Masumiyetin resmi... - Mehmet Güreli

27 Ekim 2011 11:09  

 

Masumiyetin resmi... - Mehmet Güreli

Kapatıyorum perdeleri ve bekliyorum...

Kötü, eksik ve kaygı uyandıran malzemeyle yapılmış, hep nefretle seyrettiğimiz ama üzerine konuşmamızın pek fayda etmediği bir tablo...

Düşünemeyenlerin küstahlığı üzerine kusursuz bir duruma geçme, yine masumiyetin ölümü...

Yine çaresiz bir hafıza. Yine çığlıklar, yine sessizlik. Acıların ölüme koşan patikasında.

Bir pazar günü...

Taşınamayacak hafiflikte sözler, cehaletin yeniden eski elbiselerle bize görünüşü, yıkılan binalar ya da yapılmış sanılan binalar...

Kaybedilen insanlar...

Gölün çevresinde acı, belki de tek gerçek tanıdığımız.

Rutubet içinde hakikat.

Ve aramızda dolaşan katiller...

Biz onları hiç tanımadık, nerede yaşarlar, nasıl konuşurlar, nelerden hoşlanırlar, hiç kitap okurlar mı, hiç bilemedik.

Hatta ne gibi hünerleri vardır, onları da öğrenemedik.

Ama yaşam bize şunu öğretti ki bu kişiler bir konak, bir şato kadar heybetli olmasa da birtakım yapılar inşa ediyorlar ve bunları satıyor veya kiraya da verebiliyorlar.

Şimdi baktığımızda ise bu binalar yok.

Namusun eksiksiz estetiğinden söz etmenin anlamı yok artık.

Bize soluk aldıracak masumiyet de taşların altında, göl her yerden görünüyor...

Kimse bir daha unutmayacak.

O meraklı Yunus’un güzel gözlerini...

O fotoğrafı saklayacak başucunda...

Uykusu geldiği zaman artık annesinin kucağında gözlerini güvenle kapayamayacak o...

Tüm günün yorgunluğunu, oyunlarının sevincini, ağırlığını taşıyamayacak.

Rüzgârda dalgalanan buğday tarlasını son kez seyrettiğinde de bilmiyor olacak o saatleri.

Yarın ne olacağını ise hiç...

Gölün kenarında, sabahın erken saatlerinde güneşin ilk ışınlarını hayal edecek...

Çay bardağındaki kaşıktan yansıyan ilk ışıkları...

...

Cioran anlatıyor:

Uzun bir süre başbaşa idik onunla. Mutlu yaşlılık çağını aşmıştı. Birilerine karşı kendine kızmış ve şöyle demişti bana:

“Hayatımın en büyük zaafı hiç kimseye asla kin duymamışlığım olacaktır.”

Yataktan kalkmak, el yüz yıkadıktan sonra korku ya da sıkıntının umulmadık bir türünü beklemek.

Kapatıyorum perdeleri ve bekliyorum.

Aslında beklediğim bir şey yok.

Zihni tıkayan ve karartan pisliklerden temizlenmiş, bu birkaç dakika için değildi, kendimden boşaltılmış bir bilince dalıyorum ve evrenin dışında dinlenebileceğim kadar yatışıyorum.

İnsanlar cehennemden kaçarken bile, cehennemi başka bir yerde kurmak için yaparlar bunu.

İki düşman “bölünmüş” aynı insandır.

Zorbalığın en kötü biçimi sistemdir, felsefede ve her şeyde.


mgureli@hotmail.com

Taraf

Son Güncelleme Tarihi: 27 Ekim 2011 11:39

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0