Meydan buluþmalarý/Meydan demokrasisi

22 Temmuz 2016 21:55 / 1607 kez okundu!

 

 

15 Temmuz 2016 Kara Cuma’sýnda darbeye karþý çýkarken hayatlarýný yitiren, yaralanan sivil, asker ve polis bütün vatandaþlarýmýzý minnetle anarak baþlamak istiyorum. Darbeyle ilgili yorumlar ne olursa olsun tanklarýn önüne çýkan, kurþunlarýn üstüne tekrar tekrar giden, geri çekilmeyen, direnen halk için övgüden baþka söylenecek hiçbir þey olamaz.

Bizim kuþaðýn kliþe haline getirdiði “ömrümüz darbelerle geçti” sözünü artýk tekrar etmeyeceðimizi sanýyordum ama yanýlmýþým, yetmiþ yýllýk ömrüme bir darbe giriþimi daha  girdi, daha kötüsü bunun son olacaðýný söylemeye cesaretim de yok. Ne yazýk ki þimdiki kuþaklarýn da çocuklarýna anlatacaklarý bir darbe deneyleri oldu. Geçmiþ kuþaklar olarak ülkemizin, halkýmýzýn bu kötü talihini deðiþtirememiþ olmaktan dolayý derin bir üzüntü ve sorumluluk duyuyorum. Önleyemediðimiz için hepimiz sorumluyuz. Bugünden tezi yok bu sorumluluk üstüne tekrar ve tekrar düþünmeliyiz. Ancak bir tesellimiz var, bu kez halk sokaða inerek bu darbe giriþiminin akamete uðramasýnda birinci derecede rol oynadý.

Bu yazýyý yazmadaki amacým 15 Temmuz darbe giriþimini analiz etmek deðil. Deðil çünkü saðlýklý analiz için pek çok veriye, bilgiye ihtiyaç var. Henüz tonlarca soru var ortada ve bu sorular kafa karýþýklýklarýna neden oluyor. Geçmiþ darbe deneylerinden çýkarak iyi biliyorum ki bu sýcak ortamda yapýlacak aceleci yorumlar insaný ters köþeye yatýrabilir. Ne var ki sol ve daha geniþ demokrasi güçlerinin geçmiþteki hatalarý tekrarlamalarýndan korktuðum için bu sorumlulukla bu yazýyý yazmaya soyundum; öyle olmasaydý darbe karþýtlýðýmý açýklamýþ olmakla yetinir bu yazý için acele etmez daha da beklerdim.

Tutum almak için her þey belirsiz deðildir, görünenler yeterlidir. Bu darbe giriþiminin gerisinde hangi planlar, hangi eller olursa olsun bu kalkýþma seçimle gelmiþ bir sivil iktidara karþý asker içinden çýkan bir cuntanýn yalnýz planlama aþamasýnda kalmayan bir darbe teþebbüsüdür. Üstelik bu kez halka da kurþun sýkýlmýþ, TBMM bombalanmýþtýr. Bu açýk tablo karþýsýnda darbeye karþý olmak için bin dereden bin su getirmek, hele bakalým demek, darbe giriþimini oyun olarak görmek saçmadýr.

Bu darbe giriþimi elbette demokrasiye karþý yapýlmýþtýr, bunu “ama fakat” demeden söylemek gerekir. “Öncesi demokrasi miydi” sorusu bu momentte anlamsýz bir sorudur, bu baþka bir meseledir. Böyle düþünmek darbeler tarihimizde darbeleri istemeden de olsa davet eden zihniyetin tipik göstergesidir. Bu düþünceler darbeler karþýsýnda tutumsuz kalmayý, seyirci olmayý getirmesi açýsýndan da zararlýdýr.

Otoriter siyasi rejimlerin alternatifi ve panzehiri askeri darbeler deðil sivil demokrasidir. Bir darbenin önlenmiþ oluþuyla da demokrasi otomatikman gelmez kuþkusuz, eðer demokrasi güçlerinin aktif müdahalesi olmazsa bundan sonrasýnýn özgürlükçü bir demokrasi olacaðýnýn da garantisi yoktur. Unutmayalým ki Güneydoðu’da halen süren bir yangýn vardýr. Bu yara kanýyorken zaten özgürlükçü bir demokrasinin mümkün olmadýðýný, doðuda savaþ varsa batýda demokrasinin mümkün olamayacaðýný darbe giriþimi öncesinden de bilmekteyiz.   

