Hasımdan imkansızı isteme

24 Haziran 2012 16:50 / 2320 kez okundu!

 


Suriye'nin düşürdüğü uçak krizi üstüne tahmini Türkiye Ültimatomu sanırım şöyle olacaktır: "1. Açık Özür; 2. Tazminat; 3. Yeni hatalara karşı koordinasyon zorunluluğu..." Ancak, Özür, Tazminat, Koordinasyon talepli tahmini ültimatoma, Türkiye hep yaptığı gibi olanaksız bir ek de yapacak gibi görünüyor. "4. Suriye, kendi halkına uyguladığı baskıyı kaldırmalı, katliamları durdurmalıdır."


Hasımdan imkansızı isteme işini Türkiye hep yapıyor


Türkiye, "imkansızı iste, işi yokuşa sür" politikasını neden sık sık gündeme getiriyor?

Çünkü, özür ve tazminat ile sorun HEMEN çözülür; Türkiye ise bu momentte HEMEN çözümü tercih etmeyecek ve işi azıcık yokuşa sürmek isteyecektir. "Şeytan azapta gerek" diyerek işi uzatıp, uluslararası gelişmelere göre baskının dozunu kendi ayarlamak isteyecektir. Tıpkı Ermenistan ile ilişkiler ve İsrail ile yaşanan sorunda olduğu gibi...

Hatırlayalım; Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesi sırasında, karşılıklı imzalanan protokolde olmayan bir madde de konuşmalarda -Azerbaycan'ı tatmin için- araya sokulmuştu: Karabağ sorunu çözülmeden ilişkiler normalleşemez! Süreci tıkayan ve sürüncemeye bırakan bir talepti bu ve öyle de oldu... 100 yıldır süren Karabağ sorununun HEMEN çözümünü istemek aslında ilişkilerde normalleşme adımlarını atmayı istememek demekti. Ermenistan'ın, Azeri topraklarındaki işgal ettikleri yerlerden çekilmelerini istemek daha doğruydu... Yani "imkansızı iste, işi yokuşa sür" politikası Kafkaslar'a da ulaşmıştı...

İsrail ile ilişkide ise Türkiye'nin haklı olduğu Mavi Marmara katliamında, Başbakan taleplerin arasına yine çözümü HEMEN olanaklı olmayan bir madde eklemişti: Gazze'de işgale son verilmeli! Bu tür "aşırı" talepler somut sorunlarda somut ilerlemeler sağlanmasını da engeller, engellemiştir de... Haa, politikamız zaten buysa, başarılıyız demektir. Ama hayat bu maksimalist taleplerle ortaya çıkmayı her zaman onaylamıyor. Kimi rastlantısalar olasılıklar için mevcut çözümsüzlükleri devam ettirecek yollara sapmak kabul edilemez.

Aslında Kıbrıs için de benzeri bir durum var... Yazılı protokollerde olmayan ama iyi niyetle bir umudu ifade eden "Kuzey Kıbrıs limanlarından ihracat serbestisi ve kuzey havaalanlarının uçuşa açılması" maddesinin AB tarafından bilinen nedenlerden uygulanamamasına tepki olarak, AB anlaşmasından kaynaklanan ve bir zorunluluk olan bir maddeye (Türkiye limanlarının Kıbrıs Cumhuriyeti gemilerine açılması) ambargo koymak çok doğru olmamıştır. İki konuyu birbiriyle ilşikilendirmek yanlış olduğu gibi, tutarlı da olmamıştır. Çünkü 1984 yılına kadar zaten limanlarımız G. Kıbrıs gemilerine açıktı... Bu konuda direnmek, sadece statükoyu sürdürme amaçlı davranıldığının belirtisi olarak yorumlanabilir.

Özetle, "imkansızı iste, işi yokuşa sür" politikası burada da gündemde...

Son söz

Umarım bu kez yanılırım ve Suriye ültimatomuna bu madde eklenmez: "4. Suriye, kendi halkına karşı uyguladığı baskı ve katliamlara son vermelidir."

Bu baskıyı ve katliamları kaldırmak için çabalamak elbette gereklidir ama bu, başka süreçleri ve başka taktikleri gerektiriyor.

"İmkansızı iste, işi yokuşa sür" politikası, "komşularla sıfır sorun" hedeflerini uzağa atmak anlamına geliyor.


nuhungemisi


24.06.2012

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
25 Haziran 2012 01:36

gokhanyilmaz

Yazar, tespitinde gayet haklı. Türkiye içsel problemleri çözmüş gibi görünerek, komşuların siyasal sağlığı ile ilgilenmektedir. Bu yıllardır süre gelen bir tutumdur. Bu durumun bir diğer alternatif uygulaması ise şöyledir: Komşu olmayan ülkelerden, mutlaka dini/ekonomik yakınlık göstermesi beklenir. Herhangi bir ülke önce kendi sorunlarıyla ilgilenmeli, daha sonra dünya barışına katkı sunmalıdır. Bu, bencillik değil, politika biliminin temel taşıdır.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.