KILIÇDAROÐLU RÜZGÂRI ESERKEN ZÝHNÝME ÜÞÜÞENLER
06 Haziran 2010 02:18 / 4925 kez okundu!
Daha üç hafta öncesine kadar Türkiye’de siyasi gündemi Baþbakan Erdoðan belirliyordu. Kamuoyu, O’nun ortaya attýðý konularý tartýþýrdý. “Yandaþ basýn” destekler “karþýt basýn” eleþtirirdi. Fakat Deniz Baykal’ýn “kaset olayý”ndan sonra öyle olmuyor. Nükleer takas konusu bile gölgede kaldý.
Kýlýçdaroðlu’yla baþlayan “muhalefet rüzgârý” meþgul eder oldu kamuoyunu. Neden böyle oldu?
Manþetler nasýl olursa olsun, birileri neyi tartýþtýrmak ve nasýl bir kamuoyu oluþturmak isterse istesin; kamuoyu yeni manþetlere hazýr ve uygun bir ruh hali içinde olmazsa, kendisine sunulanla fazla meþgul edilemez. Demek ki kamuoyu gerçekten baþka þeylerin, kendisini direkt ilgilendiren sorunlarýn konuþulmasýný istiyormuþ. Gerçekten halk; Recep Bey'in buyurgan, sözde demokratik ve hotzotçu tutumlarýyla, Deniz Bey'in devletçi, milliyetçi, halkýn sorunlarýna çözüm üretmeyen, sýð muhalefet tutumu arasýnda bir sýkýþmýþlýk duygusu içindeymiþ. Ve görünüyor ki, Deniz Baykal’ýn partisinin genel baþkanlýðýný býrakmasý geniþ kamuoyunda ziyadesiyle bir sevinç dalgasý yaþanmasýna neden oldu.
“Kaset komplosu”yla baþlayan “yeni dönem” fena halde bir “toplum mühendisliði” kokuyor. R. T. Erdoðan’a, “O kadar da baþý boþ” deðilsin, denmek istiyor olabilir. “Ýstersek seni kuþatýrýz” denmek isteniyor olabilir. Çünkü hem Ýran ve Ýsrail politikalarýnda bazý “uyumsuz” halleri var gibi, hem de TÜSÝAD’ cýlarýn canýný yakýyor, korkutuyor…
Bir baþka gözlemim de þu: Deniz Baykal’ýn gitmesinin yarattýðý sevinç halesi, ona kurulan “komplo”nun “üzüntüsünü” çok kýsa sürede unutturdu. Bunun nedeni de galiba, hem Baykal’ ýn siyasi tutumu hem de “deðiþmeyen genel baþkan” olmasýnýn yarattýðý hoþnutsuzluk! Açýkça sorulmuyor ama þöyle bir soru herkesin duygusuna tercüman oluyor: Deniz Baykal ve onun gibi örgüt liderleri baþka türlü deðiþebilir miydi? Partisini can suyunu alamayan kuru bir aðaca döndüren, eleþtirilmeyen, örgüt içi demokrasi ve aykýrý sesler olmayan, aykýrý sesleri kesen atan ve aykýrý ses çýkmamasý için de tüzük hazýrlayan bir lider nasýl deðiþebilir ki? Normal siyasi yollarla deðiþtirilemeyeceðine göre; ya vefat edecek, ya kendine darbe yapýlacak, ya da son olayda olduðu gibi “kaset komplosu” kurulacak. Elbette ki, Baykal’a kurulan tezgahý savunuyor deðilim. Elbette bir siyasi lider meþru siyasi yöntemlerle gitmeli, tabii ki onun özel yaþamý da bizi ilgilendirmez. Ama Baykal baþka türlü koltuðunu býrakýr mýydý? Pýnar’ýn içine yatmýþ fil gibi, ne su içiyor ne de baþkasýna içiriyordu! Yani siz makul, meþru, demokrat olursanýz, örgütünüzün içinde demokrasi kültürünü egemen kýlarsanýz; demokratik olmayan yöntemlere muhatap olduðunuzda, bunu hak etmediðinizi söylemekte haklý olabilirsiniz. Ama siz bir tiran gibi örgüt yönetirseniz, demokrasinin gramý bile size yaklaþamazsa, sizin yöntemlerinize yakýn bir yöntemle “tasfiye” edilirsiniz. Bunun üzerinde maalesef hiç durulmuyor. Ýþin bu boyutunun tartýþýlmasýný, toplumumuz için çok elzem görenlerdenim.
Kaset olayý baþka neleri ortaya çýkardý?
Pensilivanya’ya gönderilen mesajla anlaþýldý ki, Baykal’ýn F. Hoca takýmýyla üst düzeyde bir biçimde iliþkisi varmýþ. Hatta kaseti onlarýn piyasaya çýkarmadýðýna itimat edecek kadar sýký iliþkisi varmýþ gibi görünüyor. Ve bugüne kadar Baykal ve takýmýnýn “F tipi eleþtirleri”nin hiç inandýrýcý olmadýðý da anlaþýldý. Nitekim “itimat” selamýyla Fetullah Hoca’yý meþrulaþtýrmýþ da oldu. Ayrýca “Pensilvanya’nýn samimiyetine inanýyorum” diyerek, “varan iki gelmesin, gereðini yapýyorum” mesajý verdiðini yazanlar da oldu, benim o kadarýna elbet aklým yetmiyor. Fakat bugüne kadar yapay ve samimiyetsiz “laiklik” gündemi oluþturduklarý ortada.
Kýlýçdaroðlu soldan rüzgar estirmeye devam edebilecek mi, bu düzeni deðiþtirmek için, “güneþi zapt etmek” için, yol alabilecek mi göreceðiz. Oradan gerçekten devrimci bir muhalefet çýkmayacaðýný biliyoruz. Fakat düzen içi reformlara çok ihtiyaç var. Sosyal devlete çok ihtiyaç var. Ekolojiye sahip çýkmaya, yaþama sahip çýkmaya ve neoliberal saldýrganlýðý durdurmaya çok ihtiyaç var. Kürt sorunu kangren olmuþ vaziyette çözüm bekliyor.
Dünyada yaþanan ekonomik ve ekolojik kriz neoliberalleri bile kara kara düþündürüyor ve yeni dönüþ yollarý arýyorlar. Krizlere çözüm bulamýyorlar. Neoliberalizm dýþý çözüm arayýþlarý tartýþýlýyor dünyada. Ve insanlýk yeni bir dönemeç noktasýnda. “Ýnsanlýða yeni bir rota gerek.” Bu rotanýn nasýl olacaðý tartýþmalarýyla iliþkilenmeyen yeni sol anlayýþýn baþarý þansý var mýdýr?
“Yeni CHP”nin ne kadar “sosyal” ve ne kadar “demokrat” olacaðýný, toplumsal muhalefetin gücünün belirleyeceði açýktýr. Toplumsal muhalefeti emek, barýþ, demokrasi, özgürlük, doða ekseninde yükseltmek ve bu güçle siyasal süreçlere etki etmeye çalýþmak gerekmiyor mu?
Muammer Sakaryalý
29.05.2010, Ýzmir