'DEVLET DUR DEYÝNCE DURACAKSIN KARDEÞÝM'

27 Mayýs 2010 14:34 / 1791 kez okundu!

 


Hafta sonu maile (Cumartesi sabah) Ýzmir – Uþak Ekspresiyle Ýnay’a gittik. Pazar günü ayný trenle dönüyoruz. Trenci aðabeyimizin tavsiyesine uyarak, trenin en son vagonunun en son koltuðunda rahat bir yolculuk yapacaðýmýzý düþünüyoruz.

Yurdum insanýnýn her çeþidini görmek, memlekette konuþulan her þeyin konuþulduðunu duymak mümkündür trenlerde. Yüksek sesle konuþmak, koltuk kapmak için yarýþmak, vagon aralarýnda sigara içmek, uyarýldýklarý halde tren istasyondayken tuvalete çiþ yapmak, siyasi atmosfere uygun tartýþmalarý ve sohbetlere kulak kesilmek, tren vagonlarýndaki atmosferin bazý unsurlarýdýr. O nedenle benim hep gözlem alanlarýmdan biridir trenler. Bu kere de öyle oldu. Örneðin Kýlýçdaroðlu rüzgârýnýn yolculuk boyunca estiðini gözlemledim. Ýnsanlar “Baykal’a kurulan komplo”dan çok ülkede yaratýlan “bir umuda” dikkat kesilmiþ gibiydi.

Kâh elimdeki gazetenin sayfalarýna bakýyor, kâh etraftaki sohbetlere kulak kesiliyor, kâh Alaþehir’de yanýmýza binen iki Atatürkçü-devrimci genç kýzla sohbet ediyorken; trenin zýnk diye durduðuna tanýk oluyoruz. “Neredeyiz” diye camdan dýþarýya baktým, Urganlý istasyonundayýz. Tren kalkmýyor. Herkes gibi merak ve sýkýntý içindeyiz. Tehir nedenini öðrenmek istiyorum. Bilet kontrolü yapan görevliye, “Niye duruyoruz, ne oluyor?” diyorum. Çok tumturaklý bir yanýt alýyorum: “Devlet dur deyince duracaksýn kardeþim!” Garip görünüþlü bu biletçiden aldýðým yanýta için için gülüyorum. Kendim öðrenmeye çalýþýyorum, niye devletin “dur!” dediðini.

Dýþarýda bir jandarma otosu gözüme çarpýyor. Gözüm içeriye kayýyor ve bizim vagonda bir otomatik silahlý jandarmanýn tek tek koltuklara baktýðýný görüyorum. Birini arýyorlar. Þüphelendiði kimi insanlarýn kimliðine bakýyor. “Bize kimlik sorarsa, niçin soruyorsun, aramaya kalkarsa mahkemeden arama kararý olup olmadýðýný soracaðým”ý eþime ve oðluma söylüyorum ve bu tavrýmý yakýn çevrem duyuyor. Ama asker bizim yakýnýmýza gelmeden, tekli koltukta oturan bir genç kýza “gel benimle” dedi, hiç itiraz etmeden kalktý gitti kýz. Dýþarýda kimliðine bakýp trene binmesini söylediler. Anlaþýlan eþkal tutuyordu ama kimlik bilgileri tutmuyordu. Askere itimat etmemiþ olacak ki komutan, tek tek ve dikkatli þekilde yüzlere bakýyor bu kez. Kolunda Galatasaray bilekliði olan, 18-19 yaþlarýnda güzelce bir kýzýn kimliðine bakýyor ve “gel benimle” deyip kýzý araca bindiriyor ve trene devam deniyor. Yarým saat tehir yapýyor trenimiz. Tabii herkes merak ediyor, “Jandarma o kýzý niçin aldý?” sorusunun yanýtý arýyor insanlar. Vagonlar arasýnda çay ve bisküvi satan geveze ve “her þeyi bilen” satýcý, meraký gideriyor:“Evden kaçarsa elbette astsubay olan babasý arkadaþlarýna haber verir ve trenden indirir.” Alaþehir’de binmiþ meðer kýz trene, babasýyla tartýþmýþlar her nedense ve evi terk etmiþ.

Genç kýzýn, otoriter babanýn baskýsýndan mý yoksa baþka nedenle mi evden kaçtýðý yönünde envai çeþit yorumlar yapýlarak, yolculuðumuz sürüyor. Salihli’den binen bir çift karþýmýza oturuyor. Kadýn modern türbanlý, kot pantolonlu. Hemþireymiþ. Kocasý, muhasebeciymiþ. Evden kaçan kýzýn hiç itiraz etmeden trenden inmesine ve neden kaçmýþ olabileceðine dönük “senaryolar yazýyoruz” ve birbirimize anlatýyoruz. Bu arada senaryolardaki kimi komik yanlara gülüyoruz. Herkes memnun bu yolculuktan.

