Gezginin Güncesi: Brezilya - 6. gün

02 Ocak 2011 10:57 / 3934 kez okundu!

 


Kendisi çoktan Türkiye'nin havasýný suyunu tadarken biz onun Brezilya'sýyla haþýr neþir durumdayýz hala. Brezilya'ya gitmek isteyenler onun bu iyiliðini unutmayacaklar. Elbette Brezilya da...

------------------------------------------------------------------

Altýncý Gün

Bugün Rio’da son günümüz. Öðlen saat 12.00'de oteldeki odalarý terk edeceðiz. Zaman kýsýtlý. Yalnýzlýðým benden usanmadý, yorulmadý. Yarým gün içinde görmediðim Rio’nun ikinci en yüksek tepesi, yüksekliði 360 metre olan Sugar Loaf’a çýkacaðým. Gruptan kimse yok. Yine yalnýz gideceðim yakýn bir hayale. Gideceðim yer kaldýðýmýz otelin hemen arkasýndaki tepe. Dün akþam yemeðine giderken gördüm. Teleferikle tepeye çýkýlýyor. Ýki tepe var. Birinci tepe daha alçak. Oraya da teleferikle çýkýlýyor. Orada seyirden sonra tekrar teleferikle ikinci tepeye çýkýlýyor. Gideceðim tepeye ancak bir þehir turu yaparak ulaþabileceðim. Vakit dar, taksiyle gidiyorum.

Taksimetre sabah saat 10.00 olmasýna raðmen gece tarifesi açýyor. Turistiz ya; dünyanýn her tarafýndaki geçerli kural iþliyor, diye düþünüyorum. Sormadan edemiyorum. Neden gece tarifesi? Tarzanca anlaþýyoruz. “Aralýk ayýnda böyle” diyor þoför. Susuyorum. Hamama giren terlermiþ, ne yapalým. Gelince rehberimize soruyorum. Doðru mu? Nedir Aralýk ayý hikayesi?

Rehberimiz, “Brezilya’da 13 aylýk maaþ geçerli” diyor. Nasýl yani, 12 ay çalýþana 13 aylýk maaþ ödenmesi? Açýklýyor: “Brezilya yurttaþlarýnýn % 90’ý Katolik (Hristiyan). Aralýk ayýnda harcamalar çok. Artý kutsal günler. Yani çalýþan çift maaþla ödüllendiriliyor. Taksiciler de aralýk ayýnda gece-gündüz hep ayný olan gece tarifesi açýyor. Bu bir gelenek”.

“Harika diyorum.” Paylaþýmcý, dayanýþmacý, zekat, sadaka kültürü yerine hiç olmazsa, senede bir ay çift maaþ. Ne güzel. Þoför doðru söylemiþ. Ýkna oluyorum. Diðer yandan da beraber çalýþtýðým arkadaþlarým duymasa bari, diye iç geçiriyorum. Direnirlerse de böyle bir uygulamaya baþlayabiliriz. Ancak din deðiþtirmeleri kaydýyla.

Rehberimiz ekliyor: “Bakma % 90 Katolik olmalarýna. Kiliseyle, ibadetle iþleri olmaz bunlarýn” diyor. Þaþýrýyorum. Devam ediyor: “Þu meþhur karnaval var ya, bizde kurban bayramýna denk düþen bir dini gelenektir. Gelgelelim, vatandaþlar sadece geleneðin eðlence yönüyle ilgililer. Zira 40 gün oruç tutmalarý gerek, tutuyorlar mý, hayýr. Papa, “40 gün yerine bari 3 gün oruç tutsanýz da yeter” demiþ. Brezilya’lýlar kabul etmemiþ. Pazarlýkla “sadece 1 gün oruç tutarýz”, demiþler. Tutmuþlar mý? Ne gezer. Hava sýcak. Aç, susuz nasýl duracaklar? Nasýl eðlenecekler? Katolikler bakmýþ iþ kötüye gidiyor, Brezilya’lýlara “oruç tutmasanýz da sadece 1 gün saat 15.00'a kadar et yemeyin” demiþler. Uzlaþmýþlar. Ýþte dindarlýk bu þekilde yaþanýyor” diyerek, gülümsüyor, ben de katýlýyorum gülmekten. Bir baþka ilginç olan þehirde sadece tek bir mezarlýk var. Din inancý güçlü olmadýðýndan ölenlerin çoðu yakýlýyormuþ. Fakat ister inansýn ister inanmasýn her þahýs, Katolik Klisesi için yaptýðý her alýþveriþinde baðýþ yapmak zorundaymýþ. Örneðin bir ev aldýðýnýzda ödenecek olan alým-satým bedelinin % 2’si ile % 5’i arasý baðýþ yapmak zorunluluðu varmýþ.

Oruç konusunda halk Kliseyi dahi dize getirmiþ ancak Klisede halktan intikamýný ekonomik olarak alýyor. Klise halkýn sýrtýndan beslenmeye devam ediyor. Karþýlýklý olarak alan razý veren razý. Ýþte yaþam bu. Hiç bilmediðimiz hayatlarýn kurallarý ve halkýn sezgilerle buluþuyoruz. Hem dýþýndayýz dünyanýn, hem de ortasýnda.

Zaman ileri doðru deðil, içeri, yüreklere, derinlere doðru iþlemeye baþlýyor, bilgeleþiyor insan. Umut ediyor. Çünkü Brezilya’ da umut var… Umut hiç tükenmiyor. Güney Amerika ülkeleri, belki de sömürgecilerden çok çektiðinden olsa gerek, daha bir ayaklarý yere basarak ilerliyor... Hazmederek… Mücadele ederek. Kazanýmlarýnýn deðerini bilerek, hovardaca tüketmeyerek.