Kýsacasý þu anda halen gri alandayýz.

Darbe haberini önce telefonla bir dostumdan aldým, TV’yi aç diyordu, açtýk. Bir yandan geliþmeleri can sýkýntýsý ve bezginlik duygularýyla izlerken öte yandan aklým sol ve daha geniþ demokrasi çevrelerinin nasýl bir tutum alacaðý sorusundaydý. AKP ve Tayyip Erdoðan karþýtlýðýnýn darbeye karþý tutum almada kafa karýþtýrýcý, engelleyici olmasý ihtimali nedeniyle kaygýlýydým. Eski hatalarýn tekrarlanmasýndan çekiniyordum. Çok dar bir çevre içinde de olsa telefonla eðilim almak istedim. Korkulan oluyordu, ilkesel olarak darbeye karþý olunsa da bu darbe giriþimi karþýsýnda aktif tutum almak konusunda tereddütler vardý.

Üstelik bu kez farklý bir tablo vardý karþýmýzda darbe giriþiminin karþýsýna halk dikilmiþti. Cumhurbaþkaný’nýn çaðrýsý üstüne sokaklara inmiþlerdi. Böyle bir durumda darbeye ilkesel karþýtlýk açýklamalarý da yetersizdi, aktif karþý koyuþ için darbeye karþý olan herkesin sokaklara inmesi gerekirdi.

Burada tek tek bireysel tutumlardan, kahramanlýktan söz etmiyorum, sokaða inmek için örgütlü çevrelerin çaðrýlarýndan ve çevreler olarak kitlesel katýlýmlardan söz ediyorum. Ýlk anlarda sokaða dökülen kalabalýklar açýk ki kendiliðinden deðildi. Bu durumun ve TV’de gözlediðimiz IÞÝD vari görüntülerin sokaða inmede caydýrýcý etkiler yaratmýþ olduðu düþünülebilir. Fakat daha sonraki zamanlarda bu görüntü deðiþmeye baþladý artýk kendiliðinden kalabalýklar meydanlarý doldurdu. 

Darbe giriþimini izleyen Cumartesi günü ise çok iç rahatlatýcý bir geliþme oldu, TBMM’deki diðer partiler de,  CHP, HDP, MHP tek tek darbeye karþý olduklarýný açýkladýlar. Dahasý da geldi bu partiler darbe karþýtý ortak bildiri çýkardýlar. Ýþte kanýmca en önemli fýrsat bundan sonrasý içindi, bu ortak bildiri ayný zamanda insanlarý ortak biçimde meydanlara çaðýrmýþ olsaydý muazzam bir olay gerçekleþmiþ olacak, deðiþik nedenlerle sokaktan uzak duran çevrelerin tutumlarý da deðiþecekti. Aþaðýda anlatacaðým biçimde bu olayýn çok daha geniþ ve verimli sonuçlarý olacak ve çok renkli bir meydan demokrasisiyle karþýlaþabilecektik. Meydan buluþmasý için yapýlacak ortak çaðrý provokasyonlarý da en aza indirebilirdi.  

Bu fýrsat henüz yok olmuþ deðildir aksine deðineceðim nedenlerle çok renkli meydan demokrasisi için çoðulcu meydan buluþmalarýný gerçekleþtirebilmek, meydanlarda CHP’li, HDP’li, deðiþik sol çevreler, Yeþiller, liberaller, çevreciler, sade demokratlar gibi sol ve daha geniþ demokrasi çevrelerinin kendi kitlelerine yapacaklarý çaðrýlarla veya ortak bir çaðrýyla meydanlardaki topluluklarýn renklerini çoðaltmak mümkündür.

Esasen dört partinin ortak açýklamasýndan sonra meydanlara farklý renkte, sol, sosyal demokrat, Kürt çevrelerden de katýlýmlar olduðunu öðrendik ama bu daha çok bireysel katýlýmlar düzeyindeydi.

