Domuz Gribinde Domuzluk Yok Mu?

26 Ekim 2009 09:30 / 2021 kez okundu!

 


Her gün okulöncesi ve ilköğretim çocuklarıyla beraberim. Tabii her gün çocukların anne babalarıyla da görüşüyorum. Hayatın her halini paylaşarak geçiyor zamanım. Birkaç haftadır domuz gribiyle yatıyor, domuz gribi aşısıyla kalkıyoruz. Vahim bir durum var. Anne babalar kaygılı. Bazıları çok kaygılı, bazıları da endişeli...

Endişe nasıl yaratıldı ve yaygınlaştırıldı? Bilinçaltımızda zaten var olan kaygı, endişe nasıl harekete geçirildi?

Domuz gribi vakaları ortaya çıktığı günden beri, “domuz gribinden ölen insanlar”ın haberleri verildi medyadan. Domuz gribi ve ölüm yan yana anıldı. "Domuz gribi varsa ölüm var!" dendi.

Domuz gribi sözünü duyan insanın aklına ölüm geliyor artık!

Ne yazık ki ülkemizi yönetenler de domuz gribi konusunda serinkanlılıkla insanımıza bilinç taşımak yerine, sözünü ettiğim endişeyi pekiştirecek şekilde yaklaştılar.

Üşenmedim araştırdım, zaman ayırdım. Sağlık Bakanı başta olmak üzere, tüm yetkililerin açıklamalarını taradım. İnsanımızı rahatlatan, sükunetle yapılması gerekeni anlatan, yol gösteren açıklamaları neredeyse göremedim. Varsa yoksa “aşı” diyorlar. “Aşı yaptırmayabilirsiniz ama bu nedenle yakınlarınız ölürse karışmayız” diyerek, ölümü gösterip sıtmaya razı etme yolunu seçiyorlar. Böyle bir yönetici sorumluluğu anlaşılır gibi değil. Sanki aynı mahfilden çıkan ve insanımıza ulaşması gereken mesaja bizim yetkililer aracılık ediyor: Domuz gribi öldürür!

Bu mesajı dünya ilaç tekellerinin lobilerinin yapması anlaşılır bir şey. Bildik bir halkla ilişkiler faaliyetiyle insanların algısı değiştiriliyor: “Bu grip başka grip, insanı öldürür!”

"Ölmemek için ne yapacağız?" sorusu insanların zihninden geçerken, yanıt veriliyor: Domuz gribi aşısı yaptıracaksınız! Kim söylüyor: Sağlık Bakanı, Sağlık Bakanlığı bürokratları, bazı ilaç firması sever “bilim” adamları vb. 

İlk açıklamayı Sağlık Bakanı Akdağ yapıyor: 'Havalimanlarında sağlık kontrolü başlattık' (27.04.2009 gazeteler) Yakın tarihte şunu söylüyor: "Domuz gribiyle ilgili şunu bilmemiz lazım. Bu hastalık bütün dünyada önümüzdeki aylarda çok hızlı yayılacak. Önemli olan kendi ülkemizde yayılmayı yavaşlatmak, riskli grupları korumak, onları aşılamak, ne yapacağımız bilmektir. Çok normal, çok insan hastalanacak önümüzdeki günlerde. Türkiye'de de birçok vatandaşın hastalanması mümkündür." (8 Eylül 2009, gazeteler) 

Bu açıklamalar sırasında 43 milyon adet domuz gribi aşısı (ama içinde ajduvan, civa vb olan katkılı) sipariş edildiğini öğreniyoruz. İlk parti olan 5 milyon aşı gelmiş bile. Bu aşıların geldiğini öğrendiğimiz günlerde (biz basının yalancısıyız belki daha önce geldi) Ankara’da bir okulda domuz gribi saptanıyor ve okul tatil ediliyor. Bundan bir iki gün sonra Diyarbakır’da tespit ediliyor. Artık bu grip “rüzgar hızıyla” yayıldığına göre, tüm ülkeyi dolaşır. 

