TkMM (Türkiye küçük Millet Meclisi)

28 Haziran 2011 21:58 / 2024 kez okundu!

 


3 Haziran 2011 Cuma günü saat 10.00'da baþlayacak olan toplantýya, Pervin Hanýmýn rica ve daveti üzerine katýldým. Toplantýya bilhassa erkenden gittim ki, oradakilerle tanýþýp görüþeyim diye. Bizim milletin hastalýðýdýr geç gelmek, bilgi vermeden gelmemek ya da zamaný hafife alarak deðerlendirmek. Hýrsýzý sevmeyiz ama, kendimiz bir numaralý zaman hýrsýzlýðý yaparýz…!

Toplantý baþladý. Daha önceden belirlenen toplantý konularý gündeme alýndý. Yönetici kadrosundan hemen-hemen hiç kimse yoktu. Yönetmeye aday olanlara, gündem konularýndaki fikirleri soruldu. Açýklamalarýný dinledim.

Bir eðitimci-Ýletiþimci-Halkla Ýliþkiler eðitimi almýþ, Aile Danýþmaný olarak, toplantýya katýlan insanlarý izledim ve gözledim. “Buraya önyargýlýlar giremez” denilen TkMM toplantýsýna, inadýna ön yargýsýný dayatmaya gelenleri gördüm. Sonra kendime kýzmaya baþladým. “Hani sen insanlara hüner arayan gözle bakacaksýn diye kendine söz vermiþtin, þimdi neden kusur arayan gözle bakýyorsun” dedim. Kusur arayarak bakma alýþkanlýðýmýzýn nedenini tefekkür etmeye baþladým.

Eðitim. Ýnsanýn eðitimi. Eðitimin temeli manevi eðitim ve terbiyeye dayanýr. Ýlahi sorumluluðu yüklenmeyen insanlarýn sapmasý daha yüksek oluyor. Hangi bilim adamýnýn, sözü, anlatýmý ve yaþayýþý ve uygulamasý Allah ve Resulünün sözünden ve yaþamýndan daha üstün olabilir diye düþündüm.

Manevi eðitimin temelinde olgunluk yatar. Olgunluk, baþkasýnýn dünyasýnda yaþama sanatýdýr. Güneþ görmeyen meyve olgunlaþmaz. “Kendinize yapýlmasýný istemediðiniz þeyi, baþkasýna yapmayýnýz”, buyuran bir peygamberin (s.a.v) insanlara anlatmadýðý, insanlarý aydýnlatmadýðý,sosyal, ekonomik, kültürel, siyasi, ve daha nice konu ve sahada bir þey var mýdýr acaba? Hayýr yoktur.

TkMM konu baþlýklarýný içeren konularda efendimiz neler buyurmuþlar bir bakalým mý?

Anayasa: meþveret ve istiþare. Karþýlýklý danýþma ve görüþme. Vekil-müvekkil iliþkisi bu olmalýdýr. Yöneten- yönetilen, amir- memur, iþçi –patron Karý-koca, öðreten-öðrenen, inanan- inanmayan, aklýmýza gelen tüm insan iliþkilerini Hak’ka niyetle (hakkaniyetle) ele alan, Sivil bir kurallar yasasý olmalýdýr.

Rabbimiz, Yunus Suresi 99. ayetinde þöyle buyurur. “Eðer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi iman ederdi. O halde insanlarý mümin olmalarý için sen mi zorlayacaksýn?” 100. ayette de “Allah’ýn izni olmadýkça hiçbir kimsenin iman etmesi mümkün deðildir. Allah, murdarlýðý (azabý ve rezilliði), aklýný Allah için kullanmayanlara verir.”

Demek ki dinde zorlama yok, irade ve tercih hakký vardýr. Onun için naçizane: “Ýþte çayýr, iþte çamur. Çayýrda giden dinlenir, çamurda giden kirlenir. Ýster dinlenen ol ister kirlenen. Ýtaat ederek dinleyen, dinlenendir. Hem kendini hem de baþkalarýný dinlendirir. Ýtiraz ederek kirlenen hem kendini hem de baþkalarýný kirletir.”

Bir sepette 10 tane domates ve biri çürük olsa. Çürük olan bir domates, saðlam olan 9’unu bozar. 9 saðlam domates bir araya gelip de bir çürüðü düzeltemezler.