Tehlike geçmemiþtir, hükümetten gelen açýklamalar da bu yöndedir. Bu açýklamalarýn arkasýnda baþka niyetler aranabilir ama bu açýklamalarý ciddiye almak bir þey kaybettirmez bize, meydanlarda kitlesel güç oluþturmak yalnýzca demokrasinin korunmasýna yarayacaktýr.

Dahasý meydanlardan bakarak karþýmýzda hem bir tehlike hem bir fýrsat olduðunu görüyorum. Meydanlarýn çoðulcu buluþmalarla renklenmesi tehlikenin fýrsata dönüþtürülebilmesi için elzemdir.

Tehlike dediðim þey pek çok insanýn aklýna gelendir. Meydanlar eðer yalnýzca AKP, MHP ve çeþitli dini çevrelerin etkinliðine terk edilirse bundan sonraki siyasi geliþmelerde bu çevrelerin siyasi hegemonyasý kurulur veya zaten varolan bu tehlike daha da güçlenmiþ olur. Bu kaygýyla meydanlarda olan biteni kendi dar imkânlarýmla izlemeye, bilgilenmeye çalýþýyorum. Beni siyasi geliþmelerden çok  halk topluluklarý içindeki geliþmeler ilgilendiriyor, Arap baharýndaki geliþmeleri izlerken de asýl dikkat verdiðim nokta buydu.

Halkýn tanklara, kurþunlara, toplara çýplak vücutla karþý çýkarak gösterdiði unutulmaz direniþten sonra klasik söylemle hiçbir þey eskisi gibi olmayacaktýr. Bundan böyle halkýn gücünün yalnýz sandýk olmadýðý akýllara hep gelecektir. Darbenin baþarýsýz kalmasýnda birinci derecede rol oynayan kitlesel direniþin halka da müthiþ bir özgüven kazandýrdýðý görülüyor.

Ýþte bu nokta hem bugünler hem gelecek için çok önemli. Özgüven kötü deðildir, ancak bu kitlesel özgüven farklý kanallara akabilir, akýtýlabilir. Demokrasiye, özgürlüklere kanalize olabileceði  gibi hamaset nutuklarýyla bambaþka kanallara da yönlendirilebilir.

Ufak da olsa yer yer aþýrý dinci, aþýrý milliyetçi gruplarýn laik, seküler çevrelere karþý örneðin içki içenlere, provokatif giriþimler yaptýklarý haberleri geliyor. Bu tür olaylarý darbe giriþimi öncesinde de plakçý baskýnýnda olduðu gibi görmüþtük, þimdi ortaya çýkan kitlesel özgüvenin bu tür aþýrý dinci, aþýrý milliyetçi çevreleri özendirici olma olasýlýðý hiç de az deðildir. Bu tür aþýrý gösterilerin AKP tabanýnda da rahatsýzlýk yarattýðý, bir çok yerde bu provokatif eylemlere müdahale ettikleri yönünde bilgiler de var.

Bu yönlü tehlikelerin önlenmesinin en etkin yolu sokaklarýn, meydanlarýn renklenmesi, çoðulculaþmasýdýr. Halkýn direniþiyle ortaya çýkan kitlesel özgüvenin demokrasinin yeniden inþasý arkasýna toplanmasý için meydanlarýn acilen çoðulcu renklere bürünmesi gerekir.

AKP-MHP  dýþýndaki diðer siyasi partilerin, sivil toplum kuruluþlarýnýn darbe giriþimine karþý ayrý ayrý kitlesel gösteriler yapmasý önemsiz deðildir ama benim Meydan demokrasisi, meydan buluþmasý dediðim þeyin karþýlýðý bu deðildir.

Önce tarihsel fýrsat dediðim olguyu açmaya çalýþayým.

Kutuplaþma kýrýlabilir:

Türkiye AKP iktidarýnýn ikinci döneminden yani 2011 den darbe öncesine dek kutuplaþtýrýcý otoriter bir yönetim ortaya koydu.  15 Temmuz darbe giriþiminin nedenlerini  bu kutuplaþmanýn dýþýnda görmek olanaksýz. Bu nedenle bu darbe giriþiminin mayalanmasýnda  kuþkusuz AKP iktidarýnýn çok ciddi sorumluluðu vardýr. Tayyip Erdoðan baþta olmak üzere hükümetin dik duruþlarýna saygý duymakla birlikte bu sorumluluklarýný da hatýrlatmak gerekiyor.