Şimdi artık ikinci endişeden söz ediyoruz: Domuz gribi aşısı şaibeli. Ve sanki bu aşının uygulanması için hükümet yetkililerinin özel bir çabası var! Bu işte bir domuzluk yok mu, sorusunu sormadan edemiyor insan. Üstelik Türkiye’nin ve 3. dünya ülkelerinin aldığı aşılar katkılı!  

Peki, bir an için bakanlığın tavrını da aşı hakkındaki şaibeyi de unutalım: İnsanımızın ölüm endişesi içinde yaşatılmasının adı zulüm değil mi?
 
“Çocuğumun bağışıklık sistemi zayıf olduğu için ölür mü?" düşüncesini taşıtmak, bu endişeyi gidermemek nasıl bir şeydir?

Bu duyguyu taşıyan insanlar, “hükümetimiz uluslararası ilaç şirketlerinin taşeronu gibi” derse, ne diyeceğiz?

Bu meseleyi velilerinizle konuşuyorken, okulunuza pazarlamacı kılıklı birisi girer, “efendim bilmemne başı firmasının domuz gribine karşı hijyenik bir malzemesini satıyoruz” derse; “sağolsun anne babalar ve öğretmenler bize teveccüh gösteriyor” diyerek, insanların endişelerinin istismar edildiğini ve insanları bir ticari meta olarak gördüğünü gösterirse; isyan duygularınız kabarmaz mı?
 
İsteyen benim akıl yürütme tarzımın komplocu olduğunu söyleyebilir. Ama benim gördüğüm fotoğraf bu: Kaygılandır, kaygıyı yay, kaygıyı endişe boyutuna götür, ölüm endişesiyle yaşat insanları. Ve “endişeni aşı yok edecek!” mesajı ver. Mekanizma böyle işledi, işliyor!
 
ABD’de insanlara katkısız aşı uygulanıyormuş. Almanya’da demokratik güçler ayaklanmış ve katkılı aşı istemiyoruz, demişler vb.

Sonuç: Her grip gibi domuz gribine karşı da şu ana dek bildiğimiz tedbirleri almak. Kendi çocuğumuza bu katkılı aşıyı uygulatmama kararı aldığımızı paylaşıyorum.

 
Muammer Sakaryalı
26.10.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
04 Şubat 2010 21:40

msakaryalı

WHO'dan skandal domuz gribi itirafı!

04/02/2010 03:17

Tüm dünyada büyük önce panik, sonra korku ve son olarak kuşkuyla karşılanan domuz gribi hastalığı giderek daha büyük bir skandala dönüşüyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün direktifleri doğrultusunda tüm dünyada gerçekleşen aşı kampanyaları ve milyarlarca dolara varan aşı ve ilaç stoklarına rağmen “Yanlış yapıyorsunuz” diyen bazı bilim adamları ilk aylarda tepkiyle karşılanıyordu.

Ancak son dönemde hastalığın neredeyse tamamen ortadan kaybolması ve ölüm vakalarının normal gripten ölümlerin bile kat kat altında kalması saygın bilim adamlarının da yavaş yavaş “domuz gribi abartıydı” diyen bu uzmanların yanına katılmasına sebep oldu.

İlk olarak Harvard Üniversitesi uzmanlarının araştırması, domuz gribinin mevsimsel gripten farkının bulunmadığını, öldürme riskinin daha düşük olduğunu ve aşılama kampanyalarının gereksiz olduğunu ortaya çıkardı.

İddialar üzerine domuz gribini “yüzyılın en büyük tıp skandalı” olarak tanımlayan Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg, geçen ay AK Parti İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’ın da yer aldığı 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi’ne “Domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın” başlıklı bir araştırma önergesi verdi.

