Demokrasinin sonu mu?

23 Eylül 2014 13:13 / 1721 kez okundu!

 

 

Amerikalý politik felsefeci Francis Fukuyama 1992 yýlýnda yayýnlanan bir görüþmesinde “Sovyetler Birliði ve komünizmin yok olmasýyla demokrasinin alternatifi kalmayacak ve insanlýk yavaþ yavaþ barýþýn ve özgürlüðün global medeniyetine doðru yol alacak” demiþti. O günlerden günümüze kadar milyonlarca insan geleceðe umutla bakarak medeniyet yolunda yürümek istedi. 

Neredeyse aradan bir çeyrek asýr geçti fakat bu iyimser sonuçlara varabilecek aklý baþýnda bir insana rastlamak mümkün deðil. 

Þimdi þöyle bir geri dönüp baktýðýmýzda, bu dönemi sembolize eden çeliþkileri ve demokratik kültürü silahla reddeden vahþeti, canlý bir tarihi görüyoruz.

Barbalýða dönüþü  özellikle komþu ülkelerde bir filim þeridi gibi izlemeye devam ediyoruz.

Zenginler ve yoksullar arasýndaki uçurumun giderek derinleþmesine paralel olarak terör hýz kazanýyor. Bir kanlý olay biter bitmez bir baþka vahþet hemen devreye giriyor.

Ýnsanlýðý rahatlatacak, barýþýn önünü açacak paradigmalar geliþemiyor. 

Yeryüzü sanki ilan edilmemiþ bir üçüncü dünya savaþý yaþýyor.

Dünyada büyük iyimserlik yaratan Arap Baharý katledildi ve mezarý derin kazýldý. Tunus’ta demokrasi yeþermesi daha çok zaman alacak, çok acýlar çekilecek. Mýsýr’da ise ordu ve Müslüman Kardeþler eliyle özgürlük umutlarý derin sulara gömüldü. Nato’nun savaþ uçaklarýyla Libya’da iktidara taþýnan ve silahlanan aþýrý dinciler, Bingazi’de birbirini boðazlýyor. Ortaçaðýn paradigmalarýnýn biçimlendirdiði politikalar iktidar savaþý veriyor. Galip gelecek militarist gurubun Halifelik ilan etme ihtimali bile çok uzak deðil. Buralarda da demokrasi bir baþka bahara kaldý.

Ekonomik krizle beraber bu barbarlýða Avrupa ülkeleri de dahil oldu. Barýþ ve demokratik kültürün beþiði kabul edilen kýtada yabancý düþmaný aþýrý ulusalcý guruplar,  Avrupa Birliði’ni daðýtýp ulus devletlerine geri dönmeyi planlýyorlar.

Rojava’da demokratik otonomi ilan eden Kürt yurtseverlerinin suyu ekmeði kesiliyor. Savaþ cehenneminden kaçan Alevi, Kürt, Ezidi ve müslümanlara kol kanat gerdi gerekçesiyle bu küçücük toprak parçasýný ganster devletler ablukaya alýyor, aç susuz býrakýyor.   

Cihadçýlar: Önceleri fanatik, sonra aþýrý islamcý, þimdi de cihadçý terörist olarak tanýmlandýlar. Taliban’da örgütlüydüler, El Kaideye geçtiler ve El Nusra’dan IÞÝD’de transfer oldular. Bölgeyi kan gölüne çevirdiler. Kafa kesiyor, iþkence ediyor, yaðmalýyor, tecavüz ediyor ve önlerine çýkan ‘kafiri’, sorgusuz sualsiz kurþuna diziyorlar. Yüzlerinde tek bir piþmanlýk izi yok. Büyük bir huþu içinde aldýklarý emirleri yerine getiriyorlar. Ýçlerinden biri olan Ebubekir Þakau, “Bütün bu yaptýklarýmýz bizim deðil Allah’ýn, biz Allah’ýn iþini yapýyoruz” diyerek kutsuyordu iþledikleri cinayetleri. Katlettikleri masum insanlarýn cesetleriyle cennete giden yolu döþediklerine inanýyorlar.

50 bin kiþiye varan IÞÝD ordusunun yaklaþýk 20 bini yabancý gençlerden oluþuyor. Yakýcý soru þu: Neden bu gençler oralarda savaþmak istiyor? Ýslamdaki demokratik deðerlerden nasýl böylesine habersizler ve nasýl acýmadan ölüm kusuyorlar?

