Ýnsan olmak; itaat eden mi, itiraz eden mi, yoksa?!..

27 Ocak 2014 20:45 / 1128 kez okundu!

 

 

Bizim Ýlhami Bey, (ilham kaynaðýma ben, Ýlhami Bey derim) sað olsun sabah namazý vakitlerini pek sever.

Sabah namazýnda yine ziyaretime geldi.

Her geliþinde eðer istifade edebilirsem; beni ve benim gibi insanlara nasihat etmeyi pek sever. 

“Ýþte çayýr, iþte çamur; çayýrda giden dinlenir,  çamurda giden kirlenir,”

deyip, tercihi hep bana býrakýr. 

Ýlhami Beyin bana aktarýp, hatta benim uymam halinde çok istifade edeceðim þeyleri, ben de sizlere aktarmak istiyorum.                                                                                               

Yaþamýmýz bir biçimde sürüyor. 

Yaþam devam ederken karþýmýza pek çok deðer yargýlarý çýkýyor.

Benimsediðimiz veya reddettiðimiz, sosyal, ekonomik ve kültürel,  hayatýn her kesiminde, bizi yalnýz býrakmayan kuþatan, bazen sýkýþtýran, bazen rahatlatan, onca deðerler ve deðer yargýlarý… 

Ýnsana huzur veren deðerleri ve deðer yargýlarýný anlamak ve onlarý ayýklamasýný bilmek ancak,  saðlam bir eðitimden geçmekle mümkündür.    

Ýnsani ve imani deðerler arasýnda, yapýlmasý veya yapýlmamasý gerekenleri ayýklayabilecek, seçebilecek bir eðitimden geçmiþ insanla veya insanlarla yaþamak, birlikte olmak ve anlaþmak ne güzeldir.

Ýtaat edilecek þeylere itaat etmesini bilen, itiraz edilecek þeylere de itiraz etmesini bilen bir insanýn, iliþkisi daima; aranan, huzur ve güven veren, rahatlatan  bir iliþkidir.

Yani, ne istediðini bilenin bilgisine itaat ile, ne istemediðini söyleyenin itirazýndaki huzuru bilen insan olmak..! 

Her insan itiraz boyutlu; yani karþý gelme, karþý koyma fýtratý üzerine

yaratýlmýþtýr.

Bilhassa akýl balið olduðu yýllarda, gençliðinin zirvesine çýktýðý dönemlerde, isyankâr davranýþlar çok görülür.           

Nefsi-emarenin (emir veren nefsin) görüntüsü, budanmamýþ aðaç gibidir.

Kendi haline býrakýverirsek zamanla bakýmsýz ormana dönüþür. 

Eðer kontrol altýna alýrsak, bakýmlý meyve aðacýna dönüþür.

O zaman herkes, (insanlar ve mahlûkat) hem meyvesinden hem de

gölgesinden bile istifade eder.

Emir veren nefis ehli olmaktan kurtulup da, emredileni hakkýyla yapan,  yerine getiren, nefis ehlinden bir insan olabilmek… Neye, neden, niçin itiraz ettiðini bilmeden, laf olsun diye, amaçsýzca yapýlan itirazlarýn pek çoðu, insaný veya insanlarý daima küsmeye veya kusmaya hazýrlar.

Ýçinde bilgi ve bilinç olmayan itiraz ehli insanýn itirazý, gönüllere hep yorgunluk ve býkkýnlýk yükler.

Hâlbuki yumuþak ve mülayim (ýlýmlý) iliþkiler,

daima itaatkâr boyutlu söz ve davranýþlarla baþlar.

Ýtaatle baþlayan her iliþki; bütünleyen, tamamlayan, birleþtiren, en önemlisi de, insana huzur ve güven veren bir özelliðe sahipken; itirazla baþlayan her iliþki ise; daima bölen parçalayan, ayýran en önemlisi de,

tedirgin eden bir özelliðe sahiptir.      

Her þeye körü körüne itaat mi edelim.!?  Hayýr.

Önce itaatle baþlayalým.

Karþýmýzdaki kiþiye, samimi ve güven verici bir muhabbetle, iliþkinin olgunlaþtýðýna kanaat getirince, tereddütlerimizi ve endiþelerimizi dile getirelim. 

Endiþelerimizin bize yükleyeceði vebal ve sorumluluklarý, gündeme alalým. Yapabileceðimiz kadar izah, izah yine izah edelim.

Dayanma gücümüzün kalmadýðý noktaya geldiðimizde itiraz edelim..!   

Ýþte o zaman, muhabbetin içinden çýkan, bir muhalefetle; “HAYIR” demesini bilmek  bizi  “HAYIRLARLA” buluþturur.

Ýtaatkâr söz ve davranýþlarýn özü, sevgi, saygý ve sorumluluk deðerleriyle yüklüdür.

Tereddütlü davranýþlar ise, bilgi eksikliðinden doðar, huzurlu iliþkilere deðil,  sýkýntýlý iliþkilere zemin hazýrlar.

Ýtiraz yüklü söz ve davranýþlar ise; bilgileri, sevgi,  saygý ve sorumluluklarý,

kendi deðerlerine zýt bulur ve algýlar. 

Ortak paydadan uzaklaþýr.  Kendi paydasýna göre çözüm üretir.

Nedeni açýklanmayan her itiraz, insani iliþkileri daima sýkýntýlý kýlar.

Bu sýkýntýdan kurtulmanýn yolu hayýrlý olaný hemen yapmaktan geçer.

Eðer,  hayýr olaný geciktirirsek þerle buluþuruz.

Þerli olan bir þeyi de geciktirirsek, hayýrla buluþuruz.                                                            

Hayýrlý olana, tereddüt ve itirazýn rahmeti yok, zahmeti çoktur.

Þerre itiraz ve tereddüdün rahmeti çokken, zahmeti ise yoktur..!                                       

Neye itaat, neye tereddüt, neye itiraz..!? 

Bu sorumluluk þuuru bizi,  hasbi sevgilere ve olgun saygýlara taþýr.

Deðilse “Dilim-dilim, parçaladýn beni, dilim-dilim..!”demekten kurtulamayýz. Gerçekte ise huzur da bendedir, muzýr da. 

Hangisini kullanýyorsam ben oyum, biz oyuz, toplum veya birey odur..!

Hayýr ve rahmeti, özüyle ve sözüyle taþýyan ve uygulayan güzel insanlardan olalým.

Þerli ve zahmet ehli insanlardan olmaktan rabbimize sýðýnalým.

Unutmayalým ki, baþkasýnýn kapýsýný çaldýðýmýz þeyle, kapýmýz çalýnmadan,  bu dünyadan gitmeyiz.         

Sohbetimi bir  dua ile  bitirmek istiyorum.

Sürünün..!  Sürünün..! 

Ölünceye kadar  sürünün…! 

Aileniz de, yedi sülaleniz de sürünsün…! 

Hep sürünün..!  Daima sürünün..!

Cennette  sürünün  inþallah…!

  

Mahir EYÜBOÐLU

Eðitimci-Ýletiþimci Yazar

26.01.2014

Son Güncelleme Tarihi: 27 Ocak 2014 21:13

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.