Hangi Ýzmir? Göçler Þehri Ýzmir, Benim Ýzmirim

05 Ocak 2010 11:28 / 5911 kez okundu!

 


Sabancý Üniversitesi Eðitim Reformu Giriþimi'nden Ýzmir doðumlu Neyyir Berktay, Ýzmir'i son ziyaretini yazýya dökmüþ. Ýzmir'in yaþayan kalbini, o kalbin sönmemiþ ateþini anlatýyor. Ýzmir'den umutlu olmak için çok nedenimiz vardý ama artýk bir baþka nedenimiz de var; Neyyir bundan böyle izmir, Ýzmirlilik ve belki eðitim ile ilgili yazýlarýyla bizimle olacak. Ýþte ilk yazýsý...


Hangi Ýzmir? Göçler Þehri Ýzmir, Benim Ýzmirim

Yýl 2006. ABD’de New York eyaletinde liberal duruþuyla tanýnan küçük ve çok saygýn bir üniversitenin diploma törenindeyiz oðlumla. Kýzým mezun oluyor. Diploma töreni konuk konuþmacýsý, Uluslararasý Af Örgütü Baþkaný. Dönem, oðul Bush yönetiminin, bir yandan Müslüman ülkelerden gelenlere karþý vize duvarlarýný yükseltirken, bir yandan da yasadýþý göçmen giriþini önlemek için Meksika sýnýrýný güçlendirip geçilmez kýlma çalýþmasý içinde olduðu dönem. Ve konuþmacý, bütünüyle kendi ülkelerinde tutunamayan göçmenler tarafýndan kurulan, kýtalarýndan zorla getirilen “göçmenlerin” de emeðiyle yükselen bir ülkenin yeni göçmenlere karþý aldýðý bu tavrý ve bu tavrýn Amerikan kamuoyunda, yani göçmenlerin torunlarýnda bulduðu (en azýndan kýsmî) desteðin ifade ettiði akýlalmaz çifte standardý ve ikiyüzlülüðü hiç de yumuþak olmayan ifadelerle ama son derece soðukkanlý bir þekilde eleþtiriyor.

Yýl 2008. Strasbourg’da bir tartýþma toplantýsý. Norveç’ten gelen katýlýmcý, geçen yüzyýllar boyunca Amerika’ya inanýlmaz boyutlarda göç vermiþ olan ülkesinin þimdi göçmenlere karþý ülke sýnýrlarýný kapatma eðilimini ve bunun Norveç kamuoyunda bulduðu desteði, hemen hemen ayný ifadelerle ve ayný acýyla anlatýyor.

Yýl 2009. Ýzmir’deyim, doðduðum, sevdiðim þehirde. Aile hikâyelerinin peþindeyim. Babamýn dayýsýnýn oðlu ve teyzesinin kýzýyla birlikte, 1800’lerin sonundaki büyük karýþýklýklarda Girit’in önce kýrsalýndan büyük kentine, oradan da Ýzmir’e göç etmiþ kanadýnýn oturduðu mahalleyi, sokaðý, evi arýyoruz. Benim aklýmda sonra da 1800’lerin ikinci yarýsýnýn daha erken yýllarýnda bu defa da baþka karýþýklýklarda Saraybosna’dan göç eden tarafýn izini sürmek de var. Ama bugün, Basmane’nin arka taraflarýnda, Namazgâh’a doðru sokaklarda babamýn dedesi ve eþinin, evlenmemiþ büyük teyzeler, o sýrada evde olan bekâr ve evli evlatlar ve torunlar ile geniþ aile olarak oturduðu evin peþindeyiz. Daracýk ve iniþli-çýkýþlý sokaklarda dolanýyoruz epeyce.

O sýrada Girit göçmenleri hep o mahallelere yerleþmiþ. Türkçe bilmezlermiþ. Âdetleri deðiþikmiþ. Kadýnlarýn giysileri de. Sevecenlikle anlatýlýr Girit kökenliler arasýnda, büyük Giritli göçünden sonra Ýzmir’in yerli ahalisi valiye çýkmýþ þikâyete, hayvanlarýmýza ot býrakmýyorlar diye. Her þeyin bu kadar masum olmadýðýnýn ipuçlarý da inatla baþverir hep iyimser olmaya çalýþan anýlarda. Çocuklarýn okulda ailelerinin Girit kökenli olduðunu saklama çabasý, okul yolunda ‘Giritlisin, saklanma!’ alaylarý… 1919’da Yunan ordularý ilerlerken içerilere kaçanlara bazý kasaba ve þehirlerde yönelen þiddet gösterileri, ‘Yunan tâ oralardan sizi kovalamak için geldi, þimdi peþinizden buraya da gelecek’ diye…