Diðer yandan, savaþ tüccarý Nato tüm bu geliþmelerden habersiz olduðunu iddia ediyor!!

Ýslam dünyasýný savaþa iten Nato ve ABD’nin müttefikleridir. 

Terörü bitirmek için bombaladýklarý veya iþgal ettikleri ülkelerin hepsinde, terör örgütlerinin hem sayýsý hem de askeri kapasitesi arttý. Bu ülkeleri yöneten yandaþ, paralel iktidarlar yozlaþtý ve iþlevsiz kaldý. Nijerya devlet baþkaný ordusunu ülkenin kuzeyindeki bölgeleri iþgal eden Boko Haram’ýn üstüne gönderemiyor. Maliki, Irak’ýn zenginliðini kendi çevresine daðýttý. Kürtlere ve Sunni aþiretlere pay vermedi. Afganistan’da istikrarsýzlýk sürüyor, devlet baþkaný ancak aylar sonra seçim sonuçlarýný açýklayabildi.

New Statement dergisinin yazarý J. Simpson, durumu þöyle özetliyor: “Politik zayýflýk ekonomik zayýflýða neden olurken her ikisi de ülkelerde derin güvenlik zaaflarýna neden oldu. Bu yüzden Taliban’ý, Boko Haram’ý ve IÞÝD’i durdurmak çok zor gibi görünüyor.” (5-11 Eylül 20014)

IÞÝD’in nasýl kurulduðunu araþtýran yazar Shiraz Maher, hazýrlýklarýn bundan 20 yýl öncesine dayandýðýný iddia ediyor. Son yazýsýnda Ýslam devleti ve halifelik ilanýnýn politik temellerinin 90’larýn ikinci yarýsýnda ve Londra’da atýldýðýný öne sürerek olanlarý þu cümlelerle özetliyor: 

“1994 yýlýnda halifeliðin gerekli olduðunu ilan etmek amacýyla dünyanýn dört bir yanýndan tarikat liderleri Londra’ya akýn etmiþti... Düzenlenen konferansta halifeliðin Ýslam’da olup olmadýðý tartýþýlmadý bile, tersine bunun nasýl yeniden canlandýrýlabileceði üzerinde odaklanýldý... Konferasý izleyen 90’lý yýllarýn ikinci yarýsýnda, halifelik propagandasý olgunlaþtý...  Britanyalý müslümanlar arasýnda Ýslamcý ideolojinin kökleri daha da derinleþtirildi...” (29 Aðustos 2014)

Konferansý takip eden yýllarda iktidara gelen hem Ýngiliz Ýþçi Partisi ve hem de Muhafazakar Parti döneminde islamcý tarikatlara geniþ imkanlar saðlandý. Devlet okullarýnda, belediyelerde ve iþyeri açmada tüm imkanlar onlara sunuldu. Laik müslümanlarýn ve her dinden ilerici solcularýn sesi soluðu kesildiði bir dönemde Ýngiliz derin devletinin avucunda olan islamcý tarikat mensuplarý, devletin ve toplumun en ön saflarýna taþýndý.

1994’te henüz doðmamýþ olan Britanyalý veya baþka ülkelerden gelen müslüman gençler bugün Suriye ve Irak’ta cihadçý saflarda terör estiriyor. Tarikatlarýn egemen olduðu okul ve üniversilerde eðitilen gençler, Kuran’daki savaþý büyütmek diye bilinen Anfal suresini kendilerine göre yorumlayarak, hiç tanýmadýklarý ülkelerde insanlýk dýþý vahþet saçýyorlar. Kuran’ý ve Ýslam’ý Vahabice öðrenmenin faturasýný bölgenin yoksul insanlarý Rojova’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da canlarýyla öderken, bölgede demokrasi ve insan haklarý umudu yok ediliyor. 

Müslüman ülkelerdeki demokrasi istemine karþý neredeyse haçlý seferleri yürtüldü hem de demokrasinin beþiði olan Avrupa’da. Hazýrlýklarý yürütenlerden biri, demokrasi düþmaný Anjem Choudary, Observer gazetesinde (7 Eylül 2014) yayýmlanan görüþmesinde, Avrupa ve Ýngiltere’den sayýsýz müslüman gencin IÞÝD’e katýlmasýna aracý olduðunu ve hala polis tarafýndan sorgulanmadýðýný açýkladý.