O nedenle eðitime, doðru bildiðimiz yanlýþlarý temizlemekle baþlamak zorundayýz. Aksi takdirde ön yargýlardan kurtulamayýz. Ýnsaný diðer mahlukattan ayýran akýl ve düþünce sahibi olmasýdýr. Ýlahi sorumluluk þuuruyla eðitilmemiþ bir insan bugün doðru dediðine yarýn yanlýþ, bugün yanlýþ dediðine de yarýn doðru diyebilir. Ýlkesi olmayan insanlarýn, ilkel yaþamasýnýn sýrrý budur.

Burada önemli bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Kendini seven insan, herkesi sever. Bu rahmani bir yaklaþým þeklidir. Kendini beðenen insan ise, kendinden baþka hiç kimseyi beðenmez. Bu da þeytani bir yaklaþýmdýr. Kendini beðenen insanlardan bizi sevmesini bekleyemeyiz. Daima bizi kullanýrlar, önümüze biraz ot atýp, sýrtýmýza binmekten, üstümüzden kurban kesmekten vazgeçmezler. Böylelerini ayýrt edebilmek, eðitim ve feraset (bakmasýný, deðerlendirmesini) bilme iþidir. Ama hayat bu ya, her kör satýcýnýn bir þaþý alýcýsý vardýr.

Demokrasi: Kul hakkýna riayet etme sorumluluðudur. Her yaratýlmýþ bir kuldur. Her yaratýlmýþýn (bitkiler-hayvanlar aklýnýza ne geliyorsa) bir hakký vardýr. “Merhamet etmeyene (acýmayana) merhamet edilmez”. Þimdi ne var toplumda, bize ne öðretilmiþ..!? “Menfaatin olduðu yere merhamet giremez”. Ýþte ön yargý burada baþlýyor. Her þeyi menfaate dayandýrma alýþkanlýðý ve eðitimi; Doðru bildiðimiz veya doðru saydýðýmýz yanlýþlarýn baþýnda bu geliyor. Merhamette, “mutlu ederek mutlu olmak” ilkesi yerini, Menfaatte, “kendi çýkarýný koruyarak mutlu olmak” ilkesi almýþ.

Asil insan, peygamber yürekli insan, merhametini menfaatini önüne geçirmesini bilen, hor görülerden arýnmýþ, hoþ görülü, her yaptýðý ve söylediðinden hesaba çekileceði þuurunda olan insandýr. Ýþte böyle bir insan kul hakkýna, hangi makam ve mevkide olursa olsun uyan insandýr. Kastettiðim manevi eðitim budur, bu olmalýdýr.

Ömrümün yarýsý çamurda geçti. Rabbim çayýrda yürümeyi de nasip etti. Bir gün rahmetli babama sordum. “Neden bize-bana küçükken dini eðitim aldýrmadýn?” Gözleri dolu dolu; “Ay oðlum, ben 12 yaþýmdayken bu memlekette ezan Türkçe okunmaya baþladý. Tam 18 sene devam etti. Ben dini eðitim alamadým ki, sizlere öðreteyim. 30 yaþýma geldikten sonra da, yeterince öðrenemedim. Ama sizler yüksel tahsil yapýyor yiyi-kötüyü, doðruyu-yanlýþý görüp anlayabilirsiniz. Eðitimden maksat da bu deðil mi?” deyiþini hiç unutamam. Hatta bu yüzden kendimi hep sorumlu hissederim. Acaba ben de, bir harf, bir kelime veya bir cümleyle, Ýnsaný veya insanlarý koþmaya mý, küsmeye mi, Yoksa kusmaya mý hazýrlýyorum? Üretip veya tükettiðim deðerler…!? Her yaptýðýmýz þeyde, soruyu önce kendimize sorma sorumluluðumuz nedir? Halbuki bize sorumsuzluk öðretilmiþ. Sorularý hep baþkalarýna soruyor, olmaya çalýþmak yerine bulmaya çalýþýyoruz.

Adamýn biri simsiyah iri yarý bir zenci görünce; Onu alaya alýp gülmeye baþlamýþ. Durumun farkýna varan zenci; “Ne gülüp alay ediyorsun hemþerim, Boyayý mý beðenmedin yoksa Boyacýyý mý?” demiþ.

