SU gibi - Dr. Mahmut Tolon

20 Kasım 2008 05:48 / 1903 kez okundu!

 

Kalamış ismi Yunanca kamışlık olan kalamissia'dan gelir. Urla’nın eski ismi Vrula: sazlık demek. Bir kepçenin gelip de üstüne toprak dökmediği yerlerde, yer yer sazlıklar hala var Urla’da. Sazlık demek, su demek. Bataklık demek. Sazlıklar



Yağmur suyu denize doğrudan akınca toprağa ve yeraltı sularına katkısı ne?

50 yaşına varmış her insan size kuruyan dereleri tek tek sayar. Anadolu’da koskoca göller kuruyor, gözümüzün önünde.



Bursa ovasında eskiden 6 metreden çıkan su şimdi 120 metrede! Su obur tarımdan değil, suyu israf eden insanlardan. Bir insan hayatında olan şeyler bunlar!



Hala susuzluğun ciddi olduğunu anlamayanlar var, hala küresel ısınmayı yabancıların bir oyunu sananlar. “Yapacak bir şey zaten yok” diyenler var. Yabancısı, yerlisi hepimiz ayni gemideyiz ve yapılacak çok şey var. İnsanın en has ve en öz çıkarı için sazlıkları korumak mesela.



Her inşaatın başında hafiye kesilmeliyiz. Sadece bürokratlara bırakılmayacak kadar önemli bu konu. İyi niyetli bürokrata her sazlığın bekçisi olarak biz normal vatandaşın destek olması, yol göstermesi gerek. Su hakkında tedbir almanın hayati önem taşıdığını anlatmak için gelin bir toplantı yapalım: Kaç kişi gelir?



Denizi de havayı da kirleten insan, % 90’ı sanayi falan değil, sizin gibi benim gibi normal insanlar! Çok fazla insan var bu dünyada, nüfus en önemli sorunumuz.



Bu doğada yaşayabilmek için de, daha az insana ihtiyaç olduğunu anlamak gerek. Üç çocuk falan değil her çiftin en fazla iki, tercihan tek çocuk yapmasının doğayı korumak için şart olduğunu anlatmak.



Çok çocuktan kompleksi şarklı kafasıyla ilerde bir güç vehmetmemek. Üç çocuk yapın, Allah verir! Anlayan anlamayana var gücüyle anlatmalı.



Geliyorum diyen felaketler



Ünlü futbolculara, şarkıcılara anlatalım, hem şarkı söylesinler, hem de bu daha fazla insanı sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın taşıyamadığını anlatsınlar. Her sazlığa sahip çıkmamız gerektiğini. İyi insan falan olduğumuzdan değil.



Basitçe can derdinde olduğumuzdan ve hele hele bu nüfus sorununa ciddi bilgi ve ilgi ile yaklaşmazsak bizzat ve kısmen bir nesil içinde salgın hastalıklarla, toplu zehirlenmelerle canımızdan olacağımızdan.



Esasen şu an can derdindeyiz de daha anlayamadık! Olay aslında basit. Bakın özünü yazmak bir sayfa tutmadı. Zeki bir iktisatçı falan gelip “Korkmayın bir şey olmaz, bunları 1960’lı 70’li yıllarda da demişlerdi” deyiverecektir.



Veya anne ve babanızla konuşun ve sorun acaba onlar sizin yaşınızdayken hiç şişede su satılır mıydı?



Her tarafta şarıl şarıl akan çeşmeler var mıydı?



Sorun! Ya da tarımla uğraşan birkaç arkadaşınızla konuşun ve kendiniz bir fikir sahibi olun ve gare saf tutun! Harekete geçin! Toplantı yapın, bilgi alın ve dağıtın. Örgütlenip sazlığınıza sahip çıkın.



Bunları anlamamış bir politikacıyı seçmeyin! Sazlık mı, saz mı? Anlamayana davul zurna az.



Sahi biz buralarda ilelebet payidar olmayacak mıydık? İnsanların birbirinden çalarak, birbirini öldürerek beton yığınlarından kaçışını illa görmemiz mi gerek anlamak için? Nereye kaçarken sahi?



20.11.2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.