Ve tam Turgutlu istasyonuna girmek üzereyken, korkunç bir patlama duyuyor ve üstümüzün baþýmýzýn cam kýrýklarýyla kaplandýðýný görüyoruz. O arada ben oðlumun oturduðu sol yan tarafa bakýyorum. Koltuðun üstündeki camýn tam ortasýnda yaklaþýk on santimetre çapýnda bir delik görüyorum, elbette cam buz parçalarý gibi daðýlmýþ ama cam tümden düþmemiþ. Cam deliðini görür görmez “yatýn” diyorum. Modern türbanlý kadýn, bir yandan kocasýnýn baþýný eðerken, kocasýnýn saçýnýn içine bile dolmuþ cam kýrýklarýný gördüðü için korkuyla karýþýk “aþkým aþkým” nidalarýyla koruma çalýþýyor. Benzi bembeyaz. Ben kurþunlandýk sanýyorum. Muhasebeci ve karýsý bomba patladýðýný sanmýþ. Biz bu korku dolu dakikalarý, trenin en son vagonunun en son koltuðunda yaþarken, iki metre önümüzdeki kimselerin kýlý bile kýpýrdamýyor. Bir yetkili gelip “ne oldu?” demiyor. Hiç kimse vukuat oldu diye treni durdurmuyor. Oysa orada insan ölebilirdi gerçekten. Turgutlu istasyonunda duruyor tren. Makinist kýlýklý bir adam geliyor. Taþý ataný gördüðünü söylüyor. Kýrýlan cama ve kýran taþa bakýyor, “kimsede bir þey yok deðil mi?” deyip gidiyor. Tren kalkýyor yeniden. Ve yeniden biletçi “Turgutlu’dan binenler” diyor bilet kontrolü yapýyor. Camýn kýrýlmýþlýðý, insanlarýn tehlike atlatmýþlýðý umurunda deðil.

Meðer sýk sýk olurmuþ böyle saldýrýlar, Salihli – Manisa arasýnda. Vaka-i adiyeden iþlermiþ bu gibi haller. Ancak bu gibi “kazalar” nedeniyle insanlarýn ölebileceðini buradan duyurmak istiyorum. Bu gibi olaylarý ciddiye alacak yetkili arýyorum, þu ana kadar bulamadým.

Yetkililerin duyarsýzlýðý karþýsýnda dehþete düþüyorum. Manisa istasyonunda iniyorum ve yetkili kýlýklý birine dehþet anlarýný anlatýyorum ve elimdeki mermer taþý gösteriyorum. Hayýrhah bir tutumla; “Atýyorlar kardeþim, kimin attýðý belli, polise söylüyoruz bir þey olmuyor” yanýtýný alýyorum. Kürtleri kast ederek, “buralarda böyle þeyler oluyor, adam devlet düþmaný ben ne yapayým” diyor. Yanýmýzdaki yolcularýn hemen tamamý, trenlere sýk sýk saldýrýlmasýnýn Kürt mahallesinden geçerken olduðu kanýsýndaydý. Yüzlerinden bir Kürt düþmanlýðý okunuyordu ama kimse bunu dile getirmiyordu.

Atmosferi rahatlatmak için yeni bir senaryo uydurarak anlatmaya baþlýyorum: “Alaþehir’den trene binip evden kaçan kýz, babasý sevgilisine “hayýr” dediði için, sevgilisine kaçýyordu. Tren durdurulup onu jandarmalar alýrken, telefona sarýlýp sevgilisine haber verdi: “Sevgilim, sana geliyordum ama kavuþamayacaðýz gene, çünkü alçak babam arkadaþlarýna telefon etmiþ olmalý ki beni trenden indirdiler, herhalde babama teslim edecekler. Bu haberi alan sevgilisi sinirden deliye döndü. Turgutlu tren istasyonunda kýzý bekliyordu. Sen benim sevgilimi bana niye getirmedin diye, yerden sert bir taþ alarak en son vagona kurþun gibi atar…”

Menemen’e yaklaþtýðýmýzda yeni bir biletçi, “bilet kontrol” diyor. “Cam ne zaman kýrýldý yaa” sorusunu soruyor. Onu insanlarýn caný deðil, devletin kýrýlan camý ilgilendiriyor. Bu nedenle biz yanýt vermiyoruz. Alsancak garýnda iniyoruz. Bir “ooh” çekiyoruz. Tanýdýðýmýz bir hareket memuruna olayý anlatýyoruz. O da, bu gibi olaylar nedeniyle meslektaþlarýnýn gözünün çýktýðýný, kaþýnýn yarýldýðýný söylüyor.

Ýþte memleketimden bir yolculuk manzarasý.


Muammer Sakaryalý

26.05.2010

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
27 Mayýs 2010 14:57

sultan

Hepinize çok geçmiþ olsun... Devletin malý vatandaþýn canýndan daha az kýymetli olduðu zamanlarý biz görmeyeceðiz ama belki gelecek nesiller görür... Sevgiler.
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.