BU DÜNYANIN DÝREÐÝ YOK, YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR

23 Mayýs 2018 15:30 / 1881 kez okundu!

 

 

15 Temmuz istisna durumunda halk bu sefer beklenmedik biçimde þiddetli bir reaksiyon gösterdi. Ýlk defa tekrarlana tekrarlana katýlaþmýþ bir mekanizmanýn kabuðu halkýn darbesiyle kýrýlmýþtýr.  Bunun önemini Türkiye yýllar sonra demokrasiyi konuþurken çok daha iyi kavrayacaktýr. Dolayýsý ile 15 Temmuz istisnai hali, yaþananlarla hem kendisini hem de tümeli açýklamýþtýr. Ayný zamanda aydýnýmýzýn yüzündeki peçeyi kaldýrmýþtýr.

 

*****

 

BU DÜNYANIN DÝREÐÝ YOK, YOLUN SONU GÖRÜNÜYOR

 

Bir gece uykum kaçtý, saða döndüm, sola döndüm ama yine uyuyamadým. Kalktým, salona gittim, radyoyu açýp biraz müzik dinlemek istedim. Belki müzik dinlerken uyuyabilirdim.

 

Musa Eroðlu dokunaklý sesiyle ve sazýyla çalýp söylüyordu. Bana ne yazdan bahardan / Bana ne borandan kardan / Aþaðýdan yukarýdan / Yolun sonu görünüyor. / Geçtim dünya üzerinden / Ömür bir nefes derinden / Bak feleðin çemberinden / Yolun sonu görünüyor. / Bu dünyanýn direði yok/ Merhameti, yüreði yok / Kýlavuzun gereði yok / Yolun sonu görünüyor. https://www.youtube.com/watch?v=v8g1CH4E3DA )

 

Azýcýk uykum vardý oda gitti. Birden yine siyasala doðru yol aldým. Sanatçýnýn düþüncesindeki hayat, tasavvur ettiði dünyanýn biricik ifadesidir. “O kendine göre bir hayat  tasavvurunda bulunmuþ, bu türküden acaba benim tasavvurum nasýl olabilir?” diye düþündüm.

 

Yahudilere yapýlan inanýlmaz mezalimi düþündüm, sonra bir kýsým Yahudi’nin gücü ele geçirince Filistinlilere yaptýðý zulmü düþündüm. Kýzýlderililere, Kürtlere, Ermenilere, Türklere, Boþnaklara, Cezayirlilere, Afrikalýlara vs.vs.vs….yapýlan zulümleri düþündüm. Gerçekten bu dünyanýn direði yok. Merhameti, yüreði yok. Gücü gücü yetene gidiyoruz. Bir yandan da insanlýk olarak kaderimizden korkuyor, adaletli tek dünya düzeni hedefliyoruz.

 

Yazan ne güzel yazmýþ, “Bu dünyanýn direði yok, yolun sonu görülüyor.”  Ben bu cümleyi üçlü tasavvur ettim. Bilmem sizler nasýl tasavvur edersiniz? Birincisi, sadece yazýldýðý gibi, yolun sonunun görülmesi, trajedide ortaya koyulan kaderin bilinmesidir ve dolayýsý ile onu cesurca bir Anadolu tevekkül ruhu ile karþýlamamýzýn rahatlatýcý yanýna vurgudur. Ýkincisi de tam tersi gibidir. Yani ironi kullanýlarak “yolun sonunun” sona varýlmadan hiç görülemeyeceði ve hayatta tuhaf, tedirgin edici bir belirsizliðin olduðu meselesidir. Üçüncü olarak da “yol” kavramýnýn “doða” anlamýnda kullanýlmýþ olmasý ihtimalidir. Çünkü antik yunanda doða kavramý biliniyordu ama ondan önce eski ahitte doða diye bir kavram yoktu. Bu, felsefi anlaþýlabilirlik ve açýklanabilirlik açýsýndan büyük eksiklikti. O dönemlerde bir varlýðýn karakteristik özelliði (doðasý) anlatýlmak istendiðinde “yol” kavramý kullanýlýrdý. Yazar bu kavramý biliyorsa “yolun sonu görünüyor” cümlesi ile insanýn doðasýna (karakteristik yapýsýna), onun neticede sorunlu yapýsýna vurgu yapmýþ da olabilir. Yani ilgilendiði þey varlýktýr. Belki yazan da ayný þeyleri düþünmüþtür, bilemeyiz. Ama gerçek olan bir þey de sanatçýnýn eserinin daima sanatçýyý aþtýðýnýn bilinmesidir.

