Tarih ve mahkûmiyet

03 Aralýk 2012 08:13 / 4204 kez okundu!

 


Bir dünyaya ama iki evrene doðarýz. Birinci evren, kozmik yapýdýr; bu yapýnýn dýþýna çýkamayýz. Tabiatýn üzerine çýkma, ona egemen olma iddiasýna raðmen insan bugün tabiat-içi bir varlýk olmaya devam ediyor. Her þeye raðmen yaþlanmanýn ve ölmenin önüne geçilemedi; insan hâlâ doðan, geliþen, sonra yaþlanýp ölen bir varlýk…

Doðduðumuz ikinci evren ise, ‘tarih’tir; ‘tarih’te yaþanmýþ olanla belirlenmiþ bir gerçekliðe býrakýlýrýz. Bu tabii deðil, sosyal/kültürel evrenimizdir. Hani bazen, “Tarihte hadise þöyle deðil de böyle gerçekleþseydi bugün böyle olacak mýydý?” diye sorulur. Biliriz ki, tarihte olan baþka türlü olsaydý bugün farklý olurdu. Demek ki, kozmik yapý kadar olmasa da, doðduðumuz ikinci evren tarih tarafýndan da belirleniriz. Hayýr, ‘tarihin dýþýna/üstüne çýkamayýz!’ demesek de, kýsmen tarih-içi varlýklarýz. Yani tarih, geçmiþte kalan küt bir þey deðil; bugünü inþa eden bir zemin ve ayný zamanda bugüne bir þekilde sýzar. Tabiat ve tarih tarafýndan yoðrulan, þekillenen bir hayat ve gerçekliðimiz var.

Tarihin ikinci evrenimiz olmasýnda sakýnca yok, bu insanýn/varlýðýn hakikatiyle ilgili bir þey… Þeytanýn insaný ayartmasýyla baþlar tarih. Bu, insanýn varlýða/tarihe çýkmasý anlamýna gelir, zira Âdem öncesine, ‘tarih-dýþý’ deniyor.

Evet, tarih insaný kurar, ama insanýn kurduðu bir tarih de var. Ýnsanýn kurduðu tarih derken, muhayyel bir toplum ve gelecek inþasý adýna ‘uygun’ bir tarihin icadýndan bahsediyoruz. Milliyetçilikler ve ulus devletlerin çoðu inþa ile oluþmuþ böyle ‘uygun’ tarihlerle mümkün olmuþtur.

Olmuþ bir tarihten çok kurgulanmýþ bir tarihle hadise ve kahramanlar üretilir, sonra bu hadise ve kahramanlar dolaþýma sokularak ‘efsane’leþirler. ‘Uygun’ tarihlerin mucitleri devlet olduðundan ‘sopa’yla korunur. Bu tarihin dýþýnda kalýnamaz, vatandaþ buna iman etmek mecburiyetinde býrakýlýr. Devletin ideolojik aygýtlarý haline getirilmiþ okul ve öðretmenler üzerinden hayata sokularak, insanlara giydirilen bir tarih... Ýnþa ile oluþturulmuþ bu ‘uygun’ (yani efsane) tarihe, bir iki kuþak sonra hakikat muamelesi yapýlýr; gayri bir þey söyleyen ‘günahkâr’ olur.

Hayýr, buralarýn yabancýsý olduðu bir halden bahsetmiyoruz; ‘uygun’ bir tarihten geçmiþ zihinleriz. Muhayyel bir gelecek ve ulus adýna inþa olunmuþ bir tarih tasavvuruna maruz kalmýþýz... Bu tasavvurun belirlediði bir mazi ve bir yakýn tarih; ince hesaplarla örülmüþ kimi hadise ve isimler… Bugünün öznesi bir ‘efsane tarih’…

Kozmik yapý ve insanlýk tarihinin dýþýna çýkma imkânýmýz yok; zaman ve mekân-içi bir varlýk oluþumuz da özgürlüðümüze halel getirmiyor. Ýnsanýn, dahasý ideolojik yapýlarýn kurguladýðý ‘efsane tarih’e mahkûmiyet bitiriyor insaný. Ýþte bu tarihin dýþýna çýkýlabilir; kimi merkez veya devletlerin tarihlerinden firar ederek özgür kalýnabilir. Bir ulusun veya merkezin kurgusu tarihlerin ürünü olmaktan çýkýp özgürleþebiliriz. Tarihlerin insaný deðil, insanlarýn tarihi mümkün olabilsin diye…


Nihat DAÐLI

01.12.2012

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.