Baþka bir solun doðuþu: Türkiye ve Avrupa Solu

20 Mart 2015 16:01 / 1849 kez okundu!

 

 

"Ayný yýllarda Kürt ve islami hareketlerin mevcut otoriter statükoya karþý direnmeleri, solu  gölgede býrakmýþtý. Çeþitli iç ve dýþ faktörün etkisiyle demokratik kamuoyu modern demokratik ideolojik vizyondan uzaklaþarak politik sorunlarýn çözümü uðruna liberal özgürlüklere doðru bir rota çizdi. Çalýþan yýðýnlar için alternatif bir yol izlemek yerine mevcutlarýn içinde en uygun politik çizgi tercih edildi. AKP iktidarýyla beraber bazý aydýnlarýn liberalizmden ve AKP’den beklentiler içine girmeleri solun yaratýcý düþünme gücünü çok ciddi bir biçimde zedeledi. Baðýmsýz düþünen aydýnlarýn azalmasý karþýsýnda liberalizme, ulusalcýlýða ve Siyasi Ýslam'a savrulmalar hýzla arttý."

 

BAÞKA BÝR SOLUN DOÐUÞU: TÜRKÝYE VE AVRUPA SOLU

12 Eylül askeri diktatörlüðünden parlamenter demokrasiye geçiþ tamamen saðýn kontrolünde gerçekleþti. Bu dönemin bir ürünü olan Türkiye demokrasisi oluþtu. Vesayetçi demokrasi, otoriter demokrasi; kalitesiz, temsil kapasitesi olmayan, aþýrý yozlaþmýþ ve etnik ve ulusal farklýlýklarý tanýmayan geleneksel devletten daha tekçi bir demokrasidir bu. Dünyada eþine az rastlanan tek ulus ideolojisine dayanan bir devlet. Her karýþýný muhafazakar, neo-liberalist saðýn iþgal ettiði devlet, saða alabildiðine cömert davrandý, büyük olanaklar sundu.

Genelde saðýn ve ordunun etkisiyle halkýn vizyonu biçimlenmiþ durumda. Otoriterliðe yatkýn, þiddete, milliyetçiliðe dayanan kamuoyu yaratýldý. Aradan çok uzun yýllar geçmesine raðmen orduyla saðýn inþa ettiði militarist kültür deðiþmedi. Tek uluslu ve otoriter Türkiye,  militarizmin, saðýn ve AKP’nin bir eseridir.

Unutmamak lazým ki baþka bir Türkiye vizyonu her zaman var olmuþtu.

Bu vizyon, parçalara ayrýlmýþ solun vizyonudur. Yoksul emekçileri ve çalýþan yýðýnlarý destekleyen, çevreyi koruyan, sosyal ve ekolojik devletle, Kürt halkýnýn ve diðer etnik azýnlýklarýn insani haklarýný tanýyan, etnik çoðulculuða dayanan devlet projesi farklý yönleriyle CHP, HDP, BHH gibi üç eksende sayýlabilir. Bunlar dýþýnda Halkevleri, EMEP, DHF vb bir dizi grup da var.

Syriza ve PODEMOS’un büyük baþarýlarýndan sonra büyük ihtimalle Türkiye solunun bileþenleri daha da yakýnlaþacak. Sosyal, ekolojik ve etnik çoðulcu demokrasinin daha geniþ yýðýnlarla kucaklaþacaðýný tahmin etmek zor olmasa gerek. Global düzeydeki solun baþarýlarýnýn yarattýðý atmosferle Türkiye solu, farklý bir demokratik alternatifle ülke sorunlarýnýn çözümüne daha etkin katýlabileceði bir aþamaya gelebilir.

 

Syriza ve PODEMOS böyle bir yoldan geçerek bu hale geldiler. Türkiye solu neden bunu yapamasýn?