Doðru sandýðýmýz bir baþka yanlýþ da bu. Boyacýdan habersiz, hep boyalarla uðraþmak. Sahi Rabbim dileseydi beni, falan ülkenin veliahdý yapardý. Hangi ana babadan, hangi kimlikte, hangi cinsiyette yaratýlmayý isteyerek mi dünyaya geldik ki baþkalarýnýn etnik kimliklerini sorgulayalým…! Tercih hakkýmýzýn olmadýðý konularda, baþkalarýný ayýplama veya kýnama hastalýðýmýz. Bir baþka doðru bildiðimiz yanlýþ.

Adam çýkmýþ orta yere, “Neden kurban kestiðimiz hakkýnda ben de bir þeyler biliyorum” demiþ, baþlamýþ anlatmaya. Davut peygamber, “Eðer bir çocuðum olursa onu sana kurban edeceðim” diye, Allah’a söz vermiþ. Zaman geçmiþ, bir kýzý olmuþ. Yetiþkinlik çaðý gelince, Evden bir testere alýp,kýzýný kesmeye götürmüþ. Kaçmasýn diye de aðaca bir güzel baðlamýþ. Tam keseceði sýrada, Azrail a.s. elinde bir keçiyle çýkagelmiþ. “ Ya Davut sen sözünü tuttun, kýzýný kesme onun yerine al bu keçiyi kes” demiþ. O gün bu gündür, Allah’a verdiðimiz sözü tutmak için kurban keseriz.”

Konuþmalarý dinleyen bir bilene sormuþlar; “Ne dersiniz?” “Yahu demiþ adam kurban hakkýnda bir þeyler duymuþ duymasýna ama söylediklerin hepsi yanlýþ. Düzeltmeye nereden baþlasam bilmem ki..! Adý geçen peygamber, Davut a.s. deðil, Ýbrahim a.s. Kesmeye götürdüðü, kýzý deðil oðlu Ýsmail a.s. Kesmek için, testere deðil, býçak kullandý. Aðaca deðil taþa yasladý. Kurbaný getiren Azrail a.s. deðil Cebrail a.s. getirdiði onun gibi keçi deðil, koç oðlu koçtu” diye cevap vermiþ. Alýn size onlarca yanlýþ bildiðimiz bilgiler. Doðru sandýðýmýz yanlýþlar.

Evet bilmeden yapýlan iyilikler insana kötülük verir. Bu, ata et, ite de ot vermeye benzer. Sonra kalkar size beslenmeniz için her þeyi verdim neden þikayet ediyorsunuz demeye benzer.

Elimize telefonu aldýk mý her tarafa ulaþýrýz. Ama, iletiþim çaðýnda en yakýnýmýzla iletiþimsiz yaþar, yaný baþýmýzdaki eþimize dostumuza ulaþamayýz.
En güzel iletiþim muhabbetten doðar. Eðer birini dinlerken dinlenebiliyorsan onunla en güzel iletiþimi kurmuþsun demektir.

Yöneten yönetileni dinlemesini bilirse, vekil müvekkilini dinlemesini biliyorsa, eþler dostlar birbirlerini dinlemesini biliyorlarsa, orada muhabbet, orada saðlýklý iliþki ve iletiþim var demektir.

Ama bize muhabbet ehli olmak yerine, muhalefet ehli olmak öðretilmiþ aþýlanmýþ. Muhalefet ehli insan doðru yanlýþ fark etmez, her þeye ama her þeye itiraz eder, karþý gelir. Ýyiyi ve güzeli almamak için hep çýrpýnýr. Doðru bildiði yanlýþýný asla terk etmez.

Halbuki en iyi anlama, en iyi dinlemeden doðar. Ýtiraz ehli insan, iyi dinlemediði için, iyi de anlamaz. Hangi saha ve konuda olursa olsun, her problemin kaynaðý insandýr insandandýr. Ama her sorunun çözümü de insandadýr. Hani karanlýða küfredeceðine, eline bir mum alýp, aydýnlatmaya çalýþanlardan ol demenin manasý budur..

Pervin Hanýma dedim ki; Eðer senin altý okka yüreðin olmasa, bu yükün altýndan hem de kadýn halinle kalkamazsýn. Senin, sorun üreten deðil, çözüm üreten, çözümün parçasý olma mücadeleni takdir ve saygýyla karþýlýyorum.”