Büyük dedemin celep dükkânýnýn olduðu yeri bulduk önce. Bir ucu Kemeraltý’na baðlanan çarþýnýn giriþine yakýn. Yýkýlmýþ, arkasý otopark olmuþ. Karþýsý, saðý-solu, adlarýnda Mardin, Urfa geçen küçük dükkânlarla, esnaf lokantalarýyla dolu þimdi. Sokak sakinleri arasinda da Afrika kökenliler var, belli ki onlar da bu taraflarda oturuyor.

Epey bir aramadan sonra, evin olduðu sokaðý bulduk. Bu sokaklara Mardinliler yerleþmiþ, belli. Tek katlý, iki katlý, birbirine destek vermiþ evler belli ki bizimkiler geldiðinden beri hemen hiç deðiþmemiþ; bakýmlý, tertemiz, yoksul. Evler, sokaklardaki kadýnlar, çocuklar gülüyor hep.

Evi bulduk... Fotoðraflar çekildi. Çok heyecanlandýk hepimiz. Þimdi büyük dede çýkýp dükkânýna gidecek sanki ak sakalý ve bastonuyla. Ýki katlý, cumbalý, iki kapýlý… Dedemin aranýrken kaldýðý ev burasý mýydý acaba, hani sonunda tanýnmamak için yüzünü-gözünü sararak Basmane Garý’na yürüdüðü, arkasýnda niþanlýsýnýn delikanlý kardeþleri, baþýna bir þey gelecek mi diye… Devriyeyle karþýlaþýnca Rumca konuþarak kurtulduðu…

Burasý sizin eviniz…

Kapýlardan birini çaldýk, açýldý. Evin yeni sahipleri, derdimizi anlatýnca büyük bir tezahüratla karþýlayýp buyur ettiler. Yukarý çýktýk. Ellerimizde telefon, ben amcamla, kuzenim annesiyle konuþa konuþa gezdik, hangisi kimin odasýydý, kim nerede yaþardý… Bütün kapýlar açýktý biz davetsiz misafirlere. Sonra ikram baþladý…ve bitmedi. Mardinliydiler. Önce Adana dolaylarýna gitmiþler, sonra Ýzmir’e gelmiþlerdi. Ev haraptý aldýklarýnda, çok masraf etmiþler, çok uðraþmýþlardý, ama deðmiþti, çok seviyorlardý evi. Ve o kadar belliydi ki o, evin her köþesinde. Deðiþiklikler vardý tabii, eski mutfak açýk taraça olmuþtu, taraçaya açýlan küçük bir odacýk da mutfak. Taraça ve mutfakta büyük telaþ vardý; kýzlardan biri niþanlanmýþ, dünürler topluca yemeðe gelecekmiþ akþam. Muhakkak biz da kalmalýymýþýz yemeðe. E, biz de ailedenmiþiz tabii, deðil mi ki orasý bizim evimizmiþ. Onlar da geniþ aileydi, yengeler, gelinler, delikanlýlar, okul çocuklarý…

Tatlý sohbetin arasýna yine ipuçlarý giriyordu, aksanlarýyla nasýl alay edildiði, kadýnlarýn giysilerinin nasýl aþaðýlandýðý, çocuklarýn kimi zaman okulda yaþadýklarý… Ama hep ayný iyimser duruþla: ‘olur bunlar, anlatýp tadýnýzý kaçýrmayalým þimdi.’ Fotoðraflar çekildi, evin eski sakinlerinin torunlarý ile yeni sakinleri bir arada. Kalkmamýz lâzým dediðimizde gerçekten çok üzüldüler, ‘burasý sizin eviniz, hep gelin, bizi sizsiz býrakmayýn’ diye uðurladýlar. Baba bizi taa aþaðý çarþýya kadar geçirdi, üstelik aþaðýda birimizin unuttuðunu fark ettiðimiz telefonu almak için de bir koþu yukarý çýkýp geldi yine, hep ayný mahçup gülümseyiþle.