12 Eylül darbesi ve Berlin duvarýnýn yýkýlmasý Türkiye solunu Avrupa’daki ilerici hareketten koparttý. 90’lý yýllarýn ikinci yarýsý ile 2000’lerin ilk on yýlýnda Avrupa’da savaþa ve liberalizme karþý kampanyalarda Türkiye’den katýlým yok denecek kadar azdý. F Tipi hapishanelere karþý mücadele süreci, savaþ tezkeresinin TBMM’de reddedilmesiyle sonuçlanan savaþ karþýtý muhalefet ve ardýndan NATO karþýtý eylem süreci gibi önemli bir çýkýþ yapmýþtý. Bu birkaç yýlý kapsayan süreçte uluslararasý ortak eylemlerin de bir parçasý olunmuþtu. Daha sonra Tekel direniþi ve çeþitli kent ve kýr mücadeleleri yükseldi.

Ayný yýllarda Kürt ve islami hareketlerin mevcut otoriter statükoya karþý direnmeleri, solu  gölgede býrakmýþtý. Çeþitli iç ve dýþ faktörün etkisiyle demokratik kamuoyu modern demokratik ideolojik vizyondan uzaklaþarak politik sorunlarýn çözümü uðruna liberal özgürlüklere doðru bir rota çizdi. Çalýþan yýðýnlar için alternatif bir yol izlemek yerine mevcutlarýn içinde en uygun politik çizgi tercih edildi. AKP iktidarýyla beraber bazý aydýnlarýn liberalizmden ve AKP’den beklentiler içine girmeleri solun yaratýcý düþünme gücünü çok ciddi bir biçimde zedeledi. Baðýmsýz düþünen aydýnlarýn azalmasý karþýsýnda liberalizme, ulusalcýlýða ve Siyasi Ýslam'a savrulmalar hýzla arttý.

Kürt hareketi çizgisindeki legal siyasi partiler en son HDP’de örneði görüldüðü gibi son yýllarda yeni bir sol yönelim içersine girdi. Kürt sorununa haklý olarak odaklanmasý ve silahlarýn gölgesinde siyaset yapmaya zorlanmasý, bu partiler açýsýndan önemli bir kýsýt oluþturdu. PKK’nýn silahlý mücadeleyi býrakmasý ihtimali HDP’nin Türkiye partisi olma çabalarýna büyük katký saðlar.  CHP ise, ulusalcýlýk denen koca bir duvarýn enkazý altýndan çýkma çabalarý baþarýya ulaþýrsa Türkiye'nin saða yönelmiþ politik kültürünü sola kaydýrýlabilir.

Türkiye solunun güç kazanmasý, Türkiyedeki eksik olan sosyalist-sol kültürün güç kazanmasýný getirecek politik iklimi deðiþtirecektir. Türkiye’nin geleneksel otoriter-milliyetçi ideolojik parametreleri kýrýlabilir. Kürt halkýnýn kaderini tayin hakký garanti altýna alýnabilir ve Avrupa solunun Türkiye’de güvenilir bir dayanaðý oluþabilir.

Tarihsel TKP, TÝP ve TSÝP’in; Perestroyka’nýn etkisiyle baþlattýklarý sonu gelmeyen ve örgütsel tükeniþle sonuçlanan politik tartýþmalar yeniden canlandýrýlabilir. Hatýrlanacaðý gibi o dönem tartýþmalarýn bir bölümü de kapitalizmi demokrasiyle nasýl dönüþtürülebileceði zemininde sürdürülüyordu. Bugün, Avrupa’da geliþen yeni sol dalga bunu yapmaya çalýþýyor.

Gramschi’den esinlenen Eurokomünizm ve demokratik Marksizm, PODEMOS ve Syriza’nýn ideolojik rehberidir. Türkiye’de sol, bu vizyonu benimsemedi ve bunun bir sonucu olarak Marksizm’in bu üçüncü dalgasýnýn yarattýðý ilerici hareketlerin Türkiye’de oluþum süreçleri kesintiye uðradý. Ancak þimdi bu olanak yeniden gündemde. Türkiye solu, liberal-global sisteme karþý Avrupa’da inþa edilmeye çalýþýlan sosyal-global hareketin bir bileþeni olabilir ve bu Türkiye demokrasisine güç verir.

