'Kozmik Oda' Edirne'de, Erzincan'da, Selendi'de…

11 Ocak 2010 02:27 / 2213 kez okundu!

 


Öğrendik ki “Kozmik oda/odalar” var. “Büyük ve gizli sırlar” var orada. Bir hakim “gizli sırlar odası”nda arama yapıyor. Milletin bir kısmı oradan ne çıkacak diye bekliyor. Bekleyen beklesin. Ama “kozmik odanın adamları” beklemiyor ve aşikâre görev icra ediyor. Nerede ve nasıl mı icra-i sanat eylemekteler?

Bakın Edirne’ye, iyi bakın! Bakın Erzincan’a, Kars’a, Selendi’ye. İyi bakın. Yaşananın arkasını görmeye çalışarak bakın. İzmir Üçyol’daki yol kesme ve taş yağmuruna tutma eyleminden itibaren bakın, silsileyi izleyin. Bu eylemler silsilesinde 6-7 Eylül olaylarının, Maraş katliamın, Sivas yangınının vb gölgesini göreceksiniz.

Hem provakasyon hem de psikolojik savaş var ortada. Gazeteler “Göstericilerle halk birbirine girdi” diye yazıyor. Amaçları tam da bunu yazdırmak! Hayır, arkadaşlar; halk durduk yerde basın açıklaması yapan –hele “ABD karşıtı bir açıklama yapan ve biz PKK lı değiliz” diyen- bir gruba saldırmaz, saldıramaz! Organize olmayan hiçbir kalabalık saldıramaz! O grubun açıklamasını okuyan kadına tekme tokat girişip yerlerde sürümez. “Halk kılıklı” hazır kıta bekleyen görevliler, vur deyince vuruyor, dur deyince duruyor. “Halkla göstericilerin birbirine girdiği” yönündeki haber yalandır. “Arkadaşlarının tutuklanmasını protesto eden bir grup var – bu grubu beğenirsiniz beğenmezsiniz önemli değil- bu grubu tecrit etmek isteyen, boğmak isteyen ve eylemlerini demokrasi dışı yöntemlerle bastırmak isteyen kozmik oda anlayışı var” ortada.

Açıklama yapan grubu Edirne’ye sokmamak için nöbet bekleyen polis, o gün ortalıkta neden görünmez? Neden gene “fena halde milliyetçiler”- ülkücüler bu “para-militer” örgütün “sokak gücü” durumundalar? Hani 12 Eylül darbesi öncesinde “kullanıldıkları” için “uyanmışlardı” bunlar?

Ne demişti kozmik oda sorumlusu bir general: “6-7 Eylül de bir özel harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.”[1] 1 Mayıs 1977, Çorum katliamı, Sivas yangını, Maraş mezalimi ve diğerleri de “özel harp işi” değil miydi Paşa? Şimdi Edirne, Erzincan, Kars ve Selendi’de yaşananlar da kozmik oda işi mi? Edirne’de basın açıklamasını okuyan kadının karşısına gelip “Artık yeter” ikazı yapan adam kimdi? “O adam”ın o teşkilat içinde hızla yükseleceğinden ve “devlet liyakat nişanı” alacağından hiç kuşkum yok.

Bu çok tehlikeli bir sürecin başlatıldığını mı gösteriyor ne? Benim aklım çok ermiyor. Fakat gençliğimdeki anti-faşist mücadeleye karşı aynen bugün yaşananlar gibi pusular kurulmuş, provakasyonlar yapılmıştı. 12 Mart’tan hemen sonra hazır bekleyen “kozmik oda görevlileri”, görevlerini (provakasyon, suikast, kundaklama, her türlü saldırı, kışkırtma yaparak) yapmaya başlamışlardı. Şimdi her türlü demokratik açıklama ve gösteri etkinlikleri, yine “linççi halkın milliyetçi saldırılarıyla” bertaraf edilme süreci mi başladı? Bu soru sizin de aklınıza geliyor mu? Yoksa ben gereksiz vehim içinde miyim?

Bu düzenin/sistemin esas sahipleri yönetme krizi mi yaşıyorlar? Ülkenin sorunlarını çözemiyorlar. Zaten de çözemeyecekler. Çünkü neo liberal model tükendi. “Piyasanın sihirli eli” filan yokmuş. Satıp savmakla da kaynak maynak yaratılamadığını herkes gördü. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, geçim sıkıntısı artıyor. Kürt sorunu çözülemiyor. Demokratikleşmeyi AB’ye girmeye endekslediler ve AB “20 yıl daha kapısında bekleteceğini” söylüyor. Ellerinde başka alternatif bir model de yok! Özgüvenli ve haysiyetli burjuvaya da hasretiz.

Bir bütün olarak düzen mağdurları bir tarafta, düzenin nimetlerini semirenler öte tarafta olacak şekilde, Türkiye toplumunun saflaşması yerine; işsizleşerek lumpenleşen, çaresizleşen insanların şovenleştirilmesi ve faşizmin kitle tabanı haline getirilmesi çabası hız mı kazandı? “Milli kriz”in gereği olarak mı “kozmik oda görevlileri” iş başında? Bu kriz sürecinin sonunda ülkenin siyasi hayatı nasıl şekillenecek acaba?

