DOLARIN ATEÞÝ, LÝBERALÝZMÝN HÜZNÜ VE MEÇHUL GELECEK

16 Aðustos 2018 12:57 / 1234 kez okundu!

 

 

Türkiye'de darbe yapmaya kalkýþanlarla ilgili bir kamyon belge göndersen Batý kýlýný dahi kýpýrdatmýyor. Hatta bu belgelerle ilgili seninle hukuki tartýþmaya da girmiyor. Alman bakana basýn toplantýsýnda Fetöcülerle ilgili hukuki bir adým atýlacak mý diye soruluyor. ”Bu Almanya’nýn devlet çýkarlarýný ilgilendiren bir konudur. Cevap vermeyeceðim” anlamýnda birkaç kelime söylüyor. Yani bakan, ben evrensel hukuka pek inanmýyorum, diyor. Oysa çok daha az sýkýntýlý olan Ýspanya meselesinde Katalan lideri hemen iade edebiliyorlar. Bu örnekleri yüze kadar çýkarabiliriz. Siyasette hal böyleyken ekonomi bundan özerk bir alan mýdýr?

 

****

 

DOLARIN ATEÞÝ, LÝBERALÝZMÝN HÜZNÜ VE MEÇHUL GELECEK

 

Kant: “Ýnsanýn yapýlmýþ olduðu eðri odundan dümdüz çýkacak hiçbir þey yontulamaz. Bu yüzden doða bizden tam adaletli bir topluma aklýmýzýn koyduðu kurallarla ancak yaklaþmamýzý isteyebilir. Bu ödev de tüm insan türünün evrensel hukuk ve evrensel yurttaþlýk altýnda tek bir toplum olmaya yönelmesi ödevidir.

 

Bunun özeti þudur: Ýnsan kendinden korkmaktadýr. Dolayýsýyla daha büyük sorunlar çýkmasýn diye kendine bazý görevler yüklemek zorundadýr. Bu, bütün dünyanýn koþulsuz olarak ortak adil bir hukuk kuralýna sahip olmasý misyonudur. Yoksa insan insanýn gözünü çýkaracaktýr. Çünkü insanlýðýn hamurunda fikir var, ön yargý var, çýkar beklentileri var ve bu diðerinin sorunlarýný büyütüyor. Tabii ki diðer yandan insanlýðýn saðduyuyla bunu engelleme çabasý da var.

 

Türkiye’de su götürmez þekilde sorunlar var ama anlamsýz þekilde Batý’nýn önyargýlarýna maruz kalma durumu da var. Mesela, evrensel adil bir hukuk meselesini Kant öncelikle batý için bir görev olarak ortaya koymuþ ama Batý böylesi bir kuralý artýk (AB gibi) sadece kendi iç bünyesi içerisinde kollamaya çalýþmaktadýr.

 

Türkiye'de darbe yapmaya kalkýþanlarla ilgili bir kamyon belge göndersen Batý kýlýný dahi kýpýrdatmýyor. Hatta bu belgelerle ilgili seninle hukuki tartýþmaya da girmiyor. Alman bakana basýn toplantýsýnda Fetöcülerle ilgili hukuki bir adým atýlacak mý diye soruluyor. ”Bu Almanya’nýn devlet çýkarlarýný ilgilendiren bir konudur. Cevap vermeyeceðim” anlamýnda birkaç kelime söylüyor. Yani bakan, ben evrensel hukuka pek inanmýyorum, diyor. Oysa çok daha az sýkýntýlý olan Ýspanya meselesinde Katalan lideri hemen iade edebiliyorlar. Bu örnekleri yüze kadar çýkarabiliriz. Siyasette hal böyleyken ekonomi bundan özerk bir alan mýdýr?