Latin Amerika’da (LA) baþlayan ve yakýn zamanlarda Avrupa’da hýzla yükselen yeni sol dalga, yirmi yýla varan bir geçmiþe sahip. Politik yanýlgýlar ve örgütsel çeþitliliklerle dolu bir tarih bu. Türkiye ilerici hareketi, dünyada esen bu rüzgarý arkasýna alabilmek için, son 20 yýlýn sol mücadele tarihini iyi okumalýdýr.

 

Avrupa’da solun yeniden doðuþu

Güney Avrupa’da sol, neo-liberalizme ve onun yarattýðý savaþlara karþý kesintisiz mücadele verdi. Berlin duvarýnýn yýkýlmasýndan hemen sonra çeþitli ülkelere daðýlmýþ olan solu Ýspanya Komünist Partisi 1992’de, tarihinin en büyük  toplantýsýný gerçekleþtirerek bir araya getirdi. Bu toplantýda mücadele ilkeleri saptandý.

Önemli politik geliþmelerin ilki 1990’da Latin Amerika’daki Sao Paolo Forumu’dur. 2000’lerin baþýnda Sosyal Forum etkinlikleri, global demokratik solun diyalog ve strateji geliþtirmesine zemin hazýrladý. On milyonlarýn katýlýmýyla 15 Þubat 2003 yýlýnda gerçekleþen Irak savaþýný bir günlük protesto eyleminin öncülüðünü Ýtalya Komünist Partisi çekti.

Avrupa solu ýrkçýlýða, savaþa, neo-liberalizme karþý dururken kendi komünist ve sosyalist ideolojisini global düzeyde analizden geçirmekten geri durmadý.

90’larda global düzeyde neo-liberalizme karþý yeni tür direniþlerle iletiþim gerçekleþirken ayný zamanda, devletler düzeyinde bazý süreçler gerçekleþti. Ulusalcý bir damarla beslenen Chaves, Venezuella’da yeni model bir sosyalizmi izleyeceðini ilan etti.

Solun yeniden politik sahneye dönmesinin en önemli duraðý 1994’te Zapatistlerin Meksika’da, Chiapas’ta baþlattýklarý direniþ oldu. Yerli halkýn kültürel haklarýnýn tanýnmasý sosyal ekonomik eþitlik talepleriyle birleþtirilmiþti. Irk, etnik kimlik ve cinsiyet ayrýmcýlýðýnýn karþýsýnda duran sol düþünsel birikime yeni mozaikler eklenmiþti. Düþünsel dönüþüm örgütsel bileþimlere de etki yaptý. Artýk sol muhalefette, komünist partilerin aðýrlýðýnýn azaldýðý, giderek özgürlükçü sosyalizm, anarþizm ve Marxism’den etkilenen farklý akýmlarýn öne çýktýðý bir dönem baþlamýþtý.

Yalnýz Meksika’da deðil dünyanýn her yanýnda geniþ dayanýþma kampanyalarý organize edildi. Eylemler ve kampanyalar komünist geleneklerdeki gibi yukardan aþaðý deðil yatay iliþkilerle gerçekleþiyordu, ve çok etkili oluyordu. Bilinenlerin dýþýnda ayrýca, çoðunluðu LA ve Avrupa’dan gelen 3000 delegenin katýldýðý büyük bir forum Chiapas’ta 1996’da düzenlendi. Kapanýþta neo-liberal terörizme lanet edildi mücadele azmi yenilendi.

Zapatist haraketin etkilediði iki önemli hareket; Dünya Sosyal Forumu ve Global Halk Hareketi, 2008 finans krizine kadar çok etkiliydiler. Daha sonralarý büyük akýntýya ayak uyduramadýlar ve kenara itildiler.