WHO da çark etti
Önergenin kabul edilmesinin ardından önceki gün domuz gribi oturumunda ifade veren Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) hastalıkların sıklık ve yayılma düzenini inceleyen epidemioloji birimi direktörü Profesör Ulrich Keil, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin kârlarını artırmak için bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” diye konuştu.
WHO grip direktörü Keiji Fukuda ise “Domuz gribi konusunda karar alan bilim adamlarımızın ilaç şirketleriyle herhangi bir çıkar anlaşmaları bulunmamaktadır” diye örgütü savundu.
WHO’da kalp hastalıkları konusunda bir numaralı uzman olarak kabul edilen Profesör Keil, Avrupa Konseyi’ndeki ifadesinde şu sözleri kullandı: “WHO, SARS ve kuş giribi konusunda da tüm tahminlerinde yanıldı. Kamu sağlığını ilgilendiren onca şey varken domuz gribi konusunda halkta büyük bir panik yaşanmasına sebep olduk ve bu tamamen abartılmış bir korkuydu. WHO’nun kararları ülkelerin sağlık bütçelerine çok büyük yük getirdi. İnsanların ölümüne sebep olan en önemli etkenlerin hipertansiyon, sigara, yüksek kolesterol, obezite, egzersiz yapmama, sebze ve meyve tüketiminin azlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Hükümetler, WHO’nun tavsiyesi doğrultusunda bu alanlara yatırım yapmaları gerekirken küresel bir salgın yaşanması yönündeki deliller çok zayıf olmasına rağmen domuz gribine yatırım yapmak zorunda bırakıldı.”

WHO Başkanı yine savundu

Avrupa Konseyi’ne WHO’nun savunmasını gönderen Dünya Sağlık Örgütü Grip direktörü Fukuda, “Domuz gribi konusunda karar alan bilim adamlarımızın ilaç şirketleriyle herhangi bir çıkar anlaşmaları bulunmamaktadır. Aldığımız kararlarda hiçbir ilaç şirketinin etkisinin olmadığını bir kez daha çok açık ve net bir şekilde ifade ediyorum” dedi.

DÜNYADA 14 BİN 286 TÜRKİYE’DE 627 KURBAN

WHO verilerine göre dünya genelinde domuz gribinden ölenlerin sayısı 14 bin 286. Bu rakam sadece ABD’de bir yıl içinde normal gripten ölenlerin sayısının 3’te biri. Domuz gribine en çok kurban veren ülkelerin başında ABD, Brezilya, Hindistan, Meksika ve Çin geliyor. Türkiye’de ise 627 kişi hayatını kaybetti.

“Domuz gribi abartıldı” diyen Harvard uzmanlarının ardından Dünya Sağlık Örgütü’nden de bu yönde bir itiraf geldi. Prof. Keil, “Domuz gribi abartılmış bir korku kampanyasından başka bir şey değildi” dedi.

‘Salgın’ tanımı değiştirildi

WHO, Nisan 2009’da bilim adamlarının tavsiyesiyle tüm dünyada hükümetlerin referans aldığı “pandemi” (salgın) tanımını değiştirdi.

Eski tanımda WHO’nun bir hastalığı pandemi olarak ilan edebilmesi için yeni bir virüsün ortaya çıkması, hızla yayılması, insanların bu hastalığa bağışıklığının bulunmaması, yüksek ölüm oranına sahip olması ve bulaşma oranının yüksek olması gerekiyordu.

Ancak Nisan ayında alınan kararla WHO, bu son iki şarttan vazgeçti ve ölüm oranı yüksek olmayan domuz gribi hastalığı bir anda pandemi tanımının içinde kendine yer bulmuş oldu. İlk domuz gribi vakası 14 Mart 2009 tarihinde Meksika’da belirlenmişti. (Vatan)