 

Ekonominin içerisinde mutlak ve deðiþmez (dolayýsý ile bilimsel) bir genel doðru olduðunu ýsrar etmenin anlamý da kalmýyor. Çünkü ekonomi fizik bilimi gibi deðildir. Biz liberaller tabiidir ki kapitalizmin rasyonalitesinden bahsedebiliriz. Bu görülüyor da. Ama sadece ekonominin piyasalarý þekillendirdiðine hatta siyaseti de liberalleþtirdiðine dair görüþ fazla naif bir görüþ. Bugün ekonomi, insani trajedinin bir parçasý olmaktan kendisini kurtaramýyor.

 

Antik dönemde her þey trajedi içerisinde deðerlendirilirdi. Sokrates sonrasýnda felsefe ve akli sorgulamalar tragedyanýn yerini almaya baþlamýþtý. Þimdi görünen o ki Sokrates öncesi genel algý daha doðru bir algýymýþ. Ýnsan için hiçbir þey tragedyanýn dýþýnda kalamýyor ve insan mutlaka onun içinde cebelleþmek zorunda kalýyor. Nietzsche bu konuyu iþleyen önemli düþünürlerden birisidir.

 

Geçen gün bir arkadaþýmýz “Hür Düþünceler”de dolarýn artýþýndaki sorunu sadece ekonominin kendi doðasýyla açýklamaya çalýþmýþ ve “kýt olan þey pahalýdýr, çok olan þey ucuzdur” demiþ. Yani diyor ki, “Türkiye’de döviz kýtlýðýndan dolar yükseliyor. Kimsede suç aramayalým.” Bu anlayýþ, insan ve siyaset ve ekonomi ve devlet çýkarlarýna dair çok naif bir anlayýþtýr ve Marksistlerin zorun, gelecek toplumu zorunlu olarak ortaya çýkaracaðýna dair anlatýsýna benziyor. Yani insan bir ölçüde etken deðilmiþ de bilimin zorunlu hali çalýþýyormuþ gibi bir yazý. Oysa unutmayalým ki insanýn kodlarý topluma/ülkelere nüfuz etmiþtir ve dünya iliþkileri hem politik alanda hem de onu belirleyen ekonomik alanda çok daha karmaþýktýr.

 

Kant þöyle demektedir: “Pencereden dýþarý bakýn, görebileceðiniz sadece fenomenler dünyasýdýr. Çimenler, arabalar, gökyüzü, binalar, vesaire. Noumenal dünyayý deðil, sadece fenomenler dünyasýný görebilirsiniz; ancak, noumenal dünya tüm deneyimlerimizin arkasýnda gizlenmektedir. O daha derin bir seviyede var olandýr. O halde, var olanýn bazý yönleri  daima açýk kavrayýþýmýzýn ötesinde olacaktýr.” Bu sadece Türkiye örneðinde deðil diðer ülkeler örneklerinde de açýkça görülüyor.

 

Kamu maliyesi ve diðer rasyolar açýsýndan Türkiye birçok Avrupa ülkesinden çok daha iyi görünümdedir. En sorunlu olduðu alan cari açýktýr. Bu açýdan baktýðýmýzda da dýþ borcunun milli gelirine oranýnda Türkiye, mesela, Ýtalya, Ýspanya, Portekiz, Yunanistan gibi birçok ülkeden iyi durumda. Bu yýl turizm gelirimiz neredeyse geçen yýlýn iki katýna çýkmýþ (32 milyar dolara dayanmýþ). Cari açýðýmýz da geçen yýla göre azalmýþ ama kur artýþý yine de devam ediyor. Bunun sadece ekonomik, doðal, müdahalesiz rasyolarla tanýmlanmasý mümkün müdür?

 

Pazartesi günü Ýþ Bankasý genel müdürü “Türkiye’nin yaþamakta olduðu kur artýþýnýn ekonomik verilerle açýklanmasý mümkün deðildir” dedi. Sonra verileri sýraladý. Bence çok doðru bir saptama yaptý.