Venezuella’da petrole sahip çýkmanýn getirdiði zenginlik, Chavez’e içerde ve dýþarda baðýmsýz hareket etmesi için olanaklar saðladý. Sol eskisinden daha fazla güvenle anti-neoliberal kampanyalarýna hýz verdi. Çok sayýda sol grup artýk devlet düzeyinde kabul görmeye baþlamýþtý.

Diðer büyük zafer, 1998’de imzalanan Çoktaraflý Yatýrým Antlaþmasý’nýn durdurulmasýdýr. Seattle, global kampanyanýn merkezine dönüþtü. Daha sonra Davos toplantýlarýna karþý birçok ülkede ayný anda protestolar organize edildi. Haziran 2001’de Dünya Sosyal Forumu (DSF) çalýþma ilkelerini yayýnladý. Geniþ kesimleri kucaklamaya özen gösterildi ve dünyanýn deðiþik yerlerinde etkin forumlar ve gösteriler yapýldý. “Baþka bir dünya mümkün”, hareketin ana sloganýydý.

11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapýlan saldýrýdan sonra dünyanýn politik iklimi farklýlaþtý, savaþa karþý kampanyalar aralýksýz gerçekleþti. Önce Afganistan ve daha sonra Irak savaþlarýna karþý barýþ için gösteriler bazý hükümetlerin de katýldýðý etkin gösterilere dönüþtü.

8-9 Mayýs 2004’te Roma’da Avrupa Sol Partisi’nin (ASP) kuruluþu, Avrupa solu tarihinde önemli bir basamaktý. Hemen arkasýndan diðer sol devrimci partiler Transnational Parti içinde (TNP) bir araya gelme gereðini gördüler. Fakat ASP çok daha etkili, farklýlýklarýnýn üstesinden gelebilecek esneklikte ve gerçekleþebilir farklý bir Avrupa projesi geliþtirdi.

20 örgütün katýldýðý Yeni Avrupa Sol Forumu’na Yeþiller sol grup, Birleþik Avrupa Sol/ Ýskandinavya grubu eklendi. 2000’li yýllarda Troçkist gruplar anti-kapitalist solu kurdular.

Avrupa Sol Partisi 3. Kongresi’nde NATO’ya ve savaþa karþý kararlar aldý. Sol, neo-liberal stratejinin savaþla devam ettiðini zamanýnda gördü.

21.yüzyýlýn ilk on yýlý bittiðinde, ekonomik krizle beraber anti-global hareketler, artýk tartýþma yapmanýn zamanýnýn bittiðini, tek tek ülkelerde politikaya müdahele etme zamanýnýn geldiðini ilan ettiler.

Ekim devrimin etkisiyle oluþan solun politikalarý yeniden ciddi bir yanký bulmaya baþladý. Yunanistan’da Syriza iktidara geldi. Büyük ihtimalle Ýspanya, K. Ýrlanda, Portekiz ve Slovenya’da benzeri sol partiler ilk seçimlerde ya iktidar ya da anamuhalefet olacaklarý kesin gibi görünüyor. Syriza ve PODEMOS Avrupa’daki demokratik ilerici dönüþümün öncüleri olduklarýndan deneyimleri son derece öðreticidir.

 

Syriza ve Podemos 

Syriza içinde yer alan sol partiler koalisyonu, aslýnda 90’lý yýllarýn baþýndan beri vardý. Yunanistan Komünist Partisi’nden ve Eurokomünizm'den ayrýlanlar Synaspismos’ta toplanmýþlardý. Troçkist, Maoist ve diðer sol parti ve projeler de Syriza’nýn içindedir. Birleþik Hareket 2000 ve 2010 yýllarý arasýnda adým adým bu duruma geldi. 2013’teki kongrede tek bir parti olabilmek amacýyla birçok parti ve grup faaliyetlerine son verdi.