Önce insaný eðitmemiz gerekir. Hatta eðitimcilerin bile eðitime ihtiyacý var. Eðitilmiþ bilinçli ve imanlý insandan her türlü verim alýnýr. Çünkü asil insan idare eder. Asaletten kemlik gelmez. Aciz insanlar þikayet ederler, zira çözüm üretemezler. Cahil insan, ya gýybet ya da iftira eder. Çünkü cehalet bunu gerektirir. Kendini sorumlu hissetmez.

Korkudan sevgi doðmaz. Korkutarak insanlarý doðru bildiði yanlýþlardan kurtaramayýz. Ama nice asil sevgilerden korku doðar. Ben Sevgi Hanýmý o kadar çok, o kadar çok severim ki, Sevginin zirvesine çýktýðým zaman, baþlarým korkmaya, “Acaba þöyle yaparsam, Sevgi Hanýmý üzer miyim, Acaba böyle davranýrsam Sevgi Hanýma kýrar mýyým…? Sevgiden doðan korkuya ulaþmak için, samimi olmak gerekir.

Malum insan iliþkisi bana göre üç boyutludur. --- Laubali iliþkiler: Sulu, cývýk, kirli veya kirleten boyutlu. Ben þahsen hiç sevmem. Ama enseye tokat, kýça tekme, “Ya biz böyleyiz” deyip laubali iliþkiyi sürdüren ve bundan zevk alan insanlar da var. --- Samimi iliþkiler: sevgi ve saygý deðerlerinin at baþý denklikte yürüdüðü, olgunlaþmýþ sevgilerin saygýya dönüþtüðü, dinlerken dinlendiðim, duyunca düþündüðüm, düþününce yaptýðým yapmaktan zevk ve keyif aldýðým, hasbi iliþkiler. Sevgiden doðan korkunun var olduðu bir iliþki… Ben bunu seviyor ve tercih ediyorum.. --- Resmi iliþkiler: Ýçinde sevgi deðerleri yerine, mecburiyetten doðan saygý deðerlerinin yer aldýðý, hesabi bir iliþki þekli. Mecburiyet kalktý mý saygý da kalkar… Ruslar yýllarca “Böl, Parçala Yönet” taktiði ile, 80 yýl komünist rejimi ayakta tutmaya çalýþtý. Sonra yýkýldý ve darmadaðýn oldu. Ýþte size resmi iliþkiye bir örnek.

Halbuki manevi eðitimde; Bölmek yerine bütünlemek, Parçalamak yerine, toplamak, Yönetimde meþveret ve istiþareye önem vermek gelir. Peygamberimizin eðitim, öðretim, yönetim, esnaf, tüccar, komutan, idareci aile içi iliþki ve iletiþimi, devlet adamlýðý, aklýnýza gelen her konuda nasýl bir metot uygulamýþ doðru dürüst kaçýmýz biliyoruz ki? Sonra ahkam kesiyoruz, “Din her þeye karýþmaz, karýþmamalý v.s.” diye.

Peki dinin, manevi eðitimin ilgili olmadýðý bir alan var mý acaba? Ýliþki kurduðum tek ya da iki dünyalý insanlara soruyorum. Her alýp verdiðimiz nefes kadar Yaratanýmýza muhtaç isek mesele yok. Muhtaç deðilsek istediðimi gibi yaþayalým.

Ancak inanan insan, Allah’a muhtaç olduðumuz kadar, ibadet ve itaat eder, ateþe dayanabileceðimiz kadar da günah iþler...!

Yine sözü efendimizin deyiþiyle kapatalým. “Aldatan bizden deðildir” Hep baþkalarýný aldattýðýmýzý sanýrýz halbuki, aklýmýzla inanýp, kalbimizle inkar ettiðimiz sürece hep kendimizi aldatýrýz. Kendimize yapýlmasýný istemediðin þeyi, baþkalarýna yaparken hiç de merhamet göstermeyiz.

Sevgisinde, yaptýðý iþte, verdiði hizmette samimi olanlara selam olsun. Selam, iki günü birbirine eþit olmayan, hem dünyasý hem de ahireti için çalýþanlara olsun… Daha da, daha da ileri çalýþma ve gayretlere imzalarýn atýlmasý dilek ve dualarýmla…


Mahir EYÜBOÐLU


05.06.2011


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.