özlüyoruz. Her gece ağlıyoruz. Kimi geceler, ben sabaha karşı kalkıp sessizce salona geçiyorum. O peşimden gelip beni ağlarken buluyor. Ne yapalım, biz böyleyiz.



Bu son olaylar sizi birbirinize daha mı çok kenetledi?



- Sanırım.



İnsanın karısının Levanten olmasının ne farkı var?



- Benim karım Katolik, ben Müslümanım. Bu, bizim evde laikliğin zirvede yaşanmasını getirdi. Bu yüzden laikliğin ne kadar önemli bir şey olduğunu herkesten iyi bilir oldum. Bu yazılarımı etkiliyor. İster istemez sizin "laik cephe" dediğiniz kesimin önde gelenlerinden oluverdim. Bunu bana bizim ev öğretti. Bağdat bombalandığı gece, ezan sesleri geliyordu Bağdat minarelerinden karım ağlamıştı, Hrant öldürüldüğünde de herkesten çok ben yanmıştım. Bu bizim dünyamızın öğretileriydi.



Aranızda hiç kültür farkı yaşanmadı mı?



- Yaşandı, yaşandı. Ona Urfa türküleri çaldığımda ve o da bana Fransız usulü tavuk pişirdiğinde. Ben tavuk gelecek diye bekliyordum, ama tabakta tavuk yoktu, bana biraz önce yediğim şeyin tavuk olduğunu söyledi...



Sizin alışmak zorunda kaldığınız neler oldu, o sizin için nelere alıştı?



- Birçok şey sayabilirim. Misal, Andree, kangal köpeğinin benim okuma koltuğumda oturabileceğine alıştırdı beni. Ben ise onu, başına dikilmiş davulcuya bahşiş vermesi gerektiğine...



Nesine vuruldunuz?



- O yaz denizde "Üşüteceksin şimdi" demesine...



İstanbul’da yaşasaydınız evliliğiniz bu kadar sürer miydi?

- İstanbul suçlu bir kenttir, bilirim bunu. Bu kentte aşklar çabuk bitiyor. Çünkü sırada bekleyen aşklar vardır.



Ankara’da bu yok. Bizler daha çok "Darbe ne zaman olur?" tahmini yaparız. Tamam ama İstanbul niye suçlu şehir olsun?

"Ben ondan önce öleyim, yoksa onsuzluğu dayanamam" diyor musunuz?..

- Hayır. Gerçi zaman zaman önce ölme yarışı başlıyor ama bence insanlar birbirlerini mutlu etmek için bunu söylerler.



Hayvanları bu kadar sevmeseydi yine de onu sever miydiniz?

- Bu soru ters yere geldi. Ona sormanız gerekiyordu, çünkü ben değil ama Andree bunu bir ölçü olarak kabul eder. Ki evimizin bahçesine iki eşek bıraktıklarında, biz yeni evliydik ve çiçeklerimi-çimleri ve ağaçların yarısını yemiş eşeklere kızmamış gibi yapıp geldiklerine sevinmiş gibi yapmıştım.



Bu kadar yakın erkek arkadaşınız var. Özel hayatınızı, iç dünyanızı onlarla ne kadar paylaşırsınız?



- Asla paylaşmam! Kadınlarla paylaşabilirim, ama erkeklerle asla...



Sizce erkekler kadınlarla ilgili palavra atmayı niye sever?



- Çünkü birincisi; palavranın ortaya çakmasının en zor olduğu yerdir orası. İkincisi; olmayan bir gücü varmış gibi göstermek her zaman keyiflidir... Üçüncüsü; palavrayı dinleyen inanmamakla birlikte kendi palavrasına malzeme bulmaktadır. Dördüncüsü; o palavra aslında bir gün olması arzu edilen şeydir, yani hayal. Ve hayaller her zaman güzeldir.



Ayşe Arman

Hürriyet Cumartesi

28 Mart 2008


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0