Ankara’da aranan kozmik odadan ne çıkacağını beklemeye gerek yok. Kozmik oda, anlayışıyla, görevlileriyle iş başında! Bakın, iyi bakın Edirne’ye…

Kozmik oda anlayışıyla hesaplaşmadan işimiz zor! Bu hesaplaşmayı da kozmik oda anlayışından muzdarip olan tüm mağdurlar, tüm ezilenler yapacaktır. Çünkü bizim “liberal burjuva”mız hiç olmadı.



Muammer Sakaryalı
10.01.2010




[1]Bu sözü, Gazeteci Fatih Güllapoğlu’na emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu söylemişti. http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ovur/2009/12/29/ kozmik oda’yı önemli kılan ne?

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
13 Ocak 2010 14:04

msakaryalı

"Ateşin Külü Suyun Mili" romanının yazarı Meliha Akay'ın e postası:

İyi akşamlar,

Yazınızı bugün okuyabildim. İki gündür migren belasından kurtulamamış ve yazılardan uzak kalmıştım. Hayli sert bir yazı olmuş, ama içeriği gereği böyle olmak zorundaydı belki de. Son bölümde değindiğiniz konuda insanın çığlık atası geliyor. Aranan odalarla bitecek bir iş değil bu. toplumun genelindeki düşünme biçimi değişip gelişmedikçe, aynı anlayış değişen iktidarlarla sadece biçim değiştirmiş olarak önümüzde durdukça sorun çözülmeyecek...Her şeye karşın gelecekten umutlu olmayı sürdürerek direnmek en doğrusu galiba...
Selamlar,
Meliha
12 Ocak 2010 14:41

İSMAİL HAKKI ATILGAN

Sayın Sakaryalı!

Tespitlerinize ve yorumunuza yüzde yüz katılıyorum. Şu soruyu hep sormuşumdur kendi kendime (İÇ VE DİŞ DÜŞMAN) kimdir bunlar? Hepsi içimizde hepsi belli. Tüm sorunların temelinde işbirlikci sömürücü oligarşinin ekonomik kaygılarından başka birşey yok. Ülkenin dünyada belirleyici olma ihtimali ne zaman işaret verse bu gurup müdahaleye hazır. 1924 İzmir iktisat kongresinden sonra,kendine ortadoğuda kalıcılık sağlamağa çalışan sistem hızla örgütlenerek kılcal damarlarımıza kadar girmişler. Önce ırg netleştirme amaçlı asimilasyonlarla, sonra (CENTO ve NATO)suyla marşal yardımlarıyla, işbirlikci tekelci burjuvazi yaratılmış bir türlü ulusal burjuvazi yaratılamamıştır.

Dünya konjöktörünün değişmesi, teknolojinin ve sermayenin globalleşmesi bu gidişi sürdürülemez hale getirmekte ve yeni oluşumlar eskiyi zorlamaktadır, sıkıntı buradadır. Bu sıkıntıları en az zararla atlatmanın yolu, provakasyonlara alet olanları azaltmaktan geçiyor. İnsanlığın gelişmesinin önünde ne çin imparatorlukları ne rus çarlıkları nede faşist kapitalist yapı duramamıştır. Ülkemizdeki bu son kalıntılarda temizlenecektir. Direnclerinin altında yıllardır yerleşmiş mason ve sebatist yapı var.
11 Ocak 2010 22:15

Merih Yücel

" Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen Mustafa Kemal'in ulusu ve de güvenliğimizi emanet ettiğimiz Güvenlik Güçleri'miz insana ve vatana saldırı olmadığı sürece durduk yerde, asla saldırmaz. Buna inanıyorum ve inanmak istiyorum. Ama bu işleri organize eden, kargaşayı amaçlı bir biçimde tezgahlayan , güvenlik güçlerimizi yıpratarak ülkeyi karışıklığa sürükleyen bazı dış ve iç güçler vardır. Kanıtlanmadığı sürece bu olaylar başını alıp, gidecektir. O zaman insanlar bu karışıklıklardan, işsizliği, açlığı unutup, hallerine sükredeceklerdir. Sonra, Devlet'imiz her şeye bir çözüm mutlaka bulacaktır.
11 Ocak 2010 21:03

yapukay

Sayın Sakaryalı; Yazını okuyunca ortaokula başladığım günlerdeki anılarıma akıverdim birden. İlkokulu köyde tamamladıktan sonra, ortaokul için ilçeye gittim. Bit pazarından alınma bir ceket, üstelik benim gibi üç kişinin daha girebileceği büyüklükte. Yanıma lisede okuyan 3-4 kişiden oluşan abiler geldi. Hoşgeldin, hangi köyden geldin, nerede kalıyorsun? gibi sorular sordular. Sonra: sen Türk müsün evet dedim, müslüman mısın? evet diye yanıt verince yüzümü okşayıp "sende bizdensiz" diyerek saçlarımdan okşadılar. İlk kez ülkemizde bizden olmayanların da yaşadığını öğrenmiş oldum. Daha çoçuk yaşta biz ve ötekiler, bizden olanlar iyi ötekiler kötü. Sonra aynı ayrımcılık kitaplarla, değişik yayınlarla belleklere kazınmakta. Bu salt ülkemiz insanları için değil , başka ülkeler ve bu ülke halkları da birer düşman olarak bellettiler. gerek etnik, gerekse dinsel bakımdan bizden olmayanlar hep kaka olarak anlatıldı. Tüm bunların bilinçli olarak yapılmış olduğunu daha sonra anlayabildim. Bugün yaşananlar, ırkçı saldırıların nedenleri ta çocuklukta ekilenlerin birer ürüdür diye düşünüyorum. Saygılarımla.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.