Darbeler tarihimize baktýðýmýzda darbelerin hep toplumsal/siyasal kutuplaþmanýn tepe yaptýðý noktalarda gündeme düþtüðünü görüyoruz. O nedenle de her darbede darbecilerin demagojik barýþ ve huzuru saðlama söylemleri baþ yeri tutar. Oysa aksine  her darbe, geride yeni kutuplaþmalarýn tohumunu býrakmýþtýr. Darbeler tarihimizden bu dersi çýkarýyorsak darbe giriþimlerine karþý ilk iþ bu kutuplaþmayý kýrmak olmalýydý/olmalýdýr. 

Ayrýca toplumsal/siyasal kutuplaþmalarýn otoriter siyasetleri güçlendirdiði demokratik muhalefeti zayýflattýðý da yine deneylerle sabittir.

12 Eylül darbesinin hemen baþlarýnda olmasa da ilerleyen yýllarda toplumsal barýþ ve toplumsal uzlaþý eðilimlerinin ortaya çýktýðýný görmüþtük. Kendimiz de sol olarak bu çabanýn içinde olmuþtuk. Toplumun farklý kesimleri bir araya gelebiliyorlardý. Bu yönde azýmsanmayacak deney birikimi vardýr. AKP’nin ilk yýllarýnda da, parti kapatma giriþimlerine, e-muhtýraya karþý sivil demokrasiyi savunma temelinde böylesi uzlaþý ortamlarý oluþmuþtu.

Fakat o yýllarda özellikle sol içinde, örneðin 28 Þubat post modern darbesine karþý tutumda açýkça görüldüðü gibi bir akýl karýþýklýðý vardý. “Ne Refah Yol ne Hazýr Ol” sloganýyla sembolleþen bu tutumlarý eleþtirmiþ, bu tutumun darbecilerin iþine yarayacaðýný, seçimle gelmiþ bir hükümete, o hükümete karþý bile olsak- ki ben de karþýydým, o tarihler baþka bir dizi olumsuzluklarýn yaný sýra özellikle Güneydoðu’da 17 bin faili meçhul cinayetlerin yaþandýðý zamanlardý-eðer siyaset dýþý yollarla demokrasi dýþý bir müdahale varsa  o noktada “amasýz fakatsýz” karþý durmak gerektiðini pek çok kez yazmýþ ve söylemiþtim.

Bunlarý þunun için söylüyorum; demokrasiyi koruyup derinleþtirmek için vereceðimiz mücadelenin yolu steril bir yol deðildir, karþý olduðumuz, benimsemediðimiz, eleþtirdiðimiz tutumlarla da birlikte yürümeyi öðrenmek zorundayýz. Ýþte bir kez daha sol ve daha geniþ demokrasi güçleri olarak böyle bir sýnavla ve çok çetin bir sýnavla karþý karþýyayýz. “Karþý olduðum siyasetin yanýnda görünürsem onu güçlendiririm” tarzýnda kýsýr bakýþý hiç deðilse bu darbe tehlikesi karþýsýnda terk etmek gerek.

Ýþte bu nedenle dört partinin darbeye karþý ortak tutum almalarýný son derece önemli tarihi bir adým olarak gördüm. Eðer çok renkli meydan buluþmalarý izleyen günlerde gerçekleþmiþ olsaydý yalnýz darbecileri caydýrýcý olmanýn ötesinde, kutuplaþmanýn da beli kýrýlmýþ olacak ve darbe giriþimi sonrasý demokrasimizin yeniden inþasýnda demokratik muhalefet olarak çok etkili bir konum da kazanýlmýþ olacaktý.

Benim tarihi fýrsat dediðim budur.  

