Devlet ve afyon

20 Ekim 2012 16:47 / 1451 kez okundu!

 


Devlet olgusu, kuruluş felsefesi, aygıtları ve misyonu yüzlerce yıldır siyaset bilimcilerin tartışma konusu ola gelmiştir.

Kimi yaklaşımlar devleti bireyin daha iyi yaşamasını sağlayan, bireysel özgürlüklerin teminatı, toplumsal düzenin koruyucusu bir organizasyon yapısı olarak ortaya koyarken, kimi yaklaşımlar devleti bireysel özgürlüklerin önünde bir engel ve bireyler üzerindeki ceberrut yaklaşımın vücut bulmuş hali olarak değerlendirmektedirler. Kimilerine göre devlet bireylerin kişisel özgürlüklerinden gönüllü feragatları sonrası ortaya çıkan toplumsal hayatı düzenleyici bir araçken, kimilerine göre ise devlet küçük bir elitin kişisel emniyet ve ekonomik çıkarlarını korumaya dönük çoğunluk üzerinde hakimiyet kurmalarını sağlamak üzere kurulmuş bir savunma aracıdır. Kimi yaklaşımlar bireyler arası ekonomik ve toplumsal ön plana çıkma yarışında devleti sadece mücadele alanındaki asayişi sağlamakla görevli bir polis gibi görürken, kimi yaklaşımlar ise devletin bizzatihi kendisinin insanlara adalet, eşitlik ve sosyal refah getirebilecek bir melek olduğuna inanmaktadır.

İnsanoğlu doğasında sosyal bir yaratık olduğuna göre sosyal ilişkilerini düzenleyen genel kuralların olması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyaç başlangıçta anane, töre, din referanslı ahlak kuralları ile sağlanırken büyüyen nüfus, artan toplumsal talepler, zenginleşmeye bağlı çıkar ilişkilerinin getirdiği çatışma ortamları somut yaptırım gücü olan, tek tek bireylerin üstünde olan bir organizasyon yapısı yani devleti ortaya koymuştur.

Devlet güncel hayatı düzenleyen kurumları, yaptırım gücü olan adalet ve güvenlik teşkilatları, bünyesinde istihdam ettiği insanlarla bir toplumun en güçlü organize yapısı olarak ortaya çıkmıştır. Bu araç her toplumun en güçlü organizasyonu iken, ona hükmedenlerin ideolojik yaklaşımlarına göre amacı farklı bir enstrüman olmaktadır.

Diktatörler eliyle halkı hizaya sokan silah, liberaller eliyle ekonomik aktivitelerin dış müdahale olmadan kendi doğasında yaşanmasını sağlayan özel mülkiyet hakkının bekçisi, sosyalistler eliyle yaratılan zenginliğin adil dağıtımını üstlenen toplumdaki tek dürüst, komünistler eliyle bireyi değil sınıfı egemen kılan bir araç olan devlet.

İnsanoğlunun bencil yaklaşımları, kaosa meyilli iş yapma şekilleri, güçsüzü kendine hizmet ettirmeyi makul gören güçlü anlayışlar, değişen toplumsal dengelerin getirdiği sosyal hareketlilikler adalet, eğitim, sağlık ve güvenlik gibi yaşamsal ihtiyaçların toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede olan devlet eliyle sağlanmasını zorunlu hale getirmiştir. Ancak ne var ki başlangıçta ahlaki ideallerle meşruiyet kazandırılan devlet sahip olduğu güç nedeniyle kendisine hükmedenlerin ahlaki zaafiyetleri nedeniyle kendisine verilen tarafsız kalma, toplumsal düzen ve barışı sağlayan aygıt olma gibi fonksiyonlarını zamanla yitirmiştir.

Devlet afyon gibidir. Kendisine hükmettiğini zannedenleri farkında olmadan uyuşturup, yönetilen iken yöneten bir araca dönmüştür. Öylesine güçlü bir afyon ki, onu değiştirme, asli görevlerine döndürme ideali ile yola çıkan insanları bile bunu yapabilecek pozisyona gelene kadar egoistleştirmekte, güç sarhoşu yapmaktadır.

Bugün devletlerin nasıl yönetildiğine bakıldığında, geniş toplum katmanlarının meşruiyetini kazanmak amacıyla söylemde tarafsız, adil ve hizmet eden iken, gerçekte kendisine hükmeden küçük bir azınlığın çıkarlarına hizmet eden ceberrud bir devlet yapısı karşımıza çıkıyor. Toplumsal hayatı düzenleyen kuralların belirlenme şekline bakıldığı zaman karar verme mekanizmalarında toplumun kendisi aslında dışlanmış haldedir. Alınan kararların uygulamalarına bakıldığı zaman ayrımcılık had safhadadır. Güçsüzü güçlüye karşı koruması gereken, herkesi eşit gören yaklaşımların sadece bir hayal olduğu ispatlanmaktadır.

Ben yerine biz diyenlerin kendi özgürlüklerini kısıtlamak pahasına yetki verdiği organizmanın bugün ben diyenlerce yönetiliyor olması acı bir gerçek. Bu anlamda devlet öyle bir afyon ki, kendisine kapılanları tedavisi olmaz şekilde uyuşturmakta ve o uyuşma anında mutlu olduğunu zanneden ben merkezlilerin aslında ruhlarından ve vücutlarından sağlıklarını aldığını bile göstermemektedir. Bu afyon yalan dünyasına aldığı müptelaları sıfırlayana kadar kullanmakta, sonrasında bitenleri yerlerine yeni müptelaları bulmak için bir paçavra olarak karanlıklara terk etmektedir.

İdealist devlete giden yol, bizatihi devletin kendisinin hastalıklarını sağlıklı bir şekilde inceleyebilmekte ve tedavi süresince onun baştan çıkarıcı gücünün büyüsüne kapılmadan özünüzü koruyabilmekten geçer.


Ömer KARAKUYU

20.10.2012



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.