Mülksüzler kitabýnda Ursula K. Le Guin’in dediði gibi belki de: “Vermediðiniz þeyi alamazsýnýz, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satýn alamazsýnýz. Devrimi yapamazsýnýz. Devrim olabilirsiniz ancak.”

Otele dönüyorum. Gezdiðim tepeyi görmedikleri için neler kaybettiklerini anlatýyorum. Ne deseler beðenirsiniz? “Teleferik ücreti pahalý, üstelik taksi ile gidip gelmek gerek. O da baþka bir masraf. Para da bitmek üzere. Rehber de yok. Yorucu olur, diye gelmedik” diyorlar. Bahane üstüne bahane. Ya da gerçekten miskinlikleri aðýr basýyor. Yarým günü az bir zaman kabul ediyorlar. Ýþin gerçeði, yalnýz erkek aðýrlýklý grubumuzun üyelerinin; zâlim arzularla tutuþan etleri için harcadýklarý parayý ve eforu yerine koyamamalarý. Gündüz ser verip sýr vermiyorlar. Gece, herkes herkesin nereye gittiðini biliyor, görenler görmeyenlere anlatýyor. Klasik bir söz vardýr: “Ýnsaný tanýmanýn yollarýndan biri onunla seyahat etmekten geçer.” Gerçekten öyle. Bencilliði, paylaþýmý, dayanýþmayý, insana dair her þeyi seyahatle anlamamýz mümkün oluyor. Hele uzun yolculuklarda, birlikte gezintilerde, alýþ- veriþlerde. Gizleyemiyor kiþi kendi gerçek yüzünü. Aynen, Mark Twain dediði gibi sanki: “Ýnsanlarý seveceðinizi veya nefret edeceðinizi anlamanýn en iyi yolu, onlarla beraber seyahat etmektir.”

Bazen denizler, kýyýlar çeker insaný. Ýnsan bu kapýlmayý anlayamaz. Koþar peþinden. Yeni yolcuklar çeker. Hadi Rio eyvallah. Kendine iyi bak. Bize yaþattýklarýn için çok teþekkürler. Dönme zamaný geldi. Sallanmaz o kalkýþta ne bir mendil ne de bir kal. Oyalanmadan hazýrlanmak ve gitmek gerek. Biraz sonra Rio’dan dönüþ yolculuðu baþlayacak. Sýrada yeni seyahatler var.

“Eðer hayatýmý bir daha yaþasaydým, bu sefer daha çok yanlýþ yapmaya cesaret ederdim. Rahatlar, kollarýmý gererdim. Bu kez yaptýðýmdan daha çok saçmalardým. Daha az þeyi ciddiye alýrdým. Daha fazla þans tanýr, daha sýk yola çýkardým, daha fazla daða týrmanýr, daha fazla nehirde yüzerdim, dondurmayý daha fazla, kuru fasulyeyi daha az yerdim. Herhalde daha çok güzel, ama daha az hayali sorunum olurdu. Biliyor musunuz? Ben saati saatine, günü gününe mantýklý ve saðlýklý yaþayan insanlardaným. Oh evet, güzel anlarým oldu, ama tekrar baþlasaydým, anlardan daha çok olmasýna çalýþýrdým. Aslýnda baþka hiçbir þey olmamasýný denerdim. Sadece anlar, birbirinin ardýndan, yaþadýðým her günün ötesinde, onca yýl yaþamak yerine. Ben hiçbir yere termometresiz, hýrkasýz, yaðmurluksuz ve paraþütsüz gitmeyen insanlardaným. Hayatýma tekrar baþlasaydým çok daha az yükle yolculuk ederdim. Eðer hayatýmý bir daha yaþasaydým, ilkbahara daha erken yalýnayak girer, sonbahar geçene kadar da öyle kalýrdým. Daha çok dansa gider, daha sýk halay çekerdim, daha çok papatya toplardým.”

Nadire Stair yukarýda aktardýðým satýrlarý yazdýðýnda 85 yaþýndaymýþ. Geç kalmadan, piþmanlýklarýmýzý çoðaltmadan daha sýk ama çok daha az yükle yolculuk edelim. Kendimizdeki deðiþimi görelim. Sýkýþtýrýldýðýmýz cendereden, bize yüklenen rollerden sýyrýlýp, nefes alalým. Yanlýþ da olsa biz yapalým. Kasmayalým kendimizi, saçmalayalým. Baþkasý olmayýp, kendimiz olalým. Böyle çok daha güzeliz. Tapýnýr gibi doðayý inceleyelim. Doðada güzelliði bulalým. Doðada hayatýn gerçeðiyle karþýlaþalým. Düþlerimizi bir uçurtma gibi gökyüzüne gönderelim. Ne getireceði bilinmez. Yeni bir hayat, yeni bir arkadaþ, yeni bir aþk, yeni bir ülke.

Rio’dan son söz yerine: “Zaman zaman Don Quijote'e (Don Kiþot) benzemeyen ve yel deðirmenlerini dev olarak görmeyenlere nasýl da acýyorum bilseniz. O yüce ruhlu Don Quijote kendi kendinin büyücüsüydü. Ruhu ile özdeþtiriyordu doðayý. Aldanýþ deðildir bu, yanýlmayýnýz, saf dillilik hiç deðildir. Asýl aldanýþ içinde olanlar ve saf diller, önlerinde hiçbir güzel ve büyük þey göremeyenlerdir” diyor Anatole France. Katýlýyorum.



Bülent Tokuçoðlu


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
08 Ekim 2012 00:24

Gülay GÜNEÞ

Çok keyifle okudum. Brezilya'ya gidersem kesinlikle bir kez daha okuyup öyle gideceðim; Aralýk dýþýnda bir ayda :))

Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.