Toplumun farklý kesimlerinin meydan buluþmasýyla ortaya çýkaracaðý kitlesel enerji haklý olarak çok þikâyet ettiðimiz iktidarýn dayandýðý, otoriterleþmeyi besleyen  “çoðunlukçu iklimi” gevþetebilir, darbe giriþimi sonrasý demokrasimizin yeniden inþasýnda daha ilk adýmda “çoðulculuðun” da kapýsýný aralayabilirdi. Böylece içi boþ birlik, beraberlik, kardeþlik hamasi söylemlerinin yerini somut bir kitle tabanýna ve onlarýn somut taleplerine dayanan özgürlükçü toplumsal uzlaþý söylemleri alabilirdi. Ayný olmasa bile Mýsýr’da Tahrir meydanýnda, Tunus’ta  benzer tablolar ortaya çýkmýþtý.

Gördük. Meclis bombalanýrken farklý partilerden millet vekilleri birlikte dik durdular, Meclis salonunu terk etmediler. Bir bakýma kader ortaklýðý yaptýlar. Meydan kavramýný hem gerçek anlamda hem metafor olarak kullanýyorum, bu anlamda Meclis de meydan olmuþtu. O meydanda farklý siyasetlerden milletvekilleri bir bakýma kader ortaklýðý yaptýlar. Denebilir ki ortak bildirinin çýkmasýnda bu kader birliði de etkili olmuþtur. Parlamenter demokratik sistem hem kendini korudu hem demokrasiye sahip çýktý. Farklýlýklara raðmen TBMM’de oluþan bu çoðulcu atmosferi bundan böyle korumaya özen göstermek gerek.

Her partinin eþit katýlýmýyla 15 Temmuz darbesini araþtýrma komisyonu kurulmasý gerçekleþtirilirse bu yönde önemli bir adým olur. Darbe üstüne sürüp giden spekülasyonlarýn aydýnlatýlabilmesi için de ortak araþtýrma komisyonu çok gereklidir.

Darbeye giriþenler kimlerdi, nasýl hazýrlandýlar, Cumhurbaþkaný’nýn, Genelkurmay baþkanýnýn burnu dibine kadar nasýl sokulabildiler, Gülen cemaati gerçekten de bu denli güçlü müydü, ana omurgasýnýn bu cemaat olduðu artýk belirgin olmasýna karþýn bu darbe giriþimi baþka hangi çevrelerle ittifak içinde gerçekleþti, bir dýþ parmak var mý, özellikle darbe istihbaratý alýndýktan sonra Ýncirlik NATO üssünde neler oldu, istihbarat zaafý nasýl doðdu gibi bir dizi soruyu vatandaþlar olarak bizler aydýnlatamayýz.

Ayrýca TBMM,hukuk düzenimizin zaten çözüldüðü þimdi de altüst olduðu, yargýnýn boþaldýðý durumda genel gidiþatý  kontrol altýnda tutmalý ayný zamanda   darbecileri tasfiye sürecinin ve darbecilerin gözaltý, tutuklama, sorgulanma süreçlerinin de hukuk içinde, insan haklarýnýn korunarak sürmesi için yakýn takipçi ve denetleyicisi olabilmeli. Geçmiþten bakarak söyleyebiliriz ki bu konuda yapýlacak hoyratça iþlemler, medyada servis edilen görüntüler, 15 Temmuz’un artçý þoklarýný kolaylaþtýracaðý gibi gelecek için yeni nefret tohumlarý  da eker.

Darbecilere kuþkusuz aðýr cezalar verilecektir, verilmelidir ama idam cezalarýný yeniden gündeme getirmek hiç de gerekli deðildir, kaldý ki sýrf meydanlarda dile gelmiþ olmasý insan haklarýný ilgilendiren bu konuya meþruiyet saðlamaz. Diyanet’in ölen darbecilerin cenazeleri için almýþ olduðu karar da nereden baksanýz yakýþýksýz bir karardýr. Ýslami umdelere uygun olduðu da söylenemez. Allah adýna hüküm veriyorsunuz, olacak iþ mi bu?

TBMM içinde uç verecek çoðunlukçu deðil çoðulcu atmosfer þimdilik uzak gibi görünse de Güneydoðu’da süren yangýný söndürmeye dönük toplumsal barýþ kapýlarýnýn tekrar açýlmasýna hizmet edebileceði ihtimali de göz ardý edilmemeli.

