Downing Efekti veya Cahil Cesareti

13 Şubat 2010 03:05 / 1884 kez okundu!

 


Justin Kruger ve David Dunning'in tarihe geçmelerine ve Nobel ödülü almalarına neden olan bulguları, yani "Dunning-Kruger sapması" adıyla literatüre geçen olay kültürümüzde sağduyumuzla yüzyıllardır "cahil cesareti" denenle ayni şey.

Metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır: Yetersiz insanlar niteliksiz olduklarını fark edemez, niteliklerini abartma eğilimindedir ve gerçekten değerli olanların niteliklerini görüp anlamazlar veya kabullenemezler.

Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

İki uzman Cornell Üniversitesi' nde bir test yaptılar, çeşitli sorular sordular ve öğrencilere "testin sonucunu tahmin etmelerini" istediler.

Bu tür testler Stanford'da da tekrarlandı İsveç'te de. Bilhassa; "Nasıl bir şoförsünüz?" sorusuna cevapta çoğu insanın kendisini en iyi üst % 20'lik gruba dahil etmeleri dikkat çekiciydi. Bunlara bakınca sanki çok zeki bir tür değilmişiz düşüncem daha netleşiyor.

En başarısızların (yani sadece % 10 ve daha az doğru cevap verenlerin) testin % 60'ına doğru cevap verdiklerine inandıkları ortaya çıktı.

En iyilerin (yani en az % 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü denekler olduğu (soruların % 70'ine doğru cevap verdiklerini düşündükleri) görüldü.

Dunning ve Kruger bu çalışmalarıyla 2000 yılında Nobel Ödülü'nü kazandılar.

İki psikolog bu olaya ve “Süperiorite İlüzyonu” diyorlar. İngiliz araştırmacılarca "Downing Efekti" de denilen bu haddini bilmeme olayında erkekler genelde kendilerini olduklarından daha zeki olarak algılarken, kadınlar kendilerini daha alçakgönüllü yani daha az zeki olarak algılarlar.

Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama bu "yetersizlik + haddini bilmeme" mesleki açıdan, bir eksiyken, artıya dönüşmesi de ürkütücü.

İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan rahatsızlık duymaz. Aksine bunu bir hak olarak görür.

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında "fazla alçakgönüllü" davranarak öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler ve muhtemelen üstleri tarafından uyuşukluk ile suçlanacaklar. Üstlerinin de genelde aynı tornada yontulmuş insanlar olması muhtemel.

Kifayetsiz muhteris de denir bu insanlara ve hırsları akıllarından fazla ise her türlü yan yola sapmayı da hakları olarak görebilirler.

Bu kapsamda çok da beğenmediğim bir politikacı olan İsmet İnönü'nün sevdiğim bir lafı akla geliyor. “Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı” demişti rahmetli.

Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır. Çaresizlik de. Onun için bazen çok okumuş ve bilmişler doğru zamanı ıskalarlarken daha az bilgili doğru çözümü ve zamanın ruhunu yakalayabilir. Bilimsel doğruları sadece kendi çıkarımıza doğru yorumlamamalıyız ama bu keyifli bilgileri bilmekte fayda var ve bu bilgilerin düşüncelerimize ışık tutmasına izin vermekte.


Mahmut Tolon
03.02.2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
12 Şubat 2010 18:54

Merih Yücel

Mahmut bey, birdenbire yazınız güncelleşti. Araştırıp, bizlere ilettiğiniz için sağolun. Dostlukla kutluyorum.
06 Şubat 2010 20:48

ışık EMRE

Bilmin bulgularını, hayata uyarlanmış bilimsel gerçekleri ,1000 yıllık kültürümüzle bağdaştıran
değerli
çalışmalarınızı dikkat ve ilgiyle izliyorum. Maalesef toplumumuzun önemli bir açığı bu.
Bu çalışmaları ,bir kültür harabatına uğramış toplumumuz için yapılası en önemli çalışmalar
olarak görüyorum. Çünkü ne bilirsek bilelim, ne kadar bilirsek bilelim, öz güven eksikliği olduğu
sürece bilgiyi ne tam olarak sunabiliyoruz, nede kullanabiliyoruz.
Oysa siz sağ duyumuza güvenerek ,nobel ödülü almış bir buluşu , temel kültürümüzü yönlendiren
görüş ve deyişlerle açıklıyarak ,ihtiyacımız olan devrimi yapıyorsunuz.
Ve özgüvenin tekrar kazanılmasına katkıda bulunuyorsunuz Bizde zaman zaman , aydın olmanın ölçüsünü toplumsal değerlerimizi acımasızca yıkıcı bir biçimde eleştirmekle
ölçenler bile fazlasıyla oldu. Bu yarı aydınların hepimize çok zararları oldu. Öz eleştiri olmasın demiyorum ama
tahrip edici bilinçsizce olmamalı
Gerçek aydın öz kültürünü bilen ve kendiyle olduğu gibi değerleri ilede barışmış olandır, sizin gibi...
Bir gurupla birlikte yazılarınızı tartışıyoruz, bu tür yazılarınızın devamı bizleri sevindirecektir.
Sevgiyle kutluyoruz.
Işık EMRE..

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.