ALEVİLER CUMHUR İTTİFAKINA EL VERMELİ

20 Haziran 2018 20:50 / 1742 kez okundu!

 

 

Canlar!

Oldukça ciddi bir nüfusa sahip olmamıza rağmen ALEVİLER olarak tarih boyunca bu ülkenin siyaset macerasında olumlu bir ROL almak nasip olmadı. Aksine istikrarlı bir şekilde sistemin kurucu öğelerinin, Cumhuriyeti daha ilk günden itibaren "BİZSİZ" düşünen partinin peşine takılarak onların kemik/çekirdek oy tabanını oluşturduk. Sizce de artık bizi oligarşik totaliter sistemlerin kulu-kölesi yapan, dışarıdan akıl veren hocalarımızdan kurtulmanın zamanı gelmedi mi? Yüzyıllık yanlışlarla hesaplaşmanın zamanı gelmedi mi? Bu Cumhuriyeti yeniden üreten, daha demokratik bir boyuta taşıyan, gözü kara kadrolarla kol kola girip ülkenin gidişatında ROL alma zamanı değil mi? Bu sürecin nirengi ifadelerinden olan, ERDOĞAN’ın “Bu topraklarda Aleviler Sünniler birbirinin hamisidir” sözünü ayakta tutmak biraz da bizim elimizde değil mi?

 

****

 

ALEVİLER CUMHUR İTTİFAKINA EL VERMELİ

 

Alevileri kamu görevlerine almayın. Mecbur kalsanız bile kapıcılıktan başka görev vermeyin!

(Adalet Bakanı Mahmut Esad Bozkurt, CHP, 1930)

 

Evet, bu ülkede bu söz söylendi!

Bu na-hak ayrımcılık o günden sonra da hep devam etti.

Askeri vesayet rejimi bu ülkede yıllarca Alevi-Sünni uyuşmazlığını bizzat körükledi.

Bunu Kemalist ideoloji arkasına gizlenerek yaptı.

Milletçe ve meşrep sahipleri olarak çok acı bedeller ödedik!

Yıllarca bir taraftan sanal bir 'irtica' algısı oluşturarak Alevleri memleketin güya "laik" partisi CHP'yi desteklemeye yönlendirdiler.

Diğer taraftan Alevilerin en temel taleplerini bile karşılamadıkları gibi Alevi-Sünni ayrışmasını derinleştirmek maksatlı provokasyonlara girişmekten de geri durmadılar.

Çorum, Malatya, Maraş, Sivas, Gazi mahallesi olayları askeri vesayet rejimi yıllarında ve sözümona o laik(!) çevrelerin iktidar ya da iktidarda olduğu dönemlerde gerçekleşmiştir.

Canlar!

Oldukça ciddi bir nüfusa sahip olmamıza rağmen ALEVİLER olarak tarih boyunca bu ülkenin siyaset macerasında olumlu bir ROL almak nasip olmadı.

Aksine istikrarlı bir şekilde sistemin kurucu öğelerinin, Cumhuriyeti daha ilk günden itibaren "BİZSİZ" düşünen partinin peşine takılarak onların kemik/çekirdek oy tabanını oluşturduk.

Sizce de artık bizi oligarşik totaliter sistemlerin kulu-kölesi yapan, dışarıdan akıl veren hocalarımızdan kurtulmanın zamanı gelmedi mi?

Yüzyıllık yanlışlarla hesaplaşmanın zamanı gelmedi mi?

Bu Cumhuriyeti yeniden üreten, daha demokratik bir boyuta taşıyan, gözü kara kadrolarla kol kola girip ülkenin gidişatında ROL alma zamanı değil mi?

Bu sürecin nirengi ifadelerinden olan, ERDOĞAN’ın “Bu topraklarda Aleviler Sünniler birbirinin hamisidir” sözünü ayakta tutmak biraz da bizim elimizde değil mi?

Bu çok boyutlu atılım sürecinde ilk kez Alevi/Bektaşi geleneğinin temsilcileri, devlet katında resmi bir muhatap buldu, hatırla!

Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Aleviler anayasal olarak eşit yurttaş olma hakkını almak için ilk kez bu dönemde muhatap kabul edildi ve masaya oturdular çözüm için, hatırla!

"Alevi Açılımı" adıyla başlatılan süreç -çeşitli konularda anlaşmaya varılsa da- BİZDEN kimi temsilcilerin oraya anlaşmamak üzere gelmesi ve temsilcilerimizin kendi aralarında fikir ayrılıklarına düşmeleri gibi sebeplerden dolayı sonuca vardırılamadı.