Hâlâ mümkündür;

Çok renkli meydan buluþmalarý için hâlâ geç deðildir. Ancak daha da gecikilmemelidir, yukarýdan beri deðindiðim toplumsal uzlaþý iklimi daðýlmadan bu tarihi adým atýlmalýdýr. Bu görev en önce siyasi partilere ve örgütlü çevrelere, sivil toplum kuruluþlarýna, medyaya düþüyor.

Bu ortak buluþmalarýn önündeki tek engel psikolojiktir, ideolojik önyargýlarýn beslediði bir psikolojik engel. AKP’nin, Tayyip Erdoðan’ýn her yaptýðý doðrudur diyen gözü kapalý militan AKP yandaþlýðý ile öte uçta duran ne yapsalar yanlýþtýr diyen yine gözü kapalý militan AKP karþýtlýðýdýr engel.  Bu engel, bu darbe giriþimiyle ülke olarak nasýl bir uçurumun kenarýndan döndüðümüzü önyargýsýz biçimde görmekle aþýlabilir. Suriye veya Irak olmaya bir adým kalmýþtý.

“Bu darbe giriþiminin bastýrýlmýþ olmasýyla AKP iktidarýnýn ve özellikle Tayyip Erdoðan’ýn prestiji ve gücü hayli artmýþtýr, bu güce dayanarak otoriter bir rejimi kurumlaþtýrmaya gidebilirler.”  Bu kaygý hayli yaygýn þu sýralar. Darbe giriþimini temizleme nedeniyle giriþilen olaðanüstü geniþ gözaltý ve tutuklamalar, çok sayýda memurun açýða alýnmasý haklý olarak bu kaygýlarý daha da güçlendiriyor.

Bu endiþeyi yersiz görmek mümkün deðil, fakat ortada koç baþý gibi bir soru var: Bu darbe giriþimine karþý pasif, gözlemci durumunda kalýnýrsa, bildirilerle yetinilip  meydanlardan uzak durulursa sözü edilen bu tehlike yok mu olacaktýr veya bu tehlike daha da artmayacak mýdýr?  “Acaba AKP iktidarý, Tayyip Erdoðan darbe sonrasý bu fýrsatý ne yönde kullanacak” sorusuyla beklemede kalmak da zaten tercih hakkýný onlara býrakmak anlamýna gelmez mi?

Oysa darbeye karþý ilkesel düzeyde kalmayan amasýz aktif karþý duruþ, AKP çevreleriyle birlikte tepki koyuþ  bu iktidarla ilgili eleþtirilerimizi geri çekmek anlamý taþýmaz. Otoriterleþme eðimleri karþýsýnda susacaðýmýz anlamýna da gelmez. Mesele þu ki, darbe giriþiminin yaratmýþ olduðu herkesin ötekinin ne dediðine kulak verme hassasiyeti  bu tür kaygýlarla heba edilmemelidir. Darbeciler Tayyip Erdoðan’ý, AKP’yi hedeflemiþlerdir ama geçmiþ deneylerden biliyoruz ki baþarýlý olsalardý hedefte yalnýzca AKP çevresi olmayacaktý, dolayýsýyla bugünlerdeki kader ortaklýðý duygusu önemlidir.

Öte yandan, yine basýndan izlediðim kadarýyla AKP çevrelerinde de bir muhasebe ihtiyacý henüz zayýf da olsa uç veriyor. Hamaset nutuklarý bittiðinde bunlarý göreceðiz sanýrým. Onlarýn içinde de bu kutuplaþtýrma politikasýnýn kendilerini nasýl bir tehlikeye attýðýný görenler artýyor. Dahasý bu cuntanýn darbe giriþiminde çok ciddi bir istihbarat zafiyeti olduðu artýk kendilerince de dile getirilmekte. Cuma saat 16’da bu giriþimi MÝT’in haber aldýðý söyleniyor, ama Boðaziçi köprüsüne darbeciler saat 21’de çýkýyor. Bu istihbarat zafiyeti doðruysa AKP çevreleri þapkayý öne koyup düþünmeliler. Ýktidarda en güçlü olduklarý bir sýrada istihbaratsýz kalmýþlarsa yarýn yine ayný duruma düþmeyeceklerinin garantisi yoktur. Güvenlikçi politikalara güvenerek iktidarlarýnýn geleceðini garanti altýna alamazlar. Daha çok demokrasiye en önce onlarýn ihtiyacý olacak, bunu görmeye baþladýklarýný sanýyorum.  

