Derinlik ve sýðlýk üzerine

23 Ocak 2012 09:37 / 1972 kez okundu!

 


"Peki, yaþ aldýkça beyin hücrelerimizdeki azalmayla nasýl baþ edeceðiz? 20 yaþýndan itibaren her gün 50 bin hücremizi kaybediyoruz. 60 yaþýnda bu 100 bin hücreyi buluyor. 75’imizde tüm nöronlarýn yüzde 10’u Hakk’ýn rahmetine kavuþuyor. Eðer beynimizi yeterince çalýþtýrmazsak bunamaya baþlýyoruz. Ýyi ama neyi nasýl yaparsak ‘yeterince’ oluyor? Ýþte bütün mesele bu”

------------------------------------------------------------------------------

Derinlik ve sýðlýk üzerine

Nuriye Akman’ýn 22 ocak tarihli Zaman’da ilginç bir yazýsý vardý, insanlýk hallerine dair, beyinsel yaþlanmayla nasýl baþ edebileceðimizle ilgili. Beyinsel canlýlýðýmýzý korumak, beyinsel yaþlanmayý yavaþlatmak için ne yapsak?

“Geç kalmýþ ya da boþa çabalayan kaptansýnýzdýr. Býyýk altýndan gülünür, hatta sizi ancak teneþirin paklayacaðý bile ima edilir. ‘Öðrenmenin yaþý yoktur’ yargýsý ne kadar azametli görünse de ‘bu yaþtan sonra’nýn yanýnda solda sýfýr kalýr. Körlerin arasýnda bir gözünü kapatman önerilir de iki gözlülerin arasýnda üçüncü bir göz daha edinmelisin diyen çýkmaz.

Peki, yaþ aldýkça beyin hücrelerimizdeki azalmayla nasýl baþ edeceðiz? 20 yaþýndan itibaren her gün 50 bin hücremizi kaybediyoruz. 60 yaþýnda bu 100 bin hücreyi buluyor. 75’imizde tüm nöronlarýn yüzde 10’u Hakk’ýn rahmetine kavuþuyor. Eðer beynimizi yeterince çalýþtýrmazsak bunamaya baþlýyoruz. Ýyi ama neyi nasýl yaparsak ‘yeterince’ oluyor? Ýþte bütün mesele bu” demiþ sevgili Nuriye Akman.

Konunun uzmanlarýnýn görüþlerine de baþvurmuþ bu arada. Anlýyoruz ki, bir þeyler yapmak elzem ama mesele öyle göründüðü kadar basit deðil. Ama yine de bazý kesinlikler var. “En büyük tehlike: Rutin.” Bu tesbite katýlmamak mümkün deðil. Bu nedenle haklý olarak Akman “Eski köyünüze yeni âdet getirin” demiþ, yazýsýnýn baþlýðý da bu zaten.

“Ýster yürü, ister bulmaca çöz, ister yeni beceriler ya da arkadaþlar kazan, her halükârda fiziksel, zihinsel ve sosyal aktiviteleri artýrmak gerekiyor. ‘Paþa gönlüme hangisi yakýnsa onu seçerim’ diyorsanýz uzmanlar ‘Bir dakika!’ pankartýyla karþýnýza dikiliyor. Diyorlar ki, önce öðrenme biçiminizin tipini bileceksiniz. Yani görsel mi, iþitsel mi yoksa dokunsal mýsýnýz? Çoðumuzda bunlarýn her üçü de var ama biri daha baskýn. (Bunu belirleyen bazý testler var.) Mesela Türklerde dokunsallýk, Amerikalýlarda görsellik, Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde iþitsellik daha dominant.

Daha az baskýn olan duyularýn aktive edilmesi beyin faaliyetlerini arttýrýyor. Eðer matematiksel düþünmeye alýþmýþ bir mühendisseniz, beyninizi spor veya resim yaparak koruyabilirsiniz. Alýþtýðýnýz alanda çalýþmak pek faydalý olmuyor. Daha önce girmediðiniz sularda kulaç atacaksýnýz. Hiç deðilse gündelik rutininizi kýracaksýnýz. Sað elinizi kullanýyorsanýz, solu da devreye sokacak, mesela saçýnýzý sol elle tarayacaksýnýz.”

Bu öneriler baþka bir nedenle kendi tecrübelerime iliþkin gayet yerinde görünüyor bana.

Duvarlarýn yýkýlmasý, Sovyet sosyalizminin çökmesinin hemen ardýndan bu þokun etkisi altýnda yanlýþlarý arýyordum. Okuyordum, okuyordum, durmaksýzýn okuyordum, kitaplarýn birini alýp ötekini býrakýyordum. Ama bulduðum her neden, yeni sorular doðuruyor, beni tatmin etmiyor, sorular zinciri uzayýp gidiyordu. Sorusuz yanýtlar çýkýyordu hep karþýma bende ise yanýtsýz sorular...

Bir gün öylesine bunalmýþtým ki attým bütün o “bildik” kitaplarý elimden ve çalýþma odamýn kapýsýný vurup çýktým. Sokaða atmýþtým kendimi. Yanlýþ anlamayýn gezintiye çýkmýþ deðildim, sokaða çýkmýþtým ve üç yýl kadar sürdü sokak maceram. Bu dönemim beni en çok heyecanlandýran, kendimi ve somut insaný tanýmamý getiren dönemimdir. Bu arada meyhaneci de oldum, bilerek ve isteyerek.

Siyasetle ilgi alanýmý en aza indirdiðim, siyasetsiz su içmeye baþladýðým, insanlarla gündelik sokak diliyle konuþtuðum, kimseye “bilinç” vermeye, akýl öðretmeye dünyayý kurtarmaya kalkmadýðým, kendim için sokaktan öðrenmeye çalýþtýðým dönemimdi bu... Harika idi.

Dün farkýnda olmadýðým bütün ilgilerimin canlandýðýný hissetmeye baþlamýþtým. Cazla ilgilendim ve caz üzerinden felsefeye döndüm, Spinoza ile dünya evine girdim ve cezaevindeyken tanýþýp yarý býraktýðým Anadolu-Ýslâm felsefesi ve Tasavvuf üzerine büyük bir iþtaha ile okumalara giriþtim; çok ama çok þey öðrendim oradan, halen de sürüyor...

Özetle bu dönemimde dün benim için “anti” olan, “out” olan (ideolojik nedenlerle) ne varsa hepsini “in” yaptým ve dün inandýklarýmýn tersini söyleyenleri, eleþtirenleri okudum öncelikle.

Sonuçta bütün bunlarý heybeme doldurup köyüme geri döndüm þimdi. Son on yýldýr, eski köyümü snopça küçümsemeden köyüme yeni âdetler getirmenin yollarýna kafa yoruyorum. Bu kez de bu yola düþmek bütün ilgilerimi canlandýrýyor. Kesinlikle öyle oluyor.

Geriye dönüp baktýðým zaman geçmiþin yanlýþlarýný “derinlik vurgunu yemiþ olmak” olarak özetliyorum. Bu hastalýðýn saðaltýmý ise yavaþ yavaþ “sýða” çýkmak, sýðlaþmaktýr. Halil Berktay, sýð buluyormuþ beni, öyle yazmýþ; Teveccüh buyurmuþ henüz oraya varamadým.


Nabi YAÐCI

23.01.2012, Taraf

Son Güncelleme Tarihi: 26 Ocak 2012 18:40

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.