Ege'nin ulusal tarihi yazýlabilir mi?

30 Mayýs 2009 13:31 / 1912 kez okundu!

 


"Anadolu düþüncesi, kültürü, felsefesine ilgim arttýðýnda ayný zamanda saklý tarihi de keþfetmeye baþlamýþtým. Her günkü yaþamýyla hayatý ilmik ilmik ören gerçek insanýn yaþamýnýn tarihi, yazýlmayan tarih."

***

Bu soruyu aklýma düþüren sevgili Herkül Milas olmuþtu. Gömeç’in tarihi üstüne yapýlan bir sempozyumda karþýlaþmýþ, kýsa da olsa sohbet imkâný bulmuþtum. Harika bir sunum yapmýþtý o sempozyumda. Ýþte o konuþmadan sonra aklýmýn çengeline asýlmýþtý bu soru.

Anadolu düþüncesi, kültürü, felsefesine ilgim arttýðýnda ayný zamanda saklý tarihi de keþfetmeye baþlamýþtým. Her günkü yaþamýyla hayatý ilmik ilmik ören gerçek insanýn yaþamýnýn tarihi, yazýlmayan tarih.

Bu güçlü akýntýnýn beni Ege kýyýlarýna, Homeros’un, Büyük Ýskender’in diyarlarýnýn gerçek tarihine sürüklemesi kaçýnýlmazdý. Böylece “Büyük Mübadele’nin” saklý tarihine vardým. Ne iyi ki, Ege’nin iki yakasýnda da insanlar boþ durmamýþlar, dedelerinin, ninelerinin tarihlerini yok olmaktan kurtarmýþlar. Bunun için dernekler, vakýflar kurmuþlar, bolca sözlü tarih yapmýþlar.

Þu anda Türkiye’de Lozan Mübadilleri ile ilgili zengin bir bibliyografya var. Her þeyden önce Lozan Mübadilleri Vakfý var. 25 Haziran 2001’de resmen kurulmuþ. Kuruluþ hikâyesi de çok güzel. Beþ genç ikinci kuþak mübadil biraraya geliyor ve “Büyük Mübadele Çocuklarý Çaðrýsý” yapýyorlar. Çaðrýda amaçlarýný: “Mübadeleyi ve yakýn tarihimizi araþtýrmak, mübadillerin geride býraktýklarý insanlýk mirasý olan kültür varlýklarýnýn korunmasý için çaba harcamak, Türkiye ve Yunanistan arasýnda dostluk ve barýþ kültürünü geliþtirip yerleþtirmek için çaba göstermek” olarak açýklamýþlar. Çaðrý yanký bulmuþ ve bu giriþim vakfa dönüþmüþ. 30 Ocak 1923’te TBMM Hükümeti ile Yunanistan Hükümeti arasýnda “Nüfus Mübadelesi Sözleþmesi” gereði Ýstanbul, Bozcada, Gökçeada dýþýndaki Türkiye Ortodokslarý ile Batý Trakya dýþýndaki Yunanistan’da yaþayan Müslümanlarýn “zorunlu göçe” yani mübadeleye tâbi tutulanlarýn yani mübadillerin gerçek tarihini ortaya çýkarmaya çalýþýyor bu vakýf.

Vakfýn yayýný olarak Mübadiller Bibliyografyasý basýlmýþ. Müfide Pekin ve Çimen Turan hazýrlamýþlar. Lozan Nüfus Mübadelesi ile ilgili Türkçe, Ýngilizce, Fransýzca, Almanca, Ýtalyanca ve Yunanca yayýn ve çalýþmalarý gösteren zengin bir bibliyografya bu. Tamý tamamýna 207 sayfalýk bir çalýþma. Yaný sýra yapýlmýþ pek çok sözlü tarih çalýþmalarý var. Gerçek tarihi onlarýn anlatýmýnda buldum.