AKP çevreleri  bu darbe giriþiminden ders çýkararak çoðulcu sosyal ve siyasal zeminin, muhalefetin, özgür medyanýn demokrasi için önemini hiç deðilse þimdi kavramalýlar.  AKP çevreleri görmeliler ki, eðer darbe giriþiminin bastýrýlmýþ olmasýnýn getirdiði fýrsatý bencilce salt kendi iktidarlarý için kullanýrlar ve tüm muhalefeti sindirme yoluna giderlerse yeni darbeleri tetiklemeleri iþten bile olmaz. Hem de uzak olmayan bir gelecekte. Bu kez bugünkü darbecilerle o darbecileri etkisiz hale getiren silahlý güçlerin birleþmemeleri için dua etmekten baþka yapabilecekleri bir þey kalmaz.  AKP’nin böyle bir muhasebe yapma olasýlýðý hiç yok deðildir, geleceklerini ilgilendiriyor zira.  Yeter ki, her eleþtiriye kulak týkayan keskin AKP yandaþlýðý aþýlsýn.

Demem o ki, darbe giriþimi sonrasýnda daha bugünden baþlayarak her çevre siyasi duruþunu, dilini, jargonunu hiç deðiþtirmezse, sanki darbe giriþimi bizde deðil de Patagonya’da olmuþçasýna  kaldýðýmýz yerden devam edeceksek iþimiz Allah’a kaldý demektir.

Ýlk günlerdeki görüntüler bizleri sindirmemeli. Evet, Erdoðan güçlendi ama görmek gerekir ki onun manevra alaný sanýldýðý gibi çok geniþlemiþ de deðildir. Bunca geniþ tutuklamalardan sonra bundan böyle her muhalif kesime Cemaatçi diye yüklenemeyecektir. Zaten bunca subay ve memurun hepsinin Cemaatçi olduðu iddiasý daha þimdiden kimseye pek de inandýrýcý gelmiyor. Ortalýk durulunca AKP iktidarýnýn çok istese de bu fýrsatý gönlünce kendi çýkarý için kullanamayacaðýný göreceðiz. Yeter ki demokrasi güçleri ilk günlerin havasýna kapýlýp küçük düþünmesinler, kendi dar kabuklarý içine çekilmesinler. 

Etkili demokratik muhalefet yoksa: 

Cumhuriyet mitinglerini tetikleyen psikoloji 15 Temmuz darbe giriþiminin de üstüne oturduðu psikolojidir. “Bu iktidar seçim yoluyla gitmez” düþüncesine dayanan öðrenilmiþ çaresizlik psikolojisi darbe kültürümüzün gerisinde yatan, darbelere zemin hazýrlayan yaygýn psikolojik haldir. Böyle düþünüp böyle duyanlarýn çaresizlik içinde tek umutlarý “zinde güçler” olageldi, böylece vesayet ideolojisi içselleþti.

Ama þimdi, bu cuntanýn darbe giriþiminin yenilgisiyle birlikte deniz bitmiþtir. En azýndan uzun bir zaman dilimi için zinde güçlere umut besleyenleri görmeyeceðiz etrafta. Perçem  öne düþmüþtür. Sivil siyaset yoluyla ne yapýlabilecekse o yapýlacaktýr, baþka yol yoktur.

Tarihimizden gelen çok yalýn bir ders ortadadýr: Etkili bir demokratik muhalefet yoksa bizim gibi ülkelerde darbeler kaçýnýlmaz olur. Yalnýz darbelerin engellenmesi  deðil mevcut iktidarlarýn otoriterleþmesinin önündeki engel de yine etkili bir demokratik muhalefetin varlýðýdýr.

