Türk kedisi - Ahmet Altan - Taraf Gazetesi

24 Aralık 2007 06:27 / 1465 kez okundu!

 

Bizim o geniş ve aydınlık salonda, servislerin, masaların arasında dolaşmayı, çocuklara takılmayı, şakalaşmayı, onlarla gülmeyi seviyorum. Hiçbir espriyi kaçırmıyorlar, en gergin zamanlarda bile matrak bir yorum yapabiliyorlar. Geçen gün dış haberle

Sayfanın sekreteri Metin, Roma İmparatorluğu dönemlerindeki Sezar'lara benziyor.



Ona bazen, "güçlerimizi birleştirip" bir saray darbesiyle Alev'in ayağını kaydırmayı öneriyorum.



Ama "Alev abisini" çok seviyor, "Yok" diyor "Alev ağabeyin ayağını kaydırmayalım, o da aramıza katılsın."



Sezar, Alev, ben bir "triumvira" oluşturduk şimdi.



Alev bir numara, Sezar iki, ben de üç.



İktidarın ağırlığını iyi taşıyor Sezar, duruşuna şöyle daha bir heybet geldi.



Ama bazen iktidar onu çok etkiliyor ve "üç numaranın" söylediklerini dinlemek istemiyor.



Geçen gün ona, "Roma'ya cumhuriyet gelmeli" dedim, "Diktatör olmamalısın."



Sayfasına çok karışıyorum, bazen onun yerini değiştiriyorum diye arada bir bana kızıyor.



"Ama asıl "diktatör sizsiniz" dedi.



Kulağına eğildim, "Doğru ama bunu kimseye söylemeyelim" dedim.



"Nihayet gerçeği itiraf ettin" der gibi şöyle bir "Hah," dedi "Bu hoşuma gitti."



Onu, "gerçeği itiraf ettirmiş olmanın" hoşnutluğu içinde gülümser bir halde bırakıp medar-ı iftiharımız Ekonomi Servisi'nin masalarının arasından geçip Spor Servisi'ne doğru yürüdüm.



Birden bacaklarımın arasından sakin yürüyüşüyle bir kedi geçti.



Gitti bir masanın altına oturdu.



Öyle beklenmez bir görüntüydü ve halinde öylesine etkileyici bir güven vardı ki kahkahalarla gülmeye başladım.



Bayramın ilk günü nasıl içeri girdiyse girmiş, yerleşmiş, adını da "Bayram" koymuşlar.



Gazetenin içinde kırıta kırıta yürüyen bir bayram.



Çocuklar da benim gülmeme gülmeye başladılar.



Bayramla birlikte bir kahkaha dolaştı gazetenin içinde.



Peşine düştüm kedinin.



Politika Servisi'ne doğru ilerliyordu.



Ciğer meraklısı bütün kediler politikaya doğru giderler, bunu biliyorum ama gazetede ciğer olmayacağını da biliyorum.



Ciğer yoktu ama bir köşede kuru mama ve su kabı vardı.



Politika'nın sayfaların ı çizen benim güzel Kürt kızlarım Hahide'yle Işıl ona bir köşe hazırlamışlar.



Nahide'yle Işıl'ı yeteri kadar asimile görmediğim için onları asimile etmeye uğraşıyorum.



Her gün onlara "Türklüğün yüceliği" üzerine yarım saat bir nutuk atıyorum.



Dün Nahide bana Ayşe Hür'ün yazısındaki Mahmut Esat Bozkurt'un sözlerini gösterdi, "Türk ırkının efendi, diğerlerinin hizmetçi" olduğunu söyleyen fevkalade açık yürekli açıklamalarını.



"Tam istediğiniz gibi" dedi.



Herkes iyice duysun diye, "Kızım ben Türküm, ben efendiyim" dedim.



Sonra ona cömert bir teklifte bulundum.



"Gel seni de efendi yapalım."



Yüzündeki gülümseme benim "efendiliğimden" kuşkulanıyormuş intibaı verdi bana.



Ben de onu tehdit ettim.



"Sen asimile olmazsan Bayram'ı asimile ederim" dedim.



Bu sefer de sanki kediye acıyan gözlerle baktı.



Bu gazetede benim işim çok.



Sezar'la kurduğumuz triumvirayı yürüteceğim, mümkünse Alev'e saray darbesi yapacağım, Nahide'yle Işıl'dan umududumu kesmeye başladığım için Bayram'ı asimile edeceğim, Spor Servisi'nin araba bile kullanamayan "ultra entelektüel" elemanlarını maçolaştıracağım.



Ben bunlarla uğraşırken Alev de gazeteyi çıkaracak.



İşlerin hep kolay olan kısmını seçiyor zaten.



Gazeteyi kim olsa çıkarır.



O kadar iyi biliyorsa, gelsin de Bayram'ı asimile etsin. Mahmut Esat Bozkurt'a uygun bir kedi yetiştirsin.



ahmetaltan111@gmail.com

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.