Bir kez gizli tarihi keþfetmenin heyecanýna kapýldýðýnýzda duramazsýnýz. Bana da o oldu. Bu kez Gökçeada (Ýmroz) ve Bozcaada’da (Tenedos) ne olduðunu merak ettim. Viran olmuþ baðlarýn, hayvan aðýlýna çevrilmiþ caným taþ evlerin hüzünlü hikâyelerini öðrendim. Bu adalar çok ince bir baský yöntemiyle, Lozan ile tanýnmýþ olan yarý özerklik statüsünden çaktýrmadan çýkarýlmýþ ve Türkleþtirilmiþti. Her zaman olduðu gibi önce basýnda anti-Rum kampanya açýlmýþ, bu adalardaki Rumlarýn bir referandum yaparak Yunanistan’a baðlanmak istedikleri, gizlice silahlandýklarý yazýlýp çizilmiþ. Ardýndan CHP milletvekili Burhan Arat, 37 milletvekilinin de imzasýyla bir kanun teklifi vermiþ. Bu teklifte adalardaki okullarda verilen eðitimin kötü yönetildiði ileri sürülerek daha önce verilmiþ olan, eðitimin Rumlarca verilmesi hakkýnýn kaldýrýlmasý ve okullarýn Milli Eðitim Bakanlýðý’na baðlanmasý istenmiþ ve yapýlmýþ. Ardýndan bir de adalara jandarma taburu gönderilmiþ. Onun da ardýndan adalarýn demografik yapýsý deðiþtirilmiþ, altý bin Türk iskân edilmiþ. Adalarýn nüfusunun yüzde 90’ý Rumdu. 1923’te yalnýz Ýmroz’da 8500 Rum yaþarken bu sayý günümüzde 200’lere düþmüþ. Kalanlarýn hepsi de yaþlý. Eski güzel günlerinin anýlarý içinde son demlerini yaþayan bir yaþlý kendileri için þöyle diyor “Artýk buralarda ölüm var, ama doðum yok.”

Nihayetinde, 1964’ün sürgününe gelip dayanmýþtým. Geçen yazýmda deðindim. 1964’te baþlayan, Rumlarýn Kýbrýs meselesinde rehine olarak kullanýlýp, sýnýrdýþý edilmesi olayýydý bu. Azýnlýk duygusuyla bir ülkede rehin yaþamanýn ne demek olduðunu asýl bu hikâye öðretti bana. Bu konuda yararlandýðým kaynaklarýn içinde en baþta Hülya Demir ve Rýdvan Akar’ýn, son baskýsýný 1999 yýlýnda Belge Yayýnlarýnýn yaptýðý Ýstanbul’un Son Sürgünleri adlý kitabý gelir. Þu günlerde okumamýþ olanlarýn bulup okumalarýný salýk veririm.

Gelelim kýssadan hisseye: Hisse çoktur, sonra da deðineceðim ama evveliyatýnda baþlýktaki soru gelir. Ege tarihi üstüne ancak iki ulusal tarih yazýlabilir, tek deðil; yazýldý da. Türklerin ve Yunanlýlarýn ayrý resmî tarihi. O tarih “Kötü Türkler/ Kötü Yunanlýlar” diye söze girer. Saklý gerçek tarih ise “Sevgili komþum Bayan Haroula, sevgili komþum Bay Abdullah efendi” ile baþlar ve öyle biter. Hayýr tam öyle bitmez, Haroula anlatýr: “Biz Türk-Yunan ayrýmýný bilmezdik. Bunu aramýza politikacýlar soktu. Hatýrlýyorum, pazar günleri Türk ya da Musevi arkadaþlarým gelip beni kiliseden alýrlardý. Ya da ben onlara Mevlit dinlemeye giderdim.” Ýnsanda mitolojik bir öykü etkisi býrakmýyor mu bu sözler? Ýçim acýyor.

Ege’nin tek bir ulusal tarihi yazýlamaz. Yazýlamazsa o zaman ne iþe yarar bu tarih?


Taraf

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.