Haziran ve Kasým seçimleri öncesi, tarihi köklerine de inerek bizdeki muhalefet sorununa dikkat çeken yazýlar yazmýþtým. Solun tarihinde” iktidarý en kestirme yoldan nasýl alýrýz” sorusunun çok sorulduðunu ama “demokratik muhalefeti nasýl inþa ederiz” sorusunun hemen hiç sorulmadýðýný söylemiþtim. Altýný çizmek istiyorum ki, o yazýlarýmda yalnýzca, iktidarýn yaptýðý iyi þeyleri desteklemek, kötü þeylere karþý çýkmaktan ibaret sýradan muhalefetten deðil, radikal demokratik bir muhalefeti inþa etmekten söz etmiþtim. Böyle bir muhalefeti tarihsel bir bakýþ ile inþa edebileceðimizi vurgulamýþtým.

Bu perspektiften bakarak sol ve daha geniþ demokrasi güçleri, darbe giriþimi sonrasý bugünlerde bu iktidardan nasýl kurtulunur sorusunu en baþa almadan, o soruya takýlýp kalmadan, önce yapýlacak iþler var deyip, kollarý sývayýp etkili bir demokratik muhalefeti adým adým nasýl inþa ederiz sorusunu düþünmeye bugünden tezi yok baþlamalýdýrlar.

Bunun ilk adýmý, þikayetçi olduðumuz çoðunlukçu iklimi çoðulculuða çevirebilmek için, toplumsal bir uzlaþý yaratmak hedefiyle evlerde, mahallelerde, sokaklarda, meydanlarda farklýlýklarýmýzla bir arada AKP tabaný ile, muhafazakar vatandaþlarla, bizden farklý düþünenlerle ortak buluþmalar gerçekleþtirmek olabilir.  Darbeye karþý olma ve demokrasi hedefi bunun için yeterli ortak zemindir. Bu durum olaðanüstü bir fýrsattýr, bu kez belki de demokrasiyi tabandan baþlayarak inþa etme þansýný yakalamýþ olabiliriz.

Baþkaca bir yolumuz da yok, toplumun yüzde ellisi bir tarafta yüzde ellisi öbür tarafta, peki ne olacak? Bir taraf ötekini yok edemez, sabun yapamaz. Zinde güçler hayalleri de bitti. Farklýlýklarýn, özgürlüklerin korunmasý temelinde toplumsal barýþ ve toplumsal uzlaþý tek çaremizdir, tek yol budur, tek yol çoðulcu demokrasidir. Ama demokrasi isteyenler bu taleplerini ötekilere sýrtlarýný dönerek, yalnýzca kendi mahallelerinde dillendirerek deðil onlarla yüz yüze gelerek, yüzleþerek yapmayý becerebilmeliler artýk. Kolay deðil ama büyük düþünebilirsek imkânsýz da deðil.

Özetle;  Koþullarýn kendiliðinden iyileþmesini beklemek, twitlerle, bildirilerle yetinmek, kendi kabuðumuza çekilmek yerine koþullarý iyileþtirmek için büyük düþünerek ama küçük adýmlarla hemen kendi çevremizden baþlayarak, kutuplaþmayý kýrmayý hedefleyen etkili bir demokratik muhalefetin inþasý iþine soyunmak gerek.

Darbe giriþimini önlemekle Türkiye bir uçurumdan döndü ama uçurum hâlâ önümüzde duruyor, ekonomiden siyasete dek büyük belirsizlikler içindeyiz, gri alandayýz.

O nedenle demokratik muhalefeti yeniden inþa çabasýný, darbe sonrasý demokrasimizin, hukuk devletinin yeniden inþasý süreci içinde olarak gerçekleþtirmek, aktif rol alarak, ülkemizin yaralarýnýn sarýlmasýna katýlarak gerçekleþtirmek meselenin püf noktasýdýr.

Unutmayalým; Tarlada izi olmayanýn hasatta yüzü olmaz.

 

Not: Bu yazýyý bitirdiðim sýrada OHAL ilâný geldi, geçmiþte yalnýz Güneydoðu için böyle bir uygulama yapýlmýþtý ve çok kötü anýlara sahibiz; O nedenle þimdi bütün ülke çapýnda ilân edilen OHAL’in hem bizlerde hem batý kamuoyunda kaygý yaratmamasý mümkün deðil. Bu karar da sol ve daha geniþ etkili bir demokratik muhalefetin ne denli zorunlu olduðunu gösteriyor.

 

Nabi YAÐCI

22.07.2016

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.