Demokrasinin yýkýlýþý

23 Aralýk 2014 16:37 / 1378 kez okundu!

 

 

Savaþ bittikten (1945) ve faþizm yýkýldýktan sonra þimdikinin tersi bir süreç iþliyordu. Demokrasi çok farklýydý, üstündü ve kutsal toprak gibiydi. Gücünü ise soldan ve sosyalizmden alýyordu. “50’li yýllardan sonra Batý Avrupa ülkelerinin geniþ sosyal sýnýf ve gruplarýna, o zamana kadar görülmemiþ özgürlük, barýþ ve refah saðlamýþtý. 1970’deki krizle beraber sosyal refah devletinin maliyeti artýnca, demokrasi, post materyalist bir formata dönüþtürüldü, kimlik sorunlarýna yöneldi ve demokratik rejime güven giderek azaldý.” (I Blühdorn)

Klonlanmýþ ve DNA’sýyla oynanmýþ demokrasi, kapitalizmin beðenisine uygun hale getirildi. Ýnsan için olmasý gereken demokrasi, pazarda zengin alýcý bekleyen bir mala dönüþtürüldü. Sosyal Avrupa Hareketi’nin internet sitesinde yayýnlanan makalesinde Blühdorn, demokrasinin bittiðini söyleyerek þöyle devam ediyor: “Yeni otoriterlikte, yaþam makinasýna baðlanmýþ demokrasi, acil müdahele yapmasý için çaðrýlan doktora benziyor. Seçilmiþ diktatörler, sosyal ve çevresel yýkýmýn demokrasiyle çözülemeyeceðini bildikleri için, demokratik haklarý birer birer buduyor. ”

Sivil otoriter rejimlerin ve kültürel liberal demokrasilerin tercih edilmesi 2000’li yýllardan sonra uygulama alanlarý buldu. Ne Musolini’yi ne de Hitler’i yeniden iktidar yapmak için baþlayan bir süreç deðildi bu. Ülkeleri askeri darbelerden uzaklaþtýran örneðin Portekiz, Ýspanya, Yunanistan gibi ülkeleri açýk politikaya doðru yönelten demokratik rejimlerin yerini yavaþ yavaþ doðanýn yýkýmýna ve sosyal adaletsizliðe seyirci olan rejimler aldý. Kültürel ve liberal özellikleri olan bu rejimlerin ne olduðu ve nasýl tanýmlanmalarý gerektiði tartýþmalarý sürüyor.

Neden demokrasiye alternatif rejimler ön plana çýktý?

Globalleþmeyi yalnýzca liberal kapitalizmle sürdürmenin yarattýðý problemler demokrasiye alternatif rejimler üretmeye baþlýyor. Þöyleki, dinamizmi ve deðiþimi getiren önemli karar alma merkezleri, demokratik kurum ve sivil toplum kuruluþlarýndan uzaklaþarak, þirketlere ve pazarý izleyen merkezlere kaydý. Kaç paraya ve nasýl bir ev veya araba alýnacaðýna dair devletin veya politik kurumlarýn söyleyecekleri fazla bir þey kalmadý. Sosyal yaþamý etkileyen kararlar, demokratik süreçlerin dýþýna atýlmýþ durumda. Kamuoyu, büyük oranda yönlendirmelerle, Nike’ýn nasýl bir ayakkabý üreteceðini, Toyota’nýn son modelini merakla beklerken, sosyal yaþamla ilgili kimlerin karar verdiðiyle artýk pek ilgilenmiyor.

Geleneksel demokrasinin biçim deðiþtirmesi, yalnýzca global þirketlerin zorlamasýyla olmadý. Kapitalizm egemenlik alanlarýný yeryüzünün hemen hemen her köþesine geniþletirken, demokrasiyi barýndýran ulus-devletleri etkisizleþtirdi ve bunun sonucundan demokrasi de payýný aldý. Bu zorunlu süreç, demokrasiye üstten ve alttan darbe vurdu. Üstte demokrasinin yaþamasý için gerekli olan ve denetlenen þeffaf global kuruluþlarýn yokluðu ve altta demokrasiye öncelik vermeyen etnik ulusalcýlýðýn giderek güç kazanmasý.

Demokrasi, sosyo-ekonomik ve etnik sorunlarý çözen bir rejim olmadý ve olamaz da. Demokrasi, daha çok, insanlarýn özgür iradesini bir araya getiren, toplumsal sorunlarý çözmek için düþünce üreten bir rejimdir; özgür iradenin ruhudur. Bu iþlevini yerine getirebilmesi için toleransý, sosyal adaleti, modernizmi ve çoðulculuðu barýndýrmak zorundadýr. Toplumsal demokratik faktörlerin varlýðý, bireyin özgürce politikaya müdahelesini mümkün kýlabilir. Ancak yakýn zamanda, uluslar, kaygan vatandaþlýk ve belirsizleþen ulusal egemenlik sýnýrlarý nedeniyle  kendi özyýkýmýyla yüz yüze kaldý. Uluslarýn zayýflamasý beraberinde modernizmi ve demokrasiyi çözülme sürecine soktu. Globalleþmeyi tek alternatifle götüren liberalizm, uluslardan global örgütlenme yaratamadý. Ulus-devletler, terörist saldýrgan politikalarla deðil, yapýcý global örgütlenmelerle aþýlabilirdi; bütün sorunlarýna raðmen AB örneðinde olduðu gibi.