 

Bir de “Bak feleðin çemberinden” sözü var. Bizlere “hayatýn tecrübelerine bak”  denerek maziden ders çýkarmamýz öðütlenmektedir. Ki tecrübe, muhafazakarlýðýn en temel ideolojik dayanaðýdýr. Bence “kýlavuzun gereði yok” sonlamasý da oldukça önemli bir anlatýdýr. Ýnsan ideal teoriye (mesela Marks’ýn anlattýðýna) uygun bir varlýk olsa, kýlavuzun gereði de olmazdý. Peygamberlere de, filozoflara da iþ düþmezdi. Dönüp dolaþýp ayný yere geliyoruz. Kant bu konuda þöyle diyor: “Ýnsanýn yapýlmýþ olduðu eðri odundan dümdüz çýkacak hiçbir þey yontulamaz. Bu yüzden doða bizden tam adaletli bir topluma aklýmýzýn koyduðu kurallarla ancak yaklaþmamýzý isteyebilir. Bu ödev de tüm insan türünün evrensel hukuk ve evrensel yurttaþlýk altýnda tek bir toplum olmaya yönelmesi ödevidir.Kant bu kadar temkinli konuþmasýna raðmen yine de naif kalmaktadýr ve bu gün görüyoruz ki o bile Marks’ýnki gibi hayal olmaktadýr. Çünkü maalesef eldeki malzeme düþünüldüðünden daha bozuktur. Ve gittikçe daha da bozulmaktadýr.

 

Siyaset, ideal anlamda bir yanýyla uzlaþmaz kesimlerin bir arada yaþayabilmeleri için ortaya çýkarýlmýþ bir disiplinken, diðer yanýyla siyaseti var eden ölçü, ne yazýktýr ki çýkarlara dayanan dost ve düþman arasýndaki yoðunluk derecesi olmaktadýr.

 

Dünya nasýl adaletli olsun? Dünyanýn direði yok. Modernleþmek de bunu gideremedi. Çünkü modernleþen dünya batýnýn düþüncesine uygun þekilde yapýp ettikleriyle onu da aþýp umursamaz olan ve daima ironi ile konuþan postmodernizme saplanmaktadýr. Bana göre modern dönemin en üretken filozoflarýndan olan T.Eagleton bunu þöyle anlatýr: “Postmodern kültür genellikle deðiþim, hareketlilik, açýk uçluluk, istikrarsýzlýkla birlikte anýlýrken, postmodern teorinin bir kýsmý Sokrates’ten Sartre’a dek her þeyi ayný bezdirici destan içinde dümdüz eder. Yani homojenleþtirici olduðu varsayýlan bir batý tarihi [postmodernizm tarafýndan] zorbaca homojenleþtirilir.” “Postmodernizm yalnýzca modernizmin olumsuz hakikatidir. Modernliðin mitsel tafralarýnýn maskelerinin düþürülmesidir.” “Ýnsanýn postmodernizmin berbat aþýrýlýklarýný sýrf bu yüzden hepten affedesi geliyor.

 

Sorun, kapitalizmin sorunu deðildir aslýnda. Çünkü kapitalizme meydan okuyup onu alaþaðý edemeyeceðimiz bir dönemden geçiyorsak, bu demektir ki kapitalizm de yoktur aslýnda. Sorun, varlýk olarak insandadýr. Leo Strauss’a göre de insan modernde devleþtirilmiþtir. O artýk bir devdir ama kör bir devdir. Büyüdükçe körleþmiþ bir devdir.

 

Bu varsayýmla tekrar dünyanýn pratik hallerine dönersek, bana göre görülen manzara þöyledir. Tüm dünyanýn kaderi ve hukuku, adaleti, beþ ülkenin kararýna ve dolayýsý ile çýkarýna baðlanmýþ bir kere. Rusya katledeceklerini katlediyor. Ýngiltere’nin sözde karþý çýkýþý BM’nin karar mekanizmasýnýn bozukluðu nedeni ile iþe yaramýyor. Sonra katliamý ABD ele alýyor. O da Filistinlileri katlediyor. Bu sefer de diðer ülkelerin çabasý iþe yaramýyor. Ve bu beþ ülke ve dostlarýnýn öldürme, çalma hakký dünya hukuku olarak ortaya çýkýyor. Yani türkünün anlattýðý gibi dünyanýn direði yok. Çýkarlar olduðu sürece de olamayacak. Ýlk defa Recep Tayyip Erdoðan “Dünya beþten büyük” dedi. Bence dünyanýn ana düzenine önemli ilk karþý çýkýþlardan biriydi. Takdir ettim (Ancak bu bütüncül doðruluðun göstergesi midir? Bence tabii ki hayýr). Batýdan hiç ses çýkmadý. Dünya duymazlýktan geldi. O zaman dünyada Kant’ýn ilk defa kavramsal olarak ortaya atýp insanlýða bunu bir görev olarak sunduðu evrensel adalet nasýl yerleþip adil tek dünya düzeni kurulacak? Batýnýn bence böyle bir arzusu yok ama bir inancý var. O da Hobbes’in dediði gibi “insan insanýn kurdudur”  fikriyatýdýr…

 

Bu dünyanýn direðini batý ortaya koymadýkça kim koyacak?