Bu gençler Mýsýr, Tunus ve Libya’daki demokratik halk hareketlerinde ciddi varlýk gösteremeyen El Kaide’ye gitmiyorlardý. Halifenin emirlerine uyarak ÝD’ni (Ýslam Devleti) korumak ve geniþletmek gibi ‘büyük ve kutsal bir amaç uðruna’ IÞÝD saflarýndaydýlar. Örgütün sözcüsü Mohammed el-Adnani Mektubunda  El Kaide’nin þimdiki lideri Ayman El-Zawahiri ‘ye “politika uðruna cihadýn feda edilmemesi gerektiðini” söylemiþti. Bu saptamaya uyuldu. Örgütün Batý’ya karþý yürüttüðü savaþ IÞÝD’le beraber köklü bir deðiþim geçirdi. Yalnýzca Batý deðerlerini yýkmayý hedefleyen bir cihadýn giderek etkisizleþeceði bilindiðinden, strateji deðiþikliði gerçekleþti. IÞÝD cihadýn boyutlarýný geniþletti. Ýlk baþlarda amaç Sünni islamý, Þii güçlerine karþý korumaktý. Kýsa zamanda bu hedef kendini ÝD’ye býraktý.

Ortadoðu’da demokrasi karþýtý oluþum tüm hýzýyla sürdürüldü.    

Ýslamcýlarýn politikalarýndaki anti-demokratik startejik deðiþiklik birçok ülkeyi kararsýzlýða sürükledi. Batý, IÞÝD’in baþlattýðý savaþý, bir Sunni-Þii savaþý olarak gördü ve yakýn bir zamana kadar hiç bir eylemde bulunmadý. Ýran ve Suriye’nin güçlerinin ise ya IÞÝD’i ezmeye güçleri yetmedi ya da kendileri bölgedeki bir savaþýn baþlatýcýsý olmak istemedi. Öte yandan, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar sadece finans ve lojistik destek vermekle kalmadý, IÞÝD’e karþý açýktan silahlý müdahaleye de karþý çýktýlar.

Nato ve ABD’nin önderliðindeki ittifak IÞÝD’de karþý savaþý kazanabilir fakat bu da yeni ve baþka IÞÝD’lere kapý açacaktýr. Terörizmi bu boyutlara taþýyan anti-demokratik iktidarlarýn yer aldýðý ve çoðu gizli anlaþmalara dayanan birlikteliklerin politik ve ekonomik stratejileri yoktur. Sadece terörizme karþý silahla mücadele ederek geçici zaferler kazanabilirler.

Bugün yaþadýðýmýz gibi, tarihte demokrasi mücadelesinin karanlýklara gömüldüðü, silinip kaybolduðu çok dönemler olmuþtur. Sovyetler’in yýkýlmasýndan sonra güçlendiði söylenen demokratik yapýlanma çabalarý, militarist ve cihadçýlarýn saldýrýlarýna hedef oldu.

Barbarlýða karþý savaþý her zaman demokrasinin kazanacaðýnýn bir garantisi yoktur.

Demokrasinin Ortadoðu’da geliþememesini yalnýzca ABD, Batý ve Nato’nun saldýrgan politikalarýna indirgememek gerekir. Bölgedeki Ýslamcý ve Ulusalcý akýmlarýn yýllarca demokrasi ve insan haklarý istemlerine þiddet uygulamalarý, demokratik süreçlere sýrt çevirmeleri, bu süreçleri tanýmamalarý, insanlarý bir felaketin eþiðine taþýdý.

Bölge, savaþýn, terörün, yozlaþmanýn, göçün, þiddetin ve yoksulluðun egemen olduðu bir politik iklimle karþý karþýya býrakýldý.

Toplumsal dinamikleri iyi okuyan, demokrasiye ve humanizme adanmýþ sol veya sosyal demokratik halk hareketlerinin yeniden canlandýrýlmasýnýn dýþýnda bir seçenek görünmüyor...

 

Mehmet TAÞ

23.09.2014

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.