Koş Sevim koş! - Güldalı Coşkun

29 Ocak 2018 01:36  

 

Koş Sevim koş! - Güldalı Coşkun

Eylül ayında, ‘Organize Suç ve Yolsuzluk Bildirim Projesi’ ve ‘Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı’ adında iki bağımsız kuruluşun şöyle bir iddiası düştü ajanslara: “ ABD, Suriye’deki grupları silahlandırmak için düğmeye bastığı yeni programda usulsüzlüklere imza atıyor.”

İki kuruluşun raporuna göre Pentagon, Suriye’de DEAŞ’la mücadele için aralarında YPG’nin de olduğu gruplara değeri 2.2 milyar dolara ulaşması beklenen silah yardımı yapmıştı. Fakat ABD, silahların kime gittiğinin anlaşılmaması için belgelerden silahların alıcısını çıkarıyor. Böylece ABD’nin hem YPG’ye hem de başka örgütlere silah verdiği anlaşılmıyordu.

Bölgeye ABD’nin gönderdiği silahlardan büyük kısmının PKK’nın uzantısı YPG’nin eline geçmesi, Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı. ABD’yi uyarması ve daha o günlerde Afrin operasyonunun masada olduğunu söylemesi de ABD’nin sınırımıza 4 bin 900 TIR ve 2 bin kargo uçağı dolusu silahlarla terör üssü kurmasını engelleyemedi. Aylarca süren görüşmeler ve diplomasi trafiğine rağmen ABD bildiğini okuyunca, Rusya’nın da ifade ettiği gibi sonunda“Türkiye’yi çıldırttı”.

ABD’nin kural tanımazlığı, Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate almaması ve bölgede yeni Suriyeler oluşturma derdinde olduğu görülüyor. Sınırlarımızın ötesinde bunlar olurken, içeride de PKK’ya karşı operasyonlar sürüyordu. Yakalanan silahların bir kısmı da Suriye’den elde edilen silahlardandı. Bu durumda Türkiye, uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakkı çerçevesinde operasyonu başlattı.

Üstelik operasyondan önce, terörizmle mücadelede ABD’nin seçtiği yöntemin yanlışlığını günlerce dile getiren Erdoğan’dı. Ne var ki ABD, Rusya’nın operasyona karşı olacağını düşünerek burnundan kıl aldırmadı!

Hükümet, emperyalist güçlerin coğrafyamızdaki kirli emelleriyle mücadele ederken, tüm dengeleri de gözetmek zorundaydı. Zeytin Dalı Harekâtı’nın Kürtlere değil, PKK’ya karşı ve bunun işgal değil aslında müdafaa  olduğunu, çelişkili açıklamalarına karşın ABD’ye de kabul ettirdik. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve bir an önce savaşın bitip ülkemizde bulunan 3,5 milyon mültecinin vatanlarına geri dönmesini dile getiren sadece Türkiye’dir.

BM ve başta Hollanda olmak üzere bazı ülkeler de operasyonu beklenenden çok daha mâkul bir dille karşıladılar.

Operasyonun 4.gününde tıpkı PKK’nın hendeklerini, terör ve şiddetini görmeyerek, devletin operasyonlarını “katliam” diye niteleyip, “Bu suça ortak olmayacağız!” diye bildiri yayınlayanlar gibi, bu kez de “Savaşa Karşıyız”diye başka bir bildiri daha yayınlandı. Bildiride imzası olanlardan biri de Hüsamettin Cindoruk. Ancak, bu bildiride adının yanlışlıkla yer aldığını açıkladı.

Elbette, herkes fikrini her konuda söyleyebilir ancak bu imzacılar eğitimli insanlar ve yukarıda yazdığımız süreç, perde arkasında cereyan etmedi. Sürekli, cici kavramları sloganlaştırıp, gerçeklerden kopuk, aklı bir karış havada ergen tavırlarıyla bildiri yayınlayınca ciddiye mi alınacaklarını sanıyorlar! Aman ha PKK’nızı üzmeyin, aman ha!

Savaşa kim karşı değil ki! Bir de “Barış, çok güzel!” “Barış,hayal değil!”  diye diye köşe yazıları döşendiler. Bak ya; biz nasıl da düşünemedik!

“Çiçekler güzel, kuşlar uçuyor”, “Uç uç böceğim, annem sana terlik papuç alacak!”

“Tut Ali tut!” ,”Ayşe, topu at!” “Koş heval koş!” “ Mayını göm, bombayı patlat!”, “Devrimci savaşa evet!”, “Aşk olsun PKK, aşk olsun!”  “Canlı bombalarınız çok şık!”

Neyse siz devam edin, komik olmak da bir seçenek pekâlâ!

Tabii bunlar hep makarnacıların “Tolstoy” okumamasındandı! Bu yüzden belki de 15 Temmuz’da sapanını kapan çıktı sokağa!

Fakat en ilginç açıklama imzacılar arasında yer alan Zülfü Livaneli’den geldi.

“Bu metin bir bildiri olarak hazırlanmadı. Operasyondan epey önce, ‘Evrensel barış ilkeleri gereğince kanımız dökülmeden bir siyasi çözüm bulunabilir mi?’ diye, sadece milletvekillerine bir iyi niyet mektubu olarak gönderildi. Operasyondan epey önceydi. Savaş mı iyidir, barış mı iyidir dendiği zaman elbette ki barış iyidir. Barışçıl çözüm bulunsun diye böyle bir imza verdik. Mektup, ‘Türkiye acaba savaştan kaçınabilir mi?’ sorusu üzerine iyi niyetle yazılmıştı. Ama şimdi bildiri haline dönüştürülüp de savaş devam ederken, bu hale getirilmesi çok hoş bir şey olmadı. Kafa karışıklıkları yaşanıyor. İmza geri çekmenin bir manası olmaz. Biz neye ve ne zaman imza koyduk açıklamak istedim. Bunu yayınlamak, kim yaptıysa doğru bir şey değil. İmza koyan birçok arkadaş da böyle düşünüyor”

“Koş Sevim koş!“

Asıl “savaş” burada!

Güldalı Coşkun/milatgazetesi.com

28.01.2018

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0