Globalleþme sürecinde liberallerin demokrasiyi devre dýþý býrakmalarý ilk deðildi ve aslýnda demokrasi diye bir dertleri de tarih boyunca olmadý. Yýllarca liberaller Sovyetleri, sosyalizmi, solu yerden yere vurdu. Solun dilini kullanarak eþitliði, adaleti, açýklýðý, þeffaflýðý, özgürlüðü, humanizmi kendi tekeline aldý. Birçok insaný umutlandýrdýlar. Güzel, yaþanasý bir dünya kurabileceklerine dair algý yarattýlar. Demokrasiyi hiç ama hiç tartýþmadýlar. Demokrasi bir tabuydu adeta. Demokrasiyi tartýþana, dikta heveslisi dediler. Fakat onlar gizlice, gerçek, doðal olan demokrasiyi ameliyat masasýna yatýrýp, Erdoðan gibilerinin elleriyle iç organlarýný boþaltmakla uðraþýyorlardý. Kendilerinin tekelinde, mekanik araçlarla çalýþan, uyduruk bir demokrasiyi ambalajlayýp, reklamýný yaparak, pazara sürdüler.

Kapitalizmin demokrasiyi kendine benzetmesi, onu iþlemez hale getirmesi, kapitalizmle demokrasinin evliliðinin uzun süremeyeceðini söyleyen solu haklý çýkardý. Fakat Avrupa solunda bir kesim, demokrasinin yalnýzca etkisizleþtiðini veya aldýðý darbelerle bayýldýðýný söylemiyor, daha da ileri giderek, demokrasinin kapitalizm tarafýndan erozyona uðradýðýný ve bittiðini iddia ediyor.

Sosyal yabancýlaþma ve ekolojik sýnýrlýlýk temelinde güçlü ve iyimser saptamalara dayanan Habermas ve Offe’nin düþünceleri, tam da bu eleþtirilerin odaðýnda yer alýyor. I Blühdorn ise Habermas’ýn ve Offe’nin yanýldýðýný belirtiyor: “Sosyal üretkenliðin ve ekolojik sürdürülebilirliðin zorlamasý sonucunda, ‘devlet ve sivil toplum kaçýnýlmaz olarak ekonomik uygulamalara kurallar getirebilir,’ düþüncesinden hareketle dizayn edilen modelin doðru olmadýðý görüldü.”

Avrupa’da artýk neredeyse hiç bir politik hareket ekonomik büyümeye sýnýrlamalar getirmeyi planlamýyor.

Habermas’ýn dýþýnda kalan diðer bazý entellektüel sol düþünürler, örneðin Mouffe, ‘Politik uzlaþmalarýn aþýrý vurgulanmasý ve karþýklý gerilmenin reddedilmesi, insanlarý politikadan soðuttu’ diyerek, kapsamlý politik projeler etrafýnda odaklanmanýn politikaya ve demokrasiye yeniden saygýnlýk kazandýrabileceði inancýnda.

Colin Crouch “Post-demokrasi” çalýþmasýndan on yýl sonra, yeniden politik çevrelerde tartýþýlýr oldu. Çoðulculuðu ve sivil toplumu güçlendirmek amacýyla gündeme taþýdýðý demokratik önlelemler, politik anlamda saðlýklý ve heyecan verici bulundu.

Çok okunan, büyük yanký ve tartýþma yaratan ve Türkçeye de çevrilen kitabýnda T Piketty, tartýþmalara ‘ekonomik demokrasi’ boyutunu kazandýrdý. Ona göre gerçek demokrasi ve sosyal adalet yalnýzca parlamentonun veya pazarýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için oluþturulan kurumlarla çalýþamaz. Kendi formal kurumlarýnýn politik bir irade tarafýndan oluþturulmasý da gerekiyor. Ve daha da önemlisi “Eðer demokrasi kapitalizme karþý üstünlük saðlayacaksa” (T Piketty) bu kurumlar yeniden ve yeniden yapýsal yeniliklere baðlanmalýdýr.

Piketty’nin yazdýklarýný kýsaca þöyle de açabiliriz: Yeni mülkiyet biçimleri ve sermayenin demokratik denetimi, demokratik erozyonun önünü kesebilir.

Demokrasi, sosyal eþitliði ve ekolojik dengeyi gerçeðe dönüþtürebilmesi için kapitalizmle mücadele edebilmeli ve onu sýnýrlandýrýp kendi egemenliði altýna alabilmelidir. Neoliberalizmin ve hatta kapitalizmin sonunu getirebilmelidir.

Yaþadýðýmýz bu deðiþim çaðý, özgürlükçü humanist sola büyük fýrsatlar veriyor.

 

Kaynaklar:

- Thomas Piketty, 21 yüzyýlda KAPÝTAL, 2014, Harvard University Press, s. 424, 570

- I Blühdorn, Demokrasinin Erozyonu veya Yýkýlýþý. 18.11.2014, Sosyal Avrupa

- C Crouch, Gerçek Avrupa Demokrasisine Ýhtiyacýmýz Var, 20.8.2014, EUROPOLSE

- J Stiglitz, 21 yüzyýlda Demokrasi, 1.9.2014

- D Rodrik, Demokrasiyi Yeniden Düþünmek, 12.6.2014

- H Farrell, Alternatif Yoktur, 24.2.2013

 

Mehmet TAÞ

23.12.2014

 

Son Güncelleme Tarihi: 23 Aralýk 2014 22:04

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.