Karanlıktan Aydınlığa - Nina Bencoya

26 Mart 2007 17:51 / 1842 kez okundu!

 

Çok kısa bir süre önce, 15 Şubat günü Hülagu Bulguç’u kaybettik. Hülagu bizim arkadaşımızdı, çağdaşımızdı, 68 kuşağının bir güzel insanıydı. Bizim kuşağın tüm onurunu, inancını, saf coşkularını ve derin acılarını yaşamıştı, son güne kadar. Ve bedeli

Ve yeniden kutsadım hayatı

Yeniden üzüldüm zavallı gururlarımıza

O özenle dokunmuş olduğunu sandığımız, öznel gerçekliklerin sanrılarına

Sözde "seçim" lere

Anlamsız iradelere

Onur zannettiğimiz kibirlere

Yeniden acıdım..



Sence, bence vs.

Şıkkı yok kardeşim hepimiz gideceğiz.

Ve işte kızdığımız, kızmadığımız, seçtiğimiz seçmediğimiz, bir şekilde hayatımıza uğramış herkes vedalaşmaya gelecek bizimle..



Ama bugün buradayız!



Gerçeğin yüzü suyu hürmetine, ölümden daha büyük bir ışık var mı acaba? Yaşam'ın ulaşabileceği, ölümden başka bir ihtimal var mı acaba? Ya da ölüm mutlak mı?



Yine de ölümden daha tek başına, daha kendi adına, daha fazla bir “yalnızlık” ve daha ortak bir gerçeklik var mı?



Peki bu yok oluş'tan daha etkin bir var oluş var mı?

Ya daha güçlü ama bir o kadar da sessiz çığlık?



Ne kalır geriye? Bilmiyorum.



Sözün, sesin bittiği yerde gerçek gerçekleşir..



Ölene, ölüme, ayrılığa, inanıyorsanız kadere vs ağlamak çok kolaydır. Çünkü hüküm kesindir. Oysa yaşarken bol keseden ölüm fermanı verip dururuz seçeneklere, sevgilere, mazilere, geleceklere, ihtimallere en fazla da “an”a. Ertelemenin bedelini idrak etmeden, üstelik zaferler kazandığımızı zannederek!



Ölenin arkasından müthiş bir boşluk ve sessizlik kalır. O kişi için, o kişiden dolayı kendimiz için, yaşam ve anlam adına..



Ölüm kesindir, nettir, berraktır, kararsızlığı, ikilemi yoktur!

Ölüm acısı sahicidir genellikle

Ve pek az tam, pek az samimi şeyden birisidir

En azından başlangıçta..



Bir dolunay gibi parlak, sessiz ve uzakta

Ve ateş gibi sıcak, içe işleyen bir yoğunluk

Buz gibi duru, donuk

Ayna kadar soğuk ve doğrucu Davut

Nasıl bir yalnızlık, saf, hakiki, katışıksız!



Düşünmeye kalkışsan, anlamaya çalışsan, bir hata sinyali gibi,

Hep "Error" verir!



Ve bir yandan, erişilmezlik katına çıkıp gittikçe uzaklaşır, onarabileceklerimiz, pişmanlıklarımız..



Günlük hayata dair her şey, her şey değerini kaybeder kısa bir süre için

Nasıl vazgeçilebiliyormuş işte, gör de düşün gibisine

Biraz da tersinden bak mesela

Ölümden bak yaşama, dolu dizgin..



Nina Bencoya

25 Mart 2007

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.