Podemos, Syriza’nýn tersine partiler koalisyonundan oluþmuyor. Podemos, 2011’de alanlarda biriken aktif halk hareketinden, 15-M’den (15-Mayýs, los Indignados) doðdu. Bazý öncü liderler farklý partilerden gelmelerine raðmen PODEMOS, Syriza gibi bir proje deðildir. 400’den fazla alt örgütle “e-demokrasiyi” (demokratik süreçler sanal ortam üzerinden yürütülüyor) uygulayarak faaliyet yapýyor.

1950 ve 60 yýllarýnýn kapitalizmine dönüþü savunduklarý ileri sürülen Syriza ve PODEMOS’un ideolojisi ve politikalarý saðdan ve soldan sürekli saldýrý altýndadýr. Komünist partilerden ayrýlan iki parti liderinin hala hayal dünyasýnda yaþadýklarý, politikalarýnýn gerçeklerden uzak olduðu sað medyada yazýlýyor çiziliyor.

Komünist, sosyalist veya iþçi ismi almayan PODEMOS ve Syriza, kapitalizmi reformize etme giriþimlerinin, ya sisteme entegrasyonla ya da oy yönünden eriyerek, iç ayrýþmalar yaþayarak sonuçlanacaðý spekülasyonlarý bazý sol yayýn organlarýnda yazýlýyor. Özellikle PODEMOS’un iþletmeleri ulusallaþtýrmaya yönelmemesi eleþtirilerin odaðýnda. Ýþsizlere iþ bulmak ve asgari ücretleri yükseltmenin bile yozlaþmýþ kapitalizmle çatýþmayý gerektirdiðini söyleyenler, Syriza ve PODEMOS’un seçimlerle gelip sadece hükümet kurabileceklerini, iktidar olmalarýna ise fýrsat verilmeyeceði söylüyorlar.

Son yýllarda sayýsý hýzla artan yeni sol partiler, bilinen geleneksel sol formatta örgütlenmeleri izlemiyorlar. Seçmenden kopmuþ Marks, Lenin, Trotsky ve anarþist ideolojik perspektiflerle politika yapmak isteyen partilerin yerini; insana, topluma ve demokrasiye sýkýca baðlý sol partiler aldý. Portekiz’de Sol Blok, Fransa’da Sol Cephe, Yunanistan’da Syriza, Ýspanya’da PODEMOS ve Almanya’da Sol Birlik deneyimlerinin kalýcý baþarý elde etmeleri bundandýr. Ayrýca partiler tekçilikten ve dikey merkezcilikten uzaklaþtýkça, yýðýnlarýn bilincini ve gönlünü kazanmalarý da mümkün oluyor. Politik ve örgütsel çeþitliliði koruyarak mücadeleyi çoðulcu zeminde yürüten sol örgütlenmeler çaðdaþ, modern demokratik bir kimlik sahibi oldular.

Ýngiltere’de olduðu gibi Türkiye’de de soldan birçok insan Syriza veya PODEMOS gibi bir hareketi nasýl gerçekleþtirebiliriz diye düþünüyordur. Sormakta ve araþtýrmakta haklýdýrlar ancak iki ülkedeki somut durumu iyi okumadan genel sonuçlara varmak yanlýþ olur.

Yunanistan ve Ýspanya’daki sosyal harketlerin mali politikalara, yolsuzluklara ve demokratik yetersizliðe karþý direnerek büyüdüklerini görmek gerek. Neo-liberalizmin toplumsal yapýlarda yaptýðý yýkýmýn ne olduðu ve bunun sosyal mücadeleleri nasýl biçimlendirdiði iyi analiz edilmeli. Bunlar bizim þu soruyu sormamýza fýrsat veriyor: Türkiye’deki somut durum nedir ve demokrasi güçlerinin önüne hangi yeni olanaklar çýkarýyor?

 

Mehmet TAÞ

20.03.2015

(Gelecek yazýda soldaki politik felsefi tartýþmalarý özetlemeye çalýþacaðým.)

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.