Ama bu süreç hem Alevilerin toplum nezdindeki algısının değişmesine hem de devletin karşısına haklı taleplerle çıktıklarının anlaşılmasına vesile oldu.

Ne büyük bir yol alıştı bu!

Mesele kapanmış değil, dosya masanın üstünde duruyor.

Devletin külliyesinde sizi bekliyor.

Eğer niyetimiz varsa, konuşabileceğimiz, masaya oturup anlaşabileceğimiz bir zemin var.

Böyle kritik ve siyaseten risk taşıyan konularda gerekli, sorunu çözmek için en ihtiyaç duyulan şey, cesaretli adımlar atabilecek, yürekli bir liderliktir.

Uzatılan el hala havada geri çevirmeyin!

Bazı özel ajandalı, kötü niyetli kimi malum çevrelerin algı operasyonlarına esir olmayın.

Allah aşkına, şöyle akl-ı selim bir düşünüyorum da kendi kendime şöyle hayıflanıyorum:

Daha ilk günden Alevileri yok hükmünde sayıp, katliamdan katliama hatırlamış, bu ülkede Aleviler hiç yaşamıyormuş gibi davranmış, Alevileri sadece etnik değil mezhepçi ayrımcılığa, çift katlı asimilasyona tabii tutmuş, statükonun bekçisi CHP “İLERİCİ” de, buna karşılık:

>> 90 yıl sonra devlet olarak ilk kez Alevileri kabul edip muhatap alan,

>> 100 yıllık yalan-dolan “Kızılbaş” hikâyelerinden sonra din dersine bizzat Alevi kanaat önderleri tarafından yazılacak Alevi bölümünü koyan, sadece Alevi çocuklar değil Sünni çocuklar da Aleviliği doğru öğrensin derdine düşen,

>> Orta öğretimde okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarına ilk kez ‘Alevilik’ konusu da ekleyen,

>> Geçmişte yaşanmışlar adına Tunceli katliamı için Alevilerden özür dileyen,

>> Bazı üniversitelerde Alevi Araştırma ve Uygulama Merkezleri kuran,

>> Madımak otelini kamulaştırıp müzeye çeviren,

>> Her Cemevi’nden, biri Alevi dedesi, diğeri çalışan olmak üzere, iki kişiye aylık bağlayan,

>> Cem evlerinin su, elektrik ve arazi gibi giderlerini karşılayan,

>> Hacı Bektaş ismini üniversitelere veren,

>> Bürokraside Alevi ayrımcılığına son vermek için üst düzey bürokrasi şemasını inceleyip, atamalarda eşitsizliği kaldırmayı taahhüt eden,

>> Alevilere aynen Hac gibi Kerbelâ ziyaretleri organize edilmesini teklif eden, önünü açan,

>> İmam Hatip Liselerinin yapısını örnek alarak HACI BEKTAŞ LİSESİ kurup, bu liselerden ALEVİ dedeleri yetiştiren,

>> Geçmiş dönemin dayatmacı anlayışına son vererek Alevi köylerine cami yapmaya son veren,

>> Türkiye’de ilk defa Alevi/Bektaşi klasikleri Türkçeye çeviren,

>> Yurt dışında yaşayan Alevi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak için de, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Alevi dedeleri görevlendiren,

>> İktidarına kadar 106 olan Cemevi sayısını 900’ün üzerine çıkaran, AK Parti mi “GERİCİ”?

Askeri vesayet rejimiyle birlikte onun ürünü adaletsizlikleri, inkâr ve asimilasyon politikalarını da tarihe gömen, derin ve paralel yapılara savaş açan, onlarca demokratik reforma imza atan bu sürecin mimarları şimdi taahhüt ediyorlar:

"Cemevlerine resmi, hukuki statü kazandıracağız!"

Bu bile tek başına bir devrimdir!

Kuvvetle ihtimal Vakıflar yasasında “Müslümanların ibadet yeri camilerdir. Gayrimüslimlerinki ise sinagog ve kiliselerdir” yazan bölüme bir ekleme daha yapılarak “Cemevleri de Alevilerin inanç merkezidir” denilecek.

Seçmeli ders olarak Aleviliğin okutulması, Diyanetin özerk bir yapıya kavuşturulması gibi talepler konuşulmayacak mevzular değil!