Ýzmir’in eski göçmenlerinin çocuklarý yeni göçmenlerinin arasýna karýþtý yine çarþýda. Eski göçmenler, Ýzmir’in ve ülkenin her tarafýna daðýlmýþ, Ýzmirli olmuþlardý, Ýzmir, onlarla Ýzmir’di artýk. Sýra yeni göçmenlerde. Onlar nasýl zenginleþtirecek þehrimi bakalým.

Býrakýlýrlarsa tabii. Býrakýrsak tabii. Biz, yani doðma-büyüme, ezelden beri Ýzmirli olan mavi kanlý beyaz Ýzmirliler ve büyük dedeleri artýk saygýn olmuþ bir bölgeden göç etmiþ 2-3 kuþak Ýzmirliler… Bir zaman, sadece Rumca konuþan, habire tarlalarda ot toplayip piþirip yiyen, Türkçeyi çat-pat konuþmaya giriþtiklerinde çok deðiþik bir þivesi olan, en azýndan bir bölümü varýný-yoðunu geldiði diyarlarda býrakýp gelmiþ, yoksul düþmüþ (amcam, Giritlilerin özellikle ilk göçmen kuþaklarýnda tüberkülozun çok yaygýn olduðunu söyler, yoksulluk ve uyum saðlayamama nedeniyle) göçmenlere de Ýzmir’in ya da Ege’nin Müslüman yerlilerinin þimdiki kadar hayýrhah bakmadýðý anlaþýlýyor. Onlar Müslümandý, ama ayný zamanda gâvurdu.

Þimdi ise, biz de beyazýz. Artýk Giritli veya Boþnak kökenimizle övünebiliriz bile. Artýk biz de aksaný, giyimi, âdetleri farklý olanlar karþý ayrýmcýlýk yapabiliriz. Ve elbette bunun son derece mantýklý gerekçelerini ortaya sereriz, onlar pistir, kabadýr, gürültücüdür, teröristtir, uygar deðildir, çaðdaþ deðildir. Ne yazýk ki hiç yaratýcý deðiliz, bunlarýn neredeyse aynýný yüzyýllar boyu aristokratlar burjuvalara, onlar iþçi ve köylülere, bunlarýn hepsi de farklý ýrk ya da milliyet ya da ülkeden olan ya da göç edenlere söyledi, durdu, hâlâ da söylüyor. Sizin atalarýnýza ne deniyordu sanýyorsunuz?

Ýzmir çok uzun bir zamandýr göç þehri. Öyle oldu, hâlâ öyle, belki de hep öyle olacak. Önemli olan, hangi Ýzmir olacaðý. Yeni gelenlere nasýl davranacaðý. Hangi Ýzmirli olmayý seçeceðimiz yani. Büyük bir kargaþadan çýkýp gelmiþ göçmenlere, gâvuru/terörü/þiddeti buraya getiriyorsunuz diye haykýrýp çocuklarýn da içinde olduðu trenleri/arabalarý taþlayanlardan mý olacaðýz, onlara dostluk elini uzatanlardan mý? Kendimizi ve þehrimizi yangýn yerine çevirenlerden mi olacaðýz, zenginleþtirenlerden mi? Uygarlýðý, çaðdaþlýðý falan geçin bir kalem, insan olacak mýyýz, olmayacak mýyýz? Ne dersiniz, sevgili hemþerilerim? Mardinli yeni hemþerimin, ata evimizin yeni sahibinin gösterdiði yüce gönüllülüðü gösterebilecek miyiz, ‘burasý sizin eviniz, siz ailemizdensiniz’ diyebilecek miyiz?

45 yýl önce ayrýldýðým ama hâlâ özlemle þehrim diye koþtuðum, Çatalkayasýný uzaktan gördüðümde yüreðim oynayan Ýzmirime Ýzmirlinin böylesi yakýþýr.


Neyyir Berktay


-------

Fotoðraf altlarý:

1. Fotoðraf: Bu mahalleler hep göç mahalleleri olmuþ sanki.
2. Fotoðraf: Ýki kapýlý, cumbalý evimizi bulduk.
3. Fotoðraf: Evin eski sakinlerinin torunlarý ile yeni sakinleri bir arada.

-------

Editörün Notu: Bu yazýnýn kýsa bir versiyonu 10 Aralýk 2009 tarihli Yeni Aktüel Dergisi'nde ve ODTÜ mezunlarýnýn dergisi Baraka'da bir bölümüyle yayýnlanmýþtýr.

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Diðer Neyyir BERKTAY Yazýlarý
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.