02 Şubat 2010 23:59

msakaryalı

  • Güngör Uras Olayların içinden

Domuz gribinden korktuğumuz yetmedi paracıklarımız da gitti, 2 Şubat Salı 2010


Domuz gribi
geliyor diyerek halkımızı günlerce korkuttular. Özellikle çocukları olan aileler perişan oldu. Çok kişi gereksiz yere ve riski göze alarak aşılandı. Sonuç:
- Domuz gribi salgını palavra çıktı. Domuz gribinden ölenlerin sayısı normal gripten ölenlerin sayısının çok altında kaldı.
- Satın alınan aşılar kullanılmadı. Aşılara 1 milyar TL’ye yakın para ödendi. Elde kalan aşıların ne yapılacağı bilinemiyor.
Bu komediye bizde kamuoyunun tepkisi yok. Almanya’da ise kıyamet kopuyor.
Alman medyası uzun süredir, Dünya Sağlık Örgütü’nü suçlayan yayınlar yapıyor. Uluslararası dev ilaç firmalarının baskısıyla örgütün domuz gribi tehlikesini abarttığı belirtiliyor. Verilen rakamlar doğru ise, kuş gribi alarmı sağlık sektöründe 2.2 trilyon dolarlık iş hacmi yaratmıştı. Domuz gribi alarmı ise dünya genelinde bu rakamın iki katı bir iş imkânı ortaya çıkarmış. Az sayıda aşı üreticisi firma Dünya Sağlık Örgütü‘nü kullanarak büyük paralar kazanmış.
Şimdilerde Almanya’da elde kalan aşıların üretici firmalara iade edilerek, bütçeden ödenen paraların geri alınıp alınamayacağı tartışılıyor.

Aşılar elde kaldı
Domuz gribi tartışmaları başladığında Sağlık Bakanlığı’nın Glaxo Smith Kline ve Sanofi Pasteur isimli aşı üreticilerine 43 milyon doz aşı sipariş ettiği haberleri medyada yer aldı. Bakanlık daha sonra 33 milyon dozluk siparişi iptal etti. Dozu 5.4 euro’dan 8 milyon 400 bin doz aşı ülkeye getirildi. Domuz gribi aşısı ithalatı için 900 milyon-1 milyar TL ödeme yapıldı.
İyi de bu aşılar ne oldu? Milliyet’te dün Mithat Yurdakul’un Ankara çıkışlı bir haberi vardı. Bu habere göre, Sağlık Bakanlığı elde kalan aşıları bedava verecek. Verecek de, alacak ülke bulamıyor.
Tabip odalarından bilgi elde etmeye çalıştım. Bana anlatıldığına göre, Sağlık Bakanlığı bu konularda kamuya bilgi vermiyor. Bu nedenle kesin olmayan rakamlar konuşuluyor. Bugüne kadar
3 milyon 500 bin doz aşının kullanılabildiği, 5 milyon doz dolayındaki aşının elde
kaldığı söyleniyor.

Üretimi durdurduk, satın alıyoruz!
Olan bitenin bir de acı yanı var. Tavuk gribi, domuz gribi aşılarını satın almak için ve de her yıl olağan aşı ihtiyacını karşılamak için Sağlık Bakanlığı dışarıya bunca dövizi ödüyor da, Türkiye’de aşı üretmek için 1928 yılında kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü modernize ederek ülkede aşı üretimini sürdürmeye karşı geliyor.
Türkiye dünyada kuduz aşısını ilk defa üreten ülkelerden biridir. Yıllarca tifo, dizanteri, kolera, veba, mememgokok, stafilokok, boğmaca, brucella, nezle, verem, tatanos, difteri, kızıl, tifüs, çiçek aşısı ve karma aşı ürettik. 1998 yılında verem aşısı üretiminin de durdurulmasıyla insan aşısı üretimine son verilmiş oldu. Aşıyı ülkede üretmekten ise dışarıdan satın almak daha ucuzdur denilerek Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapısına kilit vuruldu.
Dışarıdan aşının nasıl alındığını ve alınan aşılara bol keseden nasıl ödeme yapıldığını domuz gribi hikâyesinde bir defa daha öğrenmiş olduk.

15 Ocak 2010 23:37

hurkus

GAGALAYIN BİZİ… Erdal İZGİ


Tavuk, horoz, ördek, kaz
Hindi, güvercin, saka, kanarya…
Hepinizden özür dilerim.

