Ermenilerden Özür mü?

23 Aralık 2008 14:33 / 1752 kez okundu!

 

Sükunetle yaklaşılması gereken bir konu. Ermenilerden özür kampanyasına da , Ermenilerden özür dileyenlere

Sükunetle yaklaşılması gereken bir konu. Ermenilerden özür kampanyasına da , Ermenilerden özür dileyenlere “aşağılık duygusuna gerek yok” diye yazan Engin Ardıç’ a da ve tabii bu kampanyaya tepki veren eski büyükelçilere de, ozurbekliyorum.com, ozurdilemiyoruz.com, ozurdilemiyorum.net, sizozurdileyin.com’a da sempati duyuyorum.

Bu kadar birbirinden farklı gibi görünen gruplarla anlayışla bakınca, sanılmasın bir fikrim yok. Bu farklı gibi görünen yaklaşımların veya duruşların da Türkiye’de olduğuna seviniyorum. Birbirimizin kafasına vurma hissinden arınmış olarak konuşarak anlaşabileceğiz birbirimizle. Başka yolu yok, tehdit ederek, sesimizi yükselterek falan değil herhalde.

Bir zamanlar iyi eğitimli, medeni bir dostumla epeyce fikir ayrılığı olduğunu anlamıştım, Hrant Dink in katlinden sonra. Tartışırken bana karşı sesini bile yükseltmişti. Epeyce şaşırdım, haddinin oralarda olduğunu anlayarak. Hrant Dink’in, sadece onun değil: Uğur Mumcu’nun, Ahmet Taner Kışlalı’nın, Abdi İpekçi’nin heykellerinin dikilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Ermenilerin üzücü zorunlu göçü esnasında olan katliam üzücüdür. Ermeni terörünün de katliamı gibi. Beşeri yetersizliğin bir neticesidir, bizim hadiseleri hala Türk, Ermeni gözüyle algıyabilmemiz gibi. Bunu aşmak zorundayız.

Bizim politikacılarımızın çocuklarını birer yıl orta okul lise seviyesinde Ermenistan’a yollamalarını ve Ermeni politikacılarının da çocuklarını buraya yollamaları gerektiği kanaatindeyim.

İkinci Dünya harbinden sonra De Gaulle ve Adenhauer zamanında Almanya ve Fransa’nın yaptığı gibi binlerce çocuğun planlı ve programlı bir biçimde bir yıl komşu ülkede kalması sadece Ermenistan ve Türkiye arasında değil Türkiye ile Bulgaristan, Yunanistan ve Suriye arasında da olmasını hayal ediyorum. Politikacılarımızın sorunlarını anlıyorum ama bunları aşıp bu konularda partiler üstü davranacak basiretleri olduklarına da inanıyorum. Neden hala yapmıyorlar diye de şaşırıyorum.

Aradaki yaralar böyle sarılabilir. Bunu Gül’ün Erivan seyahati gibi açılımları daha ileriye götürerek on yıl gibi kısa bir sürede aşabiliriz diye inanıyorum. O zaman bizim politikacılarımızın gidip Ermeni anıtları önünde Brandt’ın Polonya’da yaptığı gibi üzüntülerini dile getirecekleri ve Ermeni politikacıların gelip diplomatlarımızın mezarları başında veya benzer birinci dünya harbi anıtlarımız önünde belki gene üzüntülerini dile getirebilecekleri kadar sıcak bir ortam yaratılabilir. Birilerinin başlaması gerek: inatla, güler yüzle, cesaretle.

Bizim türümüz kendisini çok fazla önemseme gibi bir illetten muzdarip. Bilgi ışığında anlaşabilmek açık gönüllülük var ise daha kolay olabilir. Kuğu Şarkısı’nda yazmaya çalıştığım gibi Birinci Dünya harbi esnasında, savaştan şu veya bu karar veya silah neticesinde ölenlerin sayısı 10-15 milyon insan mertebesindedir. Ayni zamanda İspanyol gribinden ölenlerin sayısı ise bilim insanlarınca 60 milyon olarak hesap edilmektedir. Tabuların aşılarak sakin ortamlarda insanların birbirleriyle konuşabilecek ortamı yaratmak için bilgiye, çaba ve mayalanma sürecine gerek var.

Küresel ısınma açısından bakınca (ki bu ekonomik kriz sadece küçük bir belirtisi) giderek yaşamda kalma mücadelesini, Ermeni, Bulgar, Türk veya Yunanlı olarak değil tüm insanlar olarak vermek zorundayız.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
01 Ocak 2009 20:31

hurkus

"Mahmut Tolon'un Ermenilerden Özür mü? başlıklı yazısı insana geleceğe yönelik umut veren, ezberi bozan ve yürekli bir yazı. Ayrıca dünya barışı açısından önemli olan gençlik değişim programları önerisi de çeşitli platformlarda gündeme getirilmeli."

Canan Balkır

(Canan hanımın isteği üzerine eklenmiştir.)
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.