 

Türkiye’de direði düzeltmede eskiden bu yana halkýn, aydýnlardan daha büyük gayret gösterdiðini ve daha olumlu katkýlarda bulunduðunu görüyoruz. Geleceðe giden ayak izsiz yolu aydýnlatabilmek için öncelikle kendimizi bilme gayretinde olalým. Halk bunu bizlerden çok daha iyi yapýyor. Bakýn, 1960’ta aydýnlarýn desteklediði darbe ile kötü bir geri gidiþ olmuþtur. 1971’de yine aydýnlarýn darbe planlarý Türkiye’yi geriletmiþtir. Ve bu istisna dönemlerinde halk sessiz, aydýnlar agresif haldedir ve sular durulduðunda halk yine kendi sezgileriyle (alternatif olmadýðý için) kötünün iyisini (AP) seçmeyi baþarabilmiþtir. AP gerçek bir muhafazakar parti deðildi. Mýþ gibi yapan, aslýnda Kemalist vesayeti savunan bir partiydi. Ama yine de kötünün iyisiydi.1983 seçimlerinde halk, aydýnlara raðmen Özal’ý iktidara getirdi. 15 Temmuz’da da aydýnlarýn sinsi duruþuna raðmen direnen hep halkýn saðduyusudur, sezgisel bilgisidir. Halk dalkavukluðu yapmak istemem ama halkýn meþruiyeti temsil ettiðini de unutmayalým.

 

Tüm bu dönemeçler istisnai durumlarý ortaya çýkarýr. Özellikle 15 Temmuz darbe giriþimi Türkiye’nin bugüne kadar yaþadýðý en önemli istisna durumlarýndan birisiydi. Tehlike, önceki darbelerden çok daha büyüktü. Ýstisna durumu siyasal içerisinde çok önemli yer tutar. Carl Schmitt istisnai durumlar için þöyle diyor: “Ýstisna, normal durumdan daha ilginçtir. Normal olan durum, hiçbir þeyi kanýtlayamaz. Ýstisna her þeyi kanýtlar. Ýstisnada gerçek hayatýn gücü, tekrarlanmaktan katýlaþmýþ mekanizmanýn kabuðunu kýrar. Ýstisna hem tümeli hem de kendisini açýklar.” 15 Temmuz istisna durumunda halk bu sefer beklenmedik biçimde þiddetli bir reaksiyon gösterdi. Ýlk defa tekrarlana tekrarlana katýlaþmýþ bir mekanizmanýn kabuðu halkýn darbesiyle kýrýlmýþtýr. Bunun önemini Türkiye yýllar sonra demokrasiyi konuþurken çok daha iyi kavrayacaktýr. Dolayýsý ile 15 Temmuz istisnai hali, yaþananlarla hem kendisini hem de tümeli açýklamýþtýr. Ayný zamanda aydýnýmýzýn yüzündeki peçeyi kaldýrmýþtýr. Onlarý o gece “Ýzmir marþý söylerken” görürüz. Onlar eski darbelerde ve darbe giriþimlerinde neler yapmýþlarsa yine ayný þeyi yapmýþlardýr. Darbe gerçekleþseydi eminim ki AKP için “yaptýklarýnýn cezasýný çektiler” diyecekken gerçekleþmediðinde de “darbe düzmeceydi” diyeceklerdir. Çünkü aðabeyleri de geçmiþte öyle yaptýlar. 1960 darbesi gerçekleþtiðinde “iþte demokrasi” dediler. 71  darbesinde H.Kývýlcýmlý “ve ordu kýlýcýný attý” demiþti. Postmodern siyaset dediðimiz þey de böyle bir þey. Bu kesimlerde gördüðümüz þey bence þudur; onlarýn “politika felsefesi” adýna bildikleri þeylerin yine “politik kanýlar tarafýndan kuþatýlmýþ olmasýdýr. Her insanda bir ölçüde bu karýþým vardýr. Politik bilgi ile politik kanýnýn karýþým oraný, insanýn tutarlýlýðýný ortaya koyar. Ýnsan politik kanýlarýný (ki tahminler, önyargýlar, inançlar ve zanlar içerir) politika felsefesi ile ne kadar deðiþtirebilirse politik yaþama o kadar hakiki olarak eþlik edebilir. Kemalist kesimlerde bu karýþýmýn kalitesinde düþüklük var. Onlar, siyaset için kanýlarýný ve retoriði tercih ediyorlar.

 

O “göbeðini kaþýyan” olarak gördüðünüz halk, Hobbes’u, Kant’ý, Spinoza’yý bilmez ama sazýný eline alarak derdini yine de anlatýr: Bu dünyanýn direði yok / Merhameti, yüreði yok / Kýlavuzun gereði yok / Yolun sonu görünüyor. / Geçtim dünya üzerinden / Ömür bir nefes derinden / Bak feleðin çemberinden / Yolun sonu görünüyor.

 

Bu türkü için benim tasavvurum da böyle.

 

Not: Bu vesile ile þiirin yazarý Dursun Ali Akýnet’e teþekkür ediyorum.

 

Nihat ÜSTÜN

23.05.2018

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.