* *

Sizi katlettiler.
Beni kandırdılar.
Sizleri uzaylı görünümü, ağızları maskeli, beyaz elbiseli adamlar çuvallara koyarken…
Kümeslerinizin içine ilaçları sıkarken…
Ben saf, alık seyrettim.
İçimi, burnumla çektim.
“ Yapmayın, etmeyin” diyemedim.

* *

Kuş gribi salgını dediler.
Çoğunuzu yaşamdan sildiler.
Direnen sahibinize tehdit ettiler.
Her ölen insanın eceli olarak sizi gösterdiler.
Milleti aşıya koşturdular.
Devleti de kullandılar.

* *

Aynı domuz gribi gibi.
Sözde milyonlar yatağa düşecek…
On binlerce insan ölecekti.
Filme benzer senaryosunu yazdılar.
Bakanı, bakanlığı, üniversitesi, hocası, bilim kurulu…
Her gün TV, radyo, gazetelere demeç verdiler.
“Salgın geliyor salgın” diye…
Maske taktırdılar, çocukları okula göndermediler.

* *

Sonra sessizliğe gömüldüler.
Meğer sizler gibi domuz da insanın vicdansız, haysiyetsiz çıkarına araç edilmiş.
Utanç olacak herhalde…
Avrupa Konseyi Sağlık Komisyonu Başkanı çıktı, açıkladı:
“ Domuz gribi sahte salgındır, vurgun amaçlıdır”

* *

İffetsizliği ilaç firmaları kurgulamış.
Milyar dolarları tokatlamış.
Sağlık kurumlarını dolandırmış.
Hükümetleri alarma geçirmiş.
Avrupa Konseyi şimdi acil toplanacak.
Rezilliği sergileyecek.
Bakalım, Türkiye’nin payı ne olacak?

* *

Gagalı, kanatlı dostlarım.
Vahşi insan korku tohumlarını sizi kullanarak saçtı.
Yaşamın gerçeği geç de olsa ortaya çıktı.
Hiç günahınız yokmuş.
Yok yere sizlere mikrop demişiz.
Biz sizleri boğazladık.
Sizler bizi bağışlayın.

* *

Mikrop olan bizleriz!
Biz insanlar…
12 Ocak 2010 23:24

msakaryalı

'Domuz gribi salgını' yüzyılın sahtekarlığı mı?

2/01/2010 08:56

Avrupa Konseyi "Domuz gribi ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır" iddiasının araştırılmasına karar verdi

Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg, “Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır” dedi ve ekledi: “Bu olay yüzyılın en büyük tıp skandalarından biridir “

Domuz gribi salgınının kasıtlı olarak abartıldığına ilişkin iddiaların ardı arkası kesilmiyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü Yönetim Kurulu Üyesi Anke Martiny ’nin geçen ay bu kuşkuları açıkça dile getirmesinin ardından bu kez de Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg şok iddialarda bulundu. Wodarg, geçen hafta aralarında AK Parti İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’ın da yer aldığı 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi’ne “domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın” başlıklı bir araştırma önergesi vermişti.

Önergenin dün kabul edilmesi üzerine bir açıklama yapan Wodarg şöyle konuştu: “Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır. Yüzyılın en büyük tıp skandallarından biridir. İlaç firmaları, domuz gribine karşı geliştirdikleri patentli ilaçlarını satmak için, bilim insanlarını ve halk sağlığından sorumlu resmi kurumlara telkinlerde bulunarak, dünya çapında hükümetlerin alarm durumuna geçmesini sağladılar.” Aşıları üreten şirketleri Dünya Sağlık Örgütü’nün domuz gribini bir salgın olarak tanımlama kararını etkilediğini savunan Wodarg, “Tüm bu korku tohumları, 5 yıl önce kuş gribi salgınında atıldı. Kuş gribinin insana geçecek şekilde mutasyona uğraması riski pompalamasıyla panik atmosferi nedeniyle hükümetler milyonlarca dolarlık aşı kontratları imzaladı. İlaç şirketleri hiç finansal risk almadan milyonlarca dolarlık gelir elde etti” diye konuştu. (Vatan)

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.