Alevi kardeşlerim,

Maraş Katliamında dönemin Başbakanı Ecevit olaydan istihbarat eksikliğini "MİT’e bir iki isim önermiştim ama almadılar" şeklinde izah etmişti.

Dönemin içişleri bakanı Hasan Fehmi Güneş ise anılarında "polise söz geçiremedim, MİT bize istihbarat vermedi, orduya olaylara müdahale etmesi için söz geçiremedik" diyordu.

Dikkat edin, konuşanlardan biri Başbakan, diğeri İçişleri Bakanı!

Madımak katliamında da durum farklı değil, Madımak otelinde etrafı çevrilenler Başbakan yardımcısı Erdal İnönü ile telefonda görüşüyor ve "kurtarın bizi" diyorlar.

"Hemen ilgileniyorum" diyen Erdal İnönü’den bir daha haber alınamıyor.

Ordu, Emniyet ve MİT’in kontrolünde katlediliyor, yakılıyor Aleviler.

Haydi, yürekleri yetiyorsa, şimdi de benzeri bir halta, operasyona ve kumpasa kalkışsınlar!

Haydi, şimdi de bir tek Alevinin kılına dokunsunlar ya?!

Ellerini kırarız, ellerini!

Dikkat çekerim Canlar!

30 Aralık 2012, İstanbul-Gültepe'de 11 Alevi ailenin evinin işaretlenmesinin de, 16 Temmuz 2013 günü Ankara-Mamak'ta Alevi evlerinin kapılarına "ALEVİLERE ÖLÜM" yazılmasının failleri de DHKP-C’li çıktı!

Cumhuriyet gazetesinin, daha sonra bir engelli çocuk tarafından yapıldığı anlaşılan, Erzincan'daki Gani Efendi Köyü'nde bulunan Cemevi’ne ait kütüphanenin yanmasını kamuoyuna nasıl duyurduğunu unuttunuz mu?

Denemez olurlar mı?

Hala Aleviler üzerinden her türlü provokasyon için gece gündüz demeden kurgu yapıyorlar.

Fakat geçmişten farklı olarak bu defa karşılarında aciz bir hükümet, emrindeki devlet aygıtına söz geçiremeyen bir lider yok.

Çok şükür Aleviler olarak güvencedeyiz.

Dedikodulara kulak asmayın.

Durum ortada.

Kardeşlerim,

Mahalle baskısı altında ezilmeyin!

Agora fobinizi yenin!

Yeni ufuklara açılın.

Proaktif olun.

Sadece içeriye değil, dışa doğru, uzak ufuklara ve daha geniş vizyonlara doğru da yürüyün.

680'de yaşanmış bitmiş acılı Kerbelâ hikayelerini gereğinden fazla tekrarlayıp, oradan çıkamayarak Yezit’e 'Allah’ından bul' makamından türküler dizip bugünlere gelemeyerek 1938 Dersim'lerini, 1978 Maraş’larını, 1993 Sivas’larını unutmayın!

Bu katliamların 1. dereceden faili partilerin OY DEPOSU olarak kullanılmaya bir son verin.

Tam karşımızda bu Cumhuriyeti herkes için eşit yurttaşlık koşullarında yeniden dizayn etmeye çalışan ve sırf bu yüzden eşi benzeri görülmedik bir saldırı altında olan ERDOĞAN var.

Bu eli tutun.

Bu öykü daha bitmedi.

Demokratikleşme daha ileri noktalara taşınacak, bunun için çalışmalar devam ediyor.

Bu toprakların insanı en güzeline, en iyisine layık.

Sadece bu bilinçle hareket edilerek nice güzel günlere birlikte yürüyeceğiz.

Uluslararası güçlerin propaganda gücü arkasına sığınarak terör seviciliği bile meşrulaştıran karşı saldırılara kimse aldanmasın.

Gün bugündür.

Gelecek parlak günler için kararlı ve cesur olmalıyız.

Herkes bu ağır yükün bir tarafından tutarsa başarılı oluruz.

Gelin, bu en sarp, yeniden inşa sürecine, büyük Türkiye idealine, ortak gelecek projesine el verin, Cumhur ittifakıyla istikbalimizi coşturun!

İşte önümüzde bir imkân:

Daha ileri, daha iyi bir demokrasi, ve emperyalizmle kapsamlı mücadele için hep birlikte sandık başına!

 

Mehmet ÇEK

20.06.2018

 

Son Güncelleme Tarihi: 22 Haziran 2018 18:08

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.