 

ABD’nin bir derecelendirme (reyting) kuruluþu, ülkeler için analiz yaptýðýnda onlarýn da önyargýlarý var, bakýþ açýlarý var. Mesela, deðerlendirmeyi yapana somut soralým; neden Ýtalya’nýn notunu düþürmüyorsun da Türkiye’nin notunu düþürüyorsun? Doðal olarak somut bazý (cari açýk gibi) olumsuz veriler sýralanacaktýr. “Ýtalya’da cari açýðýn ulusal gelire oraný daha büyük” derseniz, “Türkiye’de artý siyasi riskler, komþularýnda derin çatýþmalar var” diyeceklerdir. Demek ki deðerlendirilen sadece ekonomik kriterler deðil. Sosyal, siyasal beklentiler de iþin içerisine girmektedir. Bu alan somut bir alan deðil, tersine oldukça soyut bir alandýr. Burada somut veriler artýk iþe yaramýyor. Yani iþin içerisine soyut “veriler” girdiðinde ortaya çýkan puanlamada soyutluk olabilecek bir þeydir.

 

Türkiye’de çok önemli bir sorun yokken önce derecelendirme kuruluþlarý ülke notunu düþürmeye baþladý. Gerekçelerden birisi siyasi riskler olarak belirtildi. Oysa Türkiye’de siyasi risk yoktu. AK Parti’nin seçimlerde kazanmasý ve bunu uzun süredir sürdürmesi istikrar olarak yansýmayý gerektirmez miydi? Japonya’da Liberal Parti 30 yýl iktidarda kaldý. Uluslararasý derecelendirme kuruluþlarý durumu hep siyasi istikrarýn devamý olarak yorumladý ve bunu hep notunu arttýrýcý bir durum olarak deðerlendirdi.

 

Mesela, Yunanistan ve Kýbrýs Rum kesiminin kriz öncesi notlarýna bakalým. Hep iyi. Peki, bu derecelendirme kuruluþlarý nasýl oluyor da batmakta olan bu ülkelere iyi notlar verebiliyor, sonra da bu kuruluþlar hala ayakta kalabiliyorlar? Ya da ABD’de batmakta olan Merrill Lynch ve Lehman Brothers’a verilen pekiyi notlarý nasýl açýklanabilir?

 

Dünya bir kasabanýn ekonomisi gibi çalýþýr. Moral motivasyon bütün ülkeleri bir þekilde etkiler. Söylenti, bir bankayý, bir banka da bir ülkeyi tepetaklak getirebilir. Ve söylenti de soyut bir þeydir. Ýnsan diðeri ile çatýþmaya girdiðinde elinde olan tüm silahlarý, en ayrýntýlarýna kadar kullanmaya yönelik bir varlýktýr. Buna raðmen, bazýlarý ekonomiyi trajedinin içerisinden ayýrýp bir fizik kanunu anlatýr gibi sunabiliyor.

 

Gerçek olan bana göre þöyledir: Genel görünümde piyasalar siyaseti þekillendirir ama siyasal olan da gerek gördüðünde piyasalarý þekillendirir. Bunu petrol meselesinde de görüyoruz. Petrol fiyatlarýný düþürüp çýkararak ABD bir silah olarak zaman zaman kullanýr. Yani siyasi çýkarlar ayný zamanda önemli bir aktördür.

 

Biz liberallerin bir sýkýntýsý var. O da siyasetle ekonomiyi birbirinden ayýrmaya gayret ediyoruz. Böyle olduðunda ekonominin siyaseti de zaman içerisinde doðru þekilde düzenleyeceðini umuyoruz ama bu da mutlak bir doðruluðu içermiyor.

 

Liberalizm, takýntýmýz haline getirilmemelidir. Onu ancak insan halleri ile daha iç içe getirdiðimizde anlaþýlýr kýlabiliriz.

 

Ekonomik özgürlük ve siyasal özgürlük ideali insanýn devasa yapýsý ile çatýþmaktadýr. Bu doða alanýmýzla deðerler alanýmýzýn çatýþmasýdýr ve kolay çözülebilecek bir mesele de deðildir.

 

Daha önce de yazdýðým gibi, aslen doðru olan, gerçekte ise tam olarak var olamayan bir “olmasý gereken” teorisi (liberalizm) pratik hayatla karþýlaþtýðýnda sýk sýk donup kalýyor. Neden öyle olamýyor, neden insan kendisine daha iyi bir ortam hazýrlayamýyor, diye hayýflanýyorum. Eski liberal Amerikan rüyasýný yansýtan filmler aklýma geliyor, hüzünleniyorum.

 

Kapitalizm þu anda alternatifsiz olandýr. Ama bunun rasyonalitesinden bahsederken parantez açmazsak bizler de “genel deðiþmez bir doðru var” fikriyatýna (ideolojisine) saplanmýþ olabiliriz.

 

“Siyasal liberalizm, siyasette genel doðru üzerinde ýsrar etmenin demokrat vatandaþlýk kavramý ile baðdaþmayacaðýný temsil eder.” (J. Rawls)

 

Dolayýsý ile iliþki göründüðü kadar berrak deðildir ve bugün için kapitalizmin alternatifsizliðinden bahsedebiliriz ama doðal ve deðiþtirilemez bir rasyonalitesi olduðundan bahsedemeyiz. Yani, kapitalizm bir fizik bilimi gibi deðerlendirilemez. Çünkü insan fizik kanunlarýna müdahale edemez ama kapitalizmin iþleyiþine çýkarlarý doðrultusunda sürekli müdahale edebilir, nitekim ediyor da.

 

Batý’nýn anlamsýz çýktýlarý yüzünden insanlýk daha loþ bir yere doðru gitmektedir. Tekrar yeni ortaklýklar ve yeni bakýþ açýlarý ortaya çýkabilir. Ekonomik entegrasyon süreci farklý yerlere kayabilir. Liberaller de yeni tartýþmalar açarak gerçeðe daha uygun (muhafazakârlýktan ve sosyal demokrasiden ve varlýðýn yapýsýndan da esinlenmiþ) hibrit görüþler ortaya çýkarma gayretinde olmalýdýrlar. Bana göre, J. P. Sartre’ýn en önemli doðrusu kendi fikrine karþý fikir üretmesinden gelir. Biz de öyle yapmalýyýz. Liberaller de tartýþarak kendi farklýlýklarýný daha belirgin hale getirmelidirler.

 

Düþünüyorum da bazen þerden hayýr da doðabiliyor. Mesela, ABD’nin Türkiye dahil birçok ülkeye yaþattýðý þeylerin belki de ilerde anlayacaðýmýz hayýrlý bir anlamý vardýr. Mesela, bu olgu belki de insanlýðýn tecrübelerine yazýlacak bir þeydir. Muhafazakar/Liberal E. Burke’ün söylediði, “niyette olmayan sonuçlar insanlýðýn karþýlaþtýðý bir þeydir ki, müphem ölçekte deðiþimin baþlatýlmasý halinde, eþyanýn karmaþýklýðý ve giriftliðinden dolayý, hemen hiç þaþmaz bir þekilde, baþlatanýn aklýnda olandan çok daha fazlasý devreye girer ve sonuç beklentilerden çok farklý tezahür edebilir” meselesi neden bugün de iþleyen bir þey olmasýn? ABD’nin çýkarlarý doðrultusunda Dünya Ticaret Örgütü ve demokratik meþruiyet kurallarýna (bir terör örgütüne silah vermesi), BM kararlarýna uymamasý ya da NATO’nun temel anlayýþlarýný hiçe saymasý belki de kendi öngörüsünün ötesinde daha gerçekçi ve daha adil bir dünyanýn doðmasýna neden olacaktýr. Kim bilir?


 

Nihat ÜSTÜN

15.08.2018

 

Son Güncelleme Tarihi: 16 